7 Haziran seçimlerinin ardından Ankara’da AKP-CHP ve AKP-MHP koalisyonları konuşulurken, Habertürk yazarı Fehmi Koru, AKP-HDP koalisyonunun en makul formül olacağını öne sürdü. Fehmi Koru yazısında, “Galiba HDP’nin kampanya vaadini bugünün şartları ışığında yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. AK Parti ile HDP’nin koalisyon hükümetinde buluşmaları “çözüm süreci”yle başlayan yol arkadaşlıklarının da bir gereği değil midir? HDP’yi dışlayarak kurulacak bir koalisyon hükümeti Türkiye’nin en dikenli sorununu daha doğru bir zeminde ele almayı da mümkün kılabilir” ifadelerine yer verdi.
Fehmi Koru’nun Habertürk gazetesinin bugünkü (23 Haziran 2015) nüshasında yayımlanan, “Sarkaç” başlıklı yazısı şöyle:
İŞİN doğasında var: AK Partili koalisyon arayışında sarkaç bir MHP’ye gidiyor, bir CHP’ye... Günü gelip hükümet kurma aşamasına ulaşıldığında, bu iki partiden birinin AK Parti’nin koalisyon ortağı olarak ilan edilmesine kimse şaşırmayacak.
Herhalde AK Parti kurmayları “arka kapı” temaslarını iki partiyle de sürdürüyorlardır.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Partide sadece benim söylediklerimin kurumsal bağlayıcılığı vardır” açıklaması iki partiye de uyarı sayılmalı.
AK Parti’nin oluşturacağı hükümete ortak olarak HDP neden düşünülmüyor?
Gözlemciler arasında hükümetin sonunda kurulamayabileceğini öngörüp seçimin yenilenmesi “üçüncü seçeneği”ne itibar edenler var da, yüksek sesle “En doğru koalisyon, HDP’nin AK Parti’nin büyük ortağı olacağı hükümet içerisinde yer almasıdır” diyen yok.
Daha ilk akşamdan başlayarak, “AKP-HDP” hükümetinin en makul formül olduğunu söyleyip yazıyorum.
Her şeyden önce, kendisini dönüştürerek “Türkiye partisi” haline gelme çabası içerisinde HDP; azımsanmayacak sayıda bir seçmen kitlesi bu alanda kendisine şans tanınmasından yana oy kullandı. “Türkiye partisi” olma sürecini hızlandıracak en önemli adım, HDP’li isimlerin bakanlar kurulu sıralarında yer almalarıdır.
Seçmenin tanıdığı şansı AK Parti de HDP’ye tanımalıdır.
7 Haziran seçiminde AK Parti’nin yaşadığı oy kaybı da aslında kurulacak hükümet için en uygun formulün “HDP’li formül” olduğuna işaret ediyor. Önceki seçimlerde AK Parti’yi hep kollamış olan Doğu ve Güneydoğu seçmeni, 7 Haziran’da oyunu büyük çapta ondan esirgedi. Seçim sonrası Türkiye haritasına baktığımızda, iki bölge seçmenlerinin ezici çoğunluğuyla, HDP’ye kaydığını görüyoruz.
Daha önce AK Parti’ye oy vermiş Kürtler de son seçimde HDP’yi tercih etti.
Kürtler geleneksel tercihlerini devam ettirmiş olsalardı, onlardan gelecek oylarla, AK Parti’nin sandık performansı tek başına hükümet kurmaya yetebilirdi.
Bu durum bile HDP’nin AK Parti’nin doğal koalisyon ortağı sayılmasına yetmiyor mu?
AKP-HDP koalisyonuna kapıyı, seçim öncesinden başlayarak eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleriyle HDP’nin kapattığının elbette farkındayım. Demirtaş, “AKP’yle hükümet de kurmayız, onu dışarıdan da desteklemeyiz” sözünü ısrarla tekrarladı.
Muhtemelen bu vaat sayesinde gelen oyları da vardır HDP’nin...
Şimdi durum farklı. Kampanyalarda söylenenler sandığa yansıdı ve ortaya bildiğimiz tabloyu çıkardı. Şu anda üzerinde konuşulan, sandıktan çıkan tabloyla nasıl bir hükümet kurulacağıdır... Doğru olan, HDP’nin, hükümet kurma (veya AK Parti azınlık hükümetini dışarıdan destekleme) konusunu, şimdiki duruma bakarak değerlendirmesidir.
Tablodan, HDP dışarıda kalacaksa, AK Parti’nin içinde yer alacağı, CHP’li veya MHP’li bir hükümet çıkabiliyor. Ya da AKP-HDP hükümeti...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başbakan sen ol” fedakârlığına, teklif HDP’li bir formülü düşündürdüğünden, Devlet Bahçeli’nin ne cevap verdiğini biliyoruz.
Galiba HDP’nin kampanya vaadini bugünün şartları ışığında yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
AK Parti ile HDP’nin koalisyon hükümetinde buluşmaları “çözüm süreci”yle başlayan yol arkadaşlıklarının da bir gereği değil midir? HDP’yi dışlayarak kurulacak bir koalisyon hükümeti Türkiye’nin en dikenli sorununu daha doğru bir zeminde ele almayı da mümkün kılabilir.
Habertürk'te yayımlanan yazınını tamamını okumak için tıklayın