Fehmi Koru*
Bir seçimi daha geride bıraktık.
Her seçim sürprizlere açıktır, bu seçimde de sürpriz var mı?
Elbette var. Sürpriz olmasa adaylarının cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağına ve şimdiye kadar hiç alışık olmadıkları kalabalıkları miting meydanlarında toplamayı başarmış partilerinin de milletvekili seçiminde büyük bir oy patlaması yaşayacağına kendilerini inandırmış CHP’liler gece boyunca uzun bir süre açıklanan rakamlara itiraz ederler miydi?
Bu seçimin tek sürprizi CHP’nin ve adayının aldığı düşük oy olsa yine iyi. İttifak arayışına gidilmesinin sebebi olarak bilinen ve kamuoyu yoklamalarında oyunda ciddi bir düşüş yaşanması öngörülen MHP’nin son seçimdeki oyunu koruması da bir sürprizdir.
Kampanyası olağanüstü ilgiye muhatap Temel Karamollaoğlu‘nun cumhurbaşkanlığında aldığı oyun azlığı yanında Saadet Partisi’nin oy bakımından hala dipte bir yerlerde kalması da öyle…
Sürpriz arayışına çıkıldığında ilk elde gözlere pek takılmayan bir ayrıntı daha var: Evet, Tayyip Erdoğan‘ın kişisel desteğinin partisinden birkaç puan ileride olduğu biliniyor; ancak bu seçimde neredeyse partisinden 10 puan önde yarışı tamamladı Cumhurbaşkanı Erdoğan; bu da bir ilk…
Ama başta söyledim işte, seçimler sürprizlere açıktır.
Seçimin kaybedenleri
OHAL ortamında gidilmesine, medyanın neredeyse tek sesli hale gelmesine rağmen, iktidarın ekonomik açıdan en zayıf durumdayken yakalandığı bir seçimin böyle bir tabloyla sonuçlanmasını herhalde kimse beklemiyordu. Beklemiyordu ki, seçimin kazananları, hemen ardından bu durumu en aşırı biçimde kutladılar.
Seçimin kaybedenlerini biliyoruz: CHP her zamankinden az bir oy alabildi… İYİ Parti ve lideri Meral Akşener bayağı yukarılara koydukları çıtanın hayli altında bir sonuçla yüz yüze kaldı… Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu beklenen sıçramayı bu defa da gerçekleştiremedi…
Ancak AK Parti’nin aldığı oy da ‘hep ileri’ alışkanlığına ters; 2015’te yapılan ikinci seçim olan 1 Kasım’da aldığı oy (yüzde 49.5) yerine aynı yıl 7 Haziran günü yapılan seçimde aldığının (yüzde 40.87) biraz üzerinde (yüzde 42.5) oyla yetinmek zorunda kaldı AK Parti.
O iki seçim 550 milletvekilliği için yapılmış, 1 Kasım’da 317 milletvekili çıkarmıştı AK Parti; bu defa 600 milletvekili için yapıldı seçim ve AK Parti’nin milletvekili sayısı 292…
MHP ile ittifak halinde girmeseydi, AK Parti, bu seçimden 16 yıllık iktidarını kaybederek çıkacaktı.
AK Parti’yi lideri bile aklının gerisine itmişken ‘başkanlık seçimi’ konusunu canlandırmaya teşvik eden, 16 Nisan (2017) anayasa referandumuyla birlikte her dönemeçte onun yanında yer alan, ittifak oluşturma aklını ona veren, erken seçime zorlayan Devlet Bahçeli, partisinin oyu yüzde 11.1’de kalmasına rağmen (7 Haziran’da 16.3, 1 Kasım’da 11.90 idi oyu) bu seçimin en belirgin kazananıdır.
AK Parti’yi kendi eksenine yaklaştırarak bunu sağladığını özellikle hesaba katmamız gerekiyor.
Bundan böyle iktidarın ayrıldığı takdirde zora düşeceği ortağıdır MHP. Bu haliyle de bundan böyle cirminden çok daha büyük bir güce sahip olması tabiidir.
Halk neden böyle davrandı?
Sahi halk neden böyle davrandı?
Muhalefetin vaatlerini mi beğenmedi?
Sorunların onlara sebep olmuş veya en azından iktidarı boyunca üstesinden gelememiş iktidar partisi kadrosu tarafından çözülmesini mi arzuladı yoksa?
Aklıma ilk gelen ihtimaller bunlar.
Farklı bir ortamda gidilse ve şartlar bugünkünden değişik olsa idi sandığa yansıyan irade farklı ve sonuç da değişik olabilir miydi?
Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, balkon konuşmasında, “Milletimizin sandıkta partimize verdiği mesajı da aldık” dediğine göre, seçimin sonucunu, coşkuyla sokaklara dökülerek kutlayan tabanından farklı değerlendirdiği anlaşılıyor.
Öyle de olmalı.
AK Parti hem düşüş halinde olduğu, hem de bir daha aynı anlayışı halktan göremeyebileceği için doğru değerlendirmeler yapmak zorunda.
Kampanya sırasında verdiği vaatler çok ve çeşitliydi, “Hemen yapacağım” denilenlerden başlayarak onları gerçekleştirme yolunda adımlar atmalı iktidar…
Tabii muhalefet de, en zayıf halinde yakaladığı siyasi iktidarı yerinden etmeyi neden beceremediğini, meydanlara toplayabildiği kalabalıklara rağmen oyunun neden düştüğünü mercek altına almalı.
İktidar ve muhalefet bunu yaparsa… Esas sürpriz diye işte buna derim ben…