Fehmi Koru*
“Dinlemeye takıldı” diye istihbaratçıların bolca kullandığı bir deyim var. Bugünün teknolojisi binlerce -belki yüzbinlerce- insanın telefon konuşmalarını ânında dinlemeye müsait. Dinlemek kolay da görüşmelerde önemli bölümleri ayırt etmek zor; zorluk bilgisayar programları ile aşılıyor. Programa ‘dikkate değer’ sözcükleri yüklüyorsunuz, konuşanlar o sözcükleri kullandığında program sizi uyarıyor…
O sayede ‘dinlemeye takılma’ gerçekleşiyor.
Bizde öyle bir programa ilk yüklenecek sözcük ne olabilir?
Evet, bildiniz: ‘Darbe’ sözcüğü…
İlki 1960’da -27 Mayıs- gerçekleşen askeri müdahaleler yüzünden demokrasi en az dört kez akamete uğratıldı. Sonuncusu -15 Temmuz 2016 tarihli olanı- girişim halindeyken boşa çıkartıldı. Kim bilir kaçı da niyetlenildiği, hazırlık yapıldığı halde önlendi, engellendi.
Siyasi tarihi böylesine engebelerle dolu bir ülkede ‘darbe’ sözcüğü kulak dikmeyi hak eder elbette…
Öyle bir programım yok benim, ancak ‘darbe’ sözcüğü konusunda hassas gözlerim var.
Gözlerimin bu konuda şimdiki kadar hassas olmadığı bir dönemde -15 Temmuz uğursuz darbe girişimine gidilen günlerde- yazılmış uyarı yazılarını göremediğim için duyduğum pişmanlık, içinde ‘darbe’ sözcüğü geçen veya o sözcüğü akla getirebilecek özellikler taşıyan yazılar konusunda beni pimpirik yaptı.
Fuat Uğur’un yazılarına biraz daha fazla hassasiyetle yaklaşmam da bundan…
Uğursuz darbe girişiminin olacağını daha henüz plan safhasındayken yazı konusu yapmıştı Fuat Uğur.
Hem de üst üste iki yazısına…
İlki “Cemaat’in ‘Hususileri’ darbe için Ankara’da toplandı” başlıklı yazı. Birileri “Artık darbe olmaz” görüşünü sıkça kullanmaya başlayınca, yazar, o zamanki adını kullanarak ‘Cemaat’ diye andığı yapının ‘darbe’ hazırlığı içerisinde olduğunu duyuruyor. İçeriden bir kaynağa dayandırarak…
O yazısı şöyle bitiyor:
“Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sayın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, hatta herkesin takdirle karşıladığı bildiriyi yayınlayan Genelkurmay Başkanı Sayın Hulusi Akar? / Emin misiniz? Rahat mısınız bu konuda? / Tüm yaşadıklarımızdan sonra herkesin diken üstünde olması gerek.” (Yazının tarihi: 2 Nisan 2016).
Aradan 20 gün geçtikten sonra, bu kez daha doğrudan bir uyarıyla okur karşısına çıkıyor yazar.
Yazısının başlığı şu: “Cemaatçi askerlere son uyarı: Tavuk ‘tar’da sayılır!”
Okuyalım:
“Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. / Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor. / Hayır, kimsenin; ne Devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok.” (Yazının tarihi: 21 Nisan 2016).
Dediği gibi de oldu; ‘Cemaat’ dediği yapıyla ilişkili olduğuna inanılan subayların da içerisinde yer aldığı bir grup darbeye kalkıştı ve darbeciler tünek üzerindeki tavuklar gibi tek tek enselendiler…
Ben de o iki yazıyı neden çıktığı günlerde fark edemediğime sonradan hayıflanıp durdum.
Tabii, ardından da, hem aynı yazarın hem de yazdığı gazetenin diğer yazarlarının köşelerini her zamankinden daha büyük bir dikkatle takibe aldım.
Darbe girişiminden iki yıl kadar sonra yeni bir uyarı kampanyası başlattı yazarlar.
İlki “Tavuk tarda sayılır” yazarından geldi uyarının:
“Tüm bu sıraladıklarımızdan eğer bir ders çıkarılmıyor ve bu olayların sistematik biçimde ülkemizdeki 15 Temmuz ruhunu karartmayı, Türkiye’nin birliğine kastettiği anlaşılmayıp gerekli önlemler alınamıyorsa söyleyeceğim şudur: / 2016 yılının Mart ve Nisan aylarında yazıp uyardım dinlemediniz. Bir defa daha fenersiz yakalanırsanız siz değil sadece, tüm millet perişan olacak.” (Yazının başlığı: “Provokasyonlarda FETÖ parmağı”. Tarihi: 15 Kasım 2018).
Ondan iki hafta sonra gazetenin yayın koordinatörü de olan bir başka yazarı “Darbeciler adım adım geliyorlar” başlıklı yazısıyla ona katıldı.
“Tecrübeyle öğrendik ki, asla ‘Darbe olmaz’ demeyeceksin. / Bir gün sözde Atatürkçü’yü kullanırlar, öbür gün sözde dindarı… / Bu coğrafyada yaşıyorsan her daim teyakkuzda bulunacaksın. / Hele ki, memlekette üst üste akla ziyan gelişmeler başladı mı, dikkat kesileceksin.” (Yazının tarihi: 6 Aralık 2018).
“Ne oluyor” demeye kalmadan gazetenin sonradan yazamaz olmuş bir başka yazarı daha “Sessiz bir tehdit yaklaşıyor” başlıklı yazısıyla koroya katıldı.
Yazısı şöyle bitiyor:
“Ve lütfen dikkatli olun! / Dikkatli olun, çünkü 15 Temmuz’dan çok daha korkunç bir tehlike bizi bekliyor. Bu tehlikeyi bertaraf etmenin tek yolu uyanık olmak ve birlikte hareket etmek!” (Yazının tarihi: 7 Aralık 2018).
Elbette ben yine kulak kabarttım ve dikkatli olmaya başladım. Neyse ki, onların işaret ettiği dalga -belki de onların uyarıları sayesinde- ülkemiz sahillerine varmadan kesildi.
Sonuçta o günlerde darbe olmadı.
“Bir daha olmaz” demeye başlamıştım ki, 15 Temmuz’u aylar öncesinden öngörmüş olan yazar dün yeni bir uyarı yazısıyla gündemi belirledi.
Dinlemeye takılan bu yazının son bölümünü, belki dikkatlerden kaçmıştır diye, aynen aktarayım:
“Bitleri kanlandı. / Sanıyorlar ki devlet gaflet uykusunda ve ne yapacağını bilmiyor. / Ders almadılar. / Artık dışarıdan gelecek saldırıların içeride de bir karşılığı olacaktır. / Bu ülke insanlarının iş birlikçiler için daha fazla eli kolu bağlı oturmayacağı aşikâr. / Üniformalı ya da sivil; ABD’nin Türk cezaevlerindeki tüm askerlerine ve casuslarına yenileri eklenecektir şüphesiz. / Geçen 15 Temmuz’da fareler kaçtı ama bu kez konulan kapanlar sürprizli ‘hediyelerle’ dolu. / Yine en baştan söyleyelim de hani, yok tiyatro yok kontrollü filan diye sonradan ciyaklamayın!..” (Yazının tarihi: 28 Haziran 2022).
Kim bu biti kanlananlar? ABD’nin askerleri ve casusları kim? Bilmiyoruz. Kim olduklarını açıklayan ikinci bir yazı gelebilir.
Bildiğimiz şu: Devlet gaflet uykusunda değil, ne yapacağını biliyor… Bu kez sürprizli hediyelerle dolu kapanlar kurulmuş… Dahası, bu ülke insanları da eli kolu bağlı oturmayacakmış…
Yani?
Emin olun bu soruya cevabım yok.
Dört yıl önce -2018’de- uyarıları boş çıktı diye hafife alıyor değilim, tam tersine altı yıl önce -2016’da- yapılan uyarıları zamanında değerlendiremediğim için iki değil bu defa tam dört kulakla yazılanları ciddiye alıyorum.