Fehmi Koru*
‘‘Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır; benim gözlerimdeki ışıltıyı arkadaşlarım görüyor’’ mu demiş yeni modeli tanıtmak için çıktığı ilk TV programında yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati?
Böyle altı çizilecek cümleler kuran insanlara -özellikle siyasi kimliğe sahip iseler- bayılırım.
Dün de katıldığı bir programda yine aynı bakan ‘‘Yüksek faiz söylemi aslında öğretilmiş bir yanlışlıktır’’ dedi.
Vecize yerine geçebilecek cümleler bunlar…
Ancak anlayamadığım bir nokta var: Bakanın ‘öğretilmiş yanlışlık’ dediği şey, onun ve içerisinde yer aldığı hükümetin şimdi sahiplendiği ‘yepyeni model’in ana eksenini teşkil ediyor.
‘Yeni model’ de şu: Dolardan TL’ye geçen mudilerin parası, Merkez Bankası’nın o sabah ilan ettiği kur üzerinden koruma altına alınıyor; üç ay sonra ihtiyacı olup parasını çekmeye karar verdiğinde bankanın en az yüzde 14 olan faizini aldığı gibi, dolar üç ay içerisinde değerlenmişse, o günkü TL değeriyle doların değeri arasındaki payı almayı da hak ediyor…
Eğer yanlış anlamamışsam ‘yeni model’ bunu öngörüyor.
Modelin matematiği şu: 100 bin TL’lik hesap açıldığında, parası sözgelimi ‘1 dolar eşittir 10 TL’ paritesi üzerinden işlem görmüşse ve üç ay sonra doların değeri -diyelim- 15 TL’ye çıkmışsa, mudi parasını bankadan 114 bin TL olarak alacak, Hazine de aynı hesap için aynı kişiye 50 bin TL daha ödeyecek…
Bu durumda -yani 100 bin lirası 164 bin TL olduğunda- o kişinin parası ne kadar değer kazanmış oluyor?
Arada kazanılan değere ne ad vereceğiz?
Yüzde 14’e faiz diyoruz, Hazine’den gelen 50 bin TL faiz olmayacak mı?
‘Getiri’ sözcüğünü kullanan var, ama Hazine’den gelen ‘getiri’ ile bankadan alınan ‘faiz’ arasında nitelik olarak ne fark var?
Paranın bu yolla yüzde 64 değer kazanması ‘öğretilmiş yanlışlık’ sayılmayacak mı?
Biliyorum, ‘1 dolar eşittir 10 TL’ dengesinin üç ay içerisinde ‘1 dolar eşittir 15 TL’ oluvermesi bazılarına abartılı gelebilir.
Gelmesin. 2021 yılı Eylül ayının sonunda kur ‘1 dolar 8.40 TL’ idi ve 21 Aralık 2021 günü piyasalar kapandığında kur ‘1 dolar 18 TL’ olarak değişmişti.
Üç ay içerisinde oldu bu.
Neymiş? Demek ki, bir şeyler yanlış giderse denge akıl almaz kısalıkta bir sürede acayip bozulabiliyormuş…
‘Yeni model’ de herhangi bir sebeple yine aynı kadrolar tarafından birbiri ardına ilan edilmiş ‘Çin modeli’ ve ‘Türkiye modeli’ denemelerinin başına geldiği gibi bir sessiz ilgisizlikle karşılaşırsa, sonrasında bugünleri arayabileceğimiz muhakkak.
Bakan ‘yeni model’in ilanından sonra ilginin büyüklüğünü şu cümleyle açıkladı: ‘‘Kur korumalı TL mevduatına geçiş sabah itibarıyla 10 milyar liraydı, öğleden sonra bu katlanarak gitti.’’
Katlanarak gitti de ne oldu? 30 milyar TL mi oldu, yoksa 50 milyar TL mi?
Reuters haber ajansı yeni modelin ilan edildiği Pazartesi günü ve sonrasında Merkez Bankası kaynaklı 7 milyar doların kamu bankaları aracılığıyla TL’nin değerini yükseltmek amaçlı kullanıldığını duyurdu. [Buna ‘arka kapı yöntemi’ deniliyormuş.]
‘‘Pazartesi akşamına kadar olan köpüktü, köpük gidiyor, gitti’’ de dedi Hazine Bakanı.
Doğruysa bu haber, Hazine tarafından ‘yeni model’in başarısı için piyasaya sunulduğu söylenen 7 milyar dolar, ‘1 dolar eşittir 10 TL’ paritesi üzerinden hesaplansa bile, 70 milyar TL ediyor…
Sunulan dolarları düşük kurdan satın alanlar bir yandan paramızın değerini yükselttiler, diğer yandan da TL mevduatı açtırdılar herhalde.
Bankalar bu olup biten için ne diyor acaba?
‘Yeni model’ en çok bankaları sevindirmiş olmalı. İşleri kolaylaştı. Zaten bayağı kâr ediyorlardı, şimdi kârlarını çok daha artıracak bir yol önlerine hükümet tarafından açılmış oldu. Tasarrufları kendilerine çekebilmek için yüksek faiz yarışına girmeleri artık gerekmeyecek; ne de olsa müşterileri yüzde 14 faizden öte ‘getiriyi’ Hazine’den bekleyeceklerini biliyorlar.
Peki yüzde 14 ile topladıkları mevduatları bankalar müşterilerine yüzde kaç faizle kredi olarak verecekler?
Şimdi uyguladıkları faiz Hazine’nin Türk vatandaşlardan borçlanırken uyguladığı yüzde 20-25 arası faizden daha az değildi; yine aynı oranı talep ettikleri takdirde bile bankaların kâr oranları hayli artmış olacak.
Günlük işlerimde ATM’ler ve internet bankacılığının sağladığı kolaylıkları kullandığım için çoktandır bankaya uğramam gerekmiyor; önümüzdeki günlerde sırf çalışanlarının ‘gözlerindeki ışıltıyı’ görecek miyim merakımı gidermek için bir banka şubesini ziyareti düşünüyorum.
‘Öğretilmiş yanlışlık’ ortadan kalktı ya, belki ‘öğretilmiş doğruluk’ ile orada tanışmış olurum.
[Son zamanlarda Youtube üzerinden görüş açıklayan uzman ekonomistleri izlemeye çalışıyorum. Her biri, videolarının girişine ‘‘Bu programda anlatacaklarım yatırım tavsiyesi yerine geçmez, kişisel fikirlerimdir’’ türü bir uyarıda bulunuyorlar. Anladığım, bu uyarının yasal bir zorunluluk olduğu. Ben de aynı uyarıyı yazımın sonuna ekleme ihtiyacı duydum: Yukarıda okuduklarınız kesinlikle yatırım tavsiyesi olmadığı gibi ekonomi alanında herhangi bir anlamlı açıklama da sayılmaz. Zaten, sizler paranız varsa onu korumak için ne yapacağınızı benden iyi biliyorsunuzdur.]