Fehmi Koru*
Amerikalı bol ödüllü bilim insanı (matematikçi) John Nash’in hayatını beyaz perdeye yansıtan Oscar ödüllü ‘Akıl Oyunları’ filminden etkilenmiş olabilirim.
Günlerdir zihnimde siyasi figürlere yer değiştirerek bir oyun oynuyorum; bu yüzden de aynı kişileri televizyon ekranından bağıra çağıra konuşurken görünce onlara kendi isimleriyle değil zihnimde kendilerinin yerine koyduğum isimlerle seslendiğim anlar oluyor.
Etrafımdakiler kendilerini tutamayıp bana gülüyorlar.
Bazılarının bu garip durumu benim yaşıma verdiklerine de eminim.
Oysa zihnimde oynadığım oyunun temelde çok basit bir hareket noktası var; şu anda iktidarda bulunanlar ile muhalefettekilere yer değiştiriveriyorum.
AK Parti’nin muhalefette, CHP ve paydaşlarının iktidarda olduğunu düşünüyorum.
2002’deki tablo bugünlerde zihnimde oynadığım oyundaki tabloyu andırıyordu. Tayyip Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AK Parti yeni kurulmuştu ve muhalefetteydi; iktidarda üç partili bir koalisyon bulunuyordu.
Şimdilerde iktidarın küçük ortağı olan MHP 2002’de yine iktidarın küçük ortağıydı; lideri olan Devlet Bahçeli DSP lideri Bülent Ecevit’in başbakan olduğu üç ortaklı hükümette Anavatan Partisi’nin lideri Mesut Yılmaz’la birlikte başbakan yardımcısı konumundaydı.
Koalisyon hükümetini AK Parti muhalefeti bayağı sarsmaktaydı; sonunda ekonomik kriz patladı, ortaklar ne yapacaklarını bilemez hale geldiler ve hükümet içinden çatladı. Devlet Bahçeli aylar öncesinden “Seçim tarihi erkene alınsın, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılsın” teklifiyle ortaya atıldı ve sonunda seçim sonunda onun istediği tarihte yapıldı.
Arada geçen beş-altı aylık süreyi AK Parti iyi değerlendirdi ve oyların sadece üçte birini aldığı halde, hükümet ortağı bütün partiler yüzde 10 barajına takıldıkları için, Meclis’te sandalyelerin üçte ikisini kazanarak iktidar olmayı başardı. [Geri kalan üçte birlik sandalyenin çoğu CHP’ye, birkaçı da bağımsızlara gitti.]
Zihnimde oynadığım siyaset oyununda günümüzün şartları ile 2002 yılının şartları arasında benzerlikler de aykırılıklar da var.
Ekonomik durum bugün o günün neredeyse aynısı.
Dün açıklanan enflasyon oranı (yüzde 36.08) 2002 koalisyon hükümetinin yerini AK Parti iktidarına bıraktığı günlerdekinden (2002 Kasım enflasyonu yüzde 31.8) daha yüksek.
TL o dönemde de şu son birkaç ayda yaşandığı gibi ciddi bir değer kaybına uğramıştı.
Muhalefet o günün iyice kötüleşmiş ekonomik şartlarını çok iyi kullanabilmişti.
Benzerlik de bu noktada bitiyor.
O günlerde her kafadan farklı ses çıkıyordu. Bugün tam tersi, tek kişi konuşuyor ve iktidarın bütün unsurları, o ne söylerse söylesin, konuşanı ayakta alkışlıyor.
Koalisyon hükümetinin ülkeyi krize sürükleyen ekonomi kadrosunun beceriksizliği iyice göze batınca soruna kalıcı çare aranmış ve sonunda kimin tavsiye ettiği tam anlaşılmadan hayatının büyük bölümünü ABD’de ve uluslararası kurumlarda geçirmiş Kemal Derviş bulunmuştu.
Bugünün şartları o güne benziyor olsa da soruna bakış temelinden farklı.
Ekonomide yaşanan sorunun sebebi apaçık ortada olduğu ve bilenler aylardır çözüm önerilerini paylaştıkları halde yanlışta ısrar ediliyor bugün; daha da kötüsü, yapılanların yanlış olduğu kabul edilmediği için çözüm diye benimsenen modeller sorunu daha da içinden çıkılmaz hale sokuyor.
Tayyip Erdoğan, 20 yıl önce, muhalefetin yeni sesi olarak, halkın çektiği sıkıntıları en çarpıcı ifadelerle dile getiriyor, ülkeyi kendilerinin sahil-i selamete çıkarabileceği yolunda güçlü teminatlar veriyordu.
En güçlü teminatı genç ve iş bilir kadrosuydu.
Kendileri birkaç kez Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış, en fazla yüzde 20 civarında oy alabilmiş bir partiden ayrılarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurmuşlardı, fakat herkesi bağrına basacakları görüntüsü veren değişik görüşlerden insanlarla birlikte yola çıkmışlardı.
Yalnızca ekonomiyi düze çıkarmakla kalmayacak, ülkenin anayasasında zaten var olan demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkelerini en geniş anlamlarıyla hayata geçireceklerdi.
Bugün roller değişti değişmesine, ancak galiba sadece benim zihnimde oynadığım oyunda.
Ekonomik krizde bile rolü iktidar çalıyor.
Son yılların en yüksek enflasyonunun TÜİK tarafından ilan edildiği dün, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından 20 yıllık iktidarın ülkeyi dünyanın en güçlü on ekonomisi arasına sokmak üzere olduğu iddiasını işittik. Ülkenin ihracatı 20 yılda tam altı kez artmış; bunu öğrendik.
İhracat altı kez artmışsa ve ekonomi devlerle yarışacak hale gelmişse insanlar neden bugün mutsuz?
Oyunun burasında zihnim bulanıklaşıyor, siyasi figürler yerli yerlerine geri dönüyor. Öyle olunca da, sorunların çözüme kavuşması zihnimde bile imkansız hale geliyor. [Benzer bir zihin oyununu AK Parti-MHP ilişkisi için oynadığımda figürleri yerli yerine oturtmada ve her birinin oyundaki rolünü tanımlamada hiçbir zorluk çekmiyorum.]
Halbuki, 20 yıl önceki tabloda AK Parti saflarında hak ve özgürlükler konusunda buluşmuş insanlar bugünün AK Partisi içerisinde veya yanında bulunmuyorlar; buna karşılık, toplumda mevcut hemen her eğilimi içerisinde barındıran ve günümüzün muhalefet cephesini teşkil eden ‘Millet İttifakı’ daha güçlü bir demokrasi platformu sayılabilir.
Bugünkü tabloda dünden bir eksiklik olduğu kesin.
Ya siyasi figürlerden biri tabloda yanlış yerde ya da eski tablodaki etkili figürün yeri bugünkü tabloda boş.
O boşluk dolmadan zihnimdeki oyun başarıyla sonuçlanmıyor.