Fehmi Koru*
Ülkemizde her gün yeni bir ‘tarihi rekor’ kırılıyor. Varılan her karar, atılan her adım, konuyu ele alanların ağzında ‘tarihi’ sıfatıyla anılıyor.
Dün iki ‘tarihi rekor’ birden kırıldı.
Rekorların ilki, ‘beklenenin fevkinde’ diye önceden ilan edildiği gibi gerçekleşen ‘asgari ücret’ konusunda yaşandı. Muhalefetin “4000 TL’den aşağı olmamalı” dediği ve öyle olmasını beklemediği ‘asgari ücret’, konunun sahibi olan komisyonun toplantısına sürpriz biçimde katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 4253 TL olarak ilan edildi.
Muhalefeti boşa düşürdü iktidar.
Asgari ücrete dün ilan edildiği gibi yüzde 50 oranında yüksek zam gerçekten de bir ilktir.
Bu bir asgari ücretler rekoru sayılabilir.
Düne ait diğer ‘tarihi rekor’ sıfatını muhaliflerin ağzından işittik: Dün Merkez Bankası’nın faizi 100 puan daha indirmesinin ardından dolar 15.80 TL’ye çıkıverdi.
Paramızdan altı sıfırın silindiği 2005 yılının ilk gününden bu yana dolar ikili rakamları ilk kez bir-iki ay önce görmüştü; 15.80 TL’lik dolar bu ayın da bütün ayların da ‘tarihi rekoru’…
Çalışanların yüzünü güldüren asgari ücretteki ‘tarihi rekor’ olmasaydı, Merkez Bankası’nın aldığı karara tepki daha mı şiddetli olurdu, bunu bilemeyeceğiz. Ancak uzmanlar ‘dolarizasyon’ da denilen TL’den kaçışın durmayacağı kanaatindeler. Çalışanların eline yüzde 50 artışlı asgari ücret geçtiğinde, o parayı alanlar da dolara koşarlarsa, TL’nin birkaç aydır hemen her gün yaşattığı ‘tarihi rekorlar’ önümüzdeki dönemde de devam edebilir.
Yeni ücretin ele geçtiği ayın enflasyonu da ülkemize enflasyonda yeni bir ‘tarihi rekor’ yaşatabilir.
Elbette beklenenin fevkinde yapılan zam asgari ücretle sınırlı kalmayacaktır. Ücretler ve maaşların bütünü ona göre yeniden düzenleneceği gibi, emekliler başta olmak üzere devletten maaş alan herkes benzer ikramlar bekleyecektir.
Kısa süre sonra yüzlerin güldüğü bir ülkeye dönebiliriz.
Ücretli ve maaşlı kesimin diğer unsurları da zamlarla sevindirilir, yeterli çalışma gününe sahip oldukları halde yaşları genç olduğu için ‘emeklilikte yaşa takılanlar’ (EYT) zümresinden olanlar ile bazı görev alanlarına tanınan 3600 ek göstergenin kendilerine de genişletileceği müjdesi verilen daha geniş kitle de beklediklerine kavuşturulursa gülen yüzlerin sayısı daha da artacaktır.
Ne güzel değil mi?
Güzel olmasına güzel de, bu işlerden anlayanlar, alınan ve alınması beklenen ücret ve maaşlara yapılan zamların ekonomik yönünden çok siyasi sonuçlarına daha fazla ilgi gösteriyorlar.
“Ekonomide yaşanan sıkıntılar bu denli belirgin iken nasıl oldu da hükümet birdenbire cömertleşiverdi?” sorusuna cevap aranıyor.
“Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” meselesi…
Niye gerçekten?
Kimse kimseyi aldatmaya kalkmasın: Yüksek enflasyonlu ortamlarda, hayat pahalılığı almış başını gitmiş ve bu durum her gün kendini değişik biçimlerde belli etmekteyken, çalışanlar ile ücretli ve maaşlı kesime yansıyacak gelir artışının getireceği rahatlık uzun süreye yayılamaz. Birkaç aylık bir rahatlık ve onun getireceği sevincin, hayatın pahalı gerçekleriyle karşılaşılınca, yerini bugünkünden farksız bir homurtuya bırakması kaçınılmaz.
Sevincin ömrünün birkaç ayla sınırlı olacağını söylüyor ekonomi uzmanları…
O zaman?
İkramlar seçimin tarihinin erkene alınacağının habercisi olarak görülüyor.
Erken seçimin kaçınılmazlığını aylardan beri savunuyorum. Konu ne zaman açılsa iktidarın paydaşları olan AK Parti ile MHP’nin etkili ve yetkili ağızları, en sert ifadelerle, “Asla böyle bir şey olmayacak, seçim zamanında, 2023 yılı Haziran ayında yapılacak” cümlesini tekrarlıyorlar.
Hakaretlerin bini bir para.
Sözlerinden geri adım anlamına gelecek bir sapma olursa yine de kimse şaşırmayacaktır.
İlk kez yaşanmayacağı için olduğu kadar, şartlar da bunu zorladığı için…
“Hadi gelin, seçime gidelim, kozlarımızı sandıkta paylaşalım, kararı vatandaşlar versin” meydan okumasına muhalefet “Hayır” diyebilir mi?
Sanmıyorum.
Öyle bir meydan okumadan iki ay sonra sandık başına gidilebilir.
Yani?
Yaza bile varmadan. Nisan veya Mayıs gibi.
Böyle bir gelişmeyi ikramların muhataplarında meydana getireceği sevincin derecesi belirleyecektir.
Aşırı bir sevinç ülkeyi seçimle karşılaştıracak bir dönemecin başlangıcı olabilir.
Ücretler ve maaşlardaki iyileştirmeye, sürekli ertelenen 3600 ek göstergeyi bekleyenlerin ve yaşları müsait olmadığı için hak kazandıkları halde emekli olamayanların arzularının yerine gelmesine rağmen, enflasyonun dayatacağı şartların acımasızlığı sevinçlerin etki ömrünü kısaltırsa, seçim yeniden zamanına bırakılabilir.
Şu anda her iki ihtimal yüzde 50 değerinde.
Hangi ihtimal ağır basabilir?
Zamanında seçim mi, erken seçim mi?
Ekonominin çarklarının çoktandır ters çalışması yüzünden rahatlamanın kolayca sağlanamayacağı ve ilan edilen ikramların da katkısıyla şartlar ileride daha da ağırlaşabileceği için, zamanında seçim, iktidar cephesine siyaseten ciddi bir yenilgiye mal olabilir.
Buna karşılık, meydan okuyarak ve muhalefeti zorlayarak alınacak bir erken seçim kararı, iktidar cephesine, sınırlı da kalsa, hayat öpücüğü yerine geçebilir.
Yapılacak erken seçimde iktidarın paydaşları yenilseler bile, bu yenilgi, alternatifi olan zamanında yapılacak seçimdeki kadar yok edici bir mağlubiyet olmayabilir.
Tarihi rekorların kırıldığı bir ülkeyiz artık ve dünden itibaren dikkatlerimizi siyaset üzerinde yoğunlaştırabiliriz.