Fehmi Koru*
Rus edebiyatının en ünlü ismi sayılabilecek Dostoyevski’nin yine en büyüklerden biri olan Gogol için kullandığı bir ‘palto’ metaforu vardır.
“Biz hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” demiştir Dostoyevski.
O bu metaforu farklı bir anlamda kullanmış olsa bile, ben ondan alıp başka bir alanın bir ismi için kullanacağım.
Şu sıralarda isimleri en çok telaffuz edilen kişiler şunlar: Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ… ATA İttifakı cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan.. Bu isimlere İYİ Parti lideri Meral Akşener’i de ekleyebiliriz.
Dostoyevski’nin sözünü kendimize uyarlayarak “Bunların hepsi Devlet Bahçeli’nin paltosundan çıktı” diyebiliriz gibime geliyor.
Özdağ, Oğan, Akşener… Bu isimlerin hepsi bir dönem MHP içerisinde yer almışlardı. Yine hepsi değişik zamanlarda MHP liderliği için yapılan yarışa Devlet Bahçeli’nin karşısında katılmışlardı. Devlet Bahçeli onları partisi içerisinde potansiyel rakip olarak tutmaktansa ihraç mekanizmasını işleterek parti dışına savurmayı yeğlemişti.
Sonucu biliyoruz: Devlet Bahçeli’nin şahsında ifadesini bulan ideoloji, siyasi hayatın hiçbir döneminde olmadığı kadar, seçmen desteğine ulaştı bugün: Son (2023) seçimde MHP 10.08, İYİ Parti 9.69, Zafer Partisi 2.23 oranında oy aldılar. Toplamı yuvarlak rakamla %22 ediyor.
Özdağ’ın lideri olduğu Zafer Partisi’ni yukarıdaki denklemden çıkarıp yine onun oluşturduğu ATA İttifakı’nın adayı Sinan Oğan’ın aldığı oy olan 5.17’yi ele alırsak, o durumda toplam yine yuvarlak rakamla %25’e ulaşıyor.
Hiç kuşkusuz bu Devlet Bahçeli’nin hayran olunacak derecede yüksek başarısı…
Rakamları bir tarafa bırakıp fiili etkiye baktığımda hayranlığım daha da artıyor.
Öncesinde AK Parti’ye, lideri Tayyip Erdoğan’a ve izlediği politikalara en aşırı muhalefeti yürüten, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına ve parlamenter sistemi başkanlık sistemi ile değiştirmek istemesine zinhar karşı çıkan Bahçeli, birdenbire tavır değiştirip “Hadi gel, sistemi beraber değiştirelim” demesiyle birlikte bambaşka bir sürece kapı aralamıştı.
MHP ve lideri için “İktidarın küçük ortağı” kalıbının kullanılmasına aldanmayın, son beş yıldır iktidarın eşit ortağıdır MHP ve lideri Bahçeli.
AK Parti’yi dönüştürüp kendi çizgisine yaklaştırmayı başarmıştır.
Vaktiyle onun paltosu altında bulunanlar da şimdi siyasi hayatı dönüştürüp kendi çizgilerini baskın hale getirmenin peşindeler.
CHP’nin yanı başında nicedir Meral Akşener’in lideri olduğu İYİ Parti yer alıyor.
Sinan Oğan cumhurbaşkanlığı seçiminin üç gün sonra yapılacak ikinci turunda Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğini açıkladı ve kendisine oy verenlere oyları için Erdoğan’ı tercih etmeleri çağrısında bulundu.
Ümit Özdağ da dün yaptığı “Oyumuz Kemal Kılıçdaroğlu’na” açıklamasıyla karşı cephede -CHP ve Millet İttifakı yanında- yerini aldı.
Her iki ismin, son kararları öncesinde, destekleyeceği adayla pazarlık yaptığı biliniyor. Ümit Özdağ pazarlığını altına Kılıçdaroğlu’nun da imza koyduğu bir mutabakat metnine de bağladı.
Yıllar önce Devlet Bahçeli’nin başlattığı ve AK Parti’ye eksen kayması yaşattırana benzeyen bir süreç, şimdilerde, Akşener, Oğan ve Özdağ tarafından siyasi hayatımızı bütünüyle dönüştürecek bir sürece evriliyor.
İdeolojik açıdan onlara fazla ters düşmeyecek, farklı bir partiden -DYP’den- AK Parti’ye geldiği halde çoğu zaman MHP genel başkanlığına da yakıştırılan içişleri bakanı -şimdi milletvekili- Süleyman Soylu’yu da bu tabloya ekleyebiliriz.
Akşener… Oğan… Özdağ ve Soylu…
Meral Akşener geçmişte bir ara içişleri bakanlığında bulunmuştu.
Süleyman Soylu son dönemin -ve halen- içişleri bakanı…
28 Mayıs günü sandığa gidip oyumuzu kullanacağız. İki adaydan hangisinin cumhurbaşkanı seçilmesini sağlarsak sağlayalım, sonrasında bu isimlerden birilerini güçlü hale getireceğiz.
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa Akşener yardımcısı olacak, Özdağ da içişleri bakanı olmayı bekleyecek…
Erdoğan cumhurbaşkanı olmaya devam ederse Sinan Oğan hangi bakanlığa gelir dersiniz?
Akşener’in, Soylu’nun yaptıkları, Özdağ’ın atanacağını umduğu içişleri bakanlığına olmasın?
Gelin de Devlet Bahçeli’ye hayran olmayın bakalım…
Bir dönemin önemli siyasi hareketi ‘Yeniden Milli Mücadele’ (YMM) için, eski-yeni mensuplarının siyaset ve toplumsal olayların her yerinde oldukları yakıştırması yapılırdı. 1991 genel seçiminde, Necmettin Erbakan’ın davetiyle, MHP ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) üyeleri, Refah Partisi listelerinden Meclis’e girebilmişlerdi.
IDP YMM’nin partileşmiş haliydi.
YMM içerisinde yer aldıkları halde sonraları yollarını ayırmış bazı isimler değişik partilerde –Bülent Ecevit‘in DSP’sinde bile- politikaya atılıp önemli görevlere geldiler; diğer bazıları çok etkili sosyal ve toplumsal hareketlerde göründüler.
Şimdi aynı yolu Devlet Bahçeli’nin ve vaktiyle yanında bulunmuş bazı isimlerin tuttuğunu görüyoruz.
“Biz hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” metaforunu değerlendiren bazı edebiyat eleştirmenleri Gogol’un da Puşkin’den etkilendiğine atıfta bulunmuşlardı.
Metaforu güncel siyasi hayatımıza uyarlayıp Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Süleyman Soylu için “Hepsi Devlet Bahçeli’nin paltosundan çıktı” tespitinde bulunmuştum ya, metaforu biraz daha genişletirsek, Puşkin’in yerini, güncel siyaset alanımızda Alparslan Türkeş’e verebiliriz.
[Alparslan Türkeş ve kadrosu, partileri 1991 seçimine kadar yapılan 1980 sonrası seçimlerde %10 barajını aşamadığı için, Meclis dışında kalmışlardı; onları Meclis’e Erbakan’ın oluşturduğu ittifak taşıdı. İttifaklar şimdi de aynı kadronun işine yarıyor.]
Unutmuş olabilenler için hatırlatayım: 14 Mayıs’ta Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş AK Parti’den, kızı Ayyüce Türkeş Taş da İyi Parti’den milletvekili seçildi.