HaberTürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, Suriye ordusunun İdlib'de düzenlediği hava saldırısında 33 askerin şehit olmasının ardından Türkiye'nin Avrupa'ya geçmek isteyen sığınmacıları engellemeyeceğine yönelik haberleri yorumladı. Altaylı, "10 yıllık üstünlüğümüzü bir gecede yitirdik. 'Esad katilinden koruduğumuzu iddia ettiğimiz' kişiler şimdi kışın ortasında derme çatma botlarla, soğuk denizlerdeler" düşüncesini dile getirdi.
“Türkiye, ülkesinde barındırdığı, misafir ettiği sığınmacılara Avrupa kapısını açacaktı.' Bu resmi olmayan bilgi duyulunca içimden geçen şu oldu: Herhalde kısa süre içinde resmi bir açıklama ile bu yalanlanır ve Türkiye’nin böyle bir kararı olmadığı açıklanır. Niye böyle düşündüğümü de söyleyeyim.
Suriye ile olan yaklaşık 9 yıllık süreçte Türkiye’nin dünyanın tüm ikiyüzlülüğüne, tüm alçaklığına rağmen elinde tuttuğu çok önemli bir “ahlaki üstünlük” vardı. Savaşın kurbanlarına kucak açan ülke olmak!" görüşünü savundu.
Altaylı yazısında şunları kaydetti:
Yıllar boyunca bu mültecileri ülkesine kabul etmiş, kendi vatandaşlarını işsiz bırakmak pahasına bunlara iş ve aş vermiş, kendi vatandaşlarını ezmek pahasına da olsa bu insanlara sağlık, eğitim hizmeti vermiş, kendi insanlarını açıkta bırakmak pahasına bu insanlara barınma sağlamış...
Tüm bunlar için ekonomisinin en zor zamanlarında bile en az 50 milyar dolar harcamıştı.
Bu babayiğitliği yapacak dünyada başka ülke muhtemelen yoktu ve bu Türkiye’ye büyük bir ahlaki kazanç, en aşağılık ülkenin gözünde bile büyük bir saygınlık sağlıyordu.
Üstelik de Türk hükümeti bu kişilere yönelik muhalif çıkışlara her zaman tepki gösteriyor, hükümet yanlısı kalemler, aydınlar(!) Suriyelilere fazla yüz verildiğini söyleyen herkesi faşistlikle suçluyorlardı.
Türkiye gerçekten de gücünden büyük bir iş yapıyordu.
Zaman zaman bu sığınmacıları tehdit unsuru gibi kullanıyor olsak da insanlık dışı bir yola asla tevessül etmemiş, bu 4 milyon insanı bir “silahsız kuvvet” gibi asla kullanmamıştık.
Oysa geri kabul anlaşmasının şartlarına Avrupa uymadığı zaman sınırları açabilirdik...
Türk vatandaşlarına söz verilen vizesiz seyahat hakkı tanınmadığı zaman mülteci kartını çok rahat ve haklı biçimde oynayabilirdik.
Tüm bunlara rağmen bunu yapmadık.
Tüm dünyaya karşı bu “ahlaki üstünlüğümüzü” koruduk.
Kan içip kızılcık şurubu içtik deme pahasına.
Ve dün bu ahlaki üstünlüğe en çok ihtiyaç duyduğumuz anda çok yanlış bir adım attık.
Büyük bedel ödeyerek elde ettiğimiz 10 yıllık üstünlüğümüzü, 1 gecede yitirdik.
“Esad katilinden koruduğumuzu iddia ettiğimiz” kişiler şimdi kışın ortasında derme çatma botlarla, soğuk denizlerdeler.
Bir yandan Suriyeli sığınmacılara tepki göstermeyin sakın çağrıları yapıp, bir yandan bunu yapmaya ben bir isim veremiyorum...
Bu fikir kimden çıktı bilmiyorum.
Ama bu kararı alanlara söylettirdiği şudur: “Bugüne kadar sığınmacılarla ilgili söylediğimiz hiçbir şeyde samimi değildik.”
Yazının devamı için tıklayın