Şiirt Şirvan'daki 7 işçinin cansız bedenine ulaşıldığı, 9'unun ise hâlâ toprak altında bulunduğu bakır madenindeki faciadan sonra şirketin işçileri uyardığı ve "Her şey güzeldi deyin, yoksa maden kapanır!" dediği iddia edildi. Evrensel gazetesinin konuştuğu işçiler, şirket yetkililerinin ve hükümetin 'doğal afet' olarak tanımladığı maden faicasının göz göre göre geldiği belirtti. Öte yandan ismini vermek istemeyen bir işçi "Burada şirketten ve sendikadan (Maden-İş) kişiler, işçileri uyardı. ‘Denetlemeye gelen olur, basından soru soran olur, kendi şirket işlerinizi anlatmayın. Her şey iyiydi, güzeldi deyin. Yoksa burası kapatılır, yüzlerce kişi işsiz kalır’ dediler" ifadesi kullandı.
Siirt'teki madende 22 Temmuz'da da heyelan olmuş:
Siirt Şirvan’da 16 işçinin toprak altında kalmasının üzerinden 1 hafta geçti. Hükümet ve maden sahibi Ciner’in şirketi Park Teknik’in ‘doğal afet, heyelan’ olarak tanımladığı şev kaymasında toprak altında kalan 16 işçiden 9’una hâlâ ulaşılamadı. Yaşanan duruma ilişkin ihmal olup olmadığının araştırılacağını söyleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a işçiler orada yaşananları bir bir anlatacaktı, ancak her iki bakan işçileri ziyaret etmeden bölgeden ayrıldı.
Evrensel’den Hasan Akbaş'a konuşan işçiler "Bakanların duymadıklarını, siz yazın" dedi. İzlenim haberinin tamamı şöyle:
"Haberlere kısıtlama..."
Maden köyün içerisinde çıkarılıyor. İlk olarak işçilerin bulunduğu şantiyeye girdik. Şantiyenin girişinde jandarma noktasının ardından AFAD ve Kızılay’ın kurduğu çadırların olduğu bölüme geçtik. Burada aileler şev kaymasının yaşandığı bölgenin karşısına yaktıkları ateş etrafında oturarak bekleyiş halinde. Çok fazla özel harekat ekibi ve jandarma burada yer alıyor. AFAD ve Kızılay çadırlarında yemek, çay gibi hizmetler sunuluyor. Bu bölgede işçi yakınlarıyla konuşmak oldukça güç. Ya firma özel güvenliği ya da korucu oldukları iddia edilen kimi kişiler ile polisin ‘uyarı’larına maruz kalıyoruz. Gerekçe olarak, ‘Valiliğin bazı haberlere kısıtlama getirdiği, kurtarma çalışmalarındaki aktarımlar dışındaki haberlere dikkat edilmesi ve konunun istismar edileceği’ sunuluyor.
"Sigorta primi de eksik yatırılıyor"
Bu bölgede müdahale olana kadar ki kısımda Sabri Yıldız’la konuşuyorum. Yıldız, toprak altında kalan işçi Yavuz Yıldız’ın amcasının oğlu. Yıldız, Yavuz’un bir senedir burada çalıştığını söylüyor. Yıldız, çalışma şartlarının kötü olduğunu ancak işçilerin mecburen çalışmak zorunda kaldığını belirterek, “İşçilerin sigorta primleri bile eksik yatıyor. Ortalama 2 bin lira maaş veriliyor. Ancak bankaya asgari ücret yatırılıyor. Geri kalan elden veriliyor. Yani, sigorta primlerini düşük yatırıyorlar” diyor.
Park Teknik'ten işçilere telkin
Yaşanan facia sonrası gözler madendeki çalışma koşullarına ve ihmallerin olup olmadığına çevrildi. Şirket yetkilileri ve hükümet cenahı yaşananları ‘doğal afet’ olarak tanımladı. Ancak, konuştuğumuz işçiler yaşananların bir afet olmadığını göz göre göre gelen bir facia olarak anlatıyor. Yıldız’ın, "Kimse yalan söylemesin" sözlerinin ardından başka işçilerle konuşuyoruz. Kalabalık bir işçi grubu içerisinde konteynerde sohbet ettiğimiz işçiler ağız birliği etmişçesine "Burada firma çok iyi bakıyordu bizlere, böyle bir firmanın başına böyle bir şeyin gelmesi gerçekten üzücü oldu. İşçilere gözü gibi bakan ve kâr etmemesine rağmen burada bizi işsiz bırakmamak için maden çıkaran, şirketi kapatmayan bir firma...” diye anlatıyorlar. Oradan ayrılıp bölgede geziyoruz. Bir başka işçi geliyor yanıma, "Burada her şey iyi, güzel diyor herkes değil mi?” diyor. "Evet sen de mi öyle diyeceksin" diyorum. "Burada şirketten ve sendikadan (Maden-İş) kişiler işçileri uyardı. ‘Denetlemeye gelen olur, basından soru soran olur, kendi şirket işlerinizi anlatmayın. Her şey iyiydi, güzeldi deyin. Yoksa burası kapatılır, yüzlerce kişi işsiz kalır’ dediler. İşçiler de kendi aralarında konuştu, ‘Hepimizin borcu, derdi var. İşsiz kalırsak iş bulamayız' deyip ağız birliği yapıldı” diye anlatıyor. Bu arada madende ana firmada örgütlü Maden-İş’in de sessiz kalması da tepkiler arasında. İşçiler, “Zaten firmanın sendikası onu biliyoruz da, gelip bari bir başsağlığı dilesinler’ diye eleştiriyor.
İşçiler ölümle hep burun buruna...
Kendisinin taşeron işçi olduğunu söyleyen işçi, “Ana firma elemanları işsiz kalma korkusuyla susuyor ama biz taşeron işçilerin artık burasına geldi. Taşeron işçilerin de kendi aralarında konuştuğunu, ‘Bakanlar geldi gitti ama gelip taşeron işçileri ziyaret etseydi biz bunları onlara anlatacaktık. Orada ölenler bizim daha birkaç gün önce burada yanımızda olan kardeşlerimizdi. Yarın bizim başımıza gelecek, bunu biliyoruz” diyor. İşçi çarpıcı bilgiler aktarıyor. Bir video izleterek dehşet verici bir ayrıntıyı anlatıyor: “Mesela burada dinamit patlatılıyor. Dinamit döşenirken, alanda iş makinesi ve insan kalmaması lazım. Bir siren çalınır ve dinamit patlatılır. Ancak burada öyle olmuyor. İşçiler, alanda çalışırken hatta rok (delici iş makinesi) çalışırken burada dinamit yerleştiriliyor ve herkes burada çalışmaya devam ediyor” diyor.
"Dava açılsın konuşuruz"
Üç ay önce madende Fatih Durak adında bir işçinin yaşamını yitirdiğini anlatan işçi şunları kaydediyor: “Bu işçinin ölüm nedeni de bu. Yağcı olarak çalışıyor. Yağcılar iş makinelerini yağlıyor. Patlama yapılacağı sırada işçiler alandan çıkmasına rağmen firma yetkilisi bu arkadaşımıza ‘Sen iş makinelerini yağla, patlama yapıldığı sırada bir iş makinesinin altına gir sonra çık devam et işine’ dedi. Ve yine de 300 metreden taş gelip kafasına çarptı ve yaşamını yitirdi. Benim artık vicdanım dayanmıyor. Hiç işçiyi dinleyen yok. Burada olan işçiye oluyor. Eğer bir dava açılırsa gidip orada konuşuruz. Hepsi bizim akrabamız, beraber çalıştığımız arkadaşlarımız. Göçük olmasa bile burada hep ölüm tehlikesi var. Burada ne olup bittiğini araştırırken sadece göçüğe bakmasınlar. Bugün göçük olduysa yarın başka bir sorun çıkar. İşte üç ay önce de dinamit yüzünden bir işçi öldü. İşçiyi gören yok, duyan yok. Burada işsiz kalacağız diye ölüme de razı olmak istemiyoruz.”
Maden ocağının 'patron'u Korkut Eken'in oğlu çıktı
Şirvan’da facianın yaşandığı maden ocağının yönetim kurulu üyesinin “Patron” diye bilinen Güray Eken olduğu öğrenildi. Faili meçhul cinayet ve işkencelerle tanınan Korkut Eken’in oğlu olan Güray Eken, ailelerin tepkisini çekerken, Avukat Can Atalay, “Eken ailesinin bu coğrafyada yaptıklarını biliyoruz ve hatırlıyoruz” dedi.
Maden faciasının ardından Siirt’e gelen ve daha önce de Somalı ailelerin avukatlığını üstlenen Sosyal Haklar Derneği üyesi avukatlar, Soma’yı takip ettikleri gibi Maden’de de sorumluların yargılanması için mücadele edeceklerini vurguladı. Toplumsal olaylar konusunda verdiği mücadeleyle bilinen Sosyal Haklar Derneği üyesi Avukat Can Atalay, Şirvan ve Soma’daki işçi katliamı arasındaki benzerliklerin, farklılıklarından daha fazla olduğunu söyledi. Göçüğün olduğu işletmenin patronunun Korkut Eken’in oğlu olduğunu hatırlatan Atalay, şunları söyledi: “Eken ailesinin bu coğrafyada yaptıklarını biliyoruz ve hatırlıyoruz. Şimdi de aynı aile ticari işletme kisvesi altında aynı şeyleri yapıyor. Dolayısıyla bugün tutuklanan sadece bir kişi değil siyasi tüm sorumlular da yaşanan bu faciadan sorumludur.”