T24 - TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Anayasa Mahkemesi'nin bazı maddelerinde kısmı iptal kararı ve referandum hakkındaki görüşlerini açıkladı. Boyner, "TÜSİAD’ın demokratik vizyonunun bu Anayasa paketinin içeriğine kilitlenmesi beni çok rahatsız ediyor" dedi.
Boyner, Milliyet gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu'nun sorularını şöyle yanıtladı:
“Her şeye rağmen değişiklik; 12 Eylül darbe anayasasına karşı atılmış ufak da olsa bir adımdır ‘evet’ demeliyiz” diyenler. “Önümüze ayrı ayrı gelmeliydi yargı bağımsızlığı tehlikeye girecek” görüşüyle “hayırcılar”. Sıcak bir yaz olacak.
Tüm bu tartışmalar içinde bir süredir suskunluğunu koruyan hatta bu yüzden eleştirilen bir isimle, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile dün sabah buluştum. Söyledikleri önümüzdeki günlerin yeni tartışma konularını oluşturacak.
Türkiye anayasa değişikliğini tartışıyor. TÜSİAD 1998’de Demokrasi Raporu ile bugünkü tartışmalara temel olacak bir çalışmayı yapmıştı. Bugünkü duruşunuz nedir?
Ben sizinle görüşmeye gelirken açıkçası düşündüm. Nedir esasında söylemek istediğim şey? En baştan tavrımı söyleyeyim. Evet de çıksa hayır da gündem yeni anayasa olacak. TÜSİAD’ın demokratik vizyonunun bu Anayasa paketinin içeriğine kilitlenmesi beni çok rahatsız ediyor. Biz bunun çok ötesinde kaç senedir çalışıyoruz. 98’den beri raporlarımız var. Sadece Anayasa’da yapılacak bir takım değişiklikler değil yeni anayasa konusu hep gündemimizde.
Yeni anayasa diyerek neyi kastediyorsunuz?
Yeni anayasa dediğim zaman ruhuyla, yepyeni değişik anayasadan bahsediyorum. O yüzden bu hani evet mi dedin hayır mı dedin artık bence geçmiş olması gereken bir tartışma. Paket geçtiğimiz mart ayında geldi. Bizden de görüş istediler. Görüşlerimizi verdik. Onun sonrasında çok fazla bir şey söylemedik. Artık şu noktada insanlar bireyler gidecekler sandığın başına herkes aklıyla vicdanıyla oy atacak oraya. Ama ümit ediyorum ki bunun sonucunda yeni bir anayasa yapma motivasyonu kırılmaz. Çünkü biz Anayasa sorunumuzu çözmüyoruz.
Referanduma gidecek maddelerde yeni ve daha demokrat çizgiler var ama...
Daha önce de belirttiğimiz gibi hiç şüphesiz olumlu gördüğümüz maddeler var. Ancak, sorunlu gördüğümüz hatta eksik gördüğümüz maddeler de var. Örneğin statükonun yıkılmasından bahsediyorsak bu günkü yapısıyla YÖK, Diyanet işleri duruyor.
Bir cümlede TÜSİAD’ın istediği anayasadaki duruşunu özetleyin desem...
Vatandaşı odağına alan yeni ruhta bir anayasa TÜSİAD’ın önceliğidir. Bunu hep söylemeye çalıştık. Anayasamızın başında önsöz gibi bir şey var. Devletin nasıl vatandaştan korunacağı anlatılıyor. Bizim değişikliklerle vatandaşı devletten koruma noktasına gelmemiz lazım.
Paket geldiği vakit de gelen önerilerin büyük bir kısmı, özellikle temel hak ve özgürlüklerle ilgili kısımla hemfikir olduğumuzu hem hükümetle hem kamuoyuyla paylaştık. Ombudsman yasası, pozitif ayrımcılık gibi maddelere zannetmiyorum ki Türkiye’de çok karşı çıkacak olsun. Aslında bunlar belki Meclis’te bile oylanarak değiştirilebilirdi. Referanduma bile gitmesine gerek yoktu. Bizim üzerinde durduğumuz noktalar özellikle cumhurbaşkanlığının yetkilerini artıran, yürütmeye yargının üzerinde ciddi bir yaptırım getiren noktalar oldu. Ama biz bunu 1998’de de söylüyorduk 2000’de de sorsalar söylerdik. Durumsal bir duruşu yok TÜSİAD’ın, ilkesel bir duruşu var. Bunun altını çizmek istiyorum.
‘Çoğunluğun azınlığa hükmettiği bir sistemden çıkmamız lazım’
Şöyle bir yanılgı olabiliyor “Çoğunluk, halk bunu istedi.” Demokrasi azınlığın da haklarının yansıtıldığı, temsil edildiği bir sistem olmalı
Konuşmamızın başında “Evet de, hayır da çıksa gündem yeni anayasa” dediniz. Peki ortaya konulan değişiklikler bir ilk adım olarak düşünülemez mi?
Hep bir 12 Eylül tartışması var. 12 Eylül’den kurtulalım. Hatta referandum tarihinin bile 12 Eylül olmasını çok manidar bulanlar oldu. Yeni anayasa yapılırken öncelik “bu anayasa nasıl yapılacak?” olmalı. Gerçekten biz oturacağız, daha uzlaşmaya dayalı, temsil gücü daha yüksek bir parlamentoyla yeni bir anayasa hazırlayabilecekmiyiz?
Hatta çok çeşitli yöntemlerde düşünülebilir. Kurucu meclis mantığı ile anayasayı yapacak farklı bir 100 kişi bile meclise girebilir veya bizim bir Anayasa Konvansiyonu önerimiz olmuştu.?Bunlar için hiç geç değil.
Pakette demin de saydığınız gibi “olumlu olarak değerlendirilebilecek” kimi değişiklikler var. Bu noktada görüşünüz ne?
Bakın paket bir bütün olarak oylaması zor bir paket. Bizim şöyle bir önerimiz olmuştu. Birbiriyle ilintili maddeleri alt bloklar haline getirin diye. Saadet Partisi’nin de böyle bir önerisi olmuştu.
Ona göre insanlar oy versin. Bazı maddeler gerçekten Türkiye’de yüzde 100’e yakın mutabakatla alınacak konular. Ama o da kabul gören bir öneri olmadı. Bu şekilde gidecek. İçinde hem beğendiğimiz maddeler var hem sorunlu gördüğümüz maddeler var.
Parçalara bölünseydi daha farklı olurdu yani...
Şu var alt bloklar halinde gelebilseydi halkın önüne bence bazı maddeler çok daha fazla ekseriyetle kabul görecekti. Bu da aslında yeni bir anayasa yapma zeminini, uzlaşma zeminini hazırlayacaktı. Şu anda toplumda bir bölünme var o doz gittikçe artıyor. Makaleleri, gazetelerin başlıklarını görüyorsunuz. Evet, hayır kavgası içindeyiz.
Bu da mamafih olağan bir şey. Tabii ki tartışılacak. Bizim tekrar Türkiye’nin dönmesini arzu ettiğimiz nokta, yeni anayasa konusunda bir araya gelebilmek. Birbirimizle uzlaşmadan yaşayamayız. Çoğunluğun azınlığa hükmettiği bir sistemden bizim çıkmamız lazım. Şöyle bir yanılgı olabiliyor “Çoğunluk, halk bunu istedi.” Demokrasi azınlığın da haklarının yansıtıldığı, temsil edildiği bir sistem olmalı.
Referandum meşru ama..
Şüphesiz meşru ama Türkiye yepyeni bir anayasa yapma noktasında bence bir doğru zemine, temsil adaletinin daha yüksek olduğu çoğulculuğun daha öne çıktığı bir parlementoyla gitmek zorunda.
Siz bir konuşmanızda yeni anayasayı da yeni Parlamento’nun yapması gerektiğini söylemiştiniz.
Fiili duruma bakalım. Birbirleriyle anlaşamıyorlar. Hiç bir şekilde uzlaşma noktasına gelinemiyor. Bunun içinde o suçlu bu güçlü demek istemiyorum ama o anlayış yok.
Bunun da aslında nedeni hem seçim sistemi hem de siyasi partiler yasası. Bugün hala partilerde lider sultası vardır ve lider etrafındaki politbüro ile işleri yürütür. Milletvekillerinin hesap vermesi gereken ler seçmenleri. Ben seni temsil ediyorum ben senin için buradayım anlayışıyla seçmenine dönmesi lazım. Oysa milletvekilinin tekrar seçilmesi liderinin kararına bağlı. Onu liderinin listede nereye koyacağına bağlı çarpık bir sistem.
Temsil gücünün sınırlı olduğu bir sistemle yeni bir anayasa yapmak zor radikal reformlar yapmak imkansız.
‘Cumhurbaşkanı siyasileşen bir figür haline gelecek’
Cumhurbaşkanı’nın yargıya atamaları noktasında sizi ne rahatsız ediyor?
Halk oyuyla seçilecek bir cumhurbaşkanı, tamamiyle siyasileşen bir figür haline gelecek. Onun yargı üzerinde bu kadar yaptırım gücü olması çoğulculuk ilkesiyle de örtüşmüyor.
AB’nin de en başından düne kadar çeşitli raporlarında işaret ettiği gibi HSYK’nın başında Adalet Bakanı’nın olması bizim 98’den beri sorunlu gördüğümüz bir alan zira yargı ve yürütmenin ayrışması noktasında problemli. Bunu hükümetle de paylaştık. Paket bu noktaya, bugüne kadar geldi. TÜSİAD’ın kurumsal olarak bunların ötesinde söyleyebileceği hiçbir şey yoktur.
Kurumsal değil kişisel olarak oyunuz belli mi?
Sandığa gittiğim vakit aklım ve vicdanımla muhasebemi yapıp oyumu vereceğim.
Referanduma Anayasa Mahkemesi’nin yargıyla ilgili iki maddedeki kısmı iptaliyle gidiyoruz. Kimileri Anayasa Mahkemesi’nin bu tavrını “yasamaya müdahele” olarak tanımlıyor.
Gerekçeli kararı henüz görmedik. Bir yorum yapmam doğru olmaz. Ama şunu da söyleyeyim sorunlu gördüğümüz noktalarda bir değişiklik olduğunu ben görmüyorum.
Sorunlu noktalar derken...
HSYK yapısına baktığınız zaman Adalet Bakanı’nın mevcudiyeti. Ya da cumhurbaşkanının yetkilerinin bu şekilde artırılmış olması. Bu noktalardan baktığınız zaman bence çok büyük bir değişiklik yok.