Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Euro başarısızlığa uğrarsa, Avrupa da başarısızlığa uğrar", demişti. Mayıs ayı ortalarında, Polonya Başbakanı Donald Tusk’a Şarlman Ödülü'nün verildiği törende kullandığı bu cümle Merkel’in çok hoşuna gitmiş olmalı ki, Almanya Başbakanı birkaç gün sonra meclis genel kurulunda da aynı sözleri sarf etti.
Deutsche Welle'den Rolf Wenkel haberine göre gerçekten etkileyici bir cümle. Ama ekonomi teorisine göre kusurlu bir cümle zira tamamen gerçek dışı. Çünkü bir para biriminin akıbetini adının Euro yada Micky Maus olması tayin etmez. Ödeme aracı olarak kabul edildiği sürece bir paranın batamayacağını söyleyen Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü uzmanlarından Jürgen Matthes bir paranın ancak değer kaybedebileceğini belirtiyor.
Matthes'e göre Euro’nun devalüe olması, yabancı yatırımcıya para kaybettirir. Yıpranmayı içermesi bakımından böyle bir şey akla gelebilir. Ama Euro’nun başarısızlığa uğraması gibi bir şey söz konusu olamaz.
AB'den ayrılmak, borç ve euro krizine çare olabilir mi?
Başbakan Merkel, münferit üyelerin euro bölgesini terk etmek istemesi durumunda para birliğinin dağılabileceğini kastetmiş olabilir. Çünkü Jürgen Matthes de, Euro kullanan ülkelerin ortak para bölgesinden ihraç edilemeyeceğini hatırlatarak şu noktalara dikkat çekiyor: “Böyle bir uygulama için herhangi bir yasal imkan bulunmuyor. Aralık ayında yürürlüğe giren Lizbon antlaşması sadece birlikten ayrılma yolunu açıyor. Ama bu da para birliğinden değil, Avrupa Birliği’nden ayrılmanın hukuki bir yolunun bulunabileceği anlamına geliyor. Birlikten ayrılmanın yol açabileceği ekonomik sonuçlar ise apayrı bir konu.”
Euro zayıf üyelere ağır geldi
Teorik olarak bir ülkenin Avrupa Birliği’nden ayrılmanın ertesinde hemen yeniden üyeliğe alınması mümkün. Euro bölgesinden ayrılmanın tek yolu bu. Enstitü başkanı Profesör Michael Hüther bu gibi düşünce oyunlarının son derece zararlı olabileceği uyarısında bulunuyor. Hüther şu noktalara dikkat çekiyor: "Gerçekçi olmadığından, Avrupa Birliği’nden atılma ya da ayrılmanın opsiyon gösterilmesini ve tartışmaya açılmasını samimiyetsizlik sayarız', diyen Hüther sözlerini şöyle sürdürüyor: "Böyle bir şey nasıl olur? Önce bunun pazarlığı yapılabilir. Zayıf ülkeler, şimdilik onlara kapalı olan devalüasyon yolunu açabilmek için böyle bir şeyi düşünebilirler. Bu durumda tasarruf sahipleri bankalara hücum edip paralarını Euro olarak çekmek isterler. Ama dış borçlarının %95’i Euro, %5’i ise dolar türünden olan Yunanistan borcunu yine euro ve dolarla ödemek zorunda kalacaktır. Başta hammaddeler olmak üzere ithal edilen ürünlerin faturası kabarır. Böyle bir operasyon, fırtınalı dönemlerde değil, sakin ortamda başarılabilir.”
Sendika faktörü
Kendi para birimine sahip olmanın bazı avantajları var. Paranı devalüe edersin, rekabet gücünü arttırır, pas geçip devam edersin. Ama bakalım sendikalar ücret-fiyat sarmalını harekete geçirmez mi? Asya krizi sırasında bazı ülkeler bu metodu başarıyla uyguladı. Ama güney Avrupa ülkelerindeki sendikalaşmanın tarihine bakınca, bu yöntemin Akdeniz ülkelerinde de tutacağından şüphe duymamak mümkün değil.