Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eski başdanışmanı ve Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, aralarında, Ertuğrul Günay, Murat Belge, Mehmet Altan, Baskın Oran, Oya Baydar, Aydın Engin gibi isimlerin de bulunduğu 30 aydın tarafından imzalanan ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni tatil yapmak yerine Ankara’da toplanarak barışa ve demokrasiye sahip çıkmaya” çağıran bildiriyle ilgili olarak, "İdeolojinin psikolojiye hapsolmasının ve yapısal bir aptallığa dönüşmesinin tezahürlerinden biriyle karşı karşıyayız" dedi.
İmzacıları arasında Anayasa profesörü, TBMM eski İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve eski AKP milletvekili Zafer Üskül'ün de bulunduğu bildiriyle ilgili, Star gazetesi yazarı Resul Tosun da, "Kendini âkil ilan eden bu zevat kusura bakmasınlar akil insan gibi değil intikam duygusuyla hareket eden zavallı cahiller tiplemesi sergilemişlerdir" yorumunu yaptı.
Bildiride kimlerin imzası vardı?
Mahçupyan'ın, "ahlaksızlık, yapısal aptallık, ideolojik ahmaklık"; Tosun'un ise "intikam duygusuyla dolu cahillik" olarak nitelendirdiği bildirinin altında imzası bulunanların listesi şu şekilde:
Cengiz AKTAR (Doç.Dr., Siyaset Bilimci)
Mehmet ALTAN (Prof.Dr., Ekonomist)
Akın ATAUZ (Mimar, Şehir Plancısı)
Oya BAYDAR (Yazar, Sosyolog)
Murat BELGE (Prof.Dr., yazar)
Orhan Kemal CENGİZ (Hukukçu, yazar)
Aydın ENGİN (Gazeteci, yazar)
Eşref ERDEM (Eski Ankara Milletvekili, yönetici)
Abdulbaki ERDOĞMUŞ (Diyarbakır eski Milletvekili, ilahiyatçı)
Hüseyin ERGÜN (SODEP E. genel başkanı)
Recai ERSOY (Tıp Doktoru)
Kemal F. GENÇ (Yönetici, E.Müsteşar Yrd.)
Ertuğrul Günay (E. Kültür ve Turizm Bakanı)
Seyfettin GÜRSEL (Prof.Dr., Ekonomist)
Temel İSKİT (E.Büyükelçi)
Erdal KALKAN (İzmir eski Milletvekili, hukukçu)
Ümit KARDAŞ (Hukukçu, yazar)
Osman KAVALA (Anadolu Kültür Vakfı Başkanı)
Suat KINIKLIOĞLU (Çankırı eski Milletvekili, Siyaset Bilimci)
Emre KOCAOĞLU (Istanbul eski Milletvekili, T. Demokrasi Vakfı eski Başkanı)
Onur Bilge KULA (Prof.Dr. Alman Dili/Ed. Öğretim Ü.)
Mithat MELEN (Prof.Dr. Istanbul eski Milletvekili)
Nesrin NAS (ANAP E. Genel Başkanı, ekonomist)
Baskın Oran (Prof.Dr. Uls.Ars. İlişkiler Öğretim Ü.)
Sırrı ÖZBEK (Eski İstanbul Milletvekili, hukukçu, yazar)
M.Niyazi ÖKTEM (Prof.Dr., Hukukçu)
Haluk ÖZDALGA (Ankara eski Milletvekili, mühendis, yazar)
Ünal ÜNSAL (E.Büyükelçi)
Zafer ÜSKÜL (Prof.Dr., Anayasa Hukuku, Mersin eski Milletvekili)
Bahattin YÜCEL (E. Turizm Bakanı)
Mahçupyan: Aydınlar ve bildiriler
Akşam gazetesinin bugünkü (4 Ağustos 2015) nüshasında yayımlanan köşe yazısının girişinde, Akil İnsanlar heyetinden bir grup tarafından imzalanan bildiriden bahseden ve bildirinin, "aydın dünyasındaki siyasi ve ideolojik ayrışmanın boyutu hakkında epeyce fikir verdiğini” söyleyen Mahçupyan, Akil İnsanlar bildirisinin altında imzası bulunanların bir kısmının hükümeti, bir kısmının ise PKK’yı daha fazla sorumlu tutmasına rağmen yan yana gelmeyi içselleştirdiklerini belirtti.
"Hükümet ile PKK arasındaki dengenin son on yılda belki ilk kez bu kadar belirgin biçimde hükümetten yana olduğunu" iddia eden Mahçupyan, "Çözüm Süreci’nin ön koşulu PKK’nın Türkiye’yi terk etmesi ve bundan geri adım olmayacak" ifadelerini kullandı.
"Bütün bunlar yaşanırken bir de ‘diğer’ aydın tipolojisi var" diyen Etyen Mahçupyan, aralarında yazar, akademisyen, siyaset bilimci ve gazetecilerin olduğu farklı siyasal görüş ve çevrelerden bir grup aydın tarafından imzalanan bildiri için ise şu ifadeleri kullandı:
"Şöyle demişler: '… ‘Çözüm Süreci’nin, başlamasının da sonlandırılmasının da yegâne sebep ve dayanağının, iktidar partisini vesayeti altına almış bir kişinin şahsi hesap ve hevesleri olduğu anlaşılıyor. Bu konuda baştan beri duyulan kaygılar, yaşanan son olaylarla da açıkça kanıtlanıyor.' Bu kadarının artık ahlaksızlığa girdiğini düşünenler olabilir ama mesele daha derin. İdeolojinin psikolojiye hapsolmasının ve yapısal bir aptallığa dönüşmesinin tezahürlerinden biriyle karşı karşıyayız. Bildirinin altında kendi dar çevrelerinde saygın aydınların yer alması da kimseyi şaşırtmamalı. Gerçeklik karşısında yenik düşenlerin zihni kendini tekrarlamaya başladığında ideolojik ahmaklığın sürükleyiciliği de kaçınılmaz oluyor.
Böyle bir aydın yelpazesinde Akil İnsanlar grubunun sözü, yürek soğutmasa ve adil gözükmese de, namuslu bir kaygıyı yansıtıyor."
Tosun: Ne âkili?! Önyargılı ve zavallıca
Star gazetesi köşeyazarı Resul Tosun, bugün yayımlanan köşe yazısında, "İster hüsnü niyet ister ihmal isterseniz adını ne koyarsanız koyun ülkenin batısında ruhsatsız av tüfeğine bile işlem yapan güvenlik güçleri doğudaki silahları da patlayıcıları da takip edip yasal işlem yapmalıydı" diyerek, "6551 sayılı Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair kanun"un işletilmesini ancak "silahlı unsurlara, terör eylemlerine ve destekçilerine taviz verilmemesi"ni talep etti.
"Aydınlar da âkil adamlar da kanaat önderleri de devletin güvenlik güçleriyle teröristleri aynı kefede değerlendirmenin ve iki tarafa da aynı muameleyi yapmanın terörü ve teröristi meşrulaştırmak olduğunu da unutmamalıdır" diyen Tosun'un yazısının ilgili kısmı şu şekilde:
"Açıklamayı yapan bazılarının isimlerini okuyunca AK Parti’nin geçmişte ne denli yanlış isimlerle yol yürüdüğünü de eminim kamuoyu gibi parti yönetimi de görmüştür. Kendini âkil ilan eden bu zevat kusura bakmasınlar akil insan gibi değil intikam duygusuyla hareket eden zavallı cahiller tiplemesi sergilemişlerdir.
Bunların kimileri hak ettikleri için değil davet edildikleri için AK Parti’de milletvekili olmuş hatta bakanlıkla taltif edilmiş, ikinci dönem listeye giremediği için hasım kesilmiş, bu duyguyla da teröristten çok cumhurbaşkanını kınayan bir açıklamaya imza atmışlardır.
Teröristin her gün birkaç cana kastettiği şu günlerde bu zevatın suçlu olarak cumhurbaşkanını göstermesi ve adeta teröristi aklaması kabul edilebilir gibi değil.
Hayır aynı düşüncede olmayabilirsiniz, yöntemi beğenmeyebilirsiniz bunlar anlaşılır şeylerdir. Lakin tamamen duygusala bağlayıp intikam hırsıyla hareket etmek asla ve kat’a âkillik olamaz.
Ben bu insanlara birikimleri ve tecrübeleri sebebiyle farklı görüşlere de sahip olsalar saygı duyardım ama bir kez daha anladım ki birikim bilgi ve tecrübe kişinin şahsiyetini her zaman olumlu yönde etkilemiyor.
Kişinin şahsiyeti ve tabiatı bilgiyi de birikimi de tecrübeyi de bastırabiliyormuş, bunu bir kez daha gördük."
30 aydından ortak çağrı: TBMM tatil yapmak yerine demokrasiye sahip çıksın!
Aralarında yazar, akademisyen, siyaset bilimci ve gazetecilerin olduğu farklı siyasal görüş ve çevrelerden bir grup aydın, 2 Ağustos Pazar günü ortak bir çağrı yayınlayarak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni tatil yapmak yerine Ankara’da toplanarak barışa ve demokrasiye sahip çıkmaya” çağırmıştı. Çağrının tam metni şöyle:
"Hiçbir demokratik ülkede, savaşa girmek ya da savaşı sonlandırmak, bir örgütle silahlı mücadeleyi sona erdirmek ya da yeniden başlatmak, bir hükumetin ya da kişinin siyasal gelecek hesaplarını temel alamaz. Çünkü bu konular kişileri de, partileri de, siyasal hesap ve beklentileri de aşan, milletin tümünü ilgilendiren ‘milli ve hayati’ konulardır.
Oysa bugün, siyasi süreçler geriye doğru okunduğunda, adına "milli birlik ve kardeşlik süreci" de denilen 'çözüm süreci'nin, başlamasının da, sonlandırılmasının da yegane sebep ve dayanağının, İktidar Partisini vesayeti altına almış bir kişinin şahsi hesap ve hevesleri olduğu anlaşılıyor. Bu konuda baştan beri duyulan kaygılar, yaşanan son olaylarla da açıkça kanıtlanıyor.
Dün, çatışmasız bir Türkiye’nin kendisine daha büyük güç ve iktidar getireceğini düşünen kişi, “analar ağlamasın” diyerek bütün toplumdan destek isterken, bugün, çatışma ortamının azalan gücünü geri getireceği hesabını yapıyor ve -Gezi olaylarından bu yana çarpıcı örneklerini gördüğümüz gibi- anaların gözyaşı ile ilgilenmiyor.
Oysa, bugün Türkiye muktedirlerin kendi kişisel hesapları dışında, barışı ve çatışmasızlığı her zamandan çok daha fazla gerekli kılan koşullarla karşı karşıyadır. Zira, Ortadoğu’daki yangın, içeride barışa ve çatışmasızlığa olan ihtiyacımızı hiç olmadığı kadar ivedi ve öncelikli hale getirmiştir. Bu yangının sürmesi ve içeriye de yansıması Türkiye’yi gelecek yıllarda içinden çıkılması zor, giderek çözümü olanaksız yeni sorunlarla yüz yüze bırakacaktır.
Ülkeyi yönetenlerin birinci görevi, yurttaşları ezmemek, silaha ve suça yönelinmesi ortamını yaratmamak suretiyle terör eylemlerini işlevsiz, anlamsız kılmak ve buna karşın hala yapılıyorsa bu eylemlerin faillerini yakalamaktır. Terör elbette mazur görülemez ve savunulamaz. Ancak, bu tür eylemler neden gösterilerek kitlesel tutuklamalar, sonu gelmez gerginlikler, parti kapatmak, Meclis’i çalıştırmamak, kişisel hedeflere engel görülen kişileri siyasetten men etmeye kalkışmak gibi hukuku ve demokrasiyi askıya alan girişimler ve komşu ülkelerle olan gerginliğin savaşa dönüştürülmesi de asla onaylanamaz. Bu tür tutum ve davranışlar basiretli bir yönetimin değil, basiretsizliğin, ehliyetsizliğin ve yönetememenin aczidir. Ülke, böyle bir acze ve kişisel kaygılar içinde sürüklenişe terk ve teslim edilemez!
O nedenle, biz aşağıda imzası bulunan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, Geçici Hükümeti ve dayandığı siyasal iktidarı, savaş, çatışma ve onyıllardır bedelini ödediğimiz gerginlik dilinden vazgeçmeye; bütün siyasal taraf ve güçleri de masum yurttaşlarımızın büyük acılar yaşadığı çatışma ortamına son vermek ve şiddeti durdurmak için hukuk, vicdan ve sağduyu çerçevesinde içtenlikle çaba göstermeye davet ediyoruz.
Özellikle de TBMM’yi ülkenin geleceğini, kaderini belirleyecek gelişmeleri müstafi bir Hükümetin inisiyatifine bırakmamaya, bu yakıcı günlerde tatil yerleri yerine ANKARA’da toplanarak, içine sürüklendiğimiz çatışma ve gerginlik ortamına, elindeki bütün yetki ve olanakları kullanmak suretiyle son vermek , barışa ve demokrasiye sahip çıkmak için göreve çağırıyoruz..