Yunanistan’ın başkenti Atina’da pazartesi günü çıkan yangında şu ana kadar en az 83 kişinin hayatını kaybederken, 187 kişinin yaralandığı ve 60 bin hektarlık alan ve yerleşim yerlerinin kül oldu. Yangının çıkış nedeni olarak sabotaj ihtimalleri değerlendirilirken, etrafı ormanla çevrili olan Atina 200 itfaiyecinin müdahale ettiği belirtildi. Öte yandan Atina'daki imar rantı sabotaj ihtimaillerini güçlendirdiği kaydedildi.
Evrensel'den Seyit Aladağ'ın haberine göre, kamuoyu ve basında henüz yaşananların nedenlerine ilişkin geniş değerlendirmeler ve açıklamalar yapılmış değil. Aynı boyutlarda olmasa da geçmişte de benzeri felaketler yaşanmıştı. Bu gelişmelerin ardından Yunan yetkililer sert açıklamalar yapmış, alınacak önlemler duyurulmuş, vaatlerde bulunulmuş ama zamanla her şey eski haline dönmüştü.
Yunanistan’da yıllardan beri yaşanan yangın, sel ve deprem felaketlerine rağmen henüz kamuoyu ile paylaşılmış bir tek bilimsel rapor bile yok.
Atina’nın çevresinde başlayan yangın kısa sürede dokuz şiddetinde esen fırtınanın yardımıyla çok geniş bir alana sıçradı ve bilinen sonuçlara neden oldu. Ama yıllardan beri yaşanan bu felaketlere karşı hangi önlemler alındı? Doğal felaketlerin önüne geçilmesi, örneğin depremlerin durdurulması, yağışların engellenmesi vb. mümkün değil. Bu doğru. Ama olumsuz sonuçlardan kaçınmak ya da en aza indirmek mümkün. Ancak bu yapılmadı, yapılmıyor.
Her tarafı orman olan Atina'ya sadece 200 itfaiyeci
Atina yangınında, sermaye sınıflarının, liberal ekonomi hayranlarının ve hükümetlerin yaptığı devleti küçültme ve ekonomiyi özel sektöre devretme propagandalarının ve izlenen politikaların bu felaketteki payı büyük.
Yunanistan’ın toplam yüz ölçümünün yüzde 47’si orman ya da ormanlık alan durumunda olmasına rağmen yaşanan ekonomik kriz gerekçesiyle 2017 yılında ormanları korumak için ayrılan bütçe sadece 16.9 milyon avro.
Her tarafı orman olan Atina’da yangına müdahale eden itfaiye emekçilerinin sayısı sadece 200’dü. Bir de çevre duyarlılığı olan gönüllüler yardıma koştu. Oysa en küçük bir hükümet karşıtı gösteriyi dağıtmaya binlerce polis görevlendirilebilmektedir.
AB, IMF ve AB Merkez Bankasının dayattığı memorandumlar, kemer sıkma paketleri nedeniyle diğer kurumlar gibi itfaiye kurumu da ciddi oranda eleman kaybetti ve kendini yenileyemedi. Yapılan tartışmalarda itfaiyenin en az 4 bin personele ihtiyaç duyduğu belirtiliyor.
Öte yandan ekonomik kriz sonrası en az tasarruf askeri harcamalarda ve silahlanmada yapıldı. Silahlanmaya yılda 4 milyar bütçe ayrılırken itfaiyenin sahip olduğu yangına müdahale etme uçaklarının sayısı 20 bile değil. Bir çoğunun ise zaten eski olduğu, gerekli bakım ve modernleştirmenin yapılmadığı söyleniyor.
Hatta ülke genelinde zaten yeterli olmayan itfaiyeci sayısı, 2017 yılında havaalanlarında ve şehirler arası ana arterlerdeki görevlendirmeler dolayısıyla yaklaşık 700 kişi kadar azalmış bulunuyor.
Atina çevresindeki imar rantı sabotajları artırıyor
Öte yandan Atina’nın içinde imara açılacak alan kalmamış durumda. İnşaat sektörü daha çok eski evlerin yıkılıp yenilerinin yapılmasıyla sınırlı. Atina’nın çevresinde bulunan mahalle ve ilçeler de ya ormanlık alanlara çok yakın ya da ormanlık alanlarla iç içe. Denize yakın tüm yerleşim alanlarında yoğun turizm var ve bu sektör giderek gelişiyor. Bu durum doğal olarak ranttan beslenen sermaye kesimlerinin ve inşaat sektörünün iştahını kabartıyor.
Birçok yangının sabotaj olduğu bilinen bir gerçek. Diğer yandan yıllardan beri çıkan her yangın sonrası, yanan ormanlık alanların korunması ve ormanlık alan statüsünden çıkarılmaması talep edilse de bunun tersi oluyor ve kısa süre sonra villalar yapılmaya başlanıyor; turizm sektörü yatırımlarının temelleri atılıyor.
Şimdiye kadar hiçbir hükümet bu konuda ciddi bir adım atmış ve önlemler almış değil. Tersine “Bütçeye gelir sağlama adı altında” imar afları yapıldı ve korumadan çok, elde edilecek gelirler hesaplandı. Bugün Atina’nın çevresinde yoğun ormanlık alanlara kurulmuş çoğu villalardan oluşan birçok yerleşim alanı mevcut. Kısacası insan eliyle işlenen suçların “günahı” da doğaya yıkılıyor.
Ege'nin iki yakasında aynı söylemler
Yunanistan’da bugüne kadar hep olduğu gibi bugün yine timsah gözyaşları dökülüyor, çevre konusundaki “hassasiyetler” dile getiriliyor, önlemlerden bahsediliyor ama diğer yandan taşeronlaştırma ve rantçılığa destek sürüyor ve sürecek. Hayatını, malını, doğasını kaybedenlere ise ya “Bu sizin fıtratınızda var” denilecek ya da ihmal sahibi olarak sorumlu gösterilecekler. Ege’nin iki yakası bu yönüyle de tam bir benzerlik içinde bulunuyor.
Ormancılık kurumları kapatıldı
Orman yangınları aynı zamanda örgütlü, donanımlı orman müdürlükleri ya da kurumlarına olan ihtiyacı ortaya koyarken, bu kurum Yunanistan’da kaldırılmış durumda. Ormanların korunması itfaiye ile sınırlandırılmış bulunuyor. Uzun zamandan beridir ormanlık alanların olası tehlikelere karşı korunması için yapılan altyapı çalışmalarının durdurulduğu da bilinen bir gerçek.
Öte yandan doğal dengenin bozulması birçok sorunları ve tehlikeleri beraberinde getiriyor. Atılan bir şişe, bir çöp poşeti, sigara izmariti vb. zaten oldukça sıcak ve kuru geçen yaz ayları boyunca ciddi tehlike oluşturuyor. Dolayısıyla bu alanların korunma altına alınması, çevresinde yeterli temizliğin yapılması, ormanlık alanlarda yaşayanlara uygun eğitimler verilmesi, ormanlık alanlardaki her türlü çalışmanın kontrollü yapılması vb. gibi önlemlerin alınması gerekiyor. Ancak bunlar yapılmıyor.