Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu için Kocatepe Camii'nde cenaze töreni düzenlendi.
Ankara'da bir süredir kısmı felç nedeniyle tedavi gören Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, dün sabah saatlerinde hayatını kaybetmişti. Evli ve üç çocuk babası Kanadoğlu için bugün öğle namazı sonrası Kocatepe Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, Kanadoğlu'nun ailesi ve yakınları ile eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ve çok sayıda bürokrat ile yargı mensubu katıldı.
Yarın aile mezarlığında toprağa verilecek olan Kanadoğlu'nun cenazesi, memleketi Balıkesir'in Ayvalık ilçesine gönderildi.
Kanadoğlu, emekliye ayrıldıktan sonra 2007 yılındaki Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde, TBMM’nin en az 367 milletvekili ile toplanmadan oylama yapamayacağı görüşünü ortaya atmış, Türk siyasi tarihinde önemli bir kırılma noktasının da yaşanmasına neden olmuştu. Bu iddianın ardından 11. Cumhurbaşkanı seçimi için Meclis’te yapılan ilk turdaki oylama, toplantı yeter sayısının sağlanamadığı gerekçesiyle AYM tarafından iptal edilmişti. AKP’ye kapatma davası açtıAçtığı-yürüttüğü davalar ve ortaya attığı iddialar ile Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde önemli bir yere sahip olan Kanadoğlu, ilk olarak AKP’ye açtığı kapatma davası ile gündeme geldi. Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadığı halde Recep Tayyip Erdoğan’ı kurucu üye yaptığı gerekçesiyle AKP’ye uyarıda bulunmasının ardından, ihtarı zamanında yerine getirmedikleri gerekçesiyle partinin kapatılması istemiyle dava açmıştı. Bu dava, AKP aleyhinde açılan ilk kapatma davası olarak tarihe geçti. Uzun yıllar sürüncemede kalan dava, siyasi partiler yasasındaki değişiklik sonrasında 2009 yılında düşürülmüştü. Kanadoğlu, o dönemde, AKP için soruşturma başlatarak, sonradan laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle açılan kapatma davasının da temelini atmıştı. Dönemin Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, bu kanıtları da kullanarak söz konusu davayı açmıştı. Erdoğan’ın memnu haklarının iadesine itirazKanadoğlu aynı zamanda, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini engelleyen Yargıtay kararına konu temyiz başvurusunu da yapan isim. 3 Kasım seçimleri öncesi Erdoğan’ın memnu haklarının iadesi için yaptığı başvuruya ilişkin davaya bakan Diyarbakır 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, talebi yerinde gördü. Bunun üzerine Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, mahkemenin bu kararını temyiz etti. Temyiz sonucunda Yargıtay, yerel mahkemenin kararını yok hükmünde saydı. Böylece memnu hakları iade edilmeyen Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinde milletvekili adayı olamadı. “Seçilmesi önlenmiş oldu”Kanadoğlu, bu süreci Cumhuriyet Gazetesine verdiği röportajda şu sözlerle anlattı: “Seçime iki aydan az kalmış, Ankara Palas’ta adli yıl açılış resepsiyonundayız. Gazeteciler etrafımı sardı, “Diyarbakır 4 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi, Recep Tayyip Erdoğan’ın memnu haklarının iadesine karar verdi, ne diyorsunuz?” diye sordular. Şaşırdım tabii. “İnceleyeceğim” dedim ve içeri girdim. Recep Tayyip Erdoğan da orada, canım da hiç karşılaşmak istemiyor. Ama yakaladı beni bir yerde, bir gazeteci de fotoğrafımızı çekti. Nasıl keyifli, memnu haklarının iadesini almış, rahat. Ertesinde Diyarbakır DGM Başsavcısı’nı aradım. Dosyanın hemen gönderilmesini istedim. Dosya geldi, temyiz ederek kararın bozulmasını istedik. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, bizim talebimizin de ötesine geçerek, Diyarbakır 4. DGM’nin temyize tabi 3. DGM kararını görev vasfı yaparak kaldırmasının yok hükmünde olduğuna karar verdi ve Erdoğan’ın memnu hakları iade edilmemiş oldu. Milletvekili seçilmesi de seçimlerden önce önlenmiş oldu” 367’nin mimarı2003 yılında Yargıtay Başsavcılığından yaş haddi nedeniyle emekli olan Kanadoğlu, 2007 yılındaki Cumhurbaşkanı seçiminde ortaya attığı iddia ile de Türk siyasi tarihine damga vurdu. 27 Nisan 2007’de TBMM tarafından. Yapılacak seçimler öncesine bir yazı kaleme alan Kanadoğlu, Anayasa’ya göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için gereken ve nitelikli çoğunluk olan 367 oyun, sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu iddiasını ortaya attı. Kanadoğlu, TBMM’deki oylamaya en az 367 milletvekilinin katılması gerektiğini, aksi halde sonucun geçersiz olacağını savundu. Oylama AYM’ye taşındıBu iddianın ardından, TBMM’de 354 sandalyesi olan AKP’nin tek başına Cumhurbaşkanı seçmesinin mümkün olmadığı tartışılmaya başlandı. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP’nin uzlaşma olmadan kendi adayını çıkarması durumunda oylamalara katılmayacaklarını duyurarak, 367 tartışmalarının ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Ancak AKP, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı olarak belirledi. 27 Nisan 2007’de yapılan ilk tur oylamaya 361 milletvekili katıldı, Gül ise 357 oy aldı. Oylamanın hemen ardından CHP, toplantı yeter sayısının 367 olduğu iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesine taşıdı. Devreye MHP girdi, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildiAynı günün akşamı, Orgeneral Yaşar Güler’in komuta ettiği Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden, kamuoyunda 27 Nisan e-muhtırası olarak bilinen basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı ve Genelkurmay’ın bu konuda taraf olduğu söylendi. Anayasa Mahkemesi de 1 Mayıs'ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamadığı gerekçesiyle 11. Cumhurbaşkanı seçimi yapılamadı. Bu krizin ardından devreye MHP girdi. AKP’nin kimi isterse aday gösterebileceğini duyuran MHP’den “Biz Meclis'e gireriz, 367 sorunu yaşanmaz” açıklaması geldi. Bunun üzerine yapılan ve 448 milletvekilinin katıldığı üçüncü turda Abdullah Gül, 339 oyla 11'inci Cumhurbaşkanı seçildi. |