Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ilân-ı aşk etmesiyle bilinen iş adamı Ethem Sancak'a ait Star Medya Grubu'nun başkanlığı görevine son verildikten sonra NTV'de program yapmaya başlayan Mustafa Karaalioğlu'nun sahibi olduğu karar.com, CNN Türk’te Taha Akyol’un programında hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı eleştiren açıklamaları sonrası iktidara yakın medya organları tarafından hedef alınan AKP kurucularından eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a destek veren bir yazı yayımladı. Yazıda, Arınç'ın eleştirilere cevap olarak paylaştığı 6 sayfalık açıklama hatırlatılarak, “Saldırıların zihin arkasında yatan gizli cümlesi, 'Sana konuşma Hakkını kim verdi ki?' mealindedir” ifadeleri kullanıldı. Meselenin Arınç'ın "Dolmabahçe'den Erdoğan'ın haberi vardı" açıklaması olmadığı savunulan yazıda, "Linç kampanyasıyla Arınç'a konuşma hakkı bile tanımak istemiyorlar" dendi.
2014'te Star Grubu'ndaki operasyonda işine son verilen Mehmet Ocaktan'ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı site, Arınç’ın konuyla ilgili yaptığı altı sayfalık açıklamayı “Bülent Ağabey’den manifesto” başlığıyla duyurmuştu.
Karar.com'da yer alan "İfade özgürlüğü diye bir şey var" başlıklı yazı şöyle:
Birkaç gündür devam eden mantık dışı bir tartışma ile sınırları tamamen aşan bir karalama kampanyasına dönüşen Bülent Arınç meselesi, ifade özgürlüğü standardının ne denli zayıfladığını gösteriyor. Zayıfladı ve seviye kaybetti...
Arınç’ın olağan, normal ve sıradan açıklamaları bile büyük bir sansasyon yaratmaya yetti. Üstelik de Eski Meclis Başkanı, konuşma hakkı yokmuş ve esasen hiçbir şekilde konuşma hakkı da bulunmuyormuş gibi bir temel veriyle saldırıya uğradı.
Saldırıların zihin arkasında yatan gizli cümlesi, “Sana konuşma Hakkını kim verdi ki?” mealindedir.
Herkes biliyor ki Arınç, Dolmabahçe mutubakatıyla ilgili ilk kez konuşmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl Mart ayı başında mutabakattan rahatsızlık duyduğunu ve kendisinin meseleden haberdar olmadığını açıklar açıklamaz, Arınç bugün söylediğinden daha ileri ifadelerle kendisi açısından meselenin öyle olmadığını söylemişti. Söyledi. O zaman pek de tartışılmadı.
Yani, mesele Bülent Arınç’ın Dolmabahçe açıklaması olamaz.
Başka?.. "Çözüm sürecine hemen dönülmeli", dedi ki herhalde bu da kedisine karşı karalama kampanyası tertip edilmesinin nedeni olamaz. Kim söylemiyor ki bunu...
Bir konu da paralel.... Paralel yapıyla mücadeleye taraftar ama tespit ettiği bazı hukuki eksiklere dikkat çekiyor. Herhalde bu da Arınç’ın bilinen görüşlerine yeni birşey eklemiyor. O değil, bu değil, öteki değil...
Mesele nedir peki?
Milli Görüş geleneğinin en güçlü ve prestijli markalarından ve AK Parti’nin önde gelen kurucu isimlerinden birine karşı dört koldan karalama kampanyası başlatılmasının sebebi nedir?
Geriye tek sebep kalıyor: Hiçbir şekilde konuşmaması gerekiyordu. Bırakın siyaset, medya, çözüm süreci, anayasa vs. bahsi açmayı; Arınç’ın havadan sudan konuşma hakkı dahi bulunmuyor. Yaşanan manzara bunu gösteriyor. Atılan okların, serdettiği görüşleri ıskalayarak doğrudan şahsına yönelmesinin başka sebebi olamaz.
Bu haliyle Arınç’ın bir hafta içinde yaşadığı tecrübe genel bir standardın da habercisi sayılabilir. Saygın ve değerli olmak, siyasi harekete yıllar içinde en kritik zamanlar da dahil olmak üzere karşılıksız emek vermek; dahası “kurucu” olmak bile, sıradan bir basın açıklaması yapmaya yetmeyebilir. Yanılıp konuşacak olursanız bile, bütün müktesebatınız lince maruz kalmanıza mani olamayabilir.
Manzara, “Böyle bir atmosfer 2016 Türkiye’sine yaraşıyor mu?” diye klişe ama ne yazık ki söylenmeden geçilemeyecek bir soruyu da akıllara getirmiş bulunuyor. Elbette yaraşmıyor, yakışmıyor.
Arınç’ın sözleri gayet tabii ki yıllardır olduğu gibi bugün de eleştirilecektir . Nasıl ifade özgürlüğü temel haklardan birisi ise, her türlü ifadeyi tartışmak da bir haktır. İfade ve eleştiri birbirini tamamlar.
Ancak, bir daha konuşmaya tevessül etmemelerini amaçlayarak insanların ifade haklarına karşı kampanya düzenlemek neyin nesidir?
Bütün bunların bir anlık coşku ve maksadını aşan bir yarış olduğunu umuyoruz.
Zira, herkes kendisini istediği gibi anlatacak, istiyorsa yapılanları eleştirecek ve bir lince maruz kalma endişesi yaşamadan ifade hakkını kullanacaktır. Bundan geri dönüş artık mümkün değildir.