Dünya

Eski punk-rock basçısı, Demokratların yeni yıldızı: Beto O'Rourke

"Korkunun yerine umut"

08 Kasım 2018 16:36
Derin Koçer

Demokratların Teksas'ta Senato adayı olan Beto O’Rourke, seçim gecesini zaferle taçlandıramadı ama ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi altındaki muhafazakar eyalette siyaseti yeni bir çerçeveye sokmayı başardı. 2016 yılında vuku bulan Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin aday adayları arasında bulunan Senatör Ted Cruz’a karşı, “Korkunun yerine umut” sloganı altında, kendi eyaletinde olağandışı bir kampanya yürüttü. 

1998’ten bu yana Cumhuriyetçilerin kırmızısıyla boyalı olan Teksas’ta değişim yarattı ama senatör seçilemedi. Cruz, O’Rourke’tan yalnızca yaklaşık yüzde 2 (220 binin biraz üzerinde) daha fazla oy toplayabildi. Ancak Teksas ve ABD siyasetinin geleceği için bu seçim, yalnızca kurulan sandıklardan ibaret değildi. Bunun kanıtı, seçimden yenilgiyle ayrılan O’Rourke’un basının kimi köşelerinde ‘Demokratların 2020 seçimleri için Başkan adayı olması gereken kişi’ olarak desteklenmesinde ve elbette liderin karizmasında yatıyor. Kimileri O’Rourke için ‘siyasetin yeni Robert Kennedy’si’ benzetmesini yapıyor.

Teksas eyaleti, bütün seçimlerde önemli yer tutuyor çünkü çok sayıda temsilci çıkartıyor. Bu yüzden de ‘Cumhuriyetçi bir kale’ olarak kalması, Demokratların ülke genelinde de zorlanmasına sebep oluyor. O’Rourke’un yürüttüğü kampanya sonunda popülist Cruz’a karşı aldığı yüzde 48’in üzerinde oy, eyaletin dinamiklerinde önemli bir değişiklik yaşandığına işaret ediyor. Bu değişikliğin sebeplerini anlamak için hem yürütülen hem kampanyaya hem de bu kampanyanın bir sonucu olarak yeni bir lider profilini kazanan O’Rourke’a yakından bakmak gerekiyor. 

46 yaşındaki Demokrat siyasetççi, Teksas’ın sınır kenti El Paso doğumlu. Nüfustaki ismi Roberto Francis O’Rourke ama ailesi ve çevresindeki herkes tarafından çocukluğundan beri ‘Beto’ olarak çağırılıyor. Zaten nüfusunun önemli bir kısmı göçmen olan El Paso’da isimleri ‘Beto’ diye bitenlerin, ortak adı haline geliyor adlarının bu son beş harfi. Annesinin üzerine takma adını işlediği kazağıyla fotoğrafı bile var. “Adımı unutmayayım diye yapmış herhalde” diyor bu kazak için O’Rourke, gülümseyerek. 

Bas gitarda Beto, siyasette punk

Lise yıllarında tek başına Virginia’ya yatılı okula, ardından Columbia Üniversitesi’nde edebiyat okumak üzere New York’a yerleşiyor. Gençlik yıllarında punk müzikten etkileniyor ve birkaç arkadaşıyla beraber bir grup kurmak üzere enstrüman çalmayı öğrenmeye başlıyorlar. Üniversitenin ilk yıllarında kurdukları grup Foss, ABD ve Kanada’da yazları turne yaparak geçiriyor, bas gitar O’Rourke'a emanet. 

Yıllar sonra Senato için yarışırken bile, o yıllarda punk müzikle öğrendiklerinden söz ediyor. Stephan Colbert’e verdiği söyleşide, hiçbir PAC’ten ya da süper-PAC’ten (O’Rourke’a göre ‘kampanyayı kampanyadan bağımsız olarak destekleyen, ardından siyasetçiden menfaat bekleyen şirketler ve/veya bireyler’) destek almadığını anlatırken de ABD siyaset sahnesi için ‘devrimci’ sayılabilecek bu tutumunu, yine ‘devrimci’ olarak nitelenebilecek punk ile bağdaştırıyor.

Üniversitenin ardından O’Rourke kendini New York’ta, hayatıyla ne yapacağını bilemediği bir noktada, ağır depresyonla boğuşurken buluyor. Bir süre Manhattan’da çocuk bakıcılığı yapıyor, ardından bir yayıncıda, HW Wilson’da düzeltmenliğe başlıyor. Arda kalan zamanlarda da kısa hikayeler ve şarkılar yazıyor. 

New York’taki ‘kafası karışık genç’, 1998’de memleketi El Paso’ya geri dönüp, amcasıyla beraber internet için hem yazılım hem de donanım üreten Stanton Street Technology şirketini kuruyor; işleri büyütmeye başlamalarının ardından Stanton Street adında bir yerel gazete de yayınlamaya başlıyorlar. Bu düzen, Beto’nun siyasete atılmaya karar vermesine kadar, aynen devam ediyor.

Babasının izinden siyasete 

Yargıç babası Pat Francis O'Rourke da yerel siyasette isim yapmış, O’Rourke’un çocukluğu siyasetin içinde geçmişti. Yıllar sonra o günlerde tartışmaların ortasında olmaktan, babasının çevresinden pek hoşlanmadığını söyleyecekti; “Çünkü çok çekingen bir çocuktum” diye ekleyerek. El Paso’ya dönüşünün ardından 2001 yılında, genç yaşta bir trafik kazasında babasını kaybettikten sonra kendisi de siyasete atılma kararı aldı. Babasının ardından “Erken yaşta hayatını kaybetti ama hayatı uçlarına kadar yaşadı” diye konuştu.  

Zaten başarılı bir iş insanı olarak ismi Teksas’ta duyulmaya başlamıştı. Küçük yaşta babası vesilesiyle dâhil olduğu tartışmalar için müteşekkir olmanın vakti de böylece geldi. Önce şehir yönetimine, ardından El Paso’yu temsilen Kongre’ye seçildi.

El Paso’yu temsil ettiği yıllar içinde Beto, ‘esrarın yasallaşmasından’, silah yasalarının sıkılaştırılmasına; ücretsiz sağlık sisteminin geliştirilmesinden, LGBT haklarına ve göçmen meselesinde yumuşaklığa kadar hemen her konuda Cumhuriyetçilerden radikal bir çizgiyle ayrıştı. Ama sesi Teksas’ın pek ötesine geçmiyor, yerelde 1998’ten bu yana Cumhuriyetçi kırmızısı olan Teksas’ı yalnızca ‘kendi mahallesinde’, El Paso’da zorluyordu. Bu yıl Senato’ya aday olmasıyla beraber, ABD yeni bir süperstar ile tanıştı.

PAC’ten para yok

Cruz’a karşı yürüttüğü kampanyada ABD’deki ‘siyaset yapma yöntemleri’ni zorladı O’Rourke. En önemlisi, hiçbir PAC’ten maddi destek almadan, ‘halkın adayı’ olarak ortaya çıkması. Demokrat siyasetçinin Bill Maher’e verdiği söyleşide de üzerinde durduğu gibi PAC adı altında toplanan bu fonlar (arkalarında silah üreticileri de olabilir eczacılar da sıradan bireyler de) ‘verdikleri paralarla kendilerine siyasette temsilciler yaratıyor ve bu temsilcilerden menfaat elde ediyorlar’. Normal şartlar altında, pahalı bir süreç olan seçim kampanyalarında siyasiler, bu fonların yardımıyla yarışıyorlar. Fakat O’Rourke, yalnızca destekçilerinin yapacağı bağışlarla kampanya yürütmeyi tercih etti. Elde ettiği sonuç da önemliydi: Fonlarla iş tutmayan siyasi, ABD ara seçimlerinin en çok bağış toplayan kampanyasını yönetti. 

Buna ek olarak O’Rourke, Demokratları Teksas’ta tekrardan sahaya indirmeyi başardı. Demokratlar, ‘baştan kaybedilmiş bir eyalet’ olarak gördükleri Teksas için tekrardan heyecan duydular ve O’Rourke’un yönetimi altında kampanya, 25 binin üzerinde gönüllüye ulaştı, toplamda 6 milyondan fazla evin zili bizzat çalındı. Teksas, 25 yıldır Senato’ya Cumhuriyetçileri seçiyordu, ancak ülkenin en kalabalık ikinci eyaleti olduğu için ABD’de iç politika dengelerini ve kültürünü büyük ölçüde etkiliyordu. 

LGBT haklarından yana, göçmenleri koruyan, ücretsiz sağlık sistemi isteyen Teksaslı lider

Pulitzer ödüllü yazar Lawrence Wright da Beto fenomeninden önce yayınladığı ‘Tanrı Teksas’ı Korusun’ isimli kitabında, Cumhuriyetçi olmayan bir Teksas’ın, Cumhuriyetçi Parti’nin Beyaz Saray’a girişini engelleyeceğini söylüyordu. O’Rourke’un da yaptığı muhafazakârlığıyla karikatürize edilen eyalete silah karşıtı, LGBT haklarını savunan, esrarın yasallaştırılmasını öneren, ücretsiz sağlık hizmetnin ve sığınmacıların cephesinde duran bir adamın lider olabileceğini göstermek oldu. ABD siyasetini etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini söylemek, bu yüzden yanlış olmaz.

El Paso’lu Demokrat, hiçbir şey yaratamadıysa bile inanılmaz bir heyecan yarattı. Fakat Cruz’a karşı seçimi çok az farkla kaybetti, ABD siyaset tarihi için birçok açıdan önemli olan kampanyası yeterli olamadı.

T24’e konuşan bir ABD vatandaşının da altını çizdiği gibi O’Rourke, 2020’de gerçekleşecek Başkanlık seçimleri için de önemli bir lider olma potansiyeline sahipti ama seçim kaybetmiş siyasinin, Başkanlık yarışına -şimdilik- girmeyeceği, girse bile aday adaylığı potasından çıkamayacağı düşünülebilir. Ancak bu, Demokratların yeni bir süperstar lideri olduğunun üzerini örtmüyor.

Newsweek yazarı Profesör Seth Abramson, seçimlerin hemen ardından, O’Rourke’un kaybettiğinin bilincindeyken kaleme aldığı makalede, Demokratların adayının Beto olması gerektiğini savundu. Çünkü onda Barack Obama ve Bill Clinton’un sahip olduğu parıltı var”dı ve “bunlar insanların yalnızca oturup bira içmek isteyeceği değil, dost olmayı arzulayacağı” kişilerdi. O’Rourke’un kaybettiğinin kesinleşmesinin ardından destekçilerine hitaben yaptığı konuşma da Beto için işlerin henüz sona ermediğini gösteriyor gibiydi: “Bu yenilgi hislerimi değiştirmiyor; ben size de Teksas’a da bu ülkeye de inanıyorum. Her zaman olduğum gibi şimdi de umutluyum.”

Umudun sınırlar

O’Rourke’un adı, daha çok duyulacakmış gibi gözüküyor. Çünkü o, ‘sıradan insanların sesi’ olmayı başardı, üstelik Teksas’ta. Fakat ‘değişim’in kökten yaşanması gerekiyorsa, ABD’nin bir yıldızdan fazlasına ihtiyacı olduğu kesin. ABD’li kimi gazetelerin Teksas’ta oy vermek için kaydolmadan insanlarla yaptığı söyleşiler, bu kişilerin ‘adayın kim olduğunu umursamadığını’ gösteriyor. Bir şeylerin değişeceğini düşünmüyorlar, bu yüzden de seçimi umursamıyorlar. ‘’Evime yemek götürmem, faturaları zamanında ödemem lazım’’ diyor Teksaslı biri. Daha fazlası yok. ‘Korkuya karşı umut’un da sınırları var.