Gündem

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk: Cumhuriyet'çilerin tutukluluğu anayasaya aykırı

"Tutuklama fiili infaza dönüştü; yayın politikası meselesi, hukuk konusu değildir"

27 Ağustos 2017 11:13

Hukukçular ve siyasetçiler, "terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel ile  muhabir Ahmet Şık'ın "derhal serbest bırakılması" için çağrı yaptılar. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, "Bu tutuklamalar anayasaya aykırı. İnsan haklarına saygılı, demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı. Burada söz konusu basın özgürlüğü" dedi. 

Atalay, Sabuncu ve Kadri Gürsel 300, Ahmet Şık ise 239 gündür tutuklu bulunuyor. 

Cumhuriyet'te Alican Uludağ'ın imzasıyla yayımlanan habere göre; hukukçuların ve siyasetçilerin değerlendirmeleri şöyle:

Eski Adalet Bakanı HİKMET SAMİ TÜRK: Türkiye’de tutuklama kararı çok kolay veriliyor. Cumhuriyet yöneticileri ne yapmış. Haber, yorum yapmış. Bir defa bu suç mu? Görüş açıklamak suç mu? Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Bir suç varsa delil ortada. Bu gazetede ortada. Bunun değiştirilmesi de mümkün değil. Dolayısıyla tutuklamayı gerektirecek hiçbir şey yok. Tutuklama fiili infaza dönüştü. Bu bakımdan bu tutuklamalar anayasaya aykırı. İnsan haklarına saygılı, demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı. Burada söz konusu basın özgürlüğü. Basın özgürlüğünü de ortadan kaldıran bir tutuklama. Cumhuriyet gazetesi, zaman zaman bizim de eleştirdiğimiz yayınları olsa cumhuriyetle yaşıt bir gazetedir. Gazeteciliği en iyi yapan gazetelerden biridir. Yayın politikası meselesi, hukuk konusu değildir. Cumhuriyeti savunma konusunda gazetenin yayın politikası değişmemiştir. Suç olması için TCK’de düzenlenmesi gerekir.

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili GÜVEN DİNÇER: Ülkede hukuk düzeni kalmadı. Cumhuriyet davasında ya doğrudan emir veriliyor, yahut da orada oturan insanlar, geliş şekilleri ve ehliyetleri sebebiyle durumdan vazife çıkarıp kendilerine verilen görevin ötesinde birtakım işlemler yapılıyor. Bu bir anlamda siyasi güç göstergesi. Siyasi iktidarın kendisine karşı olanlara uyguladığı polisiye tedbirlerdir.

Avukat REVŞAN DENİZ ÇOBANOĞLU:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 4. fıkrasına göre, yakalama veya tutulma nedeniyle özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, özgürlük kısıtlamasının yasaya uygunluğu hakkında “kısa bir süre içinde” karar verilmesini isteme ve yasaya aykırı görülmesi halinde serbest bırakılması için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. Tutukluluğun hukuka uygunluğunu düzenleyen bu madde, “kısa süreye” işaret etmektedir. Oysa bugün Cumhuriyet gazetecilerinin tutukluluğunun 300. günüdür. Anayasa Mahkemesi, maalesef tutuklu gazetecilerin başvurularını ‘özgürlüğünden yoksun bırakılma’ durumunu gözetmeksizin alelade bir başvuru olarak ele almış ve 300 günde herhangi bir karar vermemiştir. AİHM, Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemeden tutuklu gazetecilerin başvurularına bakabilir. AİHM’in bu konudaki içtihatları yerleşiktir. AİHM’nin tıpkı 2014 yılında Ahmet Şık başvurusunda verdigi gibi, kısa vadede bu mağduriyetleri sonlandıracağını ve ihlal kararı vereceğini öngörmek mümkündür.

"Bu kumpas da çökecek"

CHP Genel Başkan Yardımcısı BÜLENT TEZCAN: Cumhuriyetçilerin tutukluluktaki 300. günü, Çanakkale’de başlayan Adalet Kurultayı’na denk geldi. Kurultayda yükselen adalet çığlığının ve itirazının uygulamada karşılık bulmasını ve tutukluluların derhal salıverilmesini bekliyoruz. Yıllardır FETÖ ile amansız mücadele eden Cumhuriyet yazarlarının tutuklu olduğu, FETÖ’nün sofrasından kalkmayan ve Pensilvanya’yı mihrap edenlerin baş köşede tutulduğu garip günlerden geçiyoruz. Buna yeni kumpas davaları süreci deniliyor. Dün FETÖ ile beraber kurgulamaşlardı bu kumpasları, bugün yeni müttefiklerle sürdürüyorlar. Dünün kumpasları nasıl boşa çıktıysa, bugünün kumpasları da boşa çıkacaktır. Dünün zalimleri nasıl hesap veriyorsa bugünün zalimleri de verecektir.

"Çökmüş bir iddianame"

CHP Milletvekili BARIŞ YARKADAŞ: Akın Atalay, hakkında yakalama kararı çıkarılmasının ardından biletini kendi iradesiyle alarak Türkiye’ye döndü. Ancak buna rağmen “kaçma şüphesi var” denilerek tutuklandı. Sadece Akın Atalay’ın tutukluluğuna ilişkin bu gerçek bile Cumhuriyet’e yönelik davanın hukuki hiçbir yanının olmadığnıı gösteriyor. İddianamenin ne denli çürük olduğu da mahkeme aşamasında gözler önüne serildi. Savcı, Cumhuriyet gazetesi ile terör örgütü FETÖ arasında en küçük bir illiyet dahi kuramadı. Aslında o iddianame, yazıldığı gün çökmüştü. Şu an arkadaşlarımız, çökmüş bir iddianame ve çürümüş bir davadan dolayı halen cezaevindeler. Cumhuriyet çalışanlarının, tutukluluğu 11 Eylül’deki duruşma dahi beklenmeden sona erdirilmelidir.

11 Eylül’de Silivri’deyiz

Dışarıdaki Gazeteciler, gazetemiz yönetici ve çalışanlarının tutukluluğunun 300. gününde, özgürlük talebiyle yeni bir sosyal medya kampanyası başlatarak Cumhuriyet davasının 11 Eylül’de Silivri’de yapılacak olan ikinci duruşmasına katılma çağrısı yaptı. Twitter’dan paylaşılan fotoğraf ve videolarla yapılan çağrıya çok sayıda gazeteci destek verdi, #GazetecilereÖzgürlük etiketi, Twitter’ın Türkiye gündeminde ikinci sıraya yükseldi. Paylaşılan mesajlarda, “Cumhuriyet iddianamesinin trajikomik çöküşü. Savcı: Soruşturmayı başlatan savcı FETÖ üyeliğinden 2 kez müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Tanık: Fethullah Gülen’in yıllarca sağ kolu olan Hüseyin Gülerce. Sanık: İmamın Ordusu’nu yazan Ahmet Şık.” ve “Bugün kumpasın 300. günü. Cumhuriyet’e özgürlük” ifadeleri yer aldı. Tutuklu Cumhuriyetçilerin fotoğraflarının üzerinde isimleriyle birlikte ‘Özgürlü. Hemen Şimdi’ sloganı da yazıldı.