Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski basın danışmanı Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın nikâhına katıldığı için eleştirilen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar için "Uzun görüşmeler yaptığım Hulusi Akar klasik bir asker değil, subaylarla beyin fırtınası yapan, yeni fikirler ve projeler üretmelerini isterdi" dedi. Akar'ın askeriyedeki sert hiyerarşik yapıyı ortadan kaldırdığını da belirten Öztürk " Harbi ve samimi dil kullanarak herkesi şaşırtırdı" ifadelerini kullandı.
Kemal Öztürk'ün Yeni Şafak'ta "Genelkurmay Başkanı neden hedefte?" başlığıyla yayımlanan ( 18 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Genelkurmay'ın koridorlarına ilk kez yürüdüğümde, biraz tuhaf olmuştum. Bir proje için buradaydım. Anadolu Ajansı, Genelkurmay Başkanlığı'na bir proje teklif etmişti. “Ocak, Mehmetçiğin Dünyası” isimli proje, ordunun bilinmeyen dünyasını, daha insani yönlerini ön plana çıkartacaktı. Yani pijamayla, tıraş olurken, annesine sarılırken, çocuklarıyla oynarken ya da ağlarken askeri, subayı görüntüleyecektik.
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, bu sıra dışı projeyi kabul etti. İlk defa o gün Genelkurmay'ın üst yönetimiyle yoğun bir temasa başladım. Hulusi Akar da, Kara Kuvvetleri komutanıydı. Özel ve Akar, projeye en çok destek veren, en çok yardımcı olan kişilerdi.
Aylarca süren çalışmalar, yüzlerce kez haber ve iyi bir kitap oldu. Çok olumlu geri dönüşler alındı. Necdet Özel, bu projenin ordunun imajı ve algısına yaptığı olumlu katkılardan dolayı bizi Genelkurmay'a davet etti, özel teşekkürlerini iletti.
Genelkurmay Başkanı neden hedefte?
Şimdi Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızının nikah şahidi olmasını eleştiriyorlar. Sosyal medyada kampanyalar düzenleyip, en ağır sözleri sarf ediyorlar. Bir zamanlar askerin emrinde olan köşe yazarlarının kaleminden intikam damlıyor. Kemal Kılıçdaroğlu el altından haber yaptırıp, eleştiri kampanyasına odun taşıyor.
Meslek hayatım boyunca askerle mesafeli oldum. Hulusi Akar ya da diğer askeri yetkililerle yaptığım görüşmelerin hiçbirini yazmadım. Bu görüşmeleri mesleğimde bir avantaj olarak kullanmadım. Haksız yere asker güzellemeleri yapanlara, onları göklere çıkaranlara tavır aldım.
Ancak Hulusi Akar aleyhine yapılan kampanyayı görünce vicdanım beni rahat bırakmadı. Hele hele, Rusya yanlısı medyanın bu kampanyayı kullanarak, Akar aleyhine haberler yapması çok zoruma gitti. Bu yüzden yazmak, bu ülkenin bir evladı olarak yazmak, boynumun borcu oldu.
Mesele, Hulusi Akar'ın, Başkomutan ve Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın kızının nikah şahidi olma meselesi değildir. Böyle bir şey için bu kadar büyük kampanyalar yapılmaz.
Ben size neden Hulusi Akar için böyle bir kampanya yapıldığını anlatayım.
1. Durduğu yer.
Hulusi Akar'ın, tıpkı önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel gibi, yerli ve milli bir duruşu vardır. Anadolu insanı ne hissediyorsa, bu komutanlar da aynısını hissediyor. Bu millet neye ağlıyor ve neye seviniyorsa, Hulusi Akar da aynı şeye ağlıyor ve seviniyor. Bu nedenle milletin ve ülkenin menfaatine olmayan hiçbir şeyi, Hulusi Akar yanına yaklaştırmaz. Bu milli duruş, birilerini rahatsız etti.
2. Terörle mücadeledeki kararlı tavır
Sur'da, Cizre'de siperdeki asker, başlarındaki komutan ve Ankara'daki karargah hiç bu kadar senkronize olmamıştı. Müthiş bir kararlılıkla hepsi terörü bitirmeye yemin etmişler. Bunu, o erden de, Hulusi Akar'dan da bizzat dinledim. Başbakan da, Cumhurbaşkanı da bu kararlılığın bir parçasıdır. Bu uyum 40 yıldır görülmeyen bir uyumdur.
Hulusi Akar nerede bir çatışma varsa hemen oradadır. Askerin gönlünde taht kurdu ve savaşma gücünü arttırdı. Generalden ere kadar, tek bir amaca kilitlenmiş, terörü bitirmeye yemin etmiş bir ekip var. İşte siyasi ve askeri güçler arasındaki bu kararlılık birilerini rahatsız etti.
3. Siyasetle ilişkisi
'Adı açıklanmayan general' haberleri, örtülü tehditler ya da gece yarısı bildirilerle siyaseti dizayn etme dönemini bitti. Komutanın emri olmadan, tek bir satır bilgilendirme ya da açıklama yapılamaz, demeç verilemez artık. Demokrasinin gereği olarak bunu yaptılar. Bir zamanlar iktidarı sıkıştırmak için askeri kullananlar, bundan çok rahatsız oldu.
Ancak askerin siyasetle/iktidarla güvenlik ve askeri konular nedeniyle ilişkileri vardır. Burada demokratik olarak kurulmuş sistemleri kullandılar. Haftalık rutin görüşmeler ve Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında görüşlerini açıkladılar, itirazlarını dillendirdiler, eleştirilerini yaptılar.
Fakat son sözün, millet iradesini temsil eden iktidarda olmasına saygı gösterdiler, her demokratik ülkede olduğu gibi. Siyasi iktidarla uyum içinde bir ordunun olması, her ülke için bir fırsattır.Eskiden olduğu gibi, askerin her dediğine 'evet' diyen siyasetçi, siyasetçinin her dediğine 'hayır' diyen bir asker yok artık. Devletin bekası, ülkenin güvenliği, milletin selameti neyi gerektiriyorsa, herkes ona göre “evet” ya da “hayır” diyor.
Aynı ülkeyi ve aynı geleceği paylaşmak
Hulusi Akar ile aynı dünya görüşünü paylaşmıyorum belki. Ancak aynı ülkeyi, aynı devleti, aynı geleceği paylaşıyorum.İlişkilere bu açıdan bakmalı.
Kendisiyle uzun görüşmeler yapma fırsatı buldum. Sadece üzerinde çalıştığımız projeyi değil, bölgeyi, tarihi, jeopolitiği, iletişimi ve güçlü ülke olmayı konuştuk. Fikirlerinden, bakış açısından, özeleştiri yapabilen tutumundan etkilendim. Kesinlikle klasik bir asker değildir.
Alt rütbeden genç subayları toplar, beyin fırtınası yapar, yeni fikirler ve projeler üretmelerini isterdi. Sert hiyerarşik yapıyı bir anda ortadan kaldırır, harbi ve samimi dil kullanarak herkesi şaşırtırdı.
İdeolojik, fikri ayrılıklar, bir insanın vatanı ve milletinin geleceği söz konusu olduğunda bir kenara bırakılır. Bu ülke, terörle bir savaş veriyor. Suriye, Rusya ile mücadele içinde. Şehit veriyoruz, insanlarımızı yitiriyoruz. Şehirlerimiz canlı bombaların, katillerin saldırısı altında. Omuz omuza tek safta çarpışan ve can veren askerleri, polisleri, korucuları düşünün. Onun arkasında duran, sorumluluk taşıyan siyasi yöneticileri, komutanları, amirleri düşünün.
Kim bu insanların terörle mücadelede moralini, saflarını bozmak için uğraşıyorsa, onların 'vatan' diye bir derdi yok demektir. Vatan ve millet derdi olanların da bu insanlara destek vermesi boynunun borcudur.