Gündem

Eski AA Genel Müdürü: Milli Görüş, bunu kısır bir siyasi harekete dönüştürdü, AKP, alternatif bir ütopya önermedi...

"Türkiye'nin birinci temel sorunu tam olarak 'Adil Düzen' sorunudur"

01 Mart 2018 13:58

Eski Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'yi kuran çekirdek kadronun da içinde yetiştiği Milli Görüş hareketinin kurucusu Necmettin Erbakan ortaya attığı "Adil Düzen" fikrini bugünkü köşesine taşıdı. Öztürk, Milli Görüş'ün bunu kısır bir siyasi harekete dönüştürdüğünü söyleyerek, "Buna itiraz eden AK Parti ise hareketten koptu ve sistem partilerine benzer bir parti kurdu. Reel politiğin gereğini yaptı ve başarılı oldu siyasette. Ancak dünyaya alternatif bir ütopya önermedi" dedi

Öztürk'ün "Adil Düzen’ bir ütopya mıydı? İnsanlığa umut olabilir mi?" başlığıyla (1 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Sorumuz şu:

Müslümanların insanlığa önerdiği ütopya nedir? Bu soruyu Erbakan Hoca’nın ‘Adil Düzen’ kavramı etrafında tartışmaya açıyorum bu yazıda. İlgi gösterenler buyursun.

Yeryüzüneki cenneti önerenler

Bu dünyada insanlığın mutluluğu ve huzuru için üretilmiş ütopyalar vardır. Bu ütopyaları üreten insanlar, aslında kaybettiğimiz cenneti bize yer yüzünde vadediyor bir anlamda. Ütopya bir hayal, bir fikirdir. Sonra bu somut önermeye, sisteme ve modele dönüşür. Modern ideolojiler böyle doğar.

Komünizm, sosyalizm, kapitalizm modern insanın ürettiği ütopyalardır ve bize yer yüzünde cenneti vadeder aslında.

Rusya’da, Çin’de, Küba’da komünizm ve sosyalizm, İran’da İslam Devrimi ile insanlara huzur ve selamet bulacakları bir cennet önerildi. Bu cennete nasıl ulaşacaklarını gösteren bir de planları (sistem önerisi) vardı.

Sonuç:

Rusya’da sistem çöktü. Çin başdüşmanı kapitalizmi, komünizmle evlendirdi, ortaya pramatüre bir sistem çıktı. İran’da yüzbinlerce insan, İslam’da haram olan faizci bankerler tarafında zarara uğratıldığı için isyan etti, Küba’da açlık ve sefalet had safhaya ulaştı…

İnsanlar bu yönetim biçimlerinden, bu düzenlerden mutlu olmadı, hatta mutsuz oldular. Yani ütopya hayal kırıklığına dönüştü.

Batı medeniyeti çökerken yerine ne geliyor?

Tüm bunların karşısında dünyanın en güçlü sistemi olduğu iddia eden, kapitalizm kaldı. İnsanlar bu sistemden mutlu mu? Hayır. Ve Batı'nın sanayi devriminden beri inşa ettiği modern yaşam biçimi çökmek üzere.

Dünyanın en ünlü ekonomistlerden Amerikalı Jim Rogers, çöküşün çok kısa bir süre içinde olacağını söyleyip, ailesini Çin’e taşıdı bile. Zira ABD ve AB’de yükselen ırkçılığı, şiddet eğilimini ve ekonomik bozukluğu çöküşün işareti olarak görüyor.

Tüm bunları şu soruyu sormak için anlatıyorum:

Müslümanların insanlığa önerdiği ütopya nedir? İnsanlığa, yeryüzü cenneti olarak neyi sunuyor? Doğu ve Batı blokları çökerken, Batı medeniyeti umut vermezken, insanlık bir arayış içindeyken, Müslümanlar ne öneriyor?

Biliyorum, hepimizin içinde bir sızı, yüzümüzde acı bir tebessüm oluştu. Sanayi tüpünden bozma füzeler yapıp, birbirinin çocuklarını öldüren İslam dünyası, insanlığa ne önerebilir? Bu acı cümleyi kuranlar vardır. Lakin acımıza tuz basıp tartışalım yine de.

'Adil düzen' tezi bir boş hayal mi, sağlam bir ütopya mı?

Erbakan Hoca, İslam dünyasının en önemli siyaset adamlarından biri değildi sadece. Bir ideologdu aynı zamanda. Ölüm yıl dönümünde rahmetle ve hasretle andığımız Erbakan’ın en büyük tezi ‘Adil Düzen’dir. Bu tezini tanıtan kitabın ilk sayfalarında şöyle yazar:

“Adil Düzen, yalnız Müslümanları değil, bütün insanları kapsamakta ve kucaklamaktadır.”

Erbakan, aslında insanlığa bir ütopya öneriyor bu tezinde. Temelinde adalet, hürriyet, huzur ve güven olan bu tezin, siyaset, sosyoloji ve teoloji açısından çok tartışılmaya ihtiyacı olabilir.

Bu, tartışılmaya değer bir fikirdir. Ve ismi, bana göre tüm siyasi tarihimizin en güçlü kavramlaştırmalarından biridir: Adil Düzen.

Adil düzen sorunu dünyanın her yerinde zirvede

Bugün Türkiye’nin ve dünyanın birinci temel sorunu ve en çok tartıştığı konu tam olarak ‘Adil Düzen’ sorunudur.

Erdoğan’ın dünya beşten büyüktür isyanı da, FETÖ ve 28 Şubat mağdurlarının haykırışı da aslında adil olmayan bir düzene itirazdır.

İran’da bankerlerin faiz kurbanı olanlar, ABD’de sömürüye itiraz edip Trump’ı destekleyenler, Fransa’da ırkçı Le Pen’e oy verenler, İtalya’da AB karşıtı Beş Yıldız Hareketi'ne katılanlar… hepsi adil olmayan bir düzene isyan ettikleri için yaptı bunu.

Daha dramatik olanı şudur:

İsyan edilen bu adaletsiz düzenin yerine önerdikleri bir sistem yok.

İşte sorumuzu burada yeniden soruyoruz:

Müslümanların ütopyası nedir? İnsanlığa huzur ve barış için önerdiği şey var mı?

Adil düzen dünyada bir umut olabilir miydi?

İddiam şudur:

Adil Düzen bir ütopya olmalıydı. Müslüman dünyasının ortak bir hayali, yer yüzü cenneti ve gelecek tasavvuru bu kavramlaştırmayla hayat bulabilirdi.

Aynı zamanda Adil Düzen kavramının içi bilimsel olarak, reel politiğin ihtiyaçlarına cevap verecek şeklide doldurulmuş olsaydı, bu tez bugün dünyanın umudu olacak bir sistem önerisi olabilirdi.

Yapmadılar. Milli Görüş hareketi bu büyük ütopyayı kısır bir siyasi harekete dönüştürdü. Ne içini doldurabildi, ne de dünyaya tanıtabildi. Ancak gücü bu kadardı. İnsan kaynağı ve kapasitesinin yettiği kadarını yaptı.

Buna itiraz eden AK Parti ise hareketten koptu ve sistem partilerine benzer bir parti kurdu. Reel politiğin gereğini yaptı ve başarılı oldu siyasette. Ancak dünyaya alternatif bir ütopya önermedi.

Rahmetli Erbakan’ın tezini yeniden incelemek ve üzerinde bilimsel çalışmalar yapmak şimdi daha kolay. Zira AK Parti’nin devlet tecrübesi, bilim adamı sayısının artması, bu tezi sağlıklı bir şekilde incelemeye yarayacaktır.

Bu günlerde kilit parti olan Saadet Partisi, dar siyasi tartışmalardan kurtulabilirse, belki bu konuyla da ilgilenir.

Hocamızı, büyük devlet adamını ve İslam dünyasının en parlak beyinlerinden birini, yeniden, hasretle ve rahmetle analım, dua edelim.