Eski Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü ve Yeni Şafak Yazarı Kemal Öztürk, Resmi Gazete'nin kağıt baskısına son vermesinin "devletin çelişkisinin yansıttığını" söyledi. Öztürk, gazetelerin resmi ilanlarla ayakta durduğunu bu desteğin sadece kağıda basılı gazetelere verildiğini anlatarak "Dijital medya gelirden yoksun bir şekilde istenilen gelişmeyi gösteremiyor" tespitini yaptı. "Basın İlan Kurumu kendi içinde yaptığı araştırma, analiz ve değerlendirmede bu gerçeği fark etti aslında" diyen Öztürk, "Lakin nedense bu yönde bir adım atmaktan çekiniyor hala. Sanırım talimat bekliyorlar" iddiasını dile getirdi.
Son aylarda basım adedi 2 bine kadar düşürülen 98 yıllık Resmi Gazete'nin dövize bağlı kağıt fiyatlarındaki artış nedeniyle basımının durduğu yorumu yapılıyor. Gazete yayın hayatına dijital olarak devam edecek.
Resmi Gazete'nin dijitalleşmesini değerlendiren Öztürk, "Devletin, gazetesini kapatırken yaşadığı çelişki" başlığıyla (19 Eylül 2018) bir yazı kaleme aldı. Öztürk şunları kaydetti:
Resmi Gazete, 98 yıldır devletin aldığı kararları ülkeye duyurmak için çıkıyordu. Atamalar, kanunlar, yönetmelikler ve daha nice kritik kararlar, Resmi Gazete’de yayınlandığı anda yürürlüğe girer. O nedenle çok önemli bir gazetedir aslında.
Ankara’da ciddi ciddi Resmi Gazete okuyucuları vardır. Her gün takip ederler. Kim nereye atanmış, hangi konuda önemli kararlar alınmış, gün be gün izlerlerdi.
Son yıllarda her ne kadar tirajı 2 bine kadar düşmüşse de, hukuki ve sembolik anlamı açsısından her zaman Resmi Gazete önemini korumuştur.
Resmi Gazete'nin kağıda basımı durdurmasının anlamı
Önceki gün yayınlanan bir kararnameyle, Resmi Gazete’nin kağıda basımı durduruldu. Böylece 98 yıllık bir gelenek, radikal bir şekilde yön değiştirdi. Sadece dijital olarak yayınlanacak ve devletin önemli duyuruları buradan yapılmaya devam edecek.
Bu karar, dijital devrimin, medya sektörünü dönüştürme sürecinin en önemli olmasa da, en sembolik hamlesi oldu.
Özel medya sektörü, dijitalleşmeye karşı anlamsız direnişini sürdürürken, ‘hantal ve gelişmelerin gerisinde’ olduğu iddia edilen devlet bürokrasisi, son derece yerinde bir kararla devletin gazetesini çağın gelişimine uygun hale dönüştürdü. Medya sektörü açısında çok önemli bir gelişme.
Medyanın karlı olmaktan çıktığı günler
2000 yılların başından itibaren, siyasete ve ekonomiye olan etkisinin kırılmasından sonra medya cazibesini kaybetti aslında. Bir de üstüne dijital devrim gelince, sektör hepten gücünü kaybedip, karlı olmaktan çıktı.
Medya dünyasının önemli ismi Aydın Doğan’ın o tarihlerde elindeki medya araçlarının tamamını satıp, sektörden çıkmak istediğini söylerler. Sanırım aile üyeleri Aydın Doğan kadar öngörülü olmadığı için bu satışa karşı çıkmıştı.
Eminim bugün büyük medya grupları en az zararla sektörden çıkmak için arayış içinde. Demirören Grubu’na ait Vatan Gazetesi, birkaç gün önce yaptığı zorunlu açıklamada, yıl başında tonunu 2 bin TL’den aldığı kağıdın, bugün 5 bin TL olmasından şikayet ederek, gazetedeki ekleri kapattığını, sayfa sayısını düşürdüğünü duyurdu.
Artık sektörün öncü ve amiral gemisi Demirören Grubu olduğuna göre, sektördeki daralma, kriz ve tıkanıklığı aşmak için kendilerinden çıkış yolu bulması bekleniyor.
Grup, sayfa sayısını azaltma, yazarları ve çalışanları işten çıkarma haricinde henüz bir hamle yapmış gözükmüyor.
Oysa Hürriyet’i almadan önce, Demirören grubunun çok ciddi dijital projeler üzerinde çalıştığını iyi biliyorum. İçinde yer almıştım. O dönem grup bu projelerini hayata geçirmiş olsaydı, bugün Türkiye’deki medya sektöründe çok ciddi bir yol gösterici konumunda olacaktı. Umarım bundan sonra yaparlar.
Neden kağıda basmakta ısrar ediyorlar?
Bugün gazetelerin ithal ettikleri kağıdın maliyetine direnmesi mümkün değil. Tamamı zarar ediyor. Buna rağmen Habertürk Gazetesi gibi neden radikal bir hamle yaparak dijitalleşmiyorlar?
Buna iki engel var.
Biri, devletin ilanlarını dağıtan, ulusal ve yerel gazetelerin en büyük gelir kaynağı olan Basın İlan Kurumu’ndan alınan ilanlardır. Devlet, Basın İlan Kurumu aracılığı ile her yıl 450 milyon TL bütçeyi, 1200 yerel ve ulusal gazeteye (ilan olarak) dağıtıyor.
Medyanın neredeyse % 90’ı bu destek sayesinde ayakta duruyor. Bu destek sadece kağıda basılı gazetelere verildiği için, dijital medya gelirden yoksun bir şekilde istenilen gelişmeyi gösteremiyor.
Basın İlan Kurumu kendi içinde yaptığı araştırma, analiz ve değerlendirmede bu gerçeği fark etti aslında. Lakin nedense bu yönde bir adım atmaktan çekiniyor hala. Sanırım talimat bekliyorlar.
Devletin kendi içindeki çelişki
Gazetelerin dijitalleşme hamlesini yapamamasının bir diğer nedeni ise, psikolojik. Kağıda basılmayan bir gazetenin okunmayacağını, etkili olamayacağını ve kaybolacağını düşünüyor bir çok yönetici. Bu yöneticiler konvansiyonel medya alışkanlıklarını üzerinden atamamış yöneticiler tabi. Bu yüzden, zarara rağmen kağıda basmaya devam ediyorlar.
Bu iki neden yüzünden medyada her gün meslektaşlarımız işten çıkartılırken, sektörün kurtuluşu olan ve yeni iş alanları açılmasını sağlayacak dijitalleşme de gerçekleşemiyor.
Tüm bunlara rağmen devletin kendi gazetesini kağıda basmayı durdurmasını şaşkınlıkla ama takdirle karşıladım.
Aynı devletin, Basın İlan Kurumu’na neden yeni politikalar üretme, sektöre yol gösterme ve elindeki kaynağı dünyadaki gelişmelere paralel olarak kullanma talimatı vermediğini ise hala şaşkınlıkla izliyorum.