Hükümetin infaz indirimini öngören düzenlemenin hangi suçları kapsayacağına yönelik tartışmalar sürerken Eşitlik İzleme Kadın Grubu "İnsanlığa, kadın ve çocuklara karşı suçlar af kapsamına alınamaz" dedi.
Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için mücadele eden, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesini öngören 6284 sayılı yasanın yapımı, İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması gibi süreçlerde etkin yer alan kadın örgütlerinden biri olan EŞİTİZ Grubu, yaptığı yazılı açıklamada "koruma emirlerinin bile kadın cinayetleri ve kadınlara karşı şiddetin önüne geçemediği, bu suçları işlemiş ya da işleme eğilimindeki suçluların serbest kalmalarının korkunç sonuçlara yol açabileceği" vurgulandı.
Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 'şiddet vakalarında da Koronavirüs tedbirleri uygulanabilir' kararını da eleştiren Eşitlik İzleme Kadın Grubu, " 6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin Koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği” ibaresi ile şiddete maruz kalan kadınların değil, şiddet uygulayan ve/veya uygulama tehlikesi bulunan erkeklerin sağlıklarının öncelendiği bir kez daha gösterilmiştir" sözleriyle eleştirdi.
Açıklama şöyle:
"Devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğü var"
"Tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle Dünya Sağlık
Örgütü tarafından, 2 Mart 2020 tarihinde "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu" ilan
edilmiştir. Küresel ölçekte halk sağlığını tehdit eden bu salgının cezaevlerinde çok ciddi
etkileri olacağı açıktır. Ülkemizdeki 389 cezaevinde, yüzde 121 ile kapasite üstü ve tehlikeli
derecede doluluk oranı nedeniyle tutuklu ve hükümlüler, beslenme, temizlik, tıbbi tedaviye
ulaşım bakımından son derece dezavantajlı durumdadır. Birçok yerde mesafe koyabilmek ve
kendini izole edebilmek imkansızdır.
Devletin, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan
başta yaşam hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, mahpuslara toplumun geri kalanıyla
ayrımcılık içermeyecek şekilde sağlık hizmeti sağlanması, toplumsal cinsiyete dayalı her
türlü şiddetin önlenmesi, çocukların üstün yararının gözetilmesi olmak üzere birçok görev ve
yükümlülüğü bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, özellikle COVID-19’a
kolaylıkla yakalanabilecek olanları, bunlar arasında yaşlıları, düşük riskli suçluları tahliye
etmeye; gebe kadınlar da dahil kadın mahkumların, engelli ve çocukların özgül sağlık bakım
ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaya çağırmaktadır. Bachelet, siyasi mahkumlar ve
eleştirel ya da muhalif görüşler ifade ettiği için hapsedilenler de dahil, yeterli hukuksal
temelden yoksun olarak hapsedilen herkesin serbest bırakılması gerektiğine işaret etmektedir.
Yıllardır belli suçların cezalarında düzenleme, infaz düzenlemesi, şarta bağlı ceza indirimi
gibi çeşitli adlar altında dolaylı aflar yapılmakta ya da tartışılmaktadır. Şimdi de COVID-19
salgını nedeniyle infaz düzenlemesi adı altında af konusu tekrar gündemdedir. Bu kapsamda
üç ya da beş yıl içinde defalarca suç işleyen mükerrer suçlulara, kadın ve çocuklara karşı
şiddet uygulayanlara af getirilmek istenmektedir.
"Kadın ve çocuğa karşı suçlara af korkunç sonuçlara yol açacaktır"
Günde en az üç kadın cinayetinin işlendiği, kadına ve çocuğa karşı şiddet ve istismarın ciddi
boyutlarda olduğu ülkemizde çıkarılacak bir affın, COVID-19 sebebiyle önemli bir süre
evlerinde yaşamak zorunda kalacak olan kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar tehdidi
göz önüne alınarak tartışılması gerekir. Koruma emirlerinin bile kadın cinayetleri ve
kadınlara karşı şiddetin önüne geçemediği gerçeği karşısında, bu suçları işlemiş ya da işleme
eğilimindeki suçluların serbest kalmaları, intikam duygularının daha da artmış olma olasılığı
da düşünüldüğünde korkunç sonuçlara yol açabilecektir. Nitekim, başta 90’dan fazla ülkede
insani yardım ve sosyal adalet çalışmaları yapan uluslararası CARE örgütü olmak üzere,
salgının etkilerini bizden önce deneyimlemiş ülkelerden alınan bilgiler, sosyal mesafelenme
ve ev karantinası günlerinde evlerinde yaşamaya mecbur kalan kadınlara ve çocuklara karşı
ev içi şiddetin ciddi boyutta yükseldiğini göstermektedir.
Görüş, öneri ve taleplerimiz :
Doğum yapan kadınların ilk 1,5 yıllık cezalarının; 70 yaş üzerindekilerin 2 yılın altındaki,
75 yaş üzerindekilerin 4 yıl ve altındaki cezalarının evlerinde infazı olumlu ancak yetersiz
düzenlemeler. Herhangi bir nedenle, geniş kapsamlı bir düzenleme yapılacaksa, öncelikle
tutuklu ve hükümlü çocukların, gebe veya çocuklarıyla birlikte kalmak zorunda olan
kadınların; kanser, astım, diyabet, kalp, hipertansiyon, böbrek yetmezliği gibi kronik
hastalıkları olanların; yaşlıların ve muhalif kimlikleri nedeniyle cezaevlerindeki avukat,
gazeteci, siyasetçi gibi siyasi tutukluların tahliye edilmeleri sağlanmalıdır;
2. Bu kapsamdaki hükümlülere, infaza ara verme, adli denetim mekanizmalarını etkin
kullanma gibi tedbirler uygulanmalıdır.
3. Tutuklu ve hükümlüler ile cezaevlerinde görev yapan tüm personelin COVID-19
testlerinin yapılması; periyodik kontrollerine devam edilmesi; pozitif olanların karantina
koşullarına alınması; tüm cezaevlerinin uzman kişi ve birimlerce dezenfekte edilerek
hijyen koşullarının iyileştirilmesi; yeterli, dengeli ve bünye güçlendirici beslenmenin tüm
tutuklu ve hükümlülere sağlanması; avukat ve ziyaretçilerin maske, dezenfektan ve
benzeri malzemeler sağlanarak görüşe alınması gerekmektedir. İnfaz düzenlemesi ile
ilgili paketteki, salgın hastalık halinde kurumun telefon ve faks cihazından derhâl
yararlandırılmasına imkan tanıyan düzenleme olumlu ancak yetersizdir. Avukatlarla
telefonla görüşmelerinin sağlanması, aileler ile telefonla görüş sürelerinin artırılması;
video konferans düzeneklerinin kurulması, bilgisayar kullanımı ve e-postaya izin
verilmesi gibi önlemler acilen alınmalıdır. Ancak bu önlemler, son çıkartılan cezaların
infazı ile ilgili yönetmelikteki “tehlikeli hamile” gibi keyfi kavramlar, gizli olması
gereken avukatlarla görüntülü görüşmeleri kayda almak gibi hukukdışı düzenlemeler ile
yeni sorunlara yol açmamalıdır.
4. Kadın cinayeti, kadınlar ve çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismar suçluları, insanlığa
karşı suç işleyenler, bombalı saldırı gibi şiddet eylemleri nedeniyle birden çok kişinin
ölümüne neden olanlar gibi toplumsal açıdan yüksek risk oluşturan suçlular, hiçbir surette
tahliye edilmemelidir. İçlerinden kronik hastalıkları olan veya 60 yaşın üstünde olanların,
koşulları değiştirilerek, cezaevinde veya bunun mümkün olmaması durumunda, sağlıklı
ve güvenlikli şekilde gözetim altında başka mekanlarda tutulmaları sağlanmalıdır.
Kadınlara ve çocuklara karşı suç işleyenlerin, hiçbir ıslah ve iyi hal denetimi olmaksızın
tekrar kadınların ve çocukların üzerine gönderilmesi düşünülemez. Af, salıverme, gözaltı ya
da tutukevlerinden kaçma gibi durumların kadın ve çocuklar için yüksek risk oluşturduğu ve
bugünkü gibi acil durum koşullarında olağan devlet koruma hizmetlerinin ikinci planda
kaldığı ve yeterince sağlanamadığı bir dünya gerçeğidir. Bu yüksek risk nedeniyle, Avrupa
Konseyi’nin kadına karşı şiddetle ilgili İstanbul Sözleşmesi’nin Koruma Tedbirleri başlıklı
56. maddesi “failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde
mağdurun bilgilendirilmesini” gerekli kılmaktadır. Bu ve benzeri hiçbir koruma tedbirinden
sözedilmeden bir af tartışması yürütülüyor olması bizzat kadınları bekleyen tehlikelerin bir
habercisidir.Kadın örgütlerinin oluşturduğu TCK 103 Platformu’nun yıllardır vurguladığı gibi, kadın
tecavüzcülerini serbest bırakacak, çocuk istismarını meşrulaştıracak; erken ve zorla
evliliklerin, tecavüzcü ile evliliğin önünü açacak açık ya da örtülü af girişimlerine sonuna
kadar karşı çıkacağız.
"Affın cinsel suçları da kapsamasından endişeliyiz"
Kamuoyunun tepkisinden çekinildiği için, 2016 yılından beri yapılmak istenen infaz
düzenlemesinde, cinsel suçların kapsanmayacağı vurgulanmakta idi. Buna rağmen, COVID19 salgını neden gösterilerek, bu kez cinsel suçlara da af getiren bir taslak ortaya atıldı. Her
ne kadar kadın örgütlerinin ve kamuoyunun itirazları üzerine cinsel suçların kapsam dışına
alınacağı açıklandıysa da, son dakika yapılacak bir değişiklikle bu suçlar tekrar kapsama
alınabilir endişesini taşıyoruz. Kaldı ki, kadın ve çocuklara karşı işlenen birçok suç da halen
kapsam içindedir.
Öte yandan, çocuk istismarı suçlularına ayrı bir af yasası çıkarılacağı açıklanmış
bulunmaktadır. Son açıklamalara göre, istismarcı ile yaş farkı 15’ten az ise ve evlilik varsa,
çocuk istismarcıları affedilecektir. Medeni Yasa’daki evlilik yaşını ve Türk Ceza
Yasası’ndaki cinsel ilişkiye rıza yaşını tartışmalı hale getirecek böyle bir af kesinlikle kabul
edilemez. Yapılması gereken toplumun cinsel ilişkiye rıza ve evlilik yaşı konularında
bilinçlendirilmesi, çocukların eğitim hakkının öncelikli olduğunun toplumca kabul
edilmesidir. Af çıkarmak, hatta affın söylentisini çıkarmak, bu toplumsal bilincin oluşmasını
engellemekte ve birçok çocuk istismarı davasının açılmamasına, açılanların da hukuka aykırı
bir biçimde beraatle sonuçlanmasına neden olmaktadır.
Ayrı bir af yasası olarak ya da infaz düzenlemeleri paketi ile kadınların ve çocukların,
potansiyel katillerle ve tecavüzcülerle tekrar karşı karşıya kalmalarına, daha da kötüsü aynı
evde yaşamak zorunda kalmalarına ya da tecavüzcü ile evlendirilmelerine neden olacak
hiçbir girişime izin veremeyiz.
"HSK'nın kararı kadın ve çocukları yeni risklerle karşı karşıya bırakacaktır"
Ne yazık ki, Hâkimler Ve Savcılar Kurulu 30 Mart 2020 tarihli toplantısı sonrasında
açıkladığı, salgın riskine karşı alınan tedbirler kapsamındaki 11. madde ile 6284 Sayılı
Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin Koronavirüs kapsamında
sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği” ibaresi ile şiddete maruz kalan
kadınların değil, şiddet uygulayan ve/veya uygulama tehlikesi bulunan erkeklerin
sağlıklarının öncelendiği bir kez daha gösterilmiştir. Bu karar, yapılan ve yapılması planlanan
düzenlemeler nedeniyle kadın ve çocukların yeni risklerle karşı karşıya bırakılması anlamına
gelmektedir.
İktidar partisini kadınları, çocukları ve toplumu ciddi bir biçimde tehdit eden bu tür tüm
girişimlerden uzak durmaya; muhalefeti hiçbir toplumsal soruna çözüm olmayacak, tam
tersine yeni sorunlar doğuracak bu tür girişimlerin parçası olmamaya; tüm kamuoyunu bu tür
girişimleri durdurma konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Cezaevlerindeki acil sorunların çözümü için, tutuklu ve hükümlülerin temel haklarının
tanınmasını, yukarıdaki taleplerimiz çerçevesinde gerekli önlemlerin alınmasını; salgın
günlerindeki tüm düzenlemelerin siyasi partiler, meslek örgütleri ve kadın örgütleri gibi ilgili
sivil örgütlenmeler ile birlikte yapılmasını talep ediyoruz.