Gündem

Eşi anlattı; Demirtaş'ın gözaltına alındığı gece neler yaşandı?

"Komşular hareketlilik olduğunu anlayıp dışarıya çıkmak istediklerinde kafalarına silah doğrultularak evden çıkmalarına izin vermemişler"

28 Kasım 2016 14:42

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerine 4 Kasım’da gece yarısı düzenlenen eş zamanlı baskınla gözaltına alınan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, gözaltı gecesini ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.

Hazırlıksız olmadıklarını dile getiren Demirtaş, 4 Kasım gecesi saat 01.20 sıralarında komşularının telefonu ile uyandıklarını ifade ederek, “Aşağıdan bir komşumuz aradı ve polislerin yukarıya çıktığını söyledi. Eşim, ben ve çocuklarım uyuyorduk. Eşimi uyandırdım ‘Polisler geldi’ dedim. Çok geçmeden zaten kapı zili çaldı” diye konuştu.

DİHABER'den Dicle Müftüoğlu'na konuşan Başak Demirtaş, “Geçecektir bu günler bu hukuksuzluk bu kadar devam edemez. Hukuki olmayan yöntemler çok daha fazla devam edemez. Kötü bir dönem bu yönüyle bir hayal kırıklığı da var ama umudumu yitirmiş değilim. Her şeyin iyi olacağına dair umudum da var. Barıştan, demokrasiden yana.” dedi.

 

"Kapıyı açarsanız size göstereceğiz"

 

Kapı çaldığında “Kim o” diye sorduklarını ancak polislerin kendilerini tanıtmadıklarını ve “Tebligat iletmeye geldik” dediklerini söyleyen Demirtaş, “Biz ne tebligatı olduğunu sorduğumuzda savcılık tarafından gönderilmiş bir tebligat olduğunu söylediler. Biz ‘Nereye geldiğinizi biliyor musunuz?’ diye sorduğumuzda, ‘Selahattin Demirtaş’ın evine geldik savcılıktan tebligat var. Kapıyı açarsanız size göstereceğiz’ dediler” diye anlattı.

 

"Kaçacak olsam bu mücadeleyi yürütmem"

 

Avukatlar gelmeden kapıyı açmayacaklarını söyleyerek avukatlarını aradıklarını, o sırada eşinin sosyal medyaya baktığında eş zamanlı bir operasyon olduğunu anladıklarını dile getiren Demirtaş, bu sırada evdeki atmosferi şöyle aktardı:
 
“Çocuklar uyuyordu, onları uyandırdık. Ben birkaç gün öncesinde çocuklarla böylesi bir durumu yaşayabileceğimiz yönünde konuşmuş, onları hazırlamaya çalışmıştım. Çünkü bu durumlarla son süreçte sıkça karşılaştık. Çocuklar da bu tarz durumlara tanıktılar. Çocukları hazırladığımı düşündüm ama çok da öyle olmadı. Küçük kızım biraz tedirgin oldu. Ağlamaya başladı ben de onları evden çıkartmak istedim ama onlar gitmek istemeyince kalmaları yönünde bir karar verdim. Bu süre zarfında polisler sıkça zile basıyorlardı ve kapıyı açmamızı istiyorlardı. Avukatın gelmesini beklemek istemediler. Başkan, ‘Zaten kaçacak olsam bu mücadeleyi yürütmem. Buradayım hazırlanmamız lazım’ dedi. Onlar da sürekli zil ile tacizde bulundular. Bir tehdit yoktu ama sürekli olarak kapıyı açmamız gerektiği yönünde bir baskı uyguladılar.”

Demirtaş, eşinin tebligatı görmek istemesi üzerine avukatların gelişinin beklenmeden kapıyı açtıklarını, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan bir gözaltı kararı olduğunu kaydetti.

Eşinin hazırlanırken içeriye sadece bir polisin girdiğini aktaran Demirtaş, kapıda beklediğini ve evde bir arama yapılmadığını dile getirdi.

 

"Komşuların kafasına silah doğrultmuşlar"

 

Yangın merdiveni dahil, apartmanın her katına çok sayıda polisin yerleştirildiğini aktaran Başak Demirtaş, “Komşular hareketlilik olduğunu anlayıp dışarıya çıkmak istediklerinde kafalarına silah doğrultularak evden çıkmalarına izin vermemişler” dedi.

Eşinin hazırlandıktan sonra vedalaşıp evden çıktığını, küçük kızı ile vedalaşmasının zor olduğunu söyleyen Demirtaş, “Küçük kızım duygularını çok belli eden bir çocuk. Her çocuk gibi babasına da düşkündür. Gitmesine izin vermedi, babası da gitmesi gerektiğini, sonra geri döneceğini söyledi. Benimle vedalaşırken de ‘Korkacak bir şey yok’ dedi. Ben de ‘Zaten korkmuyorum ki, rahat ol’ dedim” diye anlattı.

 

"1982’de de aynı geceyi yaşadı"

 

Benzer bir durum ile daha 5 yaşındayken de karşılaştığını ve 1982 yılında babasının bir gece baskını ile gözaltına alındığını belirten Demirtaş, şöyle devam etti.

“5 yaşlarında iken benim çocuklarımın durumu ile karşılaşmıştım. Babamı almışlardı 1982 yılında. Diyarbakır’daydık, yine bir gece yarısı polisler gelmişti. Tabi biz o zaman çok da anlamıyoruz. Sadece annem zaman kazanmaya çalışıyordu, babamın kıyafetlerini giyebilmesi için. Onu hatırlıyorum, annemin soğukkanlılığını hatırlıyorum. Ben de öyle oldum. (Gülümsüyor) Demek ki insan öyle bir durumda soğukkanlı olabiliyormuş. Geçen yıllarda hiçbir şey değişmedi.”

Demirtaş güçlü oluşunu da haklılıklarından aldıklarını ifade ederek ve “Yanlış bir şey yapmadık onu biliyorum. Eşim de hiçbir zaman yanlış bir şey yapmadı. Her zaman doğru, meşru mücadeleyi yürütüyordu. O yüzden korkmak için ve güçlü olmamak için bir neden yoktu” diye belirtti.

 

"Edirne'ye sevk şaşırtmadı"

 

Demirtaş, kendilerinin Kandıra diye beklerken Edirne’nin tercih edilme durumuna şaşırdıklarını, ilk andan da ulaşımı nasıl sağlayacaklarına baktıklarını aktardı.

Aile olarak eşinin tutuklanmasının kendilerini nasıl etkilediğini sorusuna ise Başak Demirtaş, diğer ailelerden farklı şeyler yaşamadıklarını şu sözler ile dile getirdi: “Binlerce, on binlerce çocuk bugün mağdur oldu, babalar, çocuklar, eşler. Onlar ne yaşadılarsa bizimkiler de onları yaşadılar.”

Aileden yalnızca kendisinin görüşe gittiğini, ne eşinin anne ve babasının ne de çocuklarının henüz görüşe gitmediğini söyleyen Demirtaş, çocuklar için ilk görüşmenin açık görüş şeklinde olmasının daha iyi olabileceği kanaatiyle böyle bir karar aldığını da ekledi.

Görüşlerin de eşinin hapishane koşullarında ziyade daha farklı konular üzerine sohbet ettiklerini belirten Demirtaş, “Tek kişilik bir yerde kalıyor. Havalandırması da var. Havalandırmayı kullanıyor gün içinde. Tutuklu bir diğer vekil Abdullah Zeydan ile birlikte kalmak için başvurularda bulunmuş, onun için bekliyorlar. Diğer siyasi tutuklarla bugüne kadar herhangi bir teması olmamış” diye özetliyor eşinin koşullarını.

Demirtaş, görüşmeye giderken biraz zorlandığını ancak görüşten güç alarak çıktığını dile getirdi.

 

"Babasına mektuplaşmak için boş kâğıt yolladı"

 

Başak Demirtaş, Olağanüstü Hal (OHAL) ile 15 günde bir şeklinde gerçekleşen telefon görüşmeleri öncesinde evlerinde yaşanan heyecanlı bekleyişi de şöyle aktardı: “Telefon görüşmesi öncesi çocuklarla bir araya geliyoruz saatler belli olduğu için, normal bir telefon görüşmesi yapıyoruz. Tabi heyecanlı da oluyoruz. Özellikle çocuklar ilk önce bir tutuklaşıyorlar. En sondaki görüşmesinde babası küçük kızımıza mektup yazmıştı, ‘Sen mektup yazmışın ama baba senin yazını da okuyamıyorum’ dedi. Küçük kızım babasının nasıl bir yerde kaldığını merak ediyor. Kafasında somutlaştırmaya çalışıyor. ‘Gittiğimizde odasını görebilecek miyiz?’ diyor. Babasına mektup gönderdi boş kağıtla beraber ve ‘Bana odanın resmini çizip gönderir misin?’ diye yazdı.”

 
Demirtaş, biraz da duygusallaşarak kendisinin henüz mektup yazmadığını ve yazmayı düşünmediğini de ekliyor.

 

"Edirneye bağlama yağdı"

 

Selahattin Demirtaş’ın avukatıyla yaptığı görüşmede ilk talebi olan bağlamanın kendisine ulaşıp ulaşmadığını sorduğumuz Demirtaş, talebin yerine geldiğini belirterek, “İlk anda çokça bağlama gitmiş cezaevine. Özellikle Alevi dernekleri çok önemsemişler. Biliyorsunuz onlar için bağlamanın büyük bir anlamı var. Sordum ben de içeriye 1 tane bağlama almışlar, çalıyor ara ara. İyi besteler beklediğimi söyledim. Güldü o da” dedi.

Demirtaş’a günde 5 gazete verildiğini, televizyon izleme şansının olduğunu, gelen mektupları yanıtlamaya çalıştığını dile getiren Başak Demirtaş, “Roman ve şiir kitapları okuyor. En son Aslı Erdoğan’ın romanlarını götürdüm. Mehmet Uzun’un Kürtçe kitaplarını götürdüm. Kürtçe sözlük, dergi kitap istedi. Dil üzerine çalışıyor. İçerden ve dışarıdan, farklı şehirlerden, dünyanın farklı yerlerinden çok sayıda mektup geliyor” diye anlattı.

 

"Suç işleniyor şu anda"

 

Selahattin Demirtaş’ın gözaltına alınması ve tutuklanma sürecini anlatan Başak Demirtaş, “Dayanışmanın önünü kesmek için hazırlıklar yaptılar. Biliyorsunuz internet kapatıldı, halkın dayanışması, mücadelesi, desteği görülmesin diye. Buna rağmen halk hala dimdik ayakta duruyor. Bence başkanlarına da vekillerine de diğer tutuklanan insanlara karşı da mücadelelerini yürütüyorlar. Çokça da engelleyemiyorlar. Vekiller üzerinde uygulanan tecridin hukuki bir açıklaması yok olamaz da. Bu durum belli ki cezaevi idaresinin elinde değil, hukukla da açıklanamaz. Milletvekili olduğu için tutuklanamaz. Onun tutuklanmasından, oraya götürülmesine, koşullarına kadar her şey hukuksuz. Suç işleniyor şu anda” dedi.

Aynı zamanda öğretmenlik yapan Başak Demirtaş, ilk günden bu yana öğrencilerinden de destek ve güç aldığını aktardı. Demirtaş, “Öğrencilerim bana çok moral veriyorlar. İnanılmaz düzeyde de çok tepkililer. Tepkilerine ben bile şaşırıyorum. İşte ‘Biz gidip İstanbul’dan onu kurtaracağız’, ‘Öğretmenim ben yazın İstanbul’a gidiyorum’ gibi çocukça hayal dünyalarına göre destekliyorlar, moral veriyorlar. İyi geliyor bana çalışıyor olmak” diye ekledi.

 

Muhalif olan her kesime yönelik saldırıların yaşandığına dikkat çeken Demirtaş şunları aktardı: “Geçecektir bu günler bu hukuksuzluk bu kadar devam edemez. Hukuki olmayan yöntemler çok daha fazla devam edemez. Kötü bir dönem bu yönüyle bir hayal kırıklığı da var ama umudumu yitirmiş değilim. Her şeyin iyi olacağına dair umudum da var. Barıştan, demokrasiden yana.”

Son dönemde kadınlara, kadın örgütlerine yönelik baskılarıda değinen Demirtaş, kadın mücadelesinin en güçlü savunucularından Figen Yüksekdağ, Ayla Akat Ata, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in de bu süreçte tutuklanmalarını “rehin almak” olarak yorumlayarak, kadınların bu şekilde geri adım atmayacağını vurguladı.

 

Kılıçdaroğlu'ndan dayanışma telefonu

 

Selahattin Demirtaş’ın gözaltına alınmasıyla birlikte bir dayanışma çemberi oluştuğunu vurgulayan Başak Demirtaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da telefon ile geçmiş olsun dileklerini aktardığını, kendisinin de “Bundan sonra CHP’ye daha fazla sorumluluk düşüyor” dediğini, Kılıçdaroğlu’nun ise, “Bundan sonra bu karanlık günlerden Türkiye’yi aydınlık günlere çıkarmak için elimizden geleni yapacağız” yanıtını verdiğini aktardı.

Dayanışma çemberinin günden güne büyüdüğünü aktaran Demirtaş, CHP’li vekiller, eşleri, dünyanın birçok ülkesinden önemli isimlerin kendisini aradığını, sokakta karşılaştıkları hiç tanımadıkları insanların da dayanışma dileklerini ilettiğini söyledi.

Demirtaş, bunların arasında en ilginç olanını da şu şekilde paylaştı: “Mersin’den bir aile aradı. ‘Gelinim, torunlarım nasıl?’ diye sordu. Tanımadığım bir aileydi. Daha sonrasında Mersin’den arabaya binip gelip bizi ziyaret ettiler. ‘Bir şeye ihtiyacınız olursa arayacaksın isteyeceksin annenden’ dedi. 1 saat oturup geri Mersin’e döndüler. Bu dayanışma sonucu daha güçlü hissediyorum. Eşim, 6 milyon seçmenin oyunu almış bir partinin eş başkanı. Seveni çok, çok değer veriliyor bu da daha güç veriyor.”

Cumhuriyet gazetesinin tutuklu yazarlarının eşlerini aradığını söyleyen Demirtaş, yaptığı görüşmelerin ortak noktasının herkesin güçlü ve umutlu olması olduğunu kaydederek, “Çünkü eşlerimizin, yakınlarımızın çok haklı ve meşru bir mücadele yürüttüğünü konusunda hepimiz hemfikirdik. Gücümüzü, motivasyonumuzu oradan aldığımızı belirttik” dedi.

Demirtaş, henüz bir planlama olmasa da ailelerle bir araya geleceklerini ve buradan ortak bir mücadele hattının da çıkabileceğine işaret etti.

 

"Barış kimliğini yıpratmak istediler"

 

7 Haziran ardından Demirtaş ve HDP’ye ilişkin iktidar yakın medya tarafından yapılan haberleri çok fazla takip etmediğini, ancak sosyal medya üzerinden de olsa karşılaştığını kaydeden Demirtaş, yapılan haberlerin daha çok eşinin barışçıl kimliğine yönelik ve bunu yıpratmaya yönelik olduğunu söyledi.

Eşinin hiçbir zaman ölümden yana olmadığını belirten Demirtaş, "Aksine ölümlere karşı yaşamı barışı savundu. Özgür ve demokratik bir yaşamı savundu. Özellikle insanlar gençler ölmesin diye kendi ölümünü göze aldı ve bu mücadeleyi yürüttü. Hatta gençlere yönelik Başkale mitinginde şöyle bir konuşması vardı: ‘Gençler siz ölmeyin öleceksek biz ölelim’ diye” şeklinde konuştu.

 

"Bu kötü günleri dayanışmayla aşacağız"

 

Demirtaş, eşinin son görüşmelerinde yaşananlara ilişkin paylaştıklarını ise “Siirt Şirvan’da yaşanan maden faciası onu çok üzmüştü. Mesaj iletmişti; Soma, Ermenek ve Siirt’in acılarının ortaklaştırılması gerektiği yönünde. Bir de son gittiğimde Ahmet Türk gözaltındaydı onunla ilgili sağlık durumundan kaynaklı çok kaygıları vardı.Barıştan, demokrasiden yana olanlar kazanacaktır. Bu kötü günleri dayanışmayla aşacağız” dedi.