Oda Tv yazarı Barış Terkoğlu, Kuleli Askerî Lisesi'nde 'FETÖ'cü subayların Atatürkçü düşünceye sahip askerî öğrencilere yaptıkları işkence ve baskıları anlattı.
Terkoğlu'nun yazısında, gördüğü baskı ve işkencelerden dolayı Kuleli'den ayrılmak zorunda kalan C.B'nin İstanbul Anadolu Savcılığı'na şikâyet dilekçesi ile başlatılan soruşturmada, 1990 yılından 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kadar liseden kendi isteğiyle, sağlık sorunları yada disiplin yoluyla uzaklaştırılan tüm öğrencilerin dosyalarının incelendiği belirtildi.
Dosyaları incelenen öğrencilerin ifadeye çağrıldığını aktaran Terkoğlu, liseden atılan öğrencilerin cemaat mensubu subaylar tarafından şiddet, baskı gördüklerini söyledi.
Terkoğlu, eşcinsellik suçlamasıyla okuldan atılan öğrencinin, "Babam ağlaya ağlaya, kendi isteğiyle benim okuldan alındığıma ilişkin belgeleri imzalamak zorunda kaldı. İşlemler bittiğinde babam ve ben Kuleli Askeri Lisesi’nden boş ellerle çıktık. Hayatım boyunca babamı ilk kez ağlarken orada gördüm. Çünkü insanın zoruna gidiyordu bu şekilde olması. Onlar attıkları küçük düşürücü iftira ile amaçlarına ulaşmıştı. Onca emek sabır, fedakarlık, umut boşa gitmişti ve bizim elimizden hiçbir şey gelmiyordu" dediğini aktardı.
Terkoğlu, savcılık dosyasında, "anlamsız şekilde verilen disiplin cezaları, darp, herkesin içinde aşağılamalar, sürekli hakaretler, “senden asker olmaz, bırak” tavsiyeleri sonunda öğrenciler ya yılarak bırakıyor ya da disiplinsizlik nedeniyle okuldan atılıyordu" tespitine de yer verildiğini söyledi.
Barış Terkoğlu'nun Oda Tv'deki yazısı şöyle:
Yanlış soru sorarak doğru cevap alabilir miyiz?
15 Temmuz gecesi Kuleli Askeri Lisesi’nde olanları kastediyorum. Darbe girişiminin en sert çatışmaları bu bölgede yaşanmıştı. Bir kesim “onlar sadece öğrenci” derken, diğer kesim gözlerinin yaşına bakmamayı savundu.
Asıl peşine düşmemiz gerekeni yine ıskaladık: 15 yaşında çocukları F tipi darbecinin emri ile adam öldürmeye gönderen düzen nasıl kuruldu?
Bu sorunun yanıtını yakında öğreneceğiz.
Nasıl mı?
Şöyle anlatayım…
2018 yılının Ağustos ayı. Kuleli Askeri Lisesi’nden ayrılmak zorunda kalmış C.B., İstanbul Anadolu Savcılığı’na bir şikayet dilekçesi gönderdi. C.B., Kuleli’de çocuk yaşında akıl almaz işkencelere maruz kalmış, sonunda, hayali olan üniformayı ardında bırakmıştı. Ona bunları yapanlar, 15 Temmuz gecesi öğrencileri darbe yoluna çıkararak geleceklerini karartan komutanlardı. C.B., askeri liseden sonra hukuk fakültesine girmiş, avukat olmuştu. Ankara Barosu’na kayıtlıydı.
Dilekçe, Cumhuriyet Savcısı Levent Bilgi’ye geldi. C.B. ifadeye çağrıldı. Yaşadıklarını bir kez de yüz yüze savcıya anlattı. Savcı Bilgi, olayı Başsavcı İsmail Uçar ve Başsavcıvekili Mesut Erdinç Bayhan’a götürdü. “Sonuna kadar gidin” yanıtını aldı.
O güne kadar Kuleli’de sadece 15 Temmuz soruşturması yapılmıştı. Darbe öncesinde Kuleli’deki yapılanma araştırılmamıştı. Okula girişteki sınav sistemi, eğitim-öğretim-disiplin düzeni, okuldaki komutanların faaliyetleri incelenmemişti. C.B.’nin anlattıkları FETÖ soruşturmaları için yeni bir kapı açıyordu.
TOPLU SAĞLIK KONTROLÜYLE ATTILAR
Peki Savcı Bilgi ne yaptı?
Önce 1990’dan 15 Temmuz 2016 darbesine kadar Kuleli Askeri Lisesi’nde öğrenip görüp kendi isteğiyle, sağlık sorunları nedeniyle ya da disiplin yoluyla uzaklaştırılanların dosyalarını TSK’dan istedi. Ortaya çıkan tablo dehşet vericiydi. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi TSK’yı yeniden dizayn eden soruşturmalardan Kuleli de payını almıştı. 2008 yılından itibaren geleceğin Atatürkçü subay adayları birer birer çeşitli bahanelerle okuldan uzaklaştırılmıştı.
Kuleli’den ayrılan çocuklara ulaşıldı. Teker teker ifadeye çağrıldı. Anlattıkları dehşet vericiydi. Okulu kendi çiftliklerine çeviren F tipi komutanlar, istemedikleri öğrencileri türlü yöntemlerle eliyorlardı. Anlamsız şekilde verilen disiplin cezaları, darp, herkesin içinde aşağılamalar, sürekli hakaretler, “senden asker olmaz, bırak” tavsiyeleri sonunda öğrenciler ya yılarak bırakıyor ya da disiplinsizlik nedeniyle okuldan atılıyordu.
En trajik anlardan biri ise 2013 yılının Mayıs ayında yaşanıyordu. İstenmeyen öğrenciler topluca minibüse dolduruldu. Nedense İstanbul Florya’daki Hava Harp Okulu Dispanseri’ne götürüldüler. 1-2 dakikalık muayenenin ardından “asker olamaz” raporu ile hayallerine son verildi. 17 yaşında birçok çocuğa Kardiyolog Zafer Işılak tarafından “kalp yetmezliği” tanısı konmuştu. Öğrenciler daha sonra sivil hastanelerden aldıkları raporlarla bu teşhisi yalanlasalar da okullarına geri dönemediler.
İfadelerinden okuduğumuza göre çileleri bununla da bitmiyordu. Öğrenciler mezuniyet törenine aileleri ile birlikte geldikleri halde alınmadı. Yaşanan gergin anların sonunda uzaktan gözyaşları içerisinde bir daha asker olamayacaklarını haber veren mezuniyet törenini izlediler.
ŞÜPHELİLER 15 TEMMUZ DARBESİNDE
Öğrencilerin anlattıkları bu kadar değil.
Teğmen adaylarının gittiği Menteş Kampı’nda yapılan işkenceler ifadelerde ayrı bir yer tutuyor. Zira öğrenciler kampa gitmeden önce iki gruba ayrılıyordu. Darbeden sonra bir kısmı tutuklanan bir kısmı KHK ile atılan üsteğmen ve binbaşılar, ayırdıkları gruba “şok mangaları” denilen yöntemle adeta işkence yapıyorlardı. Dikenler üzerinde sürünmekten, 45 derece altında saatlerce nöbet tutturmaya, uykusuz bırakmaktan içtimada hakaret etmeye kadar her türlü yıldırmanın olduğu sürecin sonunda bazı öğrenciler askerlikten vazgeçti.
Öğrenciler birçok komutanın ismini verdi. 15 Temmuz günü Boğaziçi Köprüsü’nü işgal eden ve vatandaşların infaz emrini veren Yarbay Turgay Ödemiş, Topçu Yüzbaşı Altan Elibol, Kurmay Albay Turgut Çelebi, Yarbay Erhan Caha Okul Komutanı Topçu Albay Murat Soysal, Okul Komutanı Erdoğan Alp, Okul Komutanı Muammer Aygar, Piyade Kurmay Albay Bilal Bayram, Piyade Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış, Topçu Kurmay Binbaşı Mehmet Çelebi, İstihbarat Binbaşı Burçin Koçoğlu, Kurmay Yüzbaşı Onur Sultan, Okul Komutanı Albay Mürsel Çıkrıkçı, öğrencileri çürüğe ayıran Kardiyolog Zafer Işılak ifadelerde öğrencilerin şikayetçi oldukları isimler arasında yer aldı. Şüpheli askerlerin 15 Temmuz darbesinde aktif görev almaları dikkat çeken bir başka noktaydı.
(Kuleli Askeri Lisesi yıllıklarında o komutanlar)
Savcılık tüm bu sürecin sonunda soruşturmayı FETÖ üyeliği dışında, “ast-üst münasebetlerini suç işlemek için suistimal ederek bu suçları geniş bir iştirak iradesi ve emir komuta kapsamında dış müdahaleye kapalı bir işleyiş içerisinde gerçekleştirmek, askeri ceza kanunu kapsamında memuriyet nüfuzunu suistimal, sahte evrak düzenlemek, astına işkence ve eziyet, tehdit ve cebir kullanmak suretiyle 18 yaşından küçük öğrencilerin eğitim hakkının elinden alınması” gibi suçlamalar üzerinden sürdürdü.
Kuleli’de başlayan soruşturmanın diğer askeri liselere doğru genişlemesi ve başka isimleri de içine alması bekleniyor. Ayrıca öğrencilere yapılan işkencelerin dışında, kumpas süreçlerinde hedef alınarak uzaklaştırılan görevli personelin durumu da inceleniyor. FETÖ karşıtı personellerin isimsiz imzasız ihbar mektuplarıyla hedef alınması da bu kapsamda dikkat çekiyor.
(2008-2012 yılları arasında Kuleli Askeri Lisesi'nde görev yapanların bir bölümü)
MAĞDURLAR NELER ANLATTI
Oğlu isimsiz ihbar mektubuyla eşcinsellikle suçlanarak okuldan gönderilen baba E.A.: “Oğlumun bir erkekle aşk ilişkisi yaşadığı yönündeki iftira ile yaşamasına tahammül edemeyeceğim için içim kan ağlayarak ve ağlaya ağlaya oğlumun okuldan veli isteğiyle ayrılma talebini imzaladım.”
Eşcinsellikle suçlanarak ayrılmaya zorlanan T.A.: “Babam ağlaya ağlaya, kendi isteğiyle benim okuldan alındığıma ilişkin belgeleri imzalamak zorunda kaldı. İşlemler bittiğinde babam ve ben Kuleli Askeri Lisesi’nden boş ellerle çıktık. Hayatım boyunca babamı ilk kez ağlarken orada gördüm. Çünkü insanın zoruna gidiyordu bu şekilde olması. Onlar attıkları küçük düşürücü iftira ile amaçlarına ulaşmıştı. Onca emek sabır, fedakarlık, umut boşa gitmişti ve bizim elimizden hiçbir şey gelmiyordu.”
Öğrenci F.B.: “Cuma günleri okunan Şeref Sözünü törende okumakla görevliydim. Şeref Sözü okunduktan sonra Yüzbaşı Onur Sultan beni çağırdı ve ‘sen bu sözü okuyacak kadar şerefli misin’ dedi. Bu cümleden önce yaşadıklarım beni bu söz kadar kadar etkilememişti ve sinirden gözlerim doldu. Orada beni baskı altına aldıklarını ve sindirildiğimi anladım.”
Öğrenci A.Ö.: “Benim hakkımda rapor düzenlenen 10/05/2013 tarihine kadar antisosyal kişilik bozukluğu tanısını akla getirecek en küçük bir psikolojik problemim ya da antisosyal eğilimim olmamıştır. 25 yılını askerin içinde geçirmiş bir askerin oğlu olarak, hakkımda askerliğe uyum sağlayamadı raporu verilmesi ve bunun 3 dakikalık psikiyatrik muayene sonunda kararlaştırılması hakkımızda kurulan kumpasın ne kadar organize olduğunu ortaya koymaktadır.”
Öğrenci Ö.K.: “2013 yılı Mayıs ayında mezuniyetime 2 ay kala ben ve bir kısım arkadaşlarım sağlık muayenesi için Hava Harp Okulu Yeşilyurt Polikliniğine götürüldük. Aynı gün süren muayenelerimiz sonunda, bana ‘1. Derecede mitral kalp yetmezliği, minimal dorselomber skolyoz (hafif sırt ve bel omurlarında açı sapması), göz ve alerjiden dolayı askeri öğrenci olamaz raporu verildi. Hiç beklemediğim bir şeydi, beni ve ailemi perişan etti.”
Öğrensi S.G.: “Dalyan Koyunda kanalizasyonun aktığı yere boynuma kadar girdim. Sivil liseden gelen öğrenciler karşımda kola içerken, ben ve diğer şokçu arkadaşlarım sürünüyorduk. Bu üç şahıs sıra ile bana işkence ettikten sonra başka bölük komutanları da sıra ile beni rencide ediyor ve mobbing uyguluyordu. Gece şapka kokarlarını diktirip sabah zorla söküyorlar, burnumdaki kılları bile tıraş olmadığımı söyleyerek jiletle kesiyorlardı. En son bir eğitimde beni ensemden tutup artık benle uğraşamayacağını ve küfrederek buradan gitmem gerektiğini söyledi ve zorla masaya oturtup bana bazı belgeler getirtip imzalamamı söyledi.”
ÇOĞUNA ASKERİ ÖĞRENCİ DEMEYE ŞAHİT İSTERDİ
TSK’da sözleşmeli subay öğretmen G.K.: “Kuleli Askeri Lisesindeki öğrencilerin İzmir-Menteş’te yapılan intibak kampına başlandığında başlarındaki bölük ve takım komutanları tarafından sanki ellerinde bir liste varmış gibi isim soyad söyleyerek özel mangalara ayrıldıkları ve sonrasında diğer öğrenciler serbest dinlenme ve istirahat saatindeyken seçilen diğer öğrencilere, sıcakta asfalt üzerinde sürünme, sürünme nedeniyle vücutları yaralandıktan sonra özellikle denize sokma, saatlerce susuz bırakma, uçsuz bucaksız kamp arazisinde saatlerce boş kovan aratma, boş çadırların içinde nöbet tutma, kesintisiz uykusuz bırakma gibi normal koşullarda askeri disiplin ve eğitimle bağdaşmayacak ve işkenceye varan işlemler yaptırdıklarını duydum. Bunları bana bizzat bu işkencelere dayanamayarak ilişiklerini kesmek üzere Kuleli Askeri Lisesi’ne gelen 10 civarı öğrenci anlattı. Bunların tamamı askeri sistem içerisinde ideal subay olabilecek kişilerdi.”
Kuleli Askeri Lisesi’nde memur F.L.: “Son yıllarda öğrenci olarak alınan, henüz 14-15 yaşlarındaki çocuklarda eski öğrencilerde hiçbir şekilde olmayan yüz çehresinde iz ve sabit eser, ileri derecede gözlük, kısa boy, kambur beden, dikkat çeken şive, aksan bozukluğu mevcuttu. Askeri öğrenciler adeta seçilmeden alıyordu. Çoğuna askeri öğrenci demeye şahit isterdi.”
Kuleli Askeri Lisesi’nde Öğrenci Y.A.: Bu üç üsteğmen, aralarında benim de bulunduğum öğrencilere, ‘size 5 dakika müsaade veriyorum. Altınıza pijama, üstünüze kamuflaj, sol ayağınızda spor ayakkabı, sağ ayağınıza rugan ayakkabı giyip geleceksiniz’ şeklinde emir verirdi. Bizlerde korku ve çaresizlikten bu emrin gereğini yerine getirirdik. Amaçları hem bizi aşağılamak, hem de askeri üniformanın haysiyeti ve saygınlığıyla alay etmekti. Ayırdıkları, aralarında benim de bulunduğum öğrencilere, işaret ettirdikleri nesnelere, bu bazen sokak lambası, bazen güneş olmak üzere 1 saat hareketsiz bakma eğilimi yaptırıyorlardı.”
FETHULLAHÇILARDAN AYRILAN ÖĞRENCİYE İŞKENCE
Fethullahçıların yardımıyla Kuleli’ye giren ancak onlarla ters düşüp ayrıldıktan sonra baskıya maruz kalan öğrenci S.Ş.: “Aklımda olan şeyi, Cemaat’i bırakmayı seçtim. Çünkü alenen bizi bir ajan gibi içeriye sokmuşlardı. Ben ve Işıklar Askeri Lisesindeki kişi Cemaati bıraktık. Bıraktıktan sonra defalarca beni yanlarına çağırdılar, ailemi arayıp ikna etmeye başladılar. Hatta İstanbul’a gelip benimle görüşmek istediler. (Ardından kampta uğradığı işkenceleri anlatıyor) (…) Kamp sonrası eve gittiğimde hala elimden diken çıkarıyordum. Ailem yaralarımı görünce şoke olmuştu. (…) Turgay Ödemiş Binbaşı, beni, T.K ve B.K.’yı ayrı ayrı çağırıp, iki gün sonra kendi isteğimizle okuldan ayrılmadığımız takdirde disiplin kurulu kararıyla ve rencide edici bir şekilde okuldan ilişiğimizin kesileceğini söyledi. Biz de velilerimizle irtibata geçip, mezun olmamıza yaklaşık 5 ay kala, sözde kendi isteğimizle, gerçekte ise işkenceyle okuldan ayrılmak zorunda bırakıldık.”
Öğrencilerin, velilerin, okul çalışanlarının verdiği onlarca ifadeden bazı bölümler bu şekilde.
Sadece Kuleli örneği bile askeri liselerdeki durumu açık ediyor. Neredeyse FETÖ kontrolüne bırakılan okulda istenmeyen öğrenciler sistematik işkencelerle yıldırılıyor. Diğer askeri liselerde ve Harp Okullarında da durum farklı değil. Sonunda ölümü seçen öğrencilerin çıkamadığı şok mangalarıyla ilgili belki de ilk kez yargı gerçek bir adım atacak. Umarım TSK’nın FETÖ’leşmesi için çocuklarımızın geleceğini çalanlar yaptıklarının hesabını verir.
Unutmayın, yemek yediğiniz restoranda servis yapan garson ya da arabasına bindiğiniz bir taksici, belki de bu ülkenin ordusunu yönetecek geleceği çalınmış bir subaydı. Hala travma yaşayan dünün çocuklarına yarın için devletin borcu var.
Elbette, asıl soru, çocukların düşleri çalınırken daha yukarıdakiler neredeydi!
Onların hikayelerini anlatmaya devam edeceğiz…