T24- Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Şam’daki Başkanlık Sarayı’nda, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ve Alman Bild Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’a konuştu. Başer Esad, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 'Osmanlı Milletler Topluluğu'ndan ne kast ettiğini, Türk ve Osmanlı arasındaki ayrımın nasıl kurulduğunu bilmediğini söyledi.
Hürriyet gazetesinde yayımlanan haber şöyle:
Kısa bir süre önce Sayın Erdoğan, Suriye, Türkiye, Lübnan arasında Schengen gibi ortak vize önerisi yaptı. Ne düşünüyorsunuz?
Bu konuyu ilk gündeme getiren bendim. Hatta adını bile buldum. Onlarınki Schengen’se bizimki de “Şamgen” olsun dedim. Üç yıl önce Türkiye ile Suriye arasında sınırlarda serbest geçiş olmasını konuşmaya başladım. Geçen yıl Türkiye ziyaretimde Tayyip Erdoğan ‘Biz hazırız’ deyince de çok şaşırdım.’
İsrail işgal ettiği toprakları iade etmeli
- Çok genel bir soru ile başlamak istiyorum. Suriye’deki Hıristiyanlar da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında yakında yılbaşı kutlamaları olacak. Bu insanlar barışı da kutlayacak. Şam’dan baktığımızda İncil’in doğduğu topraklarda yüzlerce yıldır barışın bulunmamasını nasıl yorumluyorsunuz? Barışa ulaşmak neden çok güç?
Barışın gelmemesinin tek nedeni var o da işgal. Yüzyıllardır bölge halkı çok kötü şartlar içinde yaşıyor ancak sosyal dokuya dikkat ederseniz halk büyük bir barış içinde yaşıyor. Bölge ülkelerine bakın, Lübnan dışında yüzyıllardır iç savaş yaşanmadı. Bütün savaşların nedeni işgaldir. Önce İngilizler sonra Fransızlar, şimdi de İsrail, tüm savaşların nedeni bu.
- Bölgeye tam anlamıyla barış gelmesi için neler olmalı ya da ne tür değişiklikler yapılmalı?
İsrail tüm BM kararlarını uygulayarak halkımıza işgal ettiği toprakları iade etmeli. BM kararları derken, Güvenlik Konseyi kararlarını da eklemeliyim. Özeti bu.
- Yanılmıyorsam sizin İsrail’e karşı tutumunuz İran’dan daha farklı. İran İsrail’in varlığını kabul etmiyor.
Aslında iki yıl önce Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, İranlılar tutumlarını çok net olarak ortaya koydular ve bölgede barışın nasıl tesis edileceği konusunda Suriye ile hiçbir görüş ayrılığı bulunmadığını belirttiler. Belki ayrıntılarda görüş farklılıklarımız olabilir. Ancak kullanılacak haber başlıklarını düşünürsek, İran ile Suriye arasında bu konuda herhangi bir anlaşmazlık bulunmuyor.
- İsrail’in bir gün Kudüs’ü Filistin devleti ile paylaşacağını inanıyor musunuz?
Duyduklarımıza bakarsanız hayır. İsrailliler Kudüs’ün kendileri için bölünmez bir başkent olduğunu sürekli açıklıyor. Kudüs’ün tümü üzerinde konuşuyorlar. Araplar ise Kudüs’ün sadece doğu kesimi, Müslüman bölümü ile ilgili kesiminin Filistin’in başkenti olacağını söylüyor.
İsrail halkı aşırılık yanlısı hükümeti seçti
- İsrail ile Suriye arasında gizli görüşmelerin mevcudiyetinden bahsediliyor. Suriye ve İsrail arasında bir barış anlaşması söz konusu olabilecek mi?
Biz her zaman görüşlerimizi açık bir şekilde dile getiriyoruz. Barış ve anlaşma istediğimizi söylüyoruz. Niyetimizi soracak olursanız, barış ve anlaşmaya ‘evet’ diyoruz. Ancak bunu tek başımıza yapamayız. Karşı tarafa da ihtiyacımız var. Şu ana kadar böyle bir partner ortada yok. Sonuç olarak İsrail halkı aşırılık yanlısı bir hükümet seçti. Bu hükümet de barışı getirmez. Sorulacak soru, İsrail halkı bu görüntüyü değiştirecek mi, değiştirmeyecek mi? Bilmiyoruz.
Halen devam eden ya da sona eren görüşmeler mevcut mu?
Şu anda görüşme yapılmıyor. Bir görüşme yapılmasına İsrailliler hazır değil ve herhangi bir görüşmeyi sürdürmek de istemiyorlar.
Enver Sedat'ın İsrai'i ziyareti sadece şovdu
- Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 1977 yılında tarihi bir adım atarak İsrail’i ziyaret etmişti. Siz de bir gün böyle bir adım atabileceğinizi düşünebiliyor musunuz?
Düşünemiyorum, çünkü bu konu sadece Suriye ile İsrail arasındaki bir mesele değil. Mesele tüm bölge için barışı getirmek. Sedat’ın yaptıklarına karşı çıktık, çünkü 1970’lerde bütünlüklü bir barış istiyorduk. Eğer Sedat vaktinde bütünlüklü bir çözüm peşinde koşsaydı, şimdi birçok çatışma ve sorun yaşamıyor olurduk. Böylesine şov amaçlı bir ziyareti bu nedenle kabul etmiyoruz. Sonuçlara bakıyoruz. Biraz alkış almak adına benim yapacağım bir İsrail ziyaretinden daha çok teknik görüşmelere önem veriyoruz.
Kimse çıkıp De Gaulle'e terorist dedi mi?
- Hep sorun çıkartan taraf olarak İsrail’den bahsediyorsunuz. Ama mesela HAMAS sorun çıkartmıyor mu? HAMAS’ı destekliyor musunuz?
Biz organizasyonları, kurum ve kuruluşları desteklemiyoruz. Biz ‘fikri, davayı’ destekliyoruz. Nedir ana fikir? Topraklarınızı savunmak mı? ‘Evet’ biz destekliyoruz. Herkesin kuşkusuz topraklarını savunma hakkı vardır. Örnek vereyim, Avrupa’da herhangi biri De Gaulle’den ‘terörist’ diye bahsediyor mu? De Gaulle’den ‘direnişin adamı’ diye bahsediyorlar. Fransızların direniş hakkı var da, Filistinlilerin neden olmasın? İşte soru budur. Haklarını almak için direndikleri sürece desteklemeye devam edeceğiz. Bu Hamas meselesi değil. Bu Filistin meselesi.
Suriye dururken, İran önemli ülke der miyim
- Sayın Başkan, WikiLeaks belgelerine göre, “İran Türkiye’den çok daha önemli” demişsiniz, doğru mu?
“İran Türkiye’den çok önemli bir ülke dersem” ve siz buna inanırsanız, benim “Suriye 3 ülke arasında önem sırasına göre üçüncü sırada” dememe de inanır mısınız? (Herkes gülüyor.) “İran birinci, Türkiye ikinci, Suriye üçüncü” demişim. Bu sıralamayı yaptığıma inanabilir misiniz? Kimin yazdığını bilemiyorum ama bu tür bakış açıları Amerikalıların bazen dile getirip kaleme aldığı şeyler.
(Gülerek) Her şeyden önce “Suriye bölgenin en önemli ülkesi ve birinci sırada” demedikçe bu doğru değildir. Ayrıca bugüne kadar birisinin bana “Sayın Başkan lütfen bölge ülkelerini önem sırasına dizer misiniz?” diye sorduğunu da hiç hatırlamıyorum.
- Peki ben sorayım. Sizce bölgede en önemli ülke hangisi?
Ben her zaman Suriye, İran ve Türkiye’nin çok önemli ülkeler olduğunu söylerim. Belki de İran, Türkiye ve Suriye önemli ülkeler dediğinizde Amerikalılar hemen, söyleyiş sıralamasına göre numaralandırma yapıyor olabilir.
- Sayın Başkan, ülkenizin 10 yıldır liderisiniz, Suriye’nin dünyadaki imajı ve rolünü nasıl görüyorsunuz ve Suriye’yi gelecekte nasıl şekillendireceksiniz?
Rolü ve imajı derken dünyayı mı, Batı’yı mı kastettiniz? Çünkü sorun dünyanın bakış açısından değil, Batı’nın bakış açısından kaynaklanıyor. Buradaki problemlerden biri de Batı’nın kendini dünya olarak algılamasında. Dünyanın geri kalan kısmını unutuyorlar.
Dünyanın geri kalan bölümünde bizim imajımız çok iyi ve çok güzel ilişkilerimiz bulunuyor.
- Nasıl bir imajınız olsun istersiniz?
Eğer iyi imajınız olup da kötü bir gerçeklik içinde yaşıyorsanız. Bu aslında çok kötü bir durum. Kötü bir imajınız var ama iyi bir gerçeklik içindeyseniz bu olumlu. En ideali ise, gerçeklere dayalı iyi bir imaj. Batı zamanla bölgedeki gerçekleri öğrenecektir.
- Evet, ancak siz de ülkenizin imajını değiştirdiniz... Babanızın iktidarı döneminde ülkenizin imajı bir diktatörlük şeklindeydi. Ülkenin başında bir diktatör, asker, polis ve istihbarat... Ama şimdi değişti. Sizin ve eşinizin çok olumlu bir imajı var. Şimdi herkes Suriye’nin daha açık bir ülke olduğunu söylüyor.
“İmajımız biraz değişti” derken bunu kastettim. Biraz daha fazla değişirse, daha iyi olur. Sonuçta ben sizin görüşlerinize katılıyorum ama ne kadar? Çünkü siz Türkiye’de yaşıyorsunuz, ben ise Suriye’de. Bazı şeyler değişti ve daha fazla değişmesi de lazım. Başkaları beni sevmiş ya da sevmemiş pek umurumda değil.
Osmanlı Milletler Topluluğu ile ne kastediliyor bilmiyorum
- Türkiye Dışişleri Bakanı “Osmanlı Milletler Topluluğu” diye bir görüş ortaya koydu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu fikir kulağa nasıl geliyor?
Bu sözlerle neyi kastetti bilemiyorum. O nedenle değerlendiremem.
- İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth) gibi bir oluşum düşündüğünü söyledi...
Burada sorulması gereken soru şu: Türkler “Osmanlı” ve “Türkiye” arasındaki farkı nasıl tanımlıyor? Siz bana “Türk milletinden olduğumu” söylerseniz kulağa hoş gelir mi? Çünkü ben Arap’ım, siz de Türk. Osmanlı meselesine bakınca... Osmanlı ile Türk arasındaki farkın ne olduğunu bilmeden ve söylenirken ne kastedildiğini öğrenmeden cevap vermek imkansız.
- Bunu Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na soracak mısınız?
Evet ilk karşılaştığımızda soracağım. Kısaca Türk ve Osmanlı arasındaki farkın ne olduğunu ve ne düşünüldüğünü bilmeden cevap vermem ya da anlamam çok güç. Sınırlar mı, bu sınırlarla alakalı değil. Türkiye’nin yayılmasından da bahsetmiyor herhalde.
- Ya nüfuz...
Nüfuz bence olumlu bir şey. Örneğin bence Suriye’nin nüfuzu sınırlarını aşıyor. AB içinde nüfuzumun olduğunu düşünmek bence iyi bir şey.
Ne dediğine değil ne yaptığına bakın
- İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad İsrail’i dünya haritasından silip atmak istiyor.
Bu yönde bir şey yaptı mı? Yapmadı. Biz yapılana bakarız, söylenene değil. Gerçekçi olmak zorundayız.
- Dünyanın İran ve nükleer silaha sahip İran konularında büyük endişeleri var. WikiLeaks belgelerinden öğreniyoruz. Suudiler de çok endişe ediyor ve ‘Yılanın başının ezilmesini’ istiyormuş. İran’ın nükleer programı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Beğenelim ya da beğenmeyelim, İran bölgede çok önemli bir ülke. Bildiğimiz kadarıyla nükleer silah edinmeye çalışmıyor. Bu konuya nükleer silahların indirimi (NPT) anlaşması çerçevesinde bakmak lazım. Çözüm istiyorsanız, ‘İran samimi mi değil mi?’ test etmek istiyorsanız, bu anlaşmayı takip etmek zorundasınız.
- Ya “Yılanın başını ezmek” konusu?
“Yılanın başını ezmek” çok kişisel değerlendirme. Bana göre, bu konu tamamen politik. ‘Nasıl davranmalı?’nın cevabı ise kontrol mekanizmasına sahip olmakta.