Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında, Harvard Üniversitesi Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’le yaptığı söyleşinin ikinci bölümünü yayınladı. Özkök, sohbetin ilk bölümünün Twitter'da TT olduğunu belirterek, "Kanser alanında son iki ayda çok önemli gelişmeler olmuş" ifadelerini kullandı.
Özkök'ün, "Son bir ayda dört kanser türü ile ilgili çok önemli gelişme oldu ve bir hap içip istediğimiz kadar içebilecek, yiyebilecek miyiz?" başlıklı yazısı şöyle:
Son bir ayda dört kanser türü ile ilgili çok önemli gelişme oldu ve bir hap içip istediğimiz kadar içebilecek, yiyebilecek miyiz?
Harvard Üniversitesi Sabri Ülker Merkezi’nde yaptığımız sohbetle ilgili dünkü yazım çok ilgi çekti.
Birçok haber sitesi alıp kullandı. Yedi saat boyunca Twitter’da TT oldu.
Bugün o sohbetin ikinci bölümünü yayınlıyorum.
Yine hepimizin çok merak ettiği konular var.
En çok merak ettiğimiz de, kronik ve öteki tür hastalıkların tedavisinde neredeyiz?
Mesela kalp ve solunum hastalıklarına çare bulundu mu?
Tabii en önemli soru:
Kanser tedavi edilebilecek mi?
Bu arada Sabri Ülker Merkezi’nde görüntülenen hücrenin videosunu dün akşam TV100’deki programda yayınladım.
İsteyen TV100’ün Youtube kanalına girip, “Cengiz ile Ahtapot” yazıp oradan da seyredebilir.
Hemen şunu söyleyeyim.
Kanser alanında son iki ayda çok önemli gelişmeler olmuş.
Ama önce Bayram sonrası hepimizin aklındaki daha günlük bir sorudan başlayayım.
İçki ve yemeğe karşı bir çelik yelek var mı?
(*) Peki hocam mesela şu olacak mı, güzel yemekleri bol bol yiyeceğiz, içki içiyoruz, rahatça içeceğiz. Sonra bir hap alacağız karaciğerde yapacağı tahribat sıfırlanacak.
"Öyle bir şey olacağını sanmıyorum. Her istediğiniz şeyi tüketip, her hastalıktan koruyacak bir metabolik kurşun geçirmez yelek istiyorsanız o yok."
Ama kiloya karşı iyi bir haberim de var
(*) Hay Allah biz aramızda hep şu umudu taşıyoruz. Öyle bir hap bulunacak ki, istediğimizi yiyeceğiz, içeceğiz. Bu hayalimiz yıkıldı şimdi.
"Öyle bir hap yok ama size metabolizmanızı koruma çabalarınızda yardım edebilecek çok sayıda gelişme ve tabii ilaçlar da var. Örneğin; daha geçen ay çok önemli ölçüde kilo kaybı sağlayan bir yeni ilaç onay aldı, aynı zamanda tip 2 diyabet içinde çok etkili. Bu kategorideki ikinci etkin yeni ilaç. Ancak sağlıklı yaşam prensiplerinden vazgeçmek gibi bir şey söz konusu değil."
Kanserde son bir ayda 7-8 çok etkili ilaç çıktı
(*) Siz burada dünyadaki bütün araştırmaları çok iyi takip ediyorsunuz, en son gelişmelerden haberdarsınız, ayrıca kendi araştırmalarınız var. Şu an için en iyi sonuç hangi alanlarda alınıyor?
"Pek çok alanda alınıyor. Belki en çarpıcı olanlardan birisi kanser. Mesela son birkaç ayda 7-8 tane çok etkili ilaç çıktı. Neredeyse aylarla ölçülen sürelerde muazzam gelişmeler, yeni tedavi araçları gündeme geliyor."
İşte son bir ayda çok önemli gelişme olan 4 kanser türü
(*) Bu son ayda mesela hangi kanserde etkin çözüm bulundu?
"Mesela rektum kanserinde, ardından ileri devre meme ve prostat kanserlerinde, lenfomada çarpıcı sonuçlar yayınlandı. Ayrıca kansere karşı immün (bağışıklık) sistemin eğitilmesinde de büyük gelişmeler var ve hemen her hafta yeni bir ilerleme ya da uygulama duyuruluyor."
Ama bazı kronik hastalıklarda pek yeni ve iyi haberlerim yok
(*) Ya diğer kronik hastalıklar?
"Maalesef bazı kronik hastalıklarda durum o kadar parlak değil. O alanda şu an için iyi haberlerim yok."
(*) Hangi hastalıklarda? Mesela en çok ölüme neden olan kalp hastalıklarında durum ne?
"Solunum sistemi hastalıkları, nörodejenerasyon, demans gibi alanlarda size verecek fazla iyi haber yok. Kardiyovasküler hastalıklar için hâlâ yeni ilaç üretme büyük bir zorluk arzediyor."
Şimdilik iyi haber şu: Kolestrolde yeni bir müdahale şekli geldi
(*) Hiç mi iyi haber yok hocam?
"Var tabii mesela kolestrol düzenlenmesi konusunda yepyeni bir müdahele şekli geldi. Tıbbi deyişle, PCSK9 geni aracılığı ile düzenleme. Yani eski ilaçların dışında yeni bir müdahele yöntemi. Hem mekanizma olarak hem araç olarak yepyeni bir müdahele şekli olan bu ilaç onaylandı. Ben kişisel olarak bunu çok heyecan verici buluyorum ve bu ilacın geliştirilmesine sebep olan önemli insan genetiği çalışmalarını yapan bilim kadını gelecek sene Sabri Ülker Merkezi “Metabolizma ve Yaşam” Sempozyumu'nda olacak. Yine bu alanda inflamasyonun önemini gösteren çok büyük birçok merkezli küresel klinik çalışma gerçekleşti ve belki de bu alanın önünü açabilecek. Söylemeye çalıştığım, bu alanda kliniğe geçiş eşiğinin çok yüksek olması ve bu sebeple çok uzun ve külfetli olduğu."
Elli yaş üstü bir insan bütün bu gelişmelerden yararlanabilecek mi?
(*) O zaman tıp konusunda daha genel bir bakış yapalım. Bugün geldiğimiz nokta nedir?
"Bugün bilimin geldiği noktanın olağanüstü heyecan verici olduğunu söyleyebiliriz. Tabii bunun neticesi önümüzde bulunan insan yaşam kalitesini artırmak ve sağlıklı yaşanan yılları uzatacak pek çok fırsat var önümüzde. Bu yoğun ve dönüştürücü niteliğe sahip araştırma birikimi elimizde veya ulaşabileceğimiz kadar yakın bir gelecekte. Ancak hem bunların arzu edilen tempoda sürmesi hem de uygulamaya dönüşebilmesi daha etkin olabilir…"
(*) Nedir öyleyse daha hızlı gitmemize engel olan şey? Çünkü bugün 50 yaş üstünde her insan şu soruyu soruyor: Acaba benim ömrüm bu gelişmelerden yararlanmaya yetecek mi?
"Burada bir sorun var. Yani yapmamız gereken fırsatlar ile kaynakları birleştirebilmek ve araştırmanın yeni yapılanmalar ile güçlenmesi ve sürdürülebilmesi. Artık sadece akademi ile sınırlı değil bu olası yapılar."
İyi ama Covid'e bu kadar hızlı aşı bulunması umut değil mi?
(*) Şurası gerçek. İlaç firmaları Covid’e karşı çok hızlı aşı buldu. Bu 50 yaş üstü insan için de bir umut değil mi?
"Covid bazı yönlerden yukarıda belirttiğim noktalar için çarpıcı bir örnek. Yani hem bilimin geldiği müthiş heyecan verici seviyeyi, hem de bu bilimsel birikimin çözüm üretmekte ne kadar etkin olabileceğini gösteren bir süreç oldu."
İlaç endüstrisi ağırlığını koydu ve aşı bulundu mu?
(*) Bazı isanlar şöyle bir komplo teorisine inanıyor; güya ilaç firmaları her türlü çareyi bulabilecek durumda. Ama ellerindeki ilaçları satmak için ağırdan alıyor.
"Evet bazı insanlarda öyle bir inanış var. Sanki ilaç sanayi ağırlığını koydu ve hemen aşılar bulundu. Doğru bulundu ama bunu sağlayan muazzam bir bilimsel araştırma ve alınan sonuçlar vardı. Tabii ki ilaç endüstrisinin oynadığı çok önemli rolü takdir etmek lazım.
Ancak buradaki esas itici güç, temel bilimden geliyor ve bu başarının ortaya çıkması 25 senedir süren temel bilim araştırmalarının geldiği noktadan kaynaklanıyor. Bu sonuçları insanlarda kullanılıp hayat kurtaracak uygulamaları hızla hayata geçirebiliyor. Bence önemli olan bu örnek ve tecrübeden öğrenecek çok şey olması; hem temel bilimin önemi hem de uygulamaya geçişin nasıl daha etkin hale geleceği konularında."
Klasik ilaç geliştirme teknolojisi altüst oluyor
(*) Hocam şu an tıpta en devrimci en büyük gelişme hangi alanda oluyor?
"Birçok alanda çok önemli gelişmeler oluyor. Örneğin bir tanesi büyük veri tabanlarının kullanılması oluyor. Artık elimizde çok sayıda çalışmadan çıkarılmış, dünyanın dört bir tarafından gelen bilgi var. Bunlar hem biyomedikal bilimin, hem biyomedikal icranın içine çok hızla giriyor ve yönlendirici olabiliyor."
(*) Ya ilaç üretimi ve sanayii? Orada ne gibi gelişmeler var?
"İlaç geliştirme denilen kavram köklü biçimde değişiyor hatta dönüşüyor. Klasik ilaç geliştirme yapısı tamamen berhava oluyor ve tek model olmaktan çıkıyor. Yani doğru temel mekanizmaları bulursak ve insan sağlığı ile ilişkisini güçlü bir şekilde kurabilirsek her şeyi yapabiliriz. Bir başka deyişle artık her hedefi düşünmek mümkün."
Artık hastalığı moleküler silahlarla vurmak mümkün
(*) Burayı biraz açabilir misiniz? Hedef ne, hangi silahla vurulacak?
"Şöyle… Artık genetik veya moleküler müdahelelerin önü açıldı, hedefleri moleküler silahlar ile vurmak mümkün hale geliyor. Bu hem problem yaratan mekanizmaları bastırmak (örneğin PCSK9) hem de eksik olan malzemeleri yerine koymak için kullanılabiliyor Örneğin; doğuştan olan metabolik hastalıklarla mücadele konusunda. Gen tedavisi hedefe giderek daha yaygın bir şekilde yaklaşıyor. Mesela PCSK9 geninin baskılanması örneğini verebilirim. Çünkü bu hedefi CRISPR teknolojisi le baskılayan bir ilaç geçtiğimiz aylarda kolesterol düzenleyici olarak kronik hastalıklarda kullanılmak üzere onay aldı ve bence bu çok önemli bir değişimin habercisi. Yine mRNA teknolojisi pek çok hastalık için yeni ve etkin tedavi araçları ortaya çıkarıyor. Yani çok çok heyecan verici bir süreçteyiz."
Covid, gençleri tıp bilimine çekti mi, yoksa kaçırdı mı?
(*) Covid ve pandemi süreci gençleri tıp bilimine çekti gibi bir izlenim var. Bu doğru mu?
"Bazı alanlarda Covid teşvik edici bir etki yaratmış olabilir ama her şeyi buna bağlamak mümkün değil. Hatta, belli alanlarda Covid’e rağmen demek daha doğru olabilir. Yani, Covid’in birçok olumsuz bir etkisi de oldu, bazı araştırma gurupları ayakta kalamadı. Sistemin içerisindeki eşitsizlikler, aşırı kontrol, boğucu bürokrasi, artan yaşam masrafları ile örtüşmeyen gelir profilleri gibi konular Covid ile tekrar zafiyet alanları olarak karşımıza çıktı ve birçok insanı tıp ve akademik tıbbi araştırma alanından koparmaya başladı. Önümüzdeki önemli bir sorun bu genç insanları akademik bilime nasıl çekeceğiz ve bu yolda nasıl tutacağız sorusudur. Yani akademik yapının mutlaka değişmesi ve yeni modellerinin gelişmesi lazım. Bu açıdan Sabri Ülker Merkezi önemli bir örnek bence."
Merkezde Suudi Arabistan'dan bir kadın araştırmacı da var
(*) Burada Sabri Ülker Merkezi’nde birlikte çalıştığınız arkadaşlarınızda iki özellik dikkatimi çekti. Biri birçok farklı ülkeden insan var. Suudi Arabistan’dan Brezilya’ya, Yunanistan’dan Tayland’a kadar uzanan yelpazeden araştırmacılar gördük. İkincisi de çoğu çok genç. Gözüme çocuk gibi göründü bazıları. Oysa kafamızdaki bilim insanı biraz kelli felli insandır. Acaba öğrenciler artık çok daha genç yaşta mı bilime başlıyorlar?
"Doğru çok genç arkadaşımız var. Biz beraber çalıştığımız arkadaşları yaşlarından bağımsız olarak seçiyoruz. Tabii çok kıdemli arkadaşlarımız da var. Ama günlük işlevlerimiz de herhangi bir hiyerarşi kullanmıyoruz. Bilime ilgi duyan ve bu yola kendini adamaya hazır genç arkadaşlarımızın olması bizim için gurur ve iyimserlik kaynağı. Zaten bu da bizim Sabri Ülker Merkezi'nde çok önem verdiğimiz bir misyon."
SÖYLEŞİNİN İLK BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN | Bu 4 bin kırmızı daire içine girip dolaşmak ister misiniz?