Önceki akşam Haliç’teki Rahmi Koç Müzesi’nde çok etkileyici bir serginin açılışına davetliydim.
Müze 30’uncu yılını kutluyor ve bunun için büyük bir sergi düzenlemişler.
Adı “Horse Power…”
Yani “Beygir Gücü...”
Sergiyi şöyle tanımlamışlar: “Atın otomobille, sanatın mühendislikle buluştuğu müthiş bir tarihsel yolculuk…”
Gerçekten sergiyi ve müzeyi çok iyi anlatan bir cümle bu.
Herkese tavsiye ediyorum çocuklarınızla gidip gezeceğiniz ve eminim etkileneceğiniz bir sergi.
Bir iş insanı için para getirmeyen işe yatırım yapmak nedir?
Rahmi Koç açılış konuşmasında müzenin kuruluş hikâyesini anlattı.
Sonra da onu ve Koç ailesinin öteki müze yatırımlarını anlatan bir belgesel gösterildi.
İki şey çok dikkatimi çekti.
Gerçekten sıfırdan bir müze yaratmak ne kadar zor bir işmiş.
Neredeyse harabe sayılacak mekânların üzerine dünya çapında sanat mekânları inşa ediyorsunuz.
İkincisi de Koç ailesinin Ayvalık’ta yaptığı sanat mekânı yatırımları…
Gerçekten çok etkileyici kültür merkezleri bunlar.
Rahmi Koç konuşmasında hayatının bu dönemi ile ilgili güzel bir şey söyledi: “Hayatımın önemli bölümü 3 şeyle geçiyor. Eğitim, sağlık ve müzecilik. Anlayacağınız bir iş adamıyım ama hayatım hiç para getirmeyen üç yatırımla geçiyor.”
Arkasından ekliyor.
“Herkes bunu yapmalı.”
Kordonla ayrılmış bölümün eski ve yeni Türkiye şöhretleri
Konuşmaların yapılacağı bölümün giriş tarafında küçük bir bölge kordonla ayrılmıştı.
Girişinde VIP yazıyordu ama herkese açık bir bölüm gibiydi.
Gelen davetlilerin neredeyse hepsi VIP denen bu bölüme girecek insanlardı.
Anlayacağınız öyle özel bir VIP bölümü sayılmazdı.
Bu bölüme ilk gelenler eski Bülent Ecevit hükümetinin başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan ile iş insanları Aydın Doğan ve Cengiz Yalçın oldu.
Aydın Bey’i bu yıl herkes eskisine göre çok daha iyi görüyor.
Çok rahatlamış ve zindeleşmiş bir hali var.
Daha sonra İlhan Kesici ve eşi bu bölüme katıldı.
O bölüme son gelen ise Koç ailesinin yaşayan en yaşlı üyesi Semahat Arsel oldu.
Onun yanında da eski TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ oturuyordu.
İstanbul Valisi ve belediye başkanı aynı bölümde
Rahmi Koç’un oturduğu sahneye daha yakın bölümde siyasal ve bürokratik bir ağırlık vardı.
Bir yanında İstanbul Valisi Davut Gül, öteki yanında Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu oturuyordu.
İmamoğlu’nun yanında Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, onun yanında Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu vardı.
Rahmi Koç’un tam karşısında ise eski Dışişleri Bakanı ve TBMM Başkanı, eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin vardı.
Ekrem İmamoğlu konuşmasında ondan “Sayın Genel Başkanımız” diye söz etti.
Pazar günü açış konuşmasını yapacağı toplantıda Hikmet Çetin de konuşacak.
Ekrem İmamoğlu ve Rahmi Koç
Rahmi Koç Caddesi Beyoğlu’muza hayırlı olsun
Gecenin gazetecilik açısından ilginç anlarından biri, İBB Belediye Başkanı'nın konuşmasıydı.
Konuşmasında, müzenin önünden geçen caddeye "Rahmi Koç Caddesi" adı verildiğini açıkladı.
Ayrıca bu caddenin üzerine takılan levhanın bir kopyasını Rahmi Koç’a hediye etti ve “Beyoğlu semtimize hayırlı olsun” dedi.
Rahmi Bey ile bu plakayı tutarak fotoğraf çektirdiler.
Ocak ayında Feshane'ye büyük bir sergi geliyor
İmamoğlu, Rahmi Koç Müzesi ve tersane bölgesindeki müzeler ve Feshane ile birlikte Haliç’in İstanbul’un en önemli kültür ve sanat bölgesi haline geldiğini söyledi.
Bu arada, Mustafa Taviloğlu’nun aile koleksiyonundan sonra ocak ayında Feshane’de büyük bir serginin açılacağını da anons etti.
Adını vermedi ama bunun Ahmet Güneştekin’in yeni sergisi olduğunu öğrendik.
Güneştekin’in İzmir’de açtığı “Gavur Mahallesi” sergisini 3 milyon kişi ziyaret etmişti.
Bakalım İstanbul nasıl bir sayısal sonuç getirecek.
Özel bölümde sadece 2 ekonomi gazetecisi vardı
Rahmi Koç’un davetinde fazla gazeteci görmedim.
Her zamanki gözlemim burası için de geçerliydi.
Biri Vahap Munyar’dı…
Öteki ise mesleğini artık Youtuber olarak sürdüren Şelale Kadak…
Kendimi artık gazeteci değil, pop sosyolog gözlemci olarak tanımladığım için adımı gazetecilerin arasına yazmıyorum.
Ertuğrul Özkök
Dünyadaki son buhar makinası sergileniyor
Hemen söyleyeyim.
2 yıla yakın süredir Rahmi Koç müzesine gitmiyordum.
Her gittiğimde daha çok etkileniyorum.
Serginin girişinde müthiş bir araba bölümü vardı.
Neredeyse ilk arabadan itibaren modeller sergilenmişti.
Çok etkileyici bir bölümdü.
Özellikle 1930-40’lı yıllara ait arabaların tasarımları beni çok etkiledi.
Otururken Rahmi Koç tam arkamdaki devasa bir makinayı göstererek, “dünyada yapılan son buhar makinası” dedi.
Konuşmasında “Bir de sürprizimiz var” diyerek, dünyanın en eski “megayat” sayılan teknelerinden birinin bu sergi için getirilip, Haliç’te açıkta demirlendiğini ve birazdan ışıklarının yakılacağını söyledi.
Rahmi Koç (sağdan ikinci)
Koç ailesinin “Z kuşağı” kim, Rahmi Koç olabilir mi?
Rahmi Koç’un en beğendiğim ve en cesur bulduğum yanlarından biri giyim tarzı.
Önceki akşam üzerinde çizgili siyah bir kruvaze takım vardı.
“Nereden” olduğunu öğrenmeyi çok istedim ama sormaya çekindim.
Giyim tarzı, klasik iş dünyası için çok cesur ve ilerici.
Ama ne giyse onun üzerinde hiç yadırgatıcı durmuyor.
Türk iş alemi lacivert ve gri düşkünüdür ve kırmızı, sarı, yeşil renklerden korkar.
Rahmi Bey ise tam tersi.
Koç ailesinin müzeleri ile ilgili bir belgesel yayınladılar.
Oradaki bazı sahnelerde üzerinde rengarenk bol bir sweatshirt vardı.
İnanın insanın içi açılıyor.
94 yaşında bir insanın bu giyim tarzı gerçekten iyi geliyor bana.
Buna karşılık iki oğlu Ali ve Ömer Koç’un giyim tarzları babalarının yanında klasik ve renksiz kalıyor….
Hangisi yeni, hangisi eski kuşak derseniz bana göre Rahmi Bey Z kuşağını temsil ediyor.
Ömer Koç’un çalışma odasındaki 2 fotoğraf
Tabii haksızlık etmeyeyim.
Giyimde klasik tarzı tercih eden Ömer Koç, sanat ve kültür anlayışında en antik ve klasik eserden en moderne giden çok geniş bir yelpaze içinde dolaşıyor.
Koleksiyonundan sergilenen bazı modern sanat eserleri benim gibi avant garde ötesi bir insanı bile şaşırtacak kadar ileri.
Ailesinin müzeler koleksiyonu belgeselinde o da konuşuyor.
Çalışma odasından yaptığı konuşmada arkadaki kitaplığın üzerinde duran iki Atatürk portresi hemen dikkati çekiyor.
Bu da Koç ailesinin Vehbi Bey’den beri değişmeyen Atatürkçü ruhunun üçüncü nesilde de aynen devam ettiğini gösteriyor.
Antalya’ya dünya çocuk devi Nickelodeon geliyor
Gecede Rixos Otelleri'nin kurucusu Fettah Tamince ile karşılaştım.
Onun Haliç’te kurduğu Tersane kompleksi, Rahmi Koç Müzesi'nin komşusu oldu.
Rahmi Bey geçtiğimiz günlerde Tersane’yi ziyaret etmiş, 3 saate yakın sohbet etmişler.
Tamince Türkiye’de otelcilik ve eğlence merkezi konusunda vizyonu en geniş insanlardan biri.
Antalya’da kurduğu “Land Of Legend” eğlence parkı, bölgesel düzeyde bir Disneyland gibi oldu.
Kurulurken yaratıcı direktörlüğünü Cirque du Soleil’in kurucusu Franco Dragone yapmıştı.
Şimdi bu tema parkına, çocuk eğlence dünyasının Disney’den sonraki en büyük ismi Nickelodeon geliyormuş.
Bu arada Katar’de 3 milyar dolarlık bir Land of Legend tema parkı açmak için anlaşmalar tamamlanmış.
Divan’ın açık büfesinde aklımda kalan 2 masa
Rahmi Koç Müzesi’ndeki açık büfe olağanüstüydü.
Divan’ın hazırladığı açık büfeler her zaman böyle.
Muazzam bir çeşitlilik var ve albenisi çok yüksek.
Ama her defasında aynı sorunla karşılaşıyorum.
Böyle güzel yemekleri ayakta yiyemiyorum.
Bir de, ayakta sohbetten yemek yemeye zaman kalmıyor.
Gözüm özellikle İtalyan masasında, peynir ve makarnalarında, bir de çeşitli türde somon fümenin bulunduğu masalarda kaldı.
Çünkü oradan çıkıp hızla ikinci bir kapıya, Fettah Tamince’nin Rixos Tersane Oteli'ndeki Tarkan konserine geçtik.
Tarkan’ı kadın olarak seyretmek erkek olarak seyretmekten farklı mı?
Tersane Rixos’u daha önce bazı arkadaşlardan dinlemiştim.
Hemen hepsi restoranları çok övüyordu.
İlk defa önceki gece gördüm.
Gerçekten çok güzel ve çok modern bir otel olmuş.
İşte orada büyük salonda “Brothers’ın” düzenlediği Tarkan konserine davetliydik.
Brothers dünyanın iki numaralı içki grubu olan Pernod Ricard’ın viski üreten şirketinin ismi.
Pernod Ricard’ın Türkiye grubu çok başarılı oldu.
Başındaki Selçuk Tümay ve arkadaşlarını Türkiye’deki başarıları ile şirketin dünya yönetiminde de çok önemli bir pozisyona getirdi.
Dün akşam işte bu başarıyı kutlamak için bir Tarkan konseri düzenlediler.
Ertuğrul Özkök
Karanlık salonda lazer ışınların etkisi
Salon çok az ışıklandırılmıştı. Adeta karanlıktı diyebilirim.
Bu karanlık içinde sadece müziğin ritmine göre hareket eden çok etkileyici lazer ışınları arasında dolaşıyordunuz.
Neredeyse herkes siyah veya koyu renk giyinmişti.
Sahne dekoru da aynen öyleydi.
Çok fazla davetli olmadığı için belki de gelenlerin çoğu Tarkan’ı ilk defa bu kadar yakından izleme imkanına sahip olacaktı.
Son yıllarda bu kadar güzel kadını aynı salonda görmedim
Pop sosyolog gözlem tarayıcılarımın ilk fark ettiği şey salondaki kadınların fazlalığıydı.
İkinci gözlemim ise erkek pop sosyolog gözüyle şuydu.
Çok sayıda güzel kadın vardı salonda.
Son yıllarda ne Türkiye’de ne dünyada bu kadar çok güzel kadını aynı anda aynı salonda görmedim.
Bu arada şahsen çok sayıda kadınla sohbet etme imkânım da oldu.
Sosyalleşme güzel bir şeymiş.
Konsere kalamadım, yaştan diyebilirsiniz
Ben konsere kalamadım çünkü ertesi gün Hatay’a gidecektim ve iyi bir uyku uyumak istiyordum.
İsterseniz yaş da diyebilirsiniz.
Aslında Tarkan’ı dinlemeyi çok istiyordum.
Son albümü “Kuantum 51’i” çok sevdim.
“Müteşekkir” adlı şarkısını çok seviyorum.
Özellikle de bu albümden “Kuantum Remixes” diye yaptığı ikinci volümü daha da sevdim.
Elber Tutkus’un yaptığı “Darmaduman” son aylarda vazgeçemediğim şarkılarından.
Tarkan
Konseri izleyen kadınlar sabah bana neler söyledi
Dün sabah konseri izleyen bazı kadınlarla konuştum.
Çoğunun söylediği şuydu: “Muhteşemdi…”
Hepsi Sezen ve Ajda’yı da seviyorlar.
“Ama Tarkan çok farklı bir şey” diyorlar.
“Otuz yıldır hiç eksilmeyen bir büyü var Tarkan’da” diyorlar.
Bir kadın da şunu söyledi: “Türkiye’de Tarkan’dan başka kimseyi bu kadar sevmiyorum.”
Şu kesin… Tarkan’ı erkek ve kadın gözüyle seyretmek farklı bir şey
Gerçekten de öyle.
Tarkan eskimiyor.
Yaşlanmıyor.
Hatta yaş almıyor.
Anladığım şu:
Tarkan’ı erkek olarak seyretmek ve dinlemek başka…
Kadın olarak dinlemek ve seyretmek farklı bir şey.
Türkiye’de viski neden hızla büyüyor
Konser dışında Pernod Ricard Türkiye Başkanı Selçuk Tümay, Türkiye ekonomisi açısından önemli bazı bilgiler verdi.
(*) Türkiye’de viski pazarı hâlâ hızlı şekilde büyüyormuş.
(*) Viski tüketimi bira ve rakıdan sonra üçüncü sıraya oturmuş.
(*) Türkiye, İskoçya’nın viski ihracatında beşinci pazarı durumuna yükselmiş.
(*) Chivas’ın dünyadaki bir numaralı pazarı olmuş.
Yani Çin, Hindistan, Fransa gibi büyük viski pazarlarını geçmiş.
Bu nedenle Pernod Ricard, önümüzdeki 10 yılda Türkiye’yi yatırım yapılacak pazarların başına koymuş.
Bu başarılardan dolayı da şirket tarihinde ilk defa sadece Türkiye için özel isli bir viski üretmiş.
Evet, uzun bir gecenin 2 ayrı davetinden anlatacaklarım bunlardı.
"Doğal gıdaya ulaşmanın bir yolu var!" |