Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, ABD'nin Türkiye'ye ilişkin tutumunu gündeme getirerek, Türkiye'de ki işleyişin otobiyografisini yazdı. ABD'ye karşı "Amerikalının anlayacağı dilden “United we strong” (Birleşince güçlüyüz)" mesajı verelim "ama" diyen Özkök, yargının kendine çeki düzen vermesi, siyasi tutuklu Demirtaş'ın, Enis Berberoğlu ve gazetecilerin serbest bırakılmasıyla ancak mesajın yerine ulaşacağına dikkat çekti.
"Onlar bu üslupla konuşmaya başlamışsa"
Mazhar Alanson, Bülent Ortaçgil ve son olarak Fazıl Say'dan gelen 'yeni Türkiye' açıklamalara değinen Özkök, "Onlar bu üslupla konuşmaya başlamışsa...Bilelim ki, 1980’lere damgasını vuran “We are the world” (Biz dünyayız) şarkısının Türkiye versiyonunu söyleme zamanı gelmiş demektir" dedi.
Ertuğrul Özkök'ün "İçimden şu geçiyor yanılıyor muyum" başlığıyla (02 Ağustos 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
"Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve öteki zevatı babalanıyor...
Tabii ki hepimizin kanına dokunuyor...
Türkiye gereken cevabı veriyor...
Tabii ki hepimiz “Ohhhh” diyoruz...
O cevap hepimizin hançeresinden çıkan bir isyana dönüşüyor...
Sonra kendimize dönüyorum...
Diyorum ki...
- Anayasa’nın açık hükmüne rağmen hâlâ hapiste bulunan Enis Berberoğlu yarın serbest bırakılıp gidip Meclis’te milletvekili yemini etse...
- Mehmet Altan, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan ve Ali Bulaç’tan sonra, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mümtazer Türköne, Osman Kavala gibi tutuklular da serbest bırakılsa...
- Selahattin Demirtaş gibi siyasi tutuklular bırakılsa...
- Artık Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup insanların bile eleştirmeye başladığı yargı sistemimiz biraz kendine çekidüzen verse, yargılamalarını bu espri içinde yürütse...
Darmadağın olmuş CHP kendi kurultay gailesiyle uğraşırken...
Bir aylık kampanya sonunda yüzde 10 barajını geçme noktasına gelerek başarı gösteren İYİ Parti Genel Başkanı’nı sorgularken...
Bu iklimin oluşması için ilk adımı bizzat, hepimizin Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan atsa...
81 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da göğsünü gere gere Cumhurbaşkanı’nın attığı adımı alkışlasa, arkasında dimdik dursa...
Yani o mesajı, Amerikalının anlayacağı dilden “United we strong” (Birleşince güçlüyüz) diyerek versek...
Harika bir şey olmaz mı...
'We are the Türkiye'yi söylemenin zamanı geldi
Şu son 4 günün bilançosunu çıkaralım.
- Fazıl Say bir açık mektupla başlattı. Sonra Ayşe Arman’a verdiği mülakatla devam etti.
Dedi ki...
“Yeni bir sayfa açalım...”
- Bakmayın siz benim manav olayına takılmama... Arkasından Yavuz Bingölgeldi...
Onun da söylemek istediği oydu ama tam anlatamadı kendini...
- Sonra Mazhar Alanson geldi...
“Ben hem Atatürk’ü severim hem Peygamberimi” dedi...
- Sonra Bülent Ortaçgil geldi...
“Yüzde 48, yüzde 52’yi, yüzde 52 de yüzde 48’i tanırsa bu kavga biter” demeye getirdi.
Bakın bu insanlar öyle laba luba insanlar değil...
Hepsi de kendi
alanında birinci sınıf müzisyen, sanatçı...
Onlar bu üslupla konuşmaya başlamışsa...
Bilelim ki, 1980’lere damgasını vuran “We are the world” (Biz dünyayız) şarkısının Türkiye versiyonunu söyleme zamanı gelmiş demektir."
Yazının devamı için tıklayın