Katıldığı program yayını Youtube'dan silinen Eski Kültür ve Turizm Bakanı ve eski Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, programın sunucusu Jülide Ateş ve yapımcılarına çağrıda bulunarak, "Program niçin YouTube dan ve tüm diğer mecralardan kaldırıldı? 40 sorunuza pas geçmeden yanıt verdim. 1 soruya da lütfen siz yanıt verir misiniz?" ifadelerini kullandı.
Erkan Mumcu, Twitter'dan yaptığı paylaşımda katıldığı "Jülide Ateş ile 40" programının yayınının neden kaldırıldığını sordu. Mumcu, "Program niçin YouTube dan ve tüm diğer mecralardan kaldırıldı? 40 sorunuza pas geçmeden yanıt verdim. 1 soruya da lütfen siz yanıt verir misiniz? Program kaydı yok oldu da.. O bakımdan.." ifadelerini kullandı.
Erkan Mumcu ne demişti ?
Erkan mumcu, "Erdoğan 2007'de neden Cumhurbaşkanı adayı olmadı?" sorusuna "2007’de Erdoğan’ın adayı Abdullah Gül değildi. Vecdi Gönül konusunda bir mutabakatı olduğunu güçlü bir haber kaynağına dayanarak söyleyebilirim" yanıtını vermişti.
Jülide Ateş: Erkan Mumcu, Babacan ya da Davutoğlu'ndan teklif aldı mı?
Erkan Mumcu: Bizim memlekette bir söz vardır, ne kızı ver, ne dünürcüyü küstür derler; ben bu tür yoklamala karşı net bir tutum takındığım için, yoklamadan davet düzeyine geçilmesine izin vermediğim için de kimse beni davet etmedi! Gerçekte etmeyi düşündüler mi? Zannımca evet! Ama ben duruşumla bunu imkansızlaştırdım.
Erkan Mumcu: Bir kişiyle açıklanamaz sosyal toplumsal olaylar. Bu konuya dair bütün sorulara cevap veren yegane insan benim ve benden başka hiç kimseye bu soru sorulmuyor. Ben bu durumu “Kan kırmızı pazartesi sendromu olarak niteliyorum. Markiz’in Kırmızı Pazartesi romanındaki hikaye. Mağdur bilmez ne olacağını, herkes bilmekte ve herkes susmaktadır. Bu konu Türkiye’de siyasetin 2 yüzlülüğünü, medyanın çok yüzlülüğünü ve çıkar odaklı siyaset ve iletişim tutumlarının hepsinin birlikte yansıdığı çok iyi bir örnektir. Ben söyleyeceğim her şeyi söyledim, yapılabilecek, akla gelebilecek bütün yapıcı olasılıkları zorladım, bütün fedakarlıkları yaptım, tarih buna tanıktır. Milyonda 1 bile kusur atfedilmesini kabul etmiyorum. Bu konunun esasını aslında biliyor olduklarından aslında hiç kuşku duyulmayan insanlara neden hiç kimse hiçbir soru soramıyor! Niçin?
Erkan Mumcu: Bence ANAP ve DYP birleşmesinin mümkün olmayışında en büyük pay FETÖ’nündür! Kanaatim budur. O günlerdeki gözlerimlerim, işittiklerim, bana anlatılanlar ve sonradan tarihin nasıl aktığına baktığımızda bu konuda en küçük bir kuşku duymuyorum. Bunların kanıtları aslında gün gibi ortada duruyor, özel bir konu ama; çok ayıp şeyler bunlar. Sayın Mehmet Ağar’ın gene başkanlığında seçime gitmeyi kabul etmiştik, bütün bunları bu birleşmenin yaratacağı enerjiden kaçmasın kaçamasın diye bu fedakarlıkları yapmıştık.. Ama sonunda yine kaçmak zorunda kaldı. Niye? Bu sorunun kendisine sorulması lazım. Benim için artık bu mesele kapanmıştır. Geçmişin bugüne katacağı çok fazla bir şey yok, artık gelecekten bakmalıyız ülkeye. Bu eski siyaset kafasının, entrikacı siyaset anlayışının ne yaptığını, ne ettiğini, Türkiye’yi nereye getirdiğini gördük. Bunları tartışmayı değerli bulmuyorum. Tarihin çöplüğüne gömüldüler. Bugün nerede olduklarının hiçbir önemi yok.
Jülide Ateş: Erkan Mumcu, Turgut Özal'ın mirasına ihanet etti mi?
Erkan Mumcu: Baştan sona yalan, uydurma, tutarsız, haysiyet sahibi bir insanın yapması gereken şey, İçişleri Bakanlığı’ndan teyit edilmiş bir bilgiyi savcılara vermesidir. Ben böyle söylediğini şimdi sizden duyuyorum. Bu vesile ile söylüyorum. Hemen bir savcılığa gitmelidir. Adamlık onuru olan bunu yapar. Ben rahmetli Özal’dan kalma sigorta borçlarını bile şahsi imkanlarımla ödedim. Anavatan Partisi’nin varlığını en genişleten genel başkanım. Anavatan Partisi’nin tarihinde partinin varlığı benim yapabildiğim kadar genişlemedi. Bunlar belgeli şeyler, Cumhuriyet Savcılığının denetiminde olan şeylerdir, sürekli denetlenir. Kanıtı belgeleri vardır. Kıdem tazminatları ödenmemiş insanların tazminatlarını, kendi imkanlarımla bağışlar sağlayarak ödeyerek ayrıldım. Bunu hiç kimse yapmazdı. Bunu ancak onurunu her şeyin üzerinde tutanlar yapardı. Onurlu insanlar açık ve net konuşurlar.
Jülide Ateş: Melih Gökçek, iddia edildiği gibi Erkan Mumcu'yu tehdit etti mi?
Erkan Mumcu: Hayır. Ancak şayet 2367 meselesi ile ilgili, oylamalara katılıp katılmaması meselesi ile ilgili; siyasi partiler kanununa göre, partinin hakkı olan hazine yardımı fiilen ödenmiyor. Bu meselede yardımcı olmayı önerdi, ben de şimdi burada ağzıma almaktan imtina edeceğim sözler söyleyerek kendisini reddettim ve evimden gönderdim. Bunun tanıkları var, dolayısıyla bu kısmı geçelim! Ancak o gazeteci arkadaşın biraz edepli olmaya öğrenmesi lazım. Ben siyasete girmeden önce de varlıklı bir adamdım, bugünkü varlığım siyasete girmeden öncekinden az. Ben 23 yaşında hangi otomobile biniyorsam, şimdi onun 10 yıl yaşlanmış modelini biniyorum. 25 yaşımda sahip olduğum varlıktan daha fazlasına bugün sahip değilim. Bundan dolayı gocunmuyorum. Beni tekstil piyasasının büyükleri iyi bilir.
Jülide Ateş: 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde asker size baskı kurdu mu?
Erkan Mumcu: Hayır. Meselenin Abdullah Gül ile alakası yok. 2007 sürecinin 2005’ten itibaren hazırlandığını, 367 tezinin asıl sahibinin daha Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı seçimine itiraz, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz dilekçesine imza atan 2 isim olarak Abdullah Gül ve Bülent Arınç olduğunu bir kez daha söylemek istiyorum. 2007 Cumhurbaşkanlığı süreci, birinci 367 tezi yüzünden kesilmedi. Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenmeden, yani birinci tur ile ikinci tur arasında Anayasa Mahkemesi’nin bir karar verecekti; Anayasa Mahkemesi 367 gerekli deseydi ben zaten o genel kurula girecektim. Çünkü bu mahkemenin demokrasiye müdahalesi anlamına gelecekti. Bu anlattığınız okuduğunuz haberlerin çoğu FETÖ tarafında uydurulmuş ve FETÖ’nün bu olaydaki rolünü gizlemek üzere uydurulmuş yalanlardır. Bu yalana alet olanların çoğu da FETÖ işbirlikçileridir. Bundan hoşlanmayan insanlar çeşitli yalanlar uydurdular. Ses kaydı olanlar FETÖ'cüler. Niye çıkarmadılar o ses kayıtlarını? O darbe komisyonlarına niye beni çağırmıyorlar? Herkes hakkımda konuşuyor, benim ne söyleyeceğim niçin merak edilmiyor?"