Gündem

'Ergenekon' tutuklusu Öztürk'ten mahkemeye 'intihar' dilekçesi

Birinci ''Ergenekon'' davasının 177. duruşması bugün yapıldı.

11 Şubat 2011 02:00

T24 - Birinci ''Ergenekon'' davasının 177. duruşması bugün yapıldı. Tutuklu sanıklardan Mehmet Zekeriya Öztürk, mahkemeye verdiği dilekçesinde 39 aydır cezaevinde olduğunu belirterek, "Onur ve şerefim için artık her türlü fiziksel karşı koymayı, birey hakkım olan hayatıma son vermeyi hiç tereddütsüz uygulayabilirim. Bunun başlangıç noktasında açlık grevi gibi pasif uygulama değil, doğrudan ölümü gören bir oruç ve son aşamada hayatıma son verme eylemidir" dedi.


İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 19 tutuklu sanık katıldı.

Duruşmada, başka suçtan tutuklu Semih Tufan Gülaltay da hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz ve Sevgi Erenerol ise duruşmaya gelmedi.

Duruşma, sanıkların taleplerinin alınmasıyla devam ediyor.

Tutuklu sanıklardan Mehmet Zekeriya Öztürk, mahkemeye verdiği dilekçesinde, 28 Şubat 2011 tarihinde 1 No'lu cezaevindeki F-1 koğuşuna nakledildiğini, bu koğuştaki boya, çimento gibi atıkların temizliğini kendisinin yaptığını, ancak bu koğuştan da başka bir koğuşa nakledileceğinin bildirildiğini kaydetti.

Tutuklu olarak yargılandığını, bu durumun hayatının son 39 aylık dönemini ceza ve eziyet haline dönüştürdüğünü ifade eden Öztürk, koğuşunun değiştirilmesinin fiziki eziyetin yanı sıra psikolojik eziyet haline geldiğini öne sürdü.

Geçen yıl Haziran ayında kaybettiği annesine son görevini yerine getiremediğini dile getiren Öztürk, dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:

''Artık yeter noktasındayım. Acaba her türlü onarım ve temizliğini yaptığım koğuş benden sonra hangi ayrıcalıklı tutukluya verilecektir. Onur ve şerefim için artık her türlü fiziksel karşı koymayı, birey hakkım olan hayatıma son vermeyi hiç tereddütsüz uygulayabilirim. Bunun başlangıç noktasında açlık grevi gibi pasif uygulama değil, doğrudan ölümü gören bir oruç ve son aşamada hayatıma son verme eylemidir. Beni mahkemenizde yargılayın, başka yerlerin intikam alınacak öznesi haline gelmemize müsaade etmeyin.''

Öztürk, dilekçesinin ilgili savcılığa ve Adalet Bakanlığına da gönderilmesini istedi.


9 günlük süreçteki ihmal iddiası

Tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol'un avukatı Vural Ergül de mahkemeye verdiği dilekçesinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğünden gönderilen 10 klasör üzerinde inceleme yaptığını belirterek, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Sağ Büro Amirliğinin Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması eylemlerinin ardından Danıştay suikastine kadar uzanan tam 9 günlük süreçte ihmali olduğunu savundu.

Sağ Büro Amirliğinin gazeteye atılan 5 ve 10 Mayıs 2006 tarihindeki bombalama eylemine ilişkin MOBESE kaydı istemediğini, civardaki iş yerlerinden kamera kaydı aramadığını, olay mahallinde bulunan telefonları, sinyal tarama suretiyle tespite çalışmadığını ileri süren Ergül, olay mahallinde olanların 3 bombalama eylemine rağmen, ancak 19 Mayıs günü yani Danıştay cinayetinden 2 gün sonra belirlendiğini ifade etti.

Üçüncü bombalama olayından 5 gün sonra robot resim çizdirildiğini kaydeden Ergül, mahkemeden ilgili emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.