T24 - 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Balyoz sanığı askerler hakkında aldığı ‘yakalamanın iptali’ kararı, gözleri Ergenekon’dan tutuklu 130 sanığa çevirdi. Avukatları ve bazı hukukçular, eşitlik ilkesinin ortadan kalktığını savundu: Onlar da aynı suçtan yargılanıyor. AİHM kararlarına göre onların da tutuksuz yargılanması gerekiyor. Suçlu olanlar tabii ki cezasını çekecek. Ancak bu tutuklamalar önlemi aştı, cezaya döndü.
Ergenekon davasındaki sanıkların “Tutukluluk süresinin aşımı”, 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla yeniden gündeme geldi. Mahkeme gerekçeli kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde tutuklama ve yakalama kararlarını düzenleyen 5. maddesine atıfta bulunması, Ergenekon sanıkları için de umut oldu. Sanık avukatları ve bazı hukukçular, AİHM’in tutukluluk süresinin uzamasıyla ilgili kararlarının da Ergenekon sanıklarına uygulanması gerektiğini öne sürdü...
2021’e kadar bile içeride kalabilirler
Prof. Dr. Durmuş Tezcan (İstanbul Kültür Üniversitesi Ceza Hukukçusu): Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre bir kişinin tutukluluk durumunun devam etmesi için yeni gelişmelerin, nedenlerin olması lazım. Bu tür yeni nedenler göstermeden tutukluluk halinin devamı AİHM’e aykırı bir davranıştır. Tutukluluk süresiyle ilgili Türkiye’de garip bir uygulama var. Ağır ceza davalarında şüpheliler 2 yıl tutuklu kalabiliyor ve 3 yıl da uzatma verilebiliyor. Bu uzatma terör davalarında 2 katına çıkartılıyor. Böylece 10 yıl yapıyor. 23 Mart 2005 tarihinde alınan bir kararda uygulamanın 31 Aralık 2010 tarihinden sonra yürürlüğe gireceği belirtiliyor. Kısaca kanunun çıktığı 2005 yılıyla yürürlüğe gireceği 31 Aralık 2010 tarihleri arasında haklarında dava açılılanlar ya da yargılanananların tutukluluk süresi sayımı, 31 Aralık 2010 tarihinden sonra başlayacak. Ergenekon sanıkları için örnek vermek gerekirse haklarında yargılama sonucu çıkmazsa 1 Ocak 2021 tarihine kadar tutuklu kalabilirler.
Uzun tutuklamalara açılmış AİHM’de yüzlerce dava var
Rıza Türmen (AİHM Yargıcı): Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, bir şüphelinin tutukluluk süresinin uzatılması için yeni delil ortaya koymanız lazım. Yani şüpheli kaçacaksa bunu delil ile ispatlamalısınız ya da başkalarına baskı yapacaksa bu da delillendirilmeli. Ancak Türkiye’de ‘katalog suç’ kapsamına alındığında kişinin ‘kaçacağına ya da delilleri yok edeceğine’ dair kanaat geliştiriliyor. Yani delil aranmadan hemen uzatılıyor. Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre bu şüpheliye adli kontrol de yapılabilir. Ya da teminatla salıverme de olabilir. İşte Türkiye’de bu yapılmadığı için aleyhte kazanılmış yüzlerce dava var.
İki ayrı hukuk olmaz
Prof. Dr. Timur Demirbaş (Bahçeşehir Üniversitesi Ceza Hukukçusu): 101 askerle ilgili önce yakalama emri çıkarıldı sonra belli ki pazarlıklar oldu ve o yakalama emirleri kaldırıldı. AİHM’in 5’inci maddesi Türkiye kanunlarıyla uyum içinde olması gerekir fakat Türkiye 5. madde nedeniyle birçok defa mahkum oldu ve büyük tazminatlar ödedi. İki ayrı hukuk olmaz. Bu nedenle AİHM’e tazminat ödüyoruz. Devletin koruma verdiği yanında 24 saat resmi polisle dolaşan, evleri barkları bilinen insanlara yakalama kararı çıkartıyorsun, daha sonra tutuklayıp 3 yıldır da tutukevinde tutuyorsun. Bu suçsuz insanların kaybolan yıllarının hesabını kim verecek.
Tutukluluk süresinde de AİHM’e atıfta bulunulmalı
Köksal Bayraktar (Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatı): İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne atıfta bulunması çok önemlidir. Bu kararı biz Ergenekon olayına uyarladığımızda AİHM’in tutuklama ile ilgili çok duyarlı davrandığını görmekteyiz. AİHM’in tutukluluk süresiyle ilgili kararları, tıpkı İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararı gibi Türk yargıcı için örnek olmalıdır. Tutuklama uzun süreli verilmemelidir. Çünkü bu nitelikteki kararlar 21. yüzyıl insan hak ve özgürlükleri kavramıyla tamamen çelişmektedir. Bu konuyla ilgili müvekkilim Prof. Dr. Mehmet Haberal için mahkemeye 20’ye yakın dilekçe verdim. Her talep duruşmasından sonra dilekçelerimizi yeniledik. Taleplerimiz reddedildiğinde de bu kararlara itiraz ettik. Bir Mehmet Haberal, bir Tuncay Özkan, bir Mustafa Balbay, nice genç insanlar, nice değerli bilim adamları bu olayda mağdur oldu. Yargılama o kadar geniş yelpazede yapılıyor ki şüpheliler mağdur oluyor. Öyle olunca da tutuklama haksız bir önlem haline geliyor. CMK’daki orantılılık kuralı ihlal ediliyor.
Yargı, siyasi gücü olmayana hassas değil
Hakim Orhangazi Ertekin (Demokrat Yargı Eşbaşkanı): Bu kadar uzun süreyle tutuklama olması, tutuklamama müessesinin hukuksal niteliğinin kaybedilmesidir. Hukuksal bir müessese olmaktan çok bir tür fiili durum, bir tür refleks olarak ortaya çıkmasıdır. Yargı geçmişte de bugün de kamuoyunda siyasi ağırlığı olmayanlar, gücü olmayanlar konusunda çok hassasiyet ve metanetle davranamadı. Bunun yerine tutuklamanın getirdiği özel bir durum var. Tutuklama bir erken infaz türüdür. Hakimler özellikle dosyaya karşı belirli bir sükunetle, belirli bir mesafe koymak zorundadır. Ama bazı hakimler dosya karşısında bu mesafeyi koymayınca dosyayla ve dosyanın faili ile duygusallaşan bir ilişki kurmaya başlar. Hem dosyaya hem faile sağlıklı bakma yeteneği kaybedilince de faille didişmeye başlarsınız. Bu Türkiye’de var olan ve son derece yanlış bir gelenek türü. Siyasi gücü olmayanlar açısından yıkıcı etkiler yaratabiliyor.
Bu tutukluluklar Anayasa’ya aykırı
Prof. Dr. Osman Doğru (Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi): Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde sayılan bazı katalog suçlardan yargılananların tutuklanacağına ilişkin hüküm Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Anayasa’nın 19. maddesinde ‘Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir’ hükmü vardır. Bu kişiler tutuklu yargılandıkları mahkemelere kanundaki katalog suçlarda kaçma ve delilleri yok etme şüphesi olmasa bile tutuklama kararı verileceğine ilişkin CMK’nın 100/2. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilirler.”
Gazeteci Mustafa Balbay: 1.5 yıldır tutuklu
Eski Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, ilk kez 1 Temmuz 2008’de gözaltına alındı. 5 Temmuz’da serbest bırakıldı. Ancak 5 Mart 2009 sabahı, ikinci kez gözaltına alınıp, 6 Mart’ta tutuklandı. Yani, 1.5 yıldır tutuklu.
Gazeteci Tuncay Özkan: 2 yıldır tutuklu
Gazeteci Tuncay Özkan, Ergenekon soruşturması kapsamında 23 Eylül 2008 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındı, 26 Eylül 2008 tarihinde ise sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı. Özkan yaklaşık 2 yıldan beri cezaevinde.
Profesör Mehmet Haberal: 1.5 yıldır tutuklu
Eski Başkent Üniversitesi Rektörü Profesör Mehmet Haberal, 13 Nisan 2009’da Ankara’da gözaltına alındı. 17 Nisan’da ise tutuklandı. Haberal, yaklaşık 1.5 yıldan bu yana cezaevinde yatıyor.
Profesör Fatih Hilmioğlu: 1.5 yıkdır tutuklu
Fatih Hilmioğlu, 13 Nisan 2009’da Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Ergenekon terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla İstanbul’da nöbetçi 14.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanan Hilmioğlu, yaklaşık 1,5 yıldan bu yana tutuklu.