''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından eski yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergenekon iddianamesini bir zamanlar Gırgır adlı mizah dergisinde yayımlanan Zihni Sinir Projesine benzetti.
Ergenekon davasının bugün yapılan 24. duruşmasında eski yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk savunma yaptı. Öztürk, cezaevinde kendilerine dizüstü bilgisayar verilmemesini eleştirdi.
Bir gazetenin haberine göre, 33 askeri öldüren Şemdin Sakık'a, PKK terör örgütünün iç yüzünü ortaya çıkartacak kitap yazması için Adalet Bakanlığı'nca dizüstü bilgisayar verildiğini öne süren Öztürk, ''Burada çok kısıtlı bir savunma yapıyorum. Ancak bir vatandaş olarak devletimden de hesap soruyorum. 33 askeri öldüren Sakık, şimdi devlete hizmet ediyor. Yıllarca bu teröristi ele geçirmeye çalışan ben, şimdi terörist olarak yargılanıyorum'' diye konuştu.
Öztürk, Sakık'a dizüstü bilgisayar verilip verilmediğinin, verilmişse kimin izniyle verildiğinin, internete girip girmediğinin, yazdığı kitapların içeriğinin ve bu içeriği kimlerin kontrol ettiğinin mahkemece sorulmasını istedi.
Sakık'ın ''Ergenekon'' davası kapsamında ifade verip vermediğinin ve bu ifadeyi kendi isteğiyle mi yoksa savcılığın talebiyle mi verdiğinin de sorulmasını isteyen Öztürk, eğer verdiyse ifadesinin dosyaya getirtilmesini talep etti.
Ömer Seyfettin hikâyesi gibi
Mehmet Zekeriya Öztürk, iddianamede Ergenekon'un, PKK ve DHKP/C gibi terör örgütlerini içinde barındıran üst örgüt olarak kabul edilmesini eleştirerek, bu nedenle Ergenekon'un yabancı devletlerce terör örgütü olarak kabul edilmesinin muhtemel olduğunu dile getirdi.
İnsanların cımbızla seçilerek iddianameye konulduğunu savunan Öztürk, ''Buradaki insanların hayatları aslında birer Ömer Seyfettin hikâyesi gibidir'' dedi.
Müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatlarının önceki oturumlarda sanıklara yönelttikleri soruları da eleştiren Öztürk, avukatların bu soruları, kendi hedef ve beklentileri doğrultusunda seçtikleri bazı isimleri gelecekte uluslararası ceza mahkemesinin önüne çıkartmak için sorduğunu savundu.
Türkiye'deki gladyo
Öztürk, ''Gladyo'' diye bir örgütün bulunduğunu ve İtalyan menşeli olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Bu örgütün içinde İtalyan askerler de mevcuttur. Bu örgütün benzerleri Belçika ve Yunanistan'da da faaliyet göstermişlerse de mafya, kilise ve tarikat merkezli olarak faaliyet yürütmüşlerdir. Türkiye'de son 50 yıllık geçmişimizde de kontrgerilla ve gladyo söylemleri oldu. Türk gladyosunun var olduğu söylense de bununla ilgili kitaplar yazılmış ise de içi boş bir kap olarak kalmıştır. Şimdi bu kabın içi PKK, DHKP/C ve Hizbullah ile doldurulmaktadır.''
Öztürk, kitaplarında gladyoyu anlatan Bülent Orakoğlu ve Şamil Tayyar'ın MİT, Emniyet ve Jandarma istihbaratında kayıtları olup olmadığının da sorulmasını istedi.
Kitabevinin bombalanmasına ilişkin CD
Polis ve savcılıkça kendisine yöneltilen sorulardan bazılarını duruşmada yanıtlamak istediğini belirten Öztürk, ''Şemdinli'deki kitabevinin bombalanması ile ilgili CD, Şemdinli davasına ilişkin yapılan yargılamada dosyada yer alan CD'dir'' dedi.
Öztürk, kendisinde bulunan Fethullah Gülen ile ilgili notların da Silopi'de görev yaptığı döneme ait olduğunu ve o dönemdeki notları gazetedeki köşesinde de yazdığını anlatarak, Tansu Çiller ile ilgili notu ise kimliği belirsiz bir kişinin kendisine gönderdiğini savundu.
Genç yaşında 300 küsur askerle Mardin ile Savur'daki kritik bir bölgede görev yaptığını anlatan Öztürk, ''Terör gündeminin çok yoğun yaşandığı bir dönemde kaleme aldığım çalışmalarım vardı. 2004'de bir diziye alternatif olarak gerçekleri aydınlatma mahiyetiyle 3 bölüm halinde bir senaryo hazırladım. İddia edilen bu iki not örgütsel bir çalışma değildir, senaryoya aittir'' diye
konuştu.
İnsan kaçakçılığı raporu
Dava dosyasında yer alan, ''Uluslararası İnsan Kaçakçılığı Raporu''nun yasa dışı faaliyeti ortaya çıkartmak için hazırlandığını ifade eden Öztürk, bu alanda faaliyet gösteren kişilerin detaylı bir şekilde raporda bulunduğunu belirterek, savcılığın bunu suç duyurusu kabul etmesi gerekirken, örgüt dokümanı olarak dosyaya koyduğunu ileri sürdü.
'Polise gelmeyen not sana nasıl geldi?'
Kendisinden ele geçirilen notlardan birinde, İstanbul genelinde yeni bir örgütün varlığından ve toplantı yerlerinden bahsedildiğine de değinen Öztürk, ''Savcı Zekeriya Öz, bu notu kastederek, 'Polise gelmeyen istihbarat sana nasıl geliyor?' diye sordu. Ona katılıyorum, ama bunun cevabını ben veremem'' dedi.
''Devletin yeniden yapılanması'' belgesinin de siyasi bir partinin çalışması içerisinde yapıldığını ve bu belgenin kendisinden çıkmadığını ileri süren Öztürk, ''Kuddusi Okkır bu not yüzünden öldü. Bir insanın böyle bir not yüzünden ölümüne sebebiyet vermek son derece üzücü'' diye konuştu.
'Veli Küçük ile 3-4 kez görüştüm'
Tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ile 2006'dan sonra görüşmediğini, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile de bugüne kadar, biri şimdiki eşi olan sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk ile evine yaptıkları ziyaret olmak üzere toplam 3 ya da 4 defa görüştüğünü dile getiren Öztürk, Küçük'ü bir konferansta tanıdığını söyledi.
''Ergenekon'' soruşturması kapsamında firari şüpheli olan Tuncay Güney'i sadece basından tanıdığını kaydeden Öztürk, Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ'ı ise hayatında iki defa gördüğünü bildirdi. ''DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna'nın bazı söylemleriyle ülkeyi kışkırttığını'' ifade eden Öztürk, savunmasına şöyle devam etti:
''Provokatif eylem yaptığım söyleniyor. Hangi provokatif eylemim var? Mafya tipi örgütlenmelerle hayatımda hiçbir şekilde irtibatım olmadı. Bende örgütlere ait onlarca doküman var. Bu konuda akademik kariyer bile yapmayı düşünüyordum. Kuvayı Milliye Derneği ile bir irtibatım olmadı. Mehmet Fikri Karadağ ile bu dernek kurulmadan önce tanışmıştım. Bekir Öztürk'ü hiç
tanımıyorum. Bu derneklerle ilgili yazılarımın olması, onlarla ilişkim olduğunu göstermez.''
'Dışarıdaki 1 numara eylemi kiminle yapacak'
Eski Yüzbaşı Öztürk, ''Sözde ben örgütün üst düzeyi ile görüşeceğim. Bir numara nerede, iddianameye göre neredeyse onu da tanıyorum. Bir numaranın operasyon gücüne sahip olduğu belirtiliyor. Ben, 22 numaralı sanık buradayım, bir numara dışarıda. Dışarıdaki bir numara eylemi kiminle yapacak?'' diye sordu.
2001'de TSK'dan kendi isteğiyle istifa ettiğini belirten Öztürk, daha sonra da yazılar yazdığını söyledi.
Bir askerinin, bir internet sitesinde, ''Bizim komutan derindi'' diye yazdığını anımsatan Öztürk, Terörle Mücadele Kanunu'ndan da alıntılar yaparak, terörle mücadele edenlerin bu şekilde deşifre edilmesini eleştirdi.
Öztürk, ''Bu salonda daha fazla kimler teşhir edilecek... Tabii ki askerlerle görüşeceğim, Tapu Kadastro'yu bitirmedim, Harp Okulu'nu bitirdim. Askerlerle irtibatlı olmamam doğal değildir. 'Askerlerden uzak durun. Onlarla görüşürseniz size darbe yapalım teklifinde bulunur', bunu anlamış değilim'' şeklinde konuştu.
'Mafia' isimli doküman
İddianamede yer verilen ''Mafia'' isimli dokümanın kendisinde olduğunu ve bu dokümandan faydalandığını anlatan Öztürk, ''Köşe yazılarımda kullandım. Bunları örgütsel doküman olarak elde etmedim. Diğer terör örgütlerine ilişkin de doküman var bende. Çünkü terör suçlarını, terörü yazıyorum ben. Ben de bu dokümanların olması son derece doğal. Bu 'Mafia' isimli dokümanın bende olması, beni mafya ile ilişkili kılmıyor'' ifadesini kullandı.
Öztürk, terör konusunda eğitim aldığını ve pratik olarak da görev yaptığını anlatarak, ''Emniyet her şeyi biliyor da benim bir mafya grubu ile görüşmediğimi tespit edemiyor mu?'' diye sordu.
Zihni Sinir projesi
Mehmet Zekeriya Öztürk, savunmasında şu görüşlere yer verdi:
''Gençlik yıllarımda 'Gırgır' diye bir dergi vardı. Zihni Sinir Projesi vardı. Yazıları çevirerek okumak zorunda kalırdınız. Yemin ediyorum, aynen bu şekilde bu iddianame. Mafya, çıkar amaçlı suç örgütü ile ilişki içinde olduğumu iddia eden delilleri ben ne zaman göreceğim? Hangi amaçla ben çıkar amaçlı suç örgütü ile ilişki kurmuşum? Hangi fiziki, teknik takip var? Hangi çıkarı elde
etmişiz? Çıkar amaçlı suç örgütü ile ilişki içinde olursan mantıken gelir durumunun yüksek olması lazım. Benim limitlerde bir ekonomik durumum var. İnsanın sabrını taşıran, psikolojik ve fizyolojik tüm hastalıkları verebilecek bir iddianamedir.''
Yaklaşık 2 bin 500 sayfalık iddianame ve 400 klasörün üzerinde ekleri bulunduğunu hatırlatan Öztürk, savunmasını yaptığı kürsünün dahi ideal bir savunma yapmak için hazırlanmış olmadığını ve buraya sığamadığını ifade etti.
''Irak'taki direnişçilere 'terörist' denildiğini' söyleyen Öztürk, buna tepkisini dile getirdi. O kişilerin Irak'ta ABD'nin başına bela olduğunu belirten Öztürk, onları ''Heyecanlı vatanseverler'' ve ''Duygusal milliyetçiler'' olarak tanımladı.
Öztürk, kendilerinin de ''Çete'' ve ''Mafya'' denilerek cezalandırılmak istendiğini söyledi.
'Beni takip eden polisin eşgalini verebilirim'
Kendisine fiziki takip de yapıldığını anlatan Öztürk, ''2,5 yıldan beri fiziki takip yapan polisin eşkalini verebilirim'' dedi.
Cumhuriyet Savcılığının, Genelkurmay Başkanlığından, daha önce nerelerde görev yaptıklarını sorduğunu anımsatan Öztürk, ''1999-2001 yılları arasında İstanbul'da görev yapmam ile 2006'da Cumhuriyet Gazetesine el bombası atılması olayı arasında nasıl bir bağ var?'' sorusunu yöneltti.
11 aydır tutuklu olduğunu hatırlatan Öztürk, ''11 aydır basın yazmadığı şeyi bırakmıyor. Burada kaldığım sürece yazmaya devam edecek'' şeklinde konuştu.
Öztürk, mahkeme heyetine, bu aşamada savunmasına ara verilebileceğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün, ''Yorulduysa savunmasına ara verebileceğini'' söylemesi üzerine sanık eski Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk, yorulduğunu dile getirdi.
Duruşmada daha sonra, tutuklu sanıklardan eski polis memuru Aydın Yüksek'in çapraz sorgusuna geçildi.