Almanya’da muhalefetteki Sol Parti, mülteci krizinin çözümünde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile işbirliği yapılmasına karşı çıkarak, Alman hükümetinin bu işbirliğine son vermesini talep ediyor. Verdiği soru önergeleriyle konuyu sık sık Alman Meclisi’nin gündemine de getiren Sol Parti, her fırsatta Türk hükümetini eleştirmekten de kaçınmıyor. Sol Parti’nin Türkiye’ye ve Almanya’ya yönelik eleştirilerinin nedenlerini, Diyarbakır ziyareti öncesinde Parti Eşbaşkanı Bernd Riexinger ile konuştuk.
DW: Sayın Riexinger, Ankara’daki terör saldırısının ardından yayınladığınız basın açıklamasında üzüntünüzü dile getirdiniz ve saldırıyı kınadınız. Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdiniz. Neden?
Riexinger: Erdoğan Kürt halkına yönelik bir terör savaşı yürütüyor. Binlerce insan kaçmak zorunda kalıyor. Bu durum Türkiye’de barışa hizmet etmiyor. Türkiye’de olağanüstü bir durum var, eleştirilerde bulunan gazeteciler hapse girmek zorunda kalıyor. Bunlar bizim kabul edemeyeceğimiz durumlar.
DW: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’daki saldırıdan YPG-PYD-PKK eksenini sorumlu tuttu. Ancak PYD de, PKK da bu suçlamaları reddetti. Siz Erdoğan’ın açıklamalarını inandırıcı buldunuz mu, sizce saldırının arkasında kim olabilir?
Riexinger: Doğruyu söylemek gerekirse, kanıtlar ortaya konmadan hiçbir şeye inanmıyorum. Erdoğan’ın artık neredeyse her şey için PKK’yı veya Suriye’deki Kürtleri suçlaması normal oldu. Kanımca Erdoğan Kürt halkına karşı umutsuz bir savaş yürütüyor. Bu savaşın sürdürülmesi yerine Kürt halkının temsilcileri ile görüşmeler yürütülmesi kuşkusuz çok daha iyi olurdu. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın Suriye’de yaptıkları da çok tehlikeli.
DW: Ben de bu konuda bir soru yöneltmek istiyordum. Erdoğan, bu saldırının ardından misilleme tehdidinde bulunarak, Türkiye’nin sınırları içinde ve dışında saldırılara “misliyle karşılık verme konusundaki kararlılığımız güçlenmektedir” dedi. Türkiye, Suriye’ye askerî müdahalede bulunursa, bunun ne gibi sonuçları olur sizce?
Riexinger: Gerçekten de Erdoğan söylediği gibi Suriye’ye yönelik kara harekâtına başlayıp, oradaki savaşa müdahale ederse, Avrupa’da bile barışı tehdit edecek bir durum oluşur. Çünkü böylelikle Rusya’ya karşı savaşı da provoke eder ve NATO’yu çok anlamsız bir savaşa sürükler. Erdoğan’ın şu anda izlediği politika çok tehlikeli. (Suriye'ye müdahale) uluslararası hukuka da aykırı olur. Bu politikanın tehlikeli olmasının nedeni, Rusya ile olan gerilim artmasına ve gerçekten Türkiye ile Rusya arasında sıcak savaşa dönüşmesine yol açabilir. Türkiye NATO üyesi olduğu için de NATO anlamsız bir savaşın içine çekilebilir. Bunun Avrupa'daki duruma da etkileri olur.
DW: Bu akşam Türkiye’ye gideceksiniz ve özellikle Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) temsilcileri ile görüşeceksiniz. Pazara kadar sürecek bu ziyaretinizin amacı nedir? Temaslarınızda hangi konular gündeme gelecek?
Riexinger: HDP’nin daveti üzerine uluslararası bir konferansa (Avrupalı Sol Partilerin Dayanışması) katılacağım. Avrupa’daki sol partilerin temsilcileri de bu konferansa davetli. HDP’nin barışçıl bir çözüm arayışına ve demokratik mücadelesine destek vermek istiyoruz. Ben de orada hükümetimizin Erdoğan’ın izlediği politika karşısında sessiz kalmasını eleştireceğim. Şöyle bir durum var; mülteci akını nedeniyle Erdoğan Almanya ve Avrupa Birliği’nden para alıyor ama Erdoğan’ın politikası hakkında suskun kalınıyor. Bu bizim kabul edemeyeceğimiz bir durum. Bu konferansta bunu da dile getireceğim.
DW: Sol Parti olarak mülteci krizinin çözümünde Türkiye ile işbirliğine karşı çıkarak, Alman hükümetinin yanı sıra Avrupa Birliği’ni de eleştiriyorsunuz. Türkiye ile işbirliğine neden karşı çıkıyorsunuz? Avrupa Birliği sizce neyi yanlış yapıyor?
Riexinger: Türkiye ile müzakere yapılmasına karşı değilim, Türkiye çözüm konsepti dâhilinde yer alabilir. Ama Avrupa Birliği yanlış bir tutum izliyor. Mülteci sorununun çözümünde dayanışmayı öne çıkartan bir plan sunulmuyor. Mültecilerin farklı Avrupa ülkeleri tarafından kabul edileceği, Avrupa çapında bir çözümün bulunmasının pek mümkün olmadığı görülüyor. 500 milyon nüfusu olan Avrupa’nın 2,5 milyon mülteciyi kabul ederek farklı ülkelere yerleştirmesi aslında o kadar büyük bir sorun olmamalı. İkinci nokta ise Erdoğan’ın sınırları kapatması karşılığında ödenen bedel. Erdoğan’ın izlediği politikaya göz yumuluyor. Bunu yanlış buluyoruz. Erdoğan’a Kürt halkına böyle davranamayacağının açık bir şekilde anlatılması gerekiyor. Politikasını eleştirenlere yönelik izlediği antidemokratik ve sert tutumun Avrupa’da kabul edilemeyeceğinin de açık bir şekilde anlatılması şart.
DW: Peki sizin Diyarbakır’daki görüşmelerinizde Türkiye’nin iç siyasetine ilişkin durum da gündeme gelecek mi?
Riexinger: Kuşkusuz, gündeme gelecek bir konu olacak. Erdoğan’ın izlediği tutum demokrasiden uzaklaşıyor. Erdoğan, HDP’yi dışlamak için çok çaba gösterdi. Ama artık öyle bir hale geldi ki onu eleştiren herkes baskıya uğrayacağını göz önünde bulundurmak durumunda. Bu Avrupa’daki demokrasi anlayışına hiç uymuyor. Sadece Sol Parti değil, Avrupa’daki bütün demokratik partiler Erdoğan’ın izlediği politikayı eleştirmeli. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın yaşadığı bu cinnet ve askerî tehditleri mutlaka durdurulmalı, çünkü son derece tehlikeli.
DW: Türkiye’de neden diğer partilerin temsilcileri ile görüşmeyeceksiniz?
Riexinger: Biz Sol Parti olarak HDP'nin partner olduğu bir kuruluşuz. HDP’yi seçim kampanyası sırasında da desteklemiştik. HDP tarafından davet edildik ve Türkiye’de durum kritik olduğu için bu daveti kabul ettim ve Türkiye’ye gideceğim.