Gündem

Erdoğan'ın ilk müsteşarı: Ortaöğretim yeniden yapılandırılmadan, sınav kaldırılamaz

"Hiç kimse kendine en yakın okula gitmeye razı olmayacaktır"

18 Eylül 2017 13:29

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık görevini üstlendiği dönemdeki ilk Başbakanlık Müsteşarı olan ve daha sonra Milli Eğitim ile Çalışma bakanlıkları görevini üstlenen Ömer Dinçer, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırılacak olmasına ilişkin olarak birtakım değerlendirmelerde bulundu. Ortaöğretime geçiş sınavlarının kaldırılamayacağını savunan Dinçer,  "Ortaöğretim yeniden yapılandırılmadan, sınavı kaldırmak fiilen mümkün olmaz. Hiç kimse kendine en yakın okula gitmeye razı olmayacaktır" ifadesini kullandı.

Dinçer, sözlerine "Öğrencilerin ve velilerin hedefinde YGS ve LYS varken, mevcut yapıda sınavın kaldırılması, daha kaliteli eğitim veren bütün okullarda yığılma ile sonuçlanır" diye devam etti.

Ömer Dinçer'in Habertürk'te "OKS, SBS, TEOG derken..." başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2017) yazısı şöyle:

Bugün okullar açılıyor. 2017-18 eğitim-öğretim yılının tüm öğrencilerimiz ve eğitim camiası için başarılı geçmesini temenni ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı, geçen hafta yaptığı bir televizyon söyleşisinde, TEOG’u yanlış bulduğunu ve kaldırılması gerektiğini söyledi.

Bu tür sınavlar gerçekten kaldırılmalıdır. Ama mevcut şartlarda bu sınavları kaldırmak mümkün müdür?

Ortaöğretime geçiş sınavları her zaman tartışmalı oldu. Sadece sınavlar değil, ayrıca sınav sisteminin sıklıkla değiştirilmesi de eleştirildi. Başlangıçta OKS adıyla uygulanan sınavlar, AK Parti hükümetleri döneminde, önce SBS, sonra da TEOG olarak anıldı.

Sınav sistemlerinin niteliği değişti mi?

Öncelikle sınav sistemlerinin çok değiştiği iddiasının yerinde bir değerlendirme olmadığını belirtmeliyim. Çünkü uzun yıllardan beri sınav sisteminde köklü bir değişiklik yapılamamıştır.

Hep birlikte bir soru soralım: Felsefesi ve temel yaklaşım tarzı, amacı ve yöntemi farklılaşmayan bir sistem değişmiş sayılır mı?

Adları ne olursa olsun, bu sınavların hepsinin yaklaşım tarzı, amacı ve yöntemi hep aynıdır: Öğrenciyi sınavdaki başarısına göre seçer, sıralar ve yerleştirir.

Başka bir ifadeyle, bu sınavlar öğrencinin öğrenmesini, yıldan yıla gelişimini ve öğretmenin yeterliliğini ölçmez. Öğrencileri o sınavdaki doğru cevaplarının sayısına göre en başarılıdan en başarısıza göre sıralar.

Bu nedenle OKS’den SBS’ye ve SBS’den TEOG’a geçerken yapılan değişiklikleri sistemik bir değişiklik değil, ikincil derecede (sınav sayısı ile uygulama şeklinde) düzenlemeler olarak görmek gerekir. Yani sınav sisteminde felsefe, vizyon ve stratejik nitelikte değil, taktik seviyede değişiklikler yapılmıştır.

Bu kez soruyu tersinden soralım: Bu değişiklikler ile eğitim sistemi ne kazandı? Veya değişiklikler yapılmasaydı ne kaybedilmiş olacaktı?

Ortaöğretime geçiş sınavları kaldırılabilir mi?

Mevcut ortaöğretim sistemi devam ederken, iki nedenle idari (veya yasal) karar vererek ortaöğretime geçiş sınavları (TEOG demiyorum, yoksa o da SBS gibi kaldırıldı denilebilir) kaldırılamaz.

Birincisi okullar arasındaki kalite farkıdır. Okullar arasında hem dikey hem de yatay nitelikte ve devlet eliyle farklılaştırılmış kalitede eğitim veren çok sayıda okul var. Hiyerarşinin dikey yapısı içinde okullar,fen ve sosyal bilimler liseleri, Anadolu liseleri, (Anadolu) imam hatip liseleri ve (Anadolu) meslek liseleri şeklinde sıralanıyor. Yatay yapı içerisinde ise yine iki tür farklılaşma söz konusudur. İlki, iller arasındaki kalite farkı, diğeri ise uzun bir geçmişe ve başarıya sahip liseler ile proje okulları ve tematik okullar gibi ayrımlar.

İkinci neden ise daha kaliteli eğitim veren okulların sınırlı kapasitesidir. En fazla kapasiteye ulaştığı 2017-18 eğitim-öğretim yılında, fen (33 bin 718) ve sosyal bilimler (9 bin 336) liselerinin öğrenci kapasitesi toplam 43 bin 54 kişiden ibarettir. Anadolu liselerinin öğrenci kapasitesi ise toplam 338 bin 176’dır. Bunlar arasında İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi, Kabataş Lisesi gibi isim yapmış ve nitelikli eğitim veren okulların kapasitesi ise yaklaşık 20 bin öğrencidir. Yani ulusal ve uluslararası yarışmalarda yüksek başarıya sahip okulların kapasitesi taş çatlasa 65-70 bin civarındadır. Halbuki bu yıl ilköğretimden mezun olan öğrenci sayısı 1 milyon 178 bindir.

Bütün bu öğrencilerin, teorik olarak daha kaliteli okullarda eğitim almak istemesi halinde seçme ve sıralama yapmak zorunlu hale gelir, gelmektedir. Nitekim bunun en önemli tecrübesi SBS’yi idari bir kararla kaldırdıktan sonra, yerine hiç ara vermeden TEOG’un ikame edilmesidir.

Dolayısıyla ortaöğretim yeniden yapılandırılmadan, sınavı kaldırmak fiilen mümkün olmaz. Hiç kimse kendine en yakın okula gitmeye razı olmayacaktır. Öğrencilerin ve velilerin hedefinde YGS ve LYS varken, mevcut yapıda sınavın kaldırılması, daha kaliteli eğitim veren bütün okullarda yığılma ile sonuçlanır.

Şayet hazırlık dershanelerinde olduğu gibi, yasal bir düzenleme ile ortaöğretime geçiş sınavı kaldırılırsa ne olabilir?

Birinci ve daha iyi ihtimal, bu tür okullar resmi veya gayri resmi kendi sınavını kendisi yapmaya başlar. Geçmişte uygulanan bu yöntem kendi içinde sorunlar ve tartışmalar doğuracaktır. İkinci ve hiç kimsenin aklından geçirmeyeceği ihtimal ise parayla veya adam kayırma sistemiyle kayıt uygulamasıdır.

Öyleyse ortaöğretimi ve TEOG’u ne yapmalı?