Gündem

Erdoğan'ın idam edilen çocuğu mektubunu okuması canımı sıktı

Kenan Evren, referandum ve Başbakan Erdoğan'ın grup toplantısında ağlayarak okuduğu mektupla ilgili konuştu.

04 Ağustos 2010 03:00
T24 – 12 Eylül 1980 askeri darbesinin mimarı 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, referandum ve Başbakan Erdoğan'ın grup toplantısında ağlayarak okuduğu 1980 darbesinde idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okumasını eleştirdi.

Evren,  “Vatandaşı bunlarla aldatmanın manası yok. Benim üzüldüğüm bu, çok canım sıkıldı. Bu idama mahkûm edilenlerden bahsediliyor da, o idam edilen kişilerin mezalimden... Hayatını kaybeden binlerce kişiden neden bahsetmiyorlar? O terör zamanında... 5 bin kişi hayatını kaybetmiş Türkiye'de sağ-sol çatışmalarından...Ondan niye bahsetmiyorlar?” dedi.

Evren bu açıklamayı Sözcü gazetesinde Ertuğrul Akbay'a yaptı. Akbay'ın Evren'le yaptığı (4 Ağustos 2010) söyleşi ve sunuş yazısı şöyle:



Ergenekon ve Balyoz davalarını yorumlayan Enver Paşa, “Bu Balyoz bir tatbikat mıydı, bir harp oyunu muydu, yoksa hakikaten böyle bir şey aralarında geçti mi, bunu söyleyecek durumda değilim, çünkü bu işlerin içinde değilim” diyor.

Referandum sonucu kadar şimdi herkes Kenan Paşa'yı merak ediyor. 12 Eylül'de ya “Evet” çıkarsa... Paşa ne yapacak diye...

Kenan Paşa'ya sordum;

Paşam... “Evet” çıktığında...

Anayasadaki 15'inci madde kaldırılacak...

Ve size yargı yolu görülecek.

O zaman, daha önce bazı gazetelerde yazıldığı gibi, kararınız tek kurşun mu olacak!..

Bana;

Ben bununla hiç ilgilenmiyorum Ertuğrul Bey...

İnanın...

Paşam anlamadım...

Referandumda “Evet”... Ya da “Hayır” çıkmasıyla hiç ilgilenmiyorum mu, demek istiyorsunuz:

Öyle diyorum.

Beni hiç ilgilendirmiyor bu referandum...

Bakın... Nedenini size anlatayım; Son Anayasa değişikiliği halk oylamasına sunulmadan önce başlatılan propaganda şeye dönüştü...

12 Eylül mezalimine...

Hatırlarsınız...

Ben Anayasa'yı kabulden evvel tüm Türkiye'ye tanıttım.

Madde madde tanıttım.

Erzurum'da...

Efendim Trabzon'da... Diyarbakır'da, Ankara'da...

Yani, 20-25 ile giderek bunları anlattım.

Ne var bu Anayasa'nın içinde diye...


Halka Anayasa'yı anlat

Şimdi, burada da halka bunların anlatılması gelirken...

12 Eylül'de kimler cezaya uğramış...

Kimler hapse düşmüş...

Kimler idam edilmiş...

Bunlara dönüştü...

Ben buna üzülüyorum.

Sen eğer şey ediyorsan...

Anayasa'yı anlat halka...

Ne var bu Anayasa'nın içinde?

Değişiklikte ne var? Niçin bunu yaptın...

Şimdi, bu 12 Eylül döneminde idam edilen bir çocuğun yazdığı mektup okunarak, vatandaşı bunlarla 
aldatmanın manası yok.

İşte... Benim üzüldüğüm bu...

Onun için Ben şimdiye kadar hiçbir yerde beyanat vermek istemedim.

İlk kez bunu size açıklıyorum.

Ben ondan çok üzüldüm.

Çok canım sıkıldı.

Biz yeni kanun çıkartmadık.

O zamanın kanunlarına göre... Sayısı tam aklımda değil...

Sanırım 34-35 kişi idama mahkûm edildi.

Peki... Bu idama mahkûm edilenlerden bahsediliyor da...

O idam edilen kişilerin mezalimden...

Hayatını kaybeden binlerce kişiden neden bahsetmiyorlar?

O terör zamanında...

5 bin kişi hayatını kaybetmiş Türkiye'de sağ-sol çatışmalarından...

Ondan niye bahsetmiyorlar?

O öldürülen… Başbakanlar… Milletvekilleri… Sendika Başkanları… Orgeneraller…

Tümgeneraller… Gazeteciler… Bunlardan kaç kişi öldürüldü, diye…

Milliyet Gazetesinin Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi çok sevdiğim bir arkadaşımdı.

Onu’da öldürdüler otomobilde giderken…

Peki… Bunlardan bahsetmiyorlar da 12 Eylül’de idam edilen… Ki… İdamı biz yapmadık.

Bilinen yeni bir kanun da çıkartmadık.

Mevcut kanuna göre ne gerekiyorsa…

O kanunlara göre karar verildi.

Ve… O zaman idam da yapılamaz, diye bir kanunumuz da yoktu.

Zaten, ben eskiden beri söylüyorum.

Ben idama taraftarım.

Bir kişiyi öldürüyorsunuz… O aileyi mahvediyorsunuz…

Ondan sonra, o öldüren kişiyi hayat boyu besliyorsunuz.

Niye besleyeyim?..

Peki o ölenin kabahati ne idi? Niye öldürdü onu?

Bunu sormuyorlar da… Öldüren kişiyi mesele yaıpı, acındırıyorlar.

Bunlar beni çok üzüyor. Benim için yapmıyorlar

Paşam özür dilerim…

Ben sorduğum sorunun cevabını tam alamadım, sanıyorum…

Referandum beni ilgilendirmiyor, dediniz.

Aradan 30 yıl geçtiği… Ve bu nedenle müruruzamandan mı söz ediyorsunuz?

Hayır… Buna hukukçular cevap versin…

Siz beyanatınızda eğer “Evet” çıkarsa mahkemeye çıkmam… Tek kurşunla bu işi hallederim, dediniz mi?

Ben dedim ki…

Ben halk oylamasıyla yüzde 92.5 oyla seçildim.

Eğer benim bu mevkiden alınmam gerekiyorsa gene aynı şekilde…

Bu konunun halkoyuna sunulması gerekiyor.

Halk benim hakikaten mahkemeye verilmemi… Cezalanmamı istiyorsa…

Böyle bir karar çıkarsa…

Ben ona gerek kalmaz. Tabanca şakağıma tek kurşun sıkıp intihar ederim, dedim.

Yani bu referandumu siz kabul etmiyorsunuz… Kaale almıyorsunuz…

Kaale almıyorsunuz falan demeyin…

Benim için yapılmıyor ki, bu referandum.

Anayasa değişikliği için yapılıyor.

Demek bu konuda yazılanlar kamuoyunda yanlış yorumlandı.

Şimdi bu konuya bir açıklık getirdiniz.


Atatürk’ün evlatlarıyız

Kenan Evren’e Ergenekon’u… Balyoz harekatını da sordum.

Bana şöyle cevap verdi;

Vallah bunlardan hiçbir bilgim yok.

Bu konuda hiç araştırma yapmadım.

Kimseyle de konuşmadım.

Yani bu Balyoz bir tatbikat mıydı?

Bir harp oyunu muydu?

Yoksa, hakikaten böyle bir şey aralarında geçti mi, geçmedi mi?

Bunu söyleyecek durumda değilim.

Çünkü bu işlerin içinde değilim.

Kenan Paşa’ya sordum;

Askerin yonetime el koyması ülkeye zarar vermez mi?

Tabii bir askeri rejim geldi o ara…

Girmemesi lazımdı.

Biz ister miyiz, bir asker olarak ülkeyi yönetmeyi?

Bir gün bana bir Amerikalı gazeteci geldi…

Dedi ki;

Türkiye’de bir özellik var.

Kaç defa böyle askeri müdahale oldu.

Asker müdahale ediyor. İşi düzeltip çekip gidiyor.

Bu diğer ülkelerin hiç birisinde yok.

Siz nasıl yapıyorsunuz bunu!..

Çekinmiyorsunuz…

Yapıyorsunuz, çekiliyorsunuz…

Korkmuyorsunuz beni mahkemeye verirler… Mahkum falan ederler, diye…

Ona dedim ki;

Biz Atatürk’ün evlatlarıyız.

Biz Atatürk’ten terbiye aldık…

Atatürk Türkiye’sinde yaşıyoruz.

Onun için biz yönetime talip olmayız.

Biz bozulan bir düzeni düzeltir…

Kime teslim edilecekse ona teslim eder… Ve yine eski düzenimize döneriz, dedim.

Kenan Evren’e sordum;

Paşam… Bir darbe hazırlığı nasıl olur. Nasıl hazırlanır?

Örneğin siz nasıl hazırlandınız…

Evren Paşa şöyle anlattı;

Biliyorsunuz bir darbe de 27 Mayıs 1960’da yapıldı.

27 Mayıs öncesi Demokrat Parti ile Cumhuriyet Halk Partisinin didişmesinden Türkiye’nin o zamanlar ne hale düştüğünü siz biliyorsunuz değil mi?

O zaman kaç yaşındaydınız?

21 yaşındaydım…

Evren Paşa bana yaşımı sorduktan sonra şöyle anlatmaya devam etti;

İsmet Paşa, Kurtuluş Savaşı’nda Afyon’da yapılan taarruzda kumandanlık yapmış…

Orduların başında giderken düşmanı denize dökmüş bir kumandan…

Demokratik bir sisteme geçtikten sonra, yapılan seçimlerde Demokrat Parti iktidara geldi.

İsmet Paşa’yı Uşak’a sokmadılar.

Uşak’ta kafasına tuğla attılar.

Orada…

O muharebelerde Uşak’ı kurtaran adam.

O hale geldi Türkiye…

O zamanlar ben Yarbaydım… Hatta Binbaşı… Yarbaylığa bir senem falan vardı.

İnönü rejiminden yeni çıkılmıştı.

Asker müdahale eder, diye böyle bir şey yok.

Ama, alttan geldi… Alt kademeden geldi bu kaynaşmalar.

Dikkat ederseniz 1960’daki Milli Birlik Komitesinin içinde yüzbaşılar vardı.

Yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay, general vardı.

Ve işin en acı tarafı;

Yüzbaşılar, binbaşılar, yarbaylar, albaylar Milli Birlik Komitesi üyesi olduktan sonra, statü gereği orgeneraller onların arkasından yürümeye başladılar.

Bu orduda çok çirkin reaksiyonlar yarattı…

Bir emekli kurmay albayı Milli Savunma Bakanı yaptılar.

Bu bakan plan tatbikatlarına geldi.

Ben oradaydım. Binbaşıydım… O zamanlar.

Ve orgeneraller vaktiyle albay olan bu kişinin arkasında yürüyorlardı…

Çok tasvip edilmeyecek şeyler yapıldı.

7 bin kadar albayı, yarbayı emekli ettiler.

Neymiş… Orduda çok fazlaymış bunlar… Tasfiye edelim, dediler.

İşte, 1960 darbesi alttan geldi.


12 Eylül’e 8 ay çalıştık

Eğer komutanlar müdahale etmezse bu silahlı kuvvetlerin içindeki gençler böyle birbirleriyle karşılıklı… Yavaş, yavaş teşkilatlanmaya başlarlar…

Siz bu 1980 harekatını bu duruma düşmemek için mi yaptınız?

Evet… Yoksa ona doğru giderdi.

Yönetime el koyma hazırlığınız ne kadar sürdü?

8 ay kadar…

Şunu söyleyeyim… Ben Genelkurmay Başkanı iken eski milletvekilleri… O dönemde Senato üyesi parlamenter kişiler gelip;

Eğer siz bu işe el atmazsanız memleket çok kötü duruma düşecek, diye bana tavsiyede bulundular.

Hatta bir tanesi Urfalı’ydı…

Ona;

Sen, dedim… Müdahale etmemi mi söylemek istiyorsun?.. Bunu mu söylemek istiyorsun?..

Yok efendim onu demek istemedim.

Bakın durumumuz böyle falan dedi.

Buna rağmen dayandık…

Ne zamana kadar?

Cumhurbaşkansız bir Türkiye…

6 ay süreyle Meclis her gün toplandı.

İki oturum yaptı. Cumhurbaşkanı seçilemedi.

Paydos…

6 ay Cumhurbaşkanı ile uğraştık biz…

Öbür taraftan Türkiye’nin içinde bulunduğu o kargaşa dönemi aldı başını gitti…

Ölümler gittikçe çoğaldı.

Her gün 15… Bazen 20 kişi ölüyordu…

Çok acı olaylar gördük… Yaşadık…

Dört vatandaşımızı… Solcu mu, sağcı mı onu söylemeyeceğim şimdi…
Karşı tarafın gençleri yakalıyor…

Götürüyorlar İstanbul’un dağlık bir yerine… Gözlerini oyarak… Kulaklarını keserek… Burunlarını keserek öyle öldürüyorlar. Bunlar artık dayanılacak gibi değildi…