Irak'taki gelişmeler çerçevesinde radikal İslamcı grupların Ortadoğu'da artan etkinliği tüm dünyada yakından takip ediliyor. Berlin Hür Üniversitesi Siyaset ve Sosyal Bilimler Öğretim üyesi Dr. Gülistan Gürbey, IŞİD’in Musul'a girmesini, Ortadoğu ve dünya siyaseti açısından bir dönüm noktası olarak değerlendiriyor. Siyaset bilimi çevrelerince bunun beklenen bir durum olduğunu belirten Gürbey, birçok devlet için ise ani bir gelişme olarak algılandığını ifade ediyor.
Başta Türkiye ve bölge ülkeler için olmak üzere radikal İslamcılığın küresel bir tehdit olduğuna dikkat çeken siyaset bilimci, IŞİD geri püskürtülse dahi radikal İslamcı aktörlerin dünya siyasetini önümüzdeki yıllarda belirleyeceğini savunuyor. IŞİD’e şu anda destek veren Sünni grupların ise gelecekte gücü paylaşma noktasında çatışacağını tahmin eden Gürbey, öncelikle bölge güvenliğinin sağlamlaştırılması gerektiğini belirtiyor.
Bu nedenle Türkiye’nin Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine sıcak bakabileceğini savunan siyaset bilimci, iddiasını şu sözlerle gerekçelendiriyor: "Suriye’deki çatışmaların çıkmasıyla birlikte Türkiye’nin Ortadoğu politikasının büyük bir bölümü iflas etmiş durumdadır. İlişkilerin şu an için en sağlam yürüdüğü bölge ise Kürdistan bölgesidir. Diğer ülkelerin hemen hemen hepsi ile sancılı ilişkiler söz konusudur. Ayrıca Türkiye’nin birden bire bertaraf edemeyeceği Kürt bölgesinin stratejik ve ekonomik önemi de ön plana çıkıyor. Tabii Türkiye orada oluşabilecek bir Kürt devletini himayesi altına alabileceğini de gözardı etmiyor. O yüzden olası bir parçalanmanın ardından sinyaller Türkiye’nin gönüllü olmasa da böyle bir oluşumu kabul edeceği yönündedir."
'AB ve ABD sıcak bakmıyor'
Türkiye’nin aksine Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine sıcak bakmayan AB ve ABD’nin yaklaşımını da değerlendiren Gürbey, bunun yeni bir siyaset olmadığını kaydediyor.
Ortadoğu uzmanı Prof. Udo Steinbach da olası bir Kürt devletinin şu ana kadar siyasi arenada pek fazla destek görmediğini ifade ediyor. Bu konuda uluslararası bir fikir birliği olduğunu belirten Steinbach, bölgede yaşanacak bir parçalanmanın Kürtlerin yaşadığı diğer ülkelere de sıçrayabileceğine dikkat çekiyor. Uzman, bölgede dengeler sağlanır sağlanmaz başta İran olmak üzere Kürdistan’ın bölge devletler için bir hedef tahtası haline gelebileceği uyarısında bulunuyor.
'Vaatler seçim kampanyası'
Prof. Udo Steinbach, Türkiye hükümetinin bu konudaki ılımlı tavrını ise cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağlıyor. Kürtlere yönelik vaatleri seçim kampanyası olarak değerlendiren Prof.Steinbach, geçmişte de Erdoğan’ın benzer bir siyaset güttüğünü belirtiyor.
”Yerel seçimler öncesi Erdoğan ve Mesut Barzani Diyarbakır’da bir araya gelmişlerdi ve Erdoğan ilk defa Kürdistan’dan bahsetmişti. Yani Erdoğan, Ağustos’ta yapılacak seçimlerde kendisine gerekli olan Kürt oylarının peşinde” diyen uzman, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çözüm sürecine yönelik yeni düzenlemeyi de bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Görüşmeler MİT’ten alınarak İçişleri Bakanlığı’nın himayesine devredildi, yani Kürtlerle yürütülen uzlaşma görüşmelerine resmi bir kimlik kazandırıldı. Ancak bu adımların sağlamlığını zaman gösterecek. Zira Erdoğan, 2008 ve 2009’dan sonra Kürtlere yönelik çok sayıda inisiyatifi hayata geçirmişti, fakat daha sonra yeniden geri adım attı."
Siyaset uzmanı Gülistan Gürbey de yeni çözüm paketinin yetersiz olduğunu ifade ediyor. Uzman, Erdoğan hükümetinin sorunu zamana yayarak geçiştirdiğini, sadece çözer gibi yaptığını ileri sürüyor. Gürbey, söz konusu paketi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt seçmenlerin desteğini almaya yönelik bir girişim olarak değerlendiriyor. Uzman ayrıca, paketin demokratik haklardan ziyade hükümetin hareket alanını genişleten bir yasa önerisi olduğuna dikkat çekiyor. Gürbey, bunun hukuk dışı uygulamalara kapı aralayabileceği uyarısında bulunuyor.