Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Koza-İpek Grubu'na kayyum atanması ve pek çok gazetecinin işine son verilmesiyle ilgili olarak Ergenekon ve Balyoz davalarına gönderme yaptı. Erdoğan "Daha önce bu yargı bu ülkede bizim silahlı kuvvetlerimizden tutun da çok farklı gazete, yazarları vs. içeriye attığı zaman bunların sesi hiç çıkıyor muydu?" ifadelerini kullandı.
İsim vermeden HDP'yi hedef alan Erdoğan, "Malum partiye yönelik bu tür eylemler yapılırsa soru işaretini koyun. Bunu açık söylüyorum. İcabında kendi içinizde bu tür eylemleri yapınız dendi. Bunlara bu akıl verildi. Bunların çünkü bize bilgileri geldi" dedi.
Erdoğan yurt dışında camilerde de oy kullanılması gerektiğini savundu. "Camiler devreye sokulmuş olsaydı, gidicekti beklemeden oyunu kullanma ihtimali olacaktı" şeklinde konuştu.
ATV-A Haber ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;
1 Kasım pazar günü ülkemiz çok çok önemli bir seçimi yaşayacak. Bu seçimin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. 7 Haziran sonrasında yaşananlar ortada, yönetimin ne tür sıkıntılar yaşandığını gördük. Özellikle koalisyonun gerçekleşememesi ve çok farklı şekilde konuşulanların dışa vurması, tabi bunlar çok hoş şeyler değildi.
Ankara katliamı
Ankara Başsavcılığı'nın kendi sitesinden yaptığı açıklamada bir gerçeği görüyoruz. Diyarbakır'daki ve Suruç'taki olayların birbirine benzer ve bu olayın dış güdümlü olduğunu yani küresel bağlantı olduğunu da açıkça ifade ediyor.
Ankara Başsavcılığının açıklamas da 1 kasım seçimlerinin ertelenmesine yönelik bir olaydır. Bununla ilgili olarak atılan bu adımda, bu yalanda tutumadı. Arka arkaya gelen belgeler ve dijital noktada ele geçenler ortada. Daha fazlası ortaya çıktıkça kimbilir daha nerelere ulaşılacak. Ankara'daki eylemin Diyarbakır ve Suruç'la ilgili olduğu görülüyor.
Ben terör örgütlerini birbirinden ayırmıyorum. Ankara Garı'ndaki olay tamamen kolektif bir terör eylemidir. Kendileri farklı düşündü ama istedikleri gibi tecelli etmedi. Bundan sonra bu tür arayışlarla demokrasi mücadelesi verilmez.
Bu bağlantının çok farklı yanları da var. Burada dikkat edilirse daha önceki olayları hep DAEŞ üzerinden gitmek istediler ve bölücü terör örgütü PKK'yı temize çıkarmaya çalıştılar. Malum eşbaşkanların biz sırtımızı şu örgütlere dayıyoruz diye açık net ifadeleri olmuştur. Belli dönemde bu ifadeler olurken öyle bir an geldi ki bu kampanya olayı başladı. Bilyorsunuz bir ABD'li şirket bu kampanyayı yürütüyor. İstanbul'da Bebek'te bir çalışma yaptılar ve bu çalışma da medyaya yansıdı.
Paralel yapı
Burada bunlar, menfaatlerinin gereği neyse onu yaparken acımasız yapıyorlar. Artık bunlarda, yani bunlar işte dini kisve vesaire bunların hiçbiri kalmadı. Geçelim bunları. Şimdi bunların tek şeyi var. Örgüt bu. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden legal görünüm altında illegal bir örgütlenmedir. Yaptıkları iş budur. Şu anda bakın Amerika'da biliyorsunuz bir hukuk bürosu Robert Amsterdam, çok ciddi verilere ulaşarak, dediler ki 'Bu böyle ulusal bazda bir örgüt değil, uluslararası adeta bir küresel ihanet şebekesi. Ve şimdi oradan yaklaşarak o büro, şimdi dava açıyor.
İpek-Koza Grubu'na kayyum atanması
Ortaya konan eylemleri görüyorsunuz. Peki daha önce bu yargı bu ülkede bizim silahlı kuvvetlerimizden tutun da çok farklı gazete, yazarları vs. içeriye attığı zaman bunların sesi hiç çıkıyor muydu?
Şimdi bakın iş döndü kendilerine geldi. Kendilerine gelince bu işin patronu olan zat Türkiye'de değil, kaçtı gitti. Bunların destek kıtasında olan kişiler kaçtı gitti. Her şeyimiz sağlam diyorsanız kaçmanıza gerek, burası hukuk devleti.
"Bir araya gelmeyenler buluştu"
Şu anda tespitler üzerinden belgeler üzerinde burada yargı bir adım atıyor, bir karar veriyor. Bu kararı verince bunlar ciddi manada rahatsız oldular. Kim kiminle iş tutuyor bunlar açısından önemli.
Bakıyorsunuz, ana muhalefet, ikinci ve üçüncü muhalefet partisinin lideri oraya gidiyor. PKK terör örgütüne sırtına dayayanın, bunların yanına gideceği hiç aklınıza gelir miydi? Şimdi hepsi orada bir aradalar. Adeta cezaevlerinin gazeteci ve yazarlarla dolduğu ifadelerini kullanıyorlar. Şu andaki olayda hiçbiri basın suçu değil. Cezaevinde olanlar da basın suçundan içeri girmiş değiller. Şu anda tutuklu gazeteci sayısı yedi kişi.
"PKK esnaftan haraç alıyor"
Güneydoğu'da benim Kürt esnaf kardeşim dağ yamaçlarında kurulmuş olan belli yerlere çağrılmak suretiyle oralarda bunlardan haraçlar alınıyor. Ben kanaat önderleriyle görüşmeler yapıyorum bir tanesinde bir Kürt vatandaş çıktı şunu söyledi: Benden şu kadar para istediler diye. Bazı esnaflardan 30 biner lira haraç istiyorlar. Bir yol inşaatının şantiyesinde, o iki tane ilçenin yerleşik insanları ve hepsi de Kürt. Bu kişiler parayı vermediği taktirde araç gereçleri yakacağını söylüyorlar. Sizin barıştan bahsetmeye hakkınız var mı? Bunlar Batı'ya geliyorlar barış Güneydoğu'ya gittikleri zaman terörle yarış tam manasıyla bu.
Tutuklu gazeteci sayısı 7
Tutuklu gazeteci sayısı şu anda 7 kişi. Gazetecilik faaliyetinden dolayı değil farklı faaliyetinden dolayı içerideler. Ellerinde basın kartı oldukları için kendilerini bu şekilde satıyorlar. Dönemimizde gerek İçişleri gerek, Adalet bakanlığı olmak üzere fikir özgürlüğü ve fikrini açıklamasından dolayı kimseyi mahkum etmeyiz. Aileme çocuklarıma yapılan hakaretler bu zamana kadar kimseye yapıldı mı? Ama ben şu an hakarete girenleri hakaret sıfatı taşıyorsa avukatıma davayı açacaksınız dedim.
"657 değişmediği sürece bu iş çözülmez"
Bu paralel yapı ülkemizde devletin içerisinde sızmış bir virüs gibi. İstihbaratta da var, eminiyet teşkilatı, silahlı kuvvetlerimiz bütün bu yerlerin hepsinde bunlar var ve ciddi iletişim sağlamaya çalışıyorlar. 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez.
Paralel yapı ciddi manada Amerikan bütçesinden kendine taraftır. Bunu da çok cüzzi bazı rakamlar, senato ve kongre üyelerine verdikleri desteklerle bunları yanlarına çekiyorlar. Bunların çoğunun ABD'e giriş müsadesi yoktur ama şimdi çoğu girebiliyor. FBI konuyla ilgili işi çok sıkı tutuyor. Bunun bir neticesi olacak diye düşünüyorum.
“2 binden fazla terörist öldürüldü”
2 binden fazla terörist öldürüldü, içeride ve dışarıda. Bu arada da 200 şehidimiz oldu. Biz bu ülkede, askerine Mehmetçik diyen, İslam dünyasında başka bir ülke yoktur. Biz, Muhammet anlamında Mehmetçik diyoruz. Şehitlik makamı sıradan bir makam değil. Peygamberlikten sonra en yüksek mevkidir. İnanmayanlar olabilir ama biz böyle bakıyoruz. Bu vatan için hep birlikte bu mücadeleyi büyüklerimiz nasıl erdiyse biz de devam edeceğiz. Hiçbir zaman da Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyeceğiz. Onların rızkını Allah vermektedir, veriyor.
“Çözüm sürecinde muhatabımız millettir”
Milli birlik ve kardeşlik projesini çözüm süreciyle taçlandırmak istedik. Ancak karşımızda bir muhatap yokmuş, biz de o yüzden çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık. Bundan sonra da böyle bir grupla, grupçukla böyle konuları konuşmaya gerek yok. Çözüm sürecindeki muhatabımız millettir.
(Merkel'in görüşmesindeki koltuklar) Bunlarla ilgili olarak Sayın Bardakçı'nın yazısı oldu. Burası bir kabul odası ve üst düzey ziyaretçiler ağırlanır. Biz geldiğimizde bu koltukların hepsi depolarda çürümeye terk edilmişti. Orijinal şekline biz dönüştürdük burayı. Gördüğünüz koltuklar, o zamanki insanların durumları neyse ona göre yapılmış koltuklar. Hilal de bizim tarafımızdan ilave edilmedi, vardı. O dönemin tarzı bu, kökeni itibariyle bize değil Batı'ya ait bir tarz ama Osmanlı kullanmış. Bize de devretti. Biliyorsunuz zaten, Sultan Abdülhamit mobilya işinde bir dehaydı. Dolmabahçe'de bizzat oyma üzerine yaptığı işler var ki, ne denli bir deha.
“Yıldız Sarayı izbeyken kimse ‘niye bu hale getirdiniz’ diye sormuyordu”
Dolmabahçe'de bizzat oyma üzerine yaptığı işler var ki, ne denli bir deha. Burası maalesef kumarhane olarak da kullanılmış. Buradaki külliyenin içerisinde birçok derneklere verilmiş. Burayı şimdi tamamen boşaltmak istiyoruz, hepsini buradan çıkaracağız. Burası tamamen harabe olmaktan çıkarıldı diyemem. Diğer birçok yerler var ki, burayı da Cumhurbaşkanlığının külliyesi haline getireceğiz. Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, İstanbul'da da Yıldız Sarayı. İzbeyken kimse niye bu hale getirdiniz diye sormuyordu, bize niye ihya ettiniz diye soruyorlar.
29 Ekim kutlamaları
(29 Ekim kutlamaları) İlk yıl alelacele Çankaya'da yaptık, değişikliğe gidemedik. Bu yıl hazırlıklarımızı aramızda değerlendirmiştik. Beştepe'ye geçtiğimizde kutlamalarda değişim sürecini başlatacağız demiştik. 30 Ağustos'ta silahlı kuvvetlerimizi ve güvenlik güçlerimizi ön planda tutarak devam ettirdik ama bazı değişiklikle yaptık. Kısa da olsa bir film gösterisiyle tarihi bir güne taşıdık. Savunma sanayisine verdiğimiz ağırlığı gösterdik. Bir de şehitlerimizin olduğu bir gün olduğundan onlar için Kur’an okuttuk. Genelkurmay için de sürpriz oldu, ilk önce şaşırdılar, sonra sevindiler; birkaç yerle bağlantılar kurduk, askerlerimizle. Genelkurmay Başkanımız bunu daha da farklı yapalım, geliştirelim dedi.
Önümüzdeki yıla inşallah yeni salonumuz yetişecek, dün sığamadık kapalı alan olunca. Bunlar 2000 kişi alacak şekilde planlandı. Eksikleri, külliye içerisinde telafi edeceğiz. Büyük devletseniz bunu yapacaksanız. Bini aşkın vatandaşımızı davet ettik. Sadece onları da değil, son bir iki ay içerisinde hafızalarda kalan olaylar var, onların da faillerini de davet ettik. 22 yaşındaki hemşiremizi unutamıyorum, 400 teröristin içinde Beytüşşebap'ta ambulansın şoförü şehit oluyor, kendisinin yaralandığını zannediyor. 3 yıldır orada görev yapıyor. Nedir onun ihaneti, ne yapmış? Size hizmete gelmiş. Benim Beytüşşebap'ta yaşayan Kürt vatandaşlarımla ilgileniyor. Bu hainlere, bu alçaklara benim bir Kürt kardeşim oy verir diye kendi kendime soruyorum. Tüm vatandaşlarıma sesleniyorum, bunu görmemiz lazım. Hemşire kızımız da Muşlu.
“HDP’ye yönelik saldırı yapılırsa soru işareti koyun”
(Seçim güvenliği) Ben diyorum ki, İçişleri Bakanlığımız, hükümetimiz a'dan z'ye bütün tedbiri silahlı kuvvetlerimizle birlikte aldı. 1 Kasım için gereken bütün tedbirler alınmış durumda. Tabii içimizde ihanet şebekeleri de yok mu, var. İçişleri Bakanımız kararlılığını anlattı. Şu anda yine terör eylemi içerisinde olanlardan bir grubu yakalamışlar. Malum partiye yönelik bu tür eylemler yapılırsa soru işaretini koyun. Bunu açık söylüyorum. İcabında kendi içinizde bu tür eylemleri yapınız dendi. Bunlara bu akıl verildi. Bunların çünkü bize bilgileri geldi. Bunları faş edelim ki onlar da kendilerine çeki düzen versinler. Kürt kardeşlerime sesleniyorum, oyuna sahip çık. Oy namusturi şereftir. Öleceksek bir kere ölelim ama buna sahip çıkalım. İşte 6-7 Ekim'de sokağa kim çağırdı benim Kürt kardeşlerimi? 50'yi aşkın Kürt kardeşim öldü mü? Ölen Kürt, öldüren de Kürt. Yasin Börü'yü atmak suretiyle, hem atıyorlar hem de üzerinden arabayla geçmeye çalışıyorlar. Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Kararlı bir adım atmamız gerekiyor, pazar günü çok önemli. Bu ülkede özgürlük mücadelesinin kimler tarafından verildiğinin görülmesi açısından çok önemli. Allah göstermesin bunların herhangi bir güç devşirmeleri, bölgedeki sıkıntıları daha da artırır bölgeye huzur getirmez.
“İstikrar için oyunuzu kime vereceğinizi düşünün”
Bunların belediyelerinin olduğu yerlerdeki hizmete bakın. Bir hizmet veriliyor mu verilmiyor mu? Verilmediğini görüyorsunuz, vermezler. Belediye, iş makinasıyla hendek açar mı? Hendek kanalizasyon için açılır. Bunların içme suyu getirmek gibi dertleri yok. Van'a ben içme suyu getirdim, belediye getirmemiş. Hakkari'ye bakın, Cizre'ye, Silopi'ye bakın, belediyenin iş araçlarını neler için kullandılar. Bölgedeki kardeşlerim sessiz kalıyor ya da buraları terk ediyor. Hendekleri açıyor, icabında güvenlik güçleri el koyuyor, bunlar da hendekleri kapatmak için ihale açıyorlar, gelen parayı da malum yapıya veriyorlar. Böyle gitmez. 1 Kasım istikrarın oylanmasıdır. İstikrar ve güven istiyorsak, oyumuzu nereye vereceğimizi düşünmek lazım.
“Biz kefenimizle yola çıktık”
Hangi siyasetçinin kullandığı önemli. Nerede iç savaş geliyor ya. Ülkeyi korkutmak istiyorlar. İç savaş ne ya? Biz kefenimizi giyerek yola çıktık. Bunlar böyle bir şey yaparlarsa bedelini çok ağır öderler. Biz bu ülkeyi atalarımızdan devralırken atalarımız Çanakkale'deki kurtuluş mücadelesini veren atalarımızdır. Buraya gelen Kürt kardeşlerim Selahattin Eyyübi'nin evlatlarıydı. Vatan, millet, inanç, din bunlar da yok.
“Dürüstlük, sizin semtinize uğramış değil”
50 tane vatandaş öldürülüyor, faili ortada, hala birileri diyor ki nereden kaynaklandı. Bizim mücadelemiz Kürt kardeşimle değil, terörle, teröristle. Oradan kalkıyor, Kürt insanı öldürüldü diyor. Dürüst ol, semtinize uğramış değil ama Kandil'den ahkam kesme. Sen kimsin? Siz silahınızla katliam peşindesiniz, canlı bombalar üretiyorsunuz.
“Suriye’ye geçerken yakalananlar var”
Suriye tarafına kaçarken yakalananlar var. 7 kilo TNT. Bunlarla kaçarken yakalandılar. Bunları yakından takip ediyoruz. Ben diyorum ki, benim Kürt vatandaşımla teröristi yan yana getirmeyin. Terörist haindir, alçaktır, ihanet içindedir; benim Kürt kardeşim ayrıdır.
“AGİT cebren yapılan uygulamaları yazmaz”
(Geçersiz oylar) Açılan davalar var, şu anda savcılıklarda. O sandıkta malum partiden kimseye oy çıkmaması, ölülerin yerlerine malum yapı oy kullanmış. Güneydoğu'da böyle bir tablo bizlere netice verdi. Devlet tedbirlerini alıyor ama vatandaşın da sahip çıkması lazım. Sadece iktidar ve malum partinin olduğu bir siyaset zemini olmaz, ana muhalefetin de sandıklara sahip çıkması lazım. Bütün partiler kurullara üye vermezse malum parti sandıkları istediği gibi yönlendirir, adeta işgal sürdürür. AGİT'in de öyle bir derdi yok. Onlar anca siyasi partinin televizyona fazla çıkmasını söyler ama cebren yapılan bu uygulamaları yazmaz. Bunlar neden yok?
Sivil toplum sandık kurullarına üye vermek suretiyle havayı etkilemeli. Bunlar ne kadar veriyor bilemiyorum. Daha çok öğretmenler sandık kurullarında yer alıyor. Valilerin yardımcı olması söz konusu oluyor. Verilen üyeler önemli. Yeri geliyor kurayla sandık kurulu başkanı seçiliyor. Sizin üyeniz olmazsa, başkanlık malum yere gidiyor. Özellikle savcılıklara yapılan suç duyurusu var bir partiye oy çıkmasıyla ilgili, hadi bir iki tane olsa yuttum ama yüzlerce olursa bu yutulmaz. Hile karıştırıldığı ortaya çıkıyor.
"Camilerde de oy kullanılsaydı katılım daha yüksek olurdu"
Büyükelçilikler ya da başkonsolosluklar vasıtasıyla değil, Diyanet İşleri'nin camilerinde oy kullanma şansı verilebilseydi o zaman 4 saat 5 saat mesafede insanlar gelmeyecekti, kuyruklarda da saatlerce beklemeyecekti. Camiler devreye sokulmuş olsaydı, gidicekti beklemeden oyunu kullanma ihtimali olacaktı. Bunu yapamadık. Temenni ederim ki, bundan sonraki seçimlerde daha da toparlanacaktır. Bu cami olayını dikkate almak suretiyle buralarda da oy kullanma şansı doğarsa, kesinlikle katılım oranı yüzde 60'ın 70'in üzerine çıkacaktır. Bu konuda çok hassaslar, Avrupalı gibi değil bizimkiler. Bizim insanımız bu konuda çok daha hassas, imkan verilirse daha da artacaktır.
"Öğretmen açığımız var"
Bizim en önemli başlığımız partimizi kurarken eğitimdi. Bu konuda özellikle fiziki altyapı devam ediyor ama öğretmen noktasında çaığımız çok, bunu halletmemiz gerekiyor. Dershane sıkıntısı biliyorsunuz halledildi. Devlet sürekli yatırımlarda hayırseverlerimizin katkısıyla ama ciddi öğretmen açığımız var. Ücretsiz kitaplar veriliyor, akıllı tahtalara geçildi. Tabletler olayı var. Bütün bunlarla Türkiye bir sınıf atlıyor ama yeterli değil.