İpek Koza Holding ve bünyesindeki şirketlerin yönetimine kayyum atanmasıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu bir yargı süreci. Yargı, inanıyorum ki elinden geleni yapacak. Acaba niye kayyum tayin etti yargı? Bunun üzerinde iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü 1 numarası kaçıyor. Arkadan da diyor ki, herhangi bir usulsüzlük söz konusu değildir diyor. O zaman niye kaçıyorsun? Kaçma kal ülkende. Kaçıyorsa demek ki burada bir su kaçağı var. Temenni ediyorum ki Türk yargısı adil bir şekilde bununla ilgili de kararını verecektir. Bizim bildiklerimiz bize, ama yargının bildiği de kendinedir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda gerçekleştirilen 360 ve 24 TV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör ile olan mücadelenin devam edeceğini belirterek şunları söyledi:
"Sadece sınır boyutunda değil. Batı destekli bir terör ile mücadele diyoruz. Kolektif hareket etmektedirler hükümet olarak kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Operasyonlar kararlı bir şekilde devam edecek. 1 Kasım neticesi ne olursa olsun bu operasyonlar ülkemin her yerinde huzur yakalanana kadar devam edecek. Güneydoğuda, doğuda vatandaşım oyunu rahat bir şekilde kullanamayacak. Şu anda tehditler başladı. Bugün, bir grup aşiret reisi ile bir araya geldim. Kürt, 'benim 20 kadar aracımı, iş makinamı yaktılar' dedi. Seçim güvenliği, Anayasa değişikliği gerektiren bir konu."
PYD'nin Suriye'nin kuzeyindeki varlığıyla ilgili de konuşan Cumhurbaşkanı, "PYD Fırat'ı geçmek istedi. Askerimiz hemen anında hava harekatıyla işi bitirdi. Bu bir uyarıdır. Kendine çeki düzen ver. Türkiye'nin kimseden izin almaya ihtiyacı yok. Bunu farklı yerlerde de yapmaya çalışırsan, gereğini orada da yaparız. Kuzey Irak'ta yaşananı, Kuzey Suriye'de yaşamak istemiyoruz. PYD, Araplara ve Türkmenlere etnik temizlik yapıyor. Bizim buna müsaade etmemiz mümkün değil. Şuan hassas bazı koridorlar var, bu koridorları kontrol altında tutarak süreç kontrol altında tutuluyor. Bu sınırın, içinde ve dışında bize tehdit olacak ne varsa gereğini yaparız" dedi.
İsim vermeden HDP'yi eleştiren ve HDP'nin reklam kampanyasını ABD Başkanı Barack Obama'nın kampanyasını yürüten ekibin gerçekleştirdiğini iddia eden Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti:
"Malum partinin kampanya yönetimini sayın Obama'nın kampanyasını yürüten ekip yapıyor. Bu ekip İstanbul'da ileri gelenleri ile görüşme yaptılar. Malum medya grupları bir araya geldiler. Bu medya grupları ki bu medya grupları şu anda bizim terörle mücadelede yanımızda değil hep karşımızda olan ekip. Bunların kimler olduğunu herhalde açmama gerek yok. Bu ölümlerin orada olabileceğini söylüyor. Barış dediği söylenen kişi, 6-7-8 Ekim'de milleti sokağa döken kişi değil mi? Böyle bir isme nasıl uyacaksınız. O kampanyayı yürüten ekip, 'yalanı ve iftirayı sürekli kullanın' diyor. Çünkü sürekli kullanılınca daha sonra doğruya dönüşür diyor. Kampanya aklı, üst akıl bu. Bunu aynen uyguluyorlar."
Kanaat önderleri olan görüşmesinin ayrıntılarına değinen Erdoğan, "200'e yakın kanaat önderiyle bir araya geldik. Bire bir görüşme yaptıklarımız oldu. Bölgedeki sıkıntılarla ilgili bilmediklerimizi onlar bize anlattılar. Mesela bir aşiretin başı olduğu halde, 'ben 160 bin lira haraç verdim. Arkadan tekrar istediler 60 bin lira daha verdim' diyor. Geliyorlar mesela esnafa, vatandaşa, diyorlar ki "30'ar bin lira vereceksiniz". Esnaf 5 bin lira kazanamıyor, 10 bin lira haraç istiyorlar. Böyle bir çalışma yapılıyor. Diyor ki; 'ne yapayım öldürsünler mi beni.' HDP'ye üye olacaksın deniliyor olmadığın takdirde bunun da bedeli bellidir deniliyor. Böyle bir çalışma yapılıyor. Hala, seçim kampanyalarını takip eden Batılılar işin bu boyutunu hiç görmüyor. O insan hayatına bakmıyor. Batının gönderdiği tipler, AB'nin, AGİT'in şunun bunun falan hepsinin ön yargıları var. Bunlarla geliyorlar. Bu önyargıların hiçbirisi ülkemizde inşallah sökmeyecek" diye konuştu.
Koza İpek Grubu'na kayyum atanmasına ilişkin bir soruya Erdoğan, "Bu bir yargı süreci. Yargı, inanıyorum ki elinden geleni yapacak. Acaba niye kayyum tayin etti yargı? Bunun üzerinde iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü 1 numarası kaçıyor. Arkadan da diyor ki, herhangi bir usulsüzlük söz konusu değildir diyor. O zaman niye kaçıyorsun? Kaçma kal ülkende. Kaçıyorsa demek ki burada bir su kaçağı var. Temenni ediyorum ki Türk yargısı adil bir şekilde bununla ilgili de kararını verecektir" diye konuştu.
Tebessüm eden Erdoğan, "Bizim bildiklerimiz bize, ama yargının bildiği de kendinedir" diyerek soruya olan yanıtı tamamladı.
Rusya ile Türkiye ilişkisini değerlendirmesi istenen Erdoğan, "Rusya, Türkiye gibi bir ülkeyi elinden kaçıramaz. Ekonomik-stratejik işbirliği anlaşmalarımız var. Aramızda bazı görüş ayrılıkları olabilir ama bunu çatışma olarak değerlendirmek çok yanlış olur. Mesela biz hava sahamızdan geçişine müsade etmeyebiliriz, o da buna uymak zorunda ve uymuştur. Mesela Rusya'ya herkes ambargo uygulamıştır, biz uygulamadık. Çünkü ikili ilişkilerimiz var. Putin'in yüzüne de söyledim. 'Suriye'de yaptığınızdan dolayı size kırgınım' dedim. 'Bize rağmen yapmamalıydınız' dedim.
Şimdi yeniden bir toplantı yapılacak. Bu konular konuşulacak. Türkiye, Suriye'deki barış için bir arayışın içerisinde. Esed'in içinde olduğu bir projeyle barış olmaz. 360 bin insanın ölümüne neden olmuş bir kişiyle asla bu süreç yürütülemez. Geçiş hükümeti olmalı. Bunu Sayın Putin'e de söyledik. Bunlar şu anda konuşuluyor. neticede bir yere varılacak. İran'ın bazı yaklaşımlarından da ciddi manada rahatsızız. Kendilerine de ifade ettik. Yanlış kimden gelirse gelsin, uyarımızı yaparız. G20'de gündeme bu konuları koyduk. Başlığı "Uluslararası terör" Bunları orada konuşacağız, görüşeceğiz" diye konuştu.
Bazı medya kuruluşlarını da eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Hiçbir zaman samimi olmadılar. Birçok kez, bunların ileri gelenleri, patronları, yayın yönetmenleri benimle hep görüşürlerdi. Neden sonra ilişkileri kesildi? Bu tür olaylarda 'niçin siz de tavır almıyorsunuz, bu sadece devletin sorunu değil, sizin de sorununuz olması lazım, bu terör yarın öbür gün sizi de vurabilir' dedik. Ancak hiçbir zaman gerekli hassasiyeti göstermemişlerdir.
Diyelim ki, ölüm anında yerde yatan vatandaşların resimlerini yayınlıyorlar. Mecburen hemen yargıya başvurmak suretiyle oradan yasak çıkarmaya çalışıyorduk. Kedilerini arayıp da 'bu doğru olmuyor, bu yayınları durdurun' dediğimizde buna uymuyorlardı.
Reyting düşüncesiyle hareket ediyorlardı. Yine aynı şekilde, terör örgütünün ileri gelenleriyle ilgili yayınlar yapıyorlar. Onların methine yönelik yayınlar yapıyorlar. 1 puanın onlar için çok büyük önemi var. Medya olarak yapmanız gereken doğruyu yayınlamaktır.
Ne yazık ki böyle bir şey asla söz konusu olmadı. Bunun da bedelini millet olarak, ülke olarak çok ağır şekilde ödüyoruz. İstikrara, güvene inanmıştık."