Bahçeli aleyhinde ayrıca, AK Parti'nin tüzel kişiliğine hakaret ettiği iddiasıyla 100 bin TL'lik manevi tazminat davası açıldı
Erdoğan'ın avukatları Muammer Cemaloğlu ve Fatih Şahin'in açtığı davaların dilekçelerinde, Bahçeli'nin “demokratik açılım” çalışmalarına ilişkin 22 ve 25 Ağustos 2009'da yaptığı yazılı açıklamalar hatırlatıldı.
Bahçeli'nin 25 Ağustos tarihli açıklamasına ilişkin açılan davanın dilekçesinde, Bahçeli'nin Başbakan Erdoğan'ı hedef alarak, “namusu zelil olmuş kişi”, “sicili lekelenmiş kişi”, “iş birlikçi”, “küresel senaryonun baş aktörü”, “iki yüzlü” ifadelerini kullandığı kaydedildi.
Dilekçede, Bahçeli'nin, Başbakan Erdoğan'ı aynı açıklamada ayrıca, “terör örgütü PKK'nın sözde lideriyle yarış içinde olmak”, “birilerinin emrine girmeyi istemek”, “yabancı mihraklarla kucaklaşarak, millete karşı sinsice oyunlar hazırlamak”, “hezeyanda bulunmak”, “zırvalamak”, “bölücülük tarihine imza atmak”, “kontrolünü kaybetmiş bir ruh haline sahip olmak”, “bölücülük bayrağını fırsat ve çözüm adı ile eline almak” ve benzeri ifadelerle itham ettiği kaydedildi.
Bahçeli'nin 22 Ağustostaki açıklaması nedeniyle açılan davanın dilekçesinde ise “Başbakan Erdoğan'ın, milliyetçi hareketi hedef alan seviyesiz beyanları ve ahlak dışı saldırıları, hezeyan bataklığında çırpınan bir ruh halinin yansımalarıdır. Etnik bölücülük konusundaki siyasi sicili ve eğilimleri çok iyi bilinen Başbakan ve hükümeti, Türkiye'yi ayrıştırma ve bölme projelerini İmralı, Kandil ve Barzani'nin desteğiyle hayata geçirmek için çıktığı gaflet ve ihanet yolculuğunda suçüstü yakalanmış, gerçek niyetler açığa çıkmaya başlamıştır” sözlerine açıklamada yer verildiği belirtildi.
Dilekçede, Bahçeli'nin, “Namus ve şeref gibi ulvi kavramlar yakışmayan ağızlarda değerini kaybeder. Haddini aşarak altından kalkamayacağı sözler söyleyen ve çukurda siyaset yapan Başbakan Erdoğan'a bu gerçeği hatırlatırız” ifadesini kullandığına da dikkat çekildi.
“Düşünce açıklaması olarak kabul edilemez''
Dilekçelerde, Bahçeli'nin, beyanlarıyla eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı kaydedilerek, bu beyanların “hakaret etmeyi, aşağılamayı, Erdoğan'ın kişilik haklarının toplum katında zedelenmesini, toplumun husumet ve kinine maruz kalmasını amaçladığı” savunuldu.
Bir partinin genel başkanı olan Bahçeli'nin, önemli konularda düşünce açıklamasının, eleştiride bulunmasının son derece doğal ve gerekli olduğu belirtilen dilekçede, ancak eleştiri hakkını kullananların, hür olmaları kadar, sorumluluk bilinciyle davranmalarının, hakaret teşkil edecek nitelemelerden uzak durmalarının hukuk devletinin gereği olduğu ifade edildi.
Bahçeli'nin sözlerinin düşünce açıklaması olarak kabul edilemeyeceği kaydedilen dilekçelerde, “Bu denli ağır hakaretlerin düşünce açıklaması olarak kabulü halinde, kişilik değerlerinin hukuk ve anayasal güvenceden yoksun kalacağı açıktır” görüşene yer verildi.
Her iki davada, Bahçeli'den 100'er bin TL manevi tazminat talebinde bulunuldu.
Ak Parti adına açılan dava
Bahçeli'ye, 25 Ağustos 2009'da yaptığı basın açıklaması nedeniyle, AK Parti'nin tüzel kişiliği adına da manevi tazminat davası açıldı.
Dava dilekçesinde, Bahçeli'nin, açıklamasında kullandığı, “Türkiye'de öteden beri sinsice uygulanan küresel operasyonun son aşamalarına, iş birlikçi AKP iktidarının tam teslimiyetine dayanan zihniyeti sonucu gelinmiştir”, “Durdurulmaması halinde, kapatılması asla mümkün olmayacak kadar ölümcül yaraların açılacağı ve geri dönüşün mümkün olamayacağı bir fetret dönemi AKP ile Türkiye'nin önüne konulmuştur”, “Dışarıdan kurgulanan bu ihanet ittifakının omurgasını oluşturan AKP hükümeti...”, “Bu küresel senaryonun baş aktörü ise AKP zihniyeti ve Başbakan Erdoğan'dır”, “AKP zihniyetinden aldığı cesaretle terörist, dağdaki ininden hükümete müzakere çağrısı da yapabilmiştir” şeklindeki ifadelere dikkat çekildi.
Bu ifadeleriyle partinin tüzel kişiliğine hakaret ettiği gerekçesiyle Bahçeli'den 100 bin TL manevi tazminat istendi.