Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İdlib'teki 'kimyasal saldırı' sonrası ABD'nin Suriye'de rejime ait Şayrat Hava Üssü'ne füze saldırısı düzenlemesine ilişkin olarak, "Esad rejiminin kimyasal savaş suçlarına karşı atılmış bu operasyonu olumlu bulduğumuzu söylüyorum. Ama yeterli görmüyorum" dedi.
"Esed'in ülkemizi hedef almasının nedeni bizim Suriye'deki kardeşlerimize sahip çıkmamızın nedeni bu değil mi? Reyhanlı saldırısı niye yapıldı? Cerablus, Rai, El Bab operasyonlarını niye yapmak zorunda kaldık?" diye soran Erdoğan, "Türkiye bu fedakarlıkları yaparken, kendi konforları bozulmasın diye parmaklarını sallayarak bizi tehdit edenlere yazıklar olsun" ifadesini kullandı.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Darbenin üstünü kapatmaya çalışıyorlar" sözüne tepki göstererek, "O darbe girişiminin bütün faillerini toparlayıp cezaevlerine tıkayan kim? Biziz. Güvenlik güçlerimiz bu operasyonları yapıyoruz, yargı süreci de devam ediyor. Sen yargılamayı da bizden mi bekliyorsun" diye sordu. Erdoğan, "Bakın çok enteresan, geçenlerde de 'Cumhurbaşkanı geleceğini söyleseydi beklerdim' diyor. Ben haberi verdim, Facetime ile açıklama yaptım. Bütün milleti oraya davet ettim. Sen de millet olarak orada bekleseydin. Niye beklemedin? Dert başka, hemen Bakırköy başkanının yanına gitti" diye konuştu.
Hatay'da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Türküsünde bile "Canımı al, yarimi alma" diyen bir şehir, dünyaya örnek olmaz da ne olur? Tabii bu duyguları hissetmek için insan olmanız, insanlığınızı kaybetmemeniz lazım. İşte İdlib'de yaşananlar ortada, İdlib Hatay'ın neredeyse bir el uzatımı mesafesinde. Suriye rejiminin orada yaptığı katliamı gördünüz değil mi? Günahsız, suçsuz, savunmasız çocukların kimyasal silahlarla, konvansiyonel silahlarla nasıl katledildiğini gördünüz değil mi? O yavruların görüntülerini seyretmeye bile gönlümüz dayanmıyor. Bugün imkan bulursam kimyasal silahlı saldırıda yaralananları ziyaret edeceğim.
Saldırıda hayatlarını kaybeden çocukların ve sivillerin, hayatta kalabilmiş yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Çocukların dünyada hunharca katledildiği bir dünyada, kimsenin kendini huzurlu hissetmeye hakkı yoktur. Herkesin bulunduğu yeri, bulunduğu pozisyonu gözden geçirmesi zorunlu hale gelmiştir. Kimse çocuk katliamını DEAŞ ile mücadele kılıfına sokmamalıdır. Suriye'de yaşananlar DEAŞ kılıfına sığmayacak kadar açıktır, trajiktir. Rejim tarafından desteklenen terör örgütlerinin, PYD gibi, YPG gibi bütün bu güçlerin gerçekleştirdiği hoyratça saldırların hiçbir meşruiyeti, hiçbir gerekçesi kalmamıştır. Unutulmamalıdır ki Suriye'de, Irak'ta katledilen her masumla birlikte insanlığın ortak vicdanı da ölüyor.
"Operasyon olumlu ama yeterli değil"
Evet, İdlib'deki ve diğer bölgelerdeki mazlumların ahı, bir gün mutlaka o zalim şahları yerinden indirecektir. O devlet terör estirenleri yerinden indirecektir. Bu zamanın çok da uzak olmadığına inanıyorum. ABD'nin olumlu açıklamaları ve girişimleri olmuştur. Biz de her türlü çabaya destek vereceğimizi ifade etmiştir. Bugün ABD'ye ait savaş gemilerinden İdlib'deki hava üssüne yönelik bir saldırı düzenlendi. Suriye'nin bu hava üssü verildi. Esed rejiminin kimyasal silahlarla işlediği savaş suçlarına karşı atılmış somut bir adım olarak bunu olumlu bulduğumuzu burada ifade etmek istiyorum. Yeterli mi? Yeterli görmüyorum.
"Esed'in ülkemizi hedef almasının nedeni..."
Her alanda ciddi ve netice almaya yönelik adımlar atılmasının zamanı gelmiştir. Bize göre son gelişmeler, güvenli bölgeler oluşturma çabamızın ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Kuzey Suriye'de, Türkiye sınırında güvenli bölgeler ilan edilmeli. Bu 4 bin kilometrekare olabilir. Burada konutlar inşa edelim. Türkiye'den oraya dönebilecek Suriyeli kardeşlerimiz de olabilir. Uluslararası toplum, "Doğru söylüyorsunuz" dedi ya, ama adım atmadılar. Uluslararası toplumun göstereceği ortak kararlılıkla, rejimin ve insanlık suçu işleyen tüm terör örgütlerini durdurma imkanına sahip olduğunu düşünüyorum. ABD'nin aktif tutumunun, bu yöndeki gelişmelerin başlangıcı olmasını umut ediyorum. Bu gece saat 4'ten itibaren bunu takip ettik. Bununla birlikte, bize düşen görevin, elimizdeki imkanları sonuna kadar kullanarak mazlumların yanında yer olmak olduğunu biliyoruz. Çalışıyoruz, çabalıyoruz. Suriye'nin geleceğine binlerce kilometre öteden gelip kendi politik kavgasının hesaplarını yapanlar değil, Suriye halkı karar versin diyorum. Gönlümüzü de, kapımızı da, soframızı da buradaki kardeşlerimize biz açtık. Esed'in ülkemizi hedef almasının nedeni bizim Suriye'deki kardeşlerimize sahip çıkmamızın nedeni bu değil mi? Reyhanlı saldırısı niye yapıldı? Cerablus, Rai, El Bab operasyonlarını niye yapmak zorunda kaldık? Türkiye bu fedakarlıkları yaparken, kendi konforları bozulmasın diye parmaklarını sallayarak bizi tehdit edenlere yazıklar olsun. Kardeşlerim, Türkiye, kardeşlerinin can güvenliğini kendisi gibi görmektedir. Siyasi hesabı yoktur, siyasi hesabı olmayacaktır.
HDP, PYD; bunlar birbiriyle danışıklı dövüş yapıyorlar. YPG, aynı şekilde. Yüz milyarlarca doları olup da tek başına Hatay'ın gösterdiği fedakarlığın onda birini göstermeyenlere yazıklar olsun. Dünyada fakir fukaraya elini uzatan bir numaralı ülke hangi ülke biliyor musunuz? Türkiye, Türkiye. Bu millet. 16 Nisan, Türkiye'nin işte bu çocuk katilleriyle anladıkları dilden hesaplaşmasının da yolunu açacaktır. 16 Nisan, Türkiye'nin topraklarına göz diken terör örgütlerini koruyanlara sadece sesini yükseltmekle kalmayacağı, çok daha kararlı bir şekilde "Dur" diyeceği bir döneminde başlangıcı olacaktır.
"Çözüm, sorunun kaynağı olan
yönetim sistemini değiştirmektir"
Halep'teki, İdlib'deki, Musul'daki insanlık suçunu işleyenlerin ve onları destekleyenlerin kulakları sizlerin "Evet" seslerinizle çınlayacaktır. Hatay, 16 Nisan'da çocuk katillerine dersini verecek bir Türkiye için "Evet" diyor mu? (Evet sesleri). Kardeşlerim, büyük devlet olmak için büyük millet olmak lazım. Allah sizlerden razı olsun. Siz kendinizi 15 Temmuz'da ispat ettiniz. Türküyle, Arabıyla, Kürdüyle, Abazasıyla, seksen milyon bunu ispat etti. Şimdi sıra, milletimizin büyüklüğüne uygun bir devlet yönetimine sahip olmaya geldi. Pek çok ülkenin maalesef çok gerisinde kaldık. Koalisyonlar yüzünden çok büyük kayıplara uğradık. Bakınız, istikrarsızlığın ülkemize maliyetini göstermesi bakımından size birkaç örnek vereceğim. 1970 yılında Türkiye'nin kişi başına düşen milli geliri 590 dolar. Bugün Türkiye 2003'e göre üç katın üzerinde bir büyümüyle 11 bin dolara ulaştı bizim iktidarımızda. Güney Kore ile Portekiz 23 bin civarında bir milli gelire sahip. Türkiye, bu yıllarda istikrarlı bir yönetime sahip olsaydı biz de diğerleriyle aynı civarda bir milli gelire sahip olacaktı. Ülkemizin önünün darbelerle, koalisyonlarla sürekli kesilmesi yüzünden geride kaldık. Teşhis tamam, sorunun istikrar ve güven ortamının tesisinde olduğunda hem fikir miyiz? Peki çözüm ne? Çözüm, sorunun kaynağı olan yönetim sistemini değiştirmektir. Güney Kore bu teşhisi bizden çok önce yapmış, 1980'de değiştirmiştir. Portekiz de iki partili sistemde 1970'li yılların sonunda istikrarı yakalamıştır.
Bu işi 2007'de başlatmıştık, şimdi de devam edelim diyoruz. Hatay, 16 Nisan'da "Evet" diyerek geçmişteki kavga, kaos dönemlerinin üzerine en kalınından bir çizgi çekiyor mu? Hatay, 16 Nisan'da "Evet" diyerek Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşma kararlılığını destekliyor mu? (Evet sesleri) İşte 16 Nisan bu özlemin adıdır, şimdiden hayırlı olsun.
"Bu benim aşkımdır"
Bizler, çok partili hayata geçtiğimizden bu yana 16 ayda bir hükümet değiştirmişiz. 16 ay. Bunların içinde 25 günde hükümet değiştiği zamanlar da oldu. E burada istikrar olur mu? Bakın şu son 14 senedir istikrar var. Seçimler ilan edildiği zamanda yapılıyor. Bu istikrar sebebiyle de Türkiye tırmanıyor. Bakın geçtiğimiz 14 yılda Hatay'a ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? 21 katrilyon lira yatırım yaptık. Hatay'ı hedeflerine, tarihine uygun yeni bir kalkınma yoluna soktuk. Bugün Hatay, dış ticaret hacmiyle ülkemizin 11. şehri haline geldi. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda yapılan yatırımların en yakın şahidi Hatay. Bitenlerin yanında hala inşası devam eden projeler var. İskenderun'da 600 yataklı bir devlet hastanesi yapılıyor. Kardeşlerim bir de inşallah yapılmakta olan dev şehir hastanesi var. Bu benim aşkımdır. Bu yola çıktığımızda Türkiye'yi şehir hastaneleriyle donatacağız. Biraz sonra inşasını sizlere göstereceğim.
Kardeşlerim, bu "Hayır" diyenler kim? Şimdi Kandil "Hayır" diyor mu? İmralı "Hayır" diyor mu? Pensilvanya'daki FETO, "Hayır" diyor mu? Kılıçdaroğlu, "Bunlar 'hayır' diyenlere 'terörist' diyor" diyor. Biz burada uyarı yapmak zorundayız, biz sandığa giden herkesi, hangi oyu verirse versin anlayışla karşılarız. Biz İzmir'de denize dökenlerden değiliz. Bu lafı edenlere var ya, onlara güzel bir demokrasi müzesi kuracağız. Orada, bazı objelerle beraber onları tarihe emanet edeceğiz.
"Ben haberi verdim,
Facetime ile açıklama yaptım"
9 gün kaldı, 9 gün kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Eş, dost, ahbap herkesi aramaya var mıyız? Sandıkları patlatmaya var mıyız? Bakınız kardeşlerim bölücü terör örgütü tüm imkanlarını seferber etmiş 'hayır' kampanyası yapıyor. Bunların güdümündeki parti, bizim alameti farikamız olan Rabiamız var ya, bundan da rahatsız olmuşlar. Bunu reddediyorlar. Geçenlerde böyle farklı bir şeyle reddeden, buna karşı çıkan bir kampanya sürdürmek istediler. İçişleri Bakanlığımız hemen topladı. Ya sen buna nasıl karşı çıkarsın? Tek devlet değil mi? Tek bayrak değil mi? Tek vatan değil mi? Tek millet değil mi? Bak Tendürek dağlarında, Cudi'de silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, güvenlik güçlerimiz operasyonlarını yapıyorlar değil mi? Bedelini ödetiyorlar. Milleti bölmek için faşistlikte CHP ile yarışanların biz bunları anlamasını beklemiyoruz. Pensilvanya'daki şarlatanın örgütü FETÖ, zaten dünya çapında bir kampanya yürütüyor. Bir kısım Batı da bunlara destek veriyoruz. (İdam isteriz sesleri) İşte 16 Nisan aynı zamanda bu talebinizin tescili olacaktır. Kılıçdaroğlu "Evet" derim diyor. Bakalım, onu da göreceğiz. Parlamentoya geldiğinde sayın Bahçeli açıkladı, biz bu teklife "Evet" deriz. Sayın Yıldırım'ın da kanaatini biliyoruz. Ben bunu onaylarım. Çünkü şehitlerimizin katillerini affetme yetkimiz yok. Olay bu kadar açık. Şimdi çıkmış televizyonda geçenlerde diyor ki; cumhurbaşkanı, başbakan bu darbe girişimini örtbas etmek istiyorlar. Kılıçdaroğlu sen kendinde misin? O darbe girişiminin bütün faillerini toparlayıp cezaevlerine tıkayan kim? Biziz. Güvenlik güçlerimiz bu operasyonları yapıyoruz, yargı süreci de devam ediyor. Sen yargılamayı da bizden mi bekliyorsun? Binlerce insan var cezaevinde. Sen ki, 15 Temmuz gecesi 1.30 veya 3 gibi İstanbul'a indim. Bana dediler ki; 11.30'da indi. "Nerede, buralarda mı?" dedim. "Yok, gittiler" dediler. Bakın çok enteresan, geçenlerde de "Cumhurbaşkanı geleceğini söyleseydi beklerdim" diyor. Ben haberi verdim, Facetime ile açıklama yaptım. Bütün milleti oraya davet ettim. Sen de millet olarak orada bekleseydin. Niye beklemedin? Dert başka, hemen Bakırköy başkanının yanına gitti. "Darbe yapıldığında tankın üzerine ilk ben çıkarım" diyordu. Her şeyi yalan ya bunun. Şimdi de eline bazı kağıtlar tutuşturuyorlar. İşte MİT açıklama yaptı. "Bizim teşkilatımızla bu kişilerin uzaktan yakından alakası yoktur" dedi.
"Bu mesele Türk milletinin beka meselesidir"
Bu sistem demokrasinin güçlendirildiği bir sistemdir. Bu sistem, hak ve özgürlüklerin en geniş haliyle kullanılacağı bir sistemdir. Söylemedik yalan bırakmıyorlar. Halbuki Hatay, onların ihanetlerini unutur mu? Hatay'ın dört şehiti var. Terörle mücadelede sadece son 2 yılda 24 şehit vermiş bir şehirdir. (Şehitler ölmez, vatan bölünmez sesleri) Sizler, değerli kardeşlerim, bu tabii Rabbimizin bizlere aynı zamanda bir emri. Ne diyor Kuran'ı kerimde Rabbimiz? Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler, ancak siz bilemezsiniz. Değerli kardeşlerim, şimdi işte o gece o tankların üzerine gidenler var ya. İşte ne diye gidiyorlardı? Şehadete koşuyorlardı. Şehitler tepesi boş değildi. Reyhanlı saldırısını unutmak mümkün mü? Hatay'ın tüm terör örgütleriyle ve arkasındaki güçlerle görülecek hesabı var. Gerçi biz failleri yakaladık, biliyorsunuz. Bu mesele, siyaset meselesi, siyasi parti meselesi değildir. Hatay'ı hep mezhepçilikle anıyorlar. Ben diyorum ki "Mezhebi falan bir kenara koyun. Ülkemizin birliğini ve beraberliğini düşünün". Bu işi bir kenara koyun. Bu iş insanlık meselesidir. Aynı mezhepten olduğumuz için değil, yaratılanı yaratandan ötürü seveceğiz. Sünni, Alevi, Nusayri, lütfen bu ayrımları yapmayalım. Bırakalım bu ayrımları zalim Eset yapsın. Bir milyona yakın insanı bu adam katletmedi mi? Bu adam ancak lanetle anılır. Yanında birkaç ülkenin yanında kimse kalmadı. Kalmayacak, gereği de yapılacak. Bu mesele Türk milletinin beka meselesidir. Kardeşlerim, süreci devam ettireceğiz. Bakınız ne kadar isabetli bir tercih olduğunu 16 Nisan'dan sonra daha iyi anlayacağız. Türkiye'nin bekası, terör örgütlerinin üstesinden gelmek için her şeyi yapmayı gerektiriyor.
Kardeşlerim, anayasa değişikliği ilen getirilen sistemi meydanlarda, televizyonlarda anlatıyoruz. Ana muhalefetin yalan rüzgarı ilk zamanlar belki milletimizin kafasını biraz bulandırmıştı. Gerçekler ortaya çıktıkça yeni sistem her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Zamanla sis dağıldı. Yetkiler neymiş, Meclis ne olacakmış, seçimler nasıl yapılacakmış, 18 yaş neymiş; hepsiyle ilgili milletimiz fikir sahibi oldu. 18 yaşa karşı çıkıyor. "18 yaşa askerlik yapmayacakları için karşıyım" diyor. Burada aynı anda 600 kişi olacak. Bu 600 kişinin içinde 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24,25 en fazla 10 kişi olurlar. Bunlar ne olur? Bunlar bedelli askerliğe tabii tutulurlar. Ben gençlerimle iftihar ediyorum. Bu tuzağa gelmiyoruz değil mi? Onun için gençler daha çok çalışacağız. Çünkü biz Fatih Sultan Mehmet'in torunlarıyız.
Üniversiteler, seksen bir vilayetin tamamında üniversiteler var. Bütün okullarda, ilkokullarda kitapları ücretsiz alıyor muyuz? Lisans üstü, doktora, hepsine burs verdik. İşte bu şekilde yola devam ettik. Ülkemizin aleyhine olsaydı, emin olun şu anda bu sisteme karşı çıkan herkes desteklerdi. Meclis'i feshedecek diyorlar. Bir defa cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisi yok. Dürüst ol ya, niye yalan söylüyorsun. Diyelim ki erken seçim kararı veya seçimleri yenilenmesi kararı aldı cumhurbaşkanı. Beraber seçime giderler. Yine parlamento; diyor ki "Soru önergesi verme yetkisi kaldırıldı" diyor. Şimdi biz yazılı önergeyi getiriyoruz. Bu yazılı önergeye de ilgili bakanlık yazılı cevabını verir. Cumhurbaşkanı şu an vatana ihanetten Yüce Divan'a gidebiliyor. Bundan sonra kişisel suçlardan dolayı da Yüce Divan'a gönderilebiliyor. Benim milletim tabii bunları yutmayacak, bağımsızlığını kavrayan milletim 16 Nisan'da bunu daha da güçlendirecek. Şu reformu, böyle tarihi bir oranla hayata geçirmeye hazır mıyız? 16 Nisan'da benim gözüm burada olacak. Takipte olacağım. Şarkımızı söylemeye var mısınız? Uzun zaman oldu unuttunuz tabii...