Gündem

'Erdoğan'a yakın bir isimden 4+4+4 yorumu: Tehlikenin farkındayız

"Kendisiyle konuşurken, beş grup başkan vekillinin imzasını taşısa da bu teklifin, AK Parti'de -sanıldığı gibi- yekpare bir iradeyi yansıtmadığını hissettim."

29 Şubat 2012 10:26

 

 
Çiğdem Toker
(Akşam, 29 Şubat 2012)
 
AK Parti'den Başbakan Erdoğan'a yakın bir isim, (hafta sonu yaptığımız telefon görüşmesinde) işte böyle söyledi: 'Tehlikenin de risklerin de farkındayız.'
 
Üstelik ben daha sormadan, sadece 'çocuk gelinlerin' değil; teklifin bu şekilde geçmesi halinde, 'çocuk işçilik'in artacağı kaygısını da paylaşıyordu.  
 
Adını veremediğim değerli kaynağım, '4. sınıftan itibaren mesleki yönlendirmeyi esas alan bir düzenlemenin ILO Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu, Türkiye'nin 14 yıl önce imza attığı bu sözleşmeyi, ihlal edecek bir teklifin yasalaşamayacağını' söyledi. 
 
Kendisiyle konuşurken, beş grup başkan vekillinin imzasını taşısa da bu teklifin, AK Parti'de -sanıldığı gibi- yekpare bir iradeyi yansıtmadığını hissettim. 
 
Aksine, grup içinde küçümsenmeyecek sayıda vekil, bu teklifle fikren ve ruhen mutabık değil. 
 
Keza, doğrudan karşı çıkmasa -ya da çıkamasa bile; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in tedirgin tavrı da duyduğu rahatsızlık konusunda fikir veriyor. (Şahin'in kız çocuklarının eğitimi konusunda, uluslararası arenada hesap verme pozisyonunda olduğunu hatırlatalım.) 
 

İdeoloji, 'gerekçe'de duruyor

 
Dolayısıyla yükselen itirazları, Başbakan Erdoğan ile Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in savunduğu gibi ideolojik diye nitelemek, ne kaygıları ne de sakıncaları gidermeye yetiyor.  
 
Sıfır tolerans gösterilmesi gereken çocuk işçiliğe itiraz etmek insani bir görevdir; bu bir.
 
İkincisi, şu 'küresel' dünyada, 'ideoloji' kelimesine, 'bak sonra seni ham yaparlar' diye, öcü vurgusu yüklemek hiç ikna edici değil. Soğuk Savaş dönemi biteli çok oldu.     
 
Kaldı ki, hangi dünya görüşünü savunursanız savunun, eğitim alanında yapılacak her model değişikliği, doğası gereği siyasi ve ideolojik bir tercihtir. 
 
İmam hatip okullarında 1997 öncesine dönülmesini istemek mi ideolojik değil?
 
Ya da kanun teklifinin gerekçesine yazılan o sihirli kavram: 
 
'Ekonominin rekabet gücünü' önceleyen bir yaklaşımdan daha ideolojik ne olabilir?
 

İkinci dört yıla da sevinmeyiz

 
Kamuoyundan yükselen itirazları dikkate alan hükümet, kaygıları yatıştıracak 'ikinci dört yıl' adımını atmış görünüyor.
 
Peki ne olacak? 
 
Bu kez, birinci kademeyi değil de, ikinci kademeyi bitiren çocukların aday çırak ve çırak olmasının önü açılacak.
 
Buna sevinelim mi?
 
Türkiye için bağlayıcı bir metin olan, ILO'nun İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138 sayılı sözleşmesine göre çalışma yaşı 15 yaşın altında olamıyor.
 
Bugün şık bir gömleğin etiketinde rastlayabileceğiniz 'Made in Bangladesh' ibaresinin tek izahı, ucuz işgücüdür. Küresel girişimin sihirli kavramı olan 'ucuz işgücü', genellikle 'rekabet gücü' üst kavramıyla perdelenir.
 
Cevap aradığımız temel soru şudur: Gerekçeye konulan, 'rekabet gücü',  yoksul olmasalardı, aday çıraklığı seçmeyecek çocukları kastediyor mu kastetmiyor mu?
 
Bütün eşitsizlikler ve acımasızlıklar içinde en kötüsü, çocukların maruz kaldığı eşitsizliklerdir. Tehlikenin farkındayız.