Gündem

Erdoğan'dan NATO tartışmalarına ilişkin açıklama: Sayın Macron sen önce kendi beyin ölümünü kontrol ettir

29 Kasım 2019 15:17

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un NATO'ya ilişkin açıklamalarına yanıt verdi. Erdoğan Macron'a seslenerek, "Sen önce kendi beyin ölümünü kontrol ettir. Senin Suriye'de ne işin var?" dedi.

Erdoğan, "Marmara Üniversitemizin yeni külliyesi ile çok daha güçlü hale geleceğine inanıyorum. Kökleri 1883’e kadar giden üniversitemizin, halen 5 ayrı dilde yürüttüğü   eğitim –öğretim faaliyetleri ile dünya çapında marka olma yolunda ilerlediğini görüyoruz. Temel atma törenini gerçekleştirdiğimiz bu alanda inşa edilecek külliye üniversitemizi hedeflerine bir adım daha yaklaştıracaktır. Bu üniversitemiz yanında ilkokul, ortaokul, lisesi ile çok daha anlamlı hale gelecektir. Bunu özellikle tercih ettik. Üniversitemiz ile birlikte ortaokul, lisenin de burada olması çok büyük anlam ve güç katacaktır. Konumu ve mimarisi ile tarihimize, kültürümüze yakışır bu eserin üniversitemize kazandırılmasında emeği geçen herkese şimdiden teşekkür ediyorum" diye konuştu. 

Erdoğan, "Tüm üniversitelerimizin yaptıkları işin ruhuna ve gereklerine uygun mekanlarda faaliyetlerine devam etmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Burada devasa alanda Savunma Bakanlığımızın bir geçmişi var. Şimdi ise farklı bir mekana taşınıp buranın Marmara Üniversitesi’nden olması buraya farklı bir güç katacaktır" dedi.

“Ülkemizdeki üniversite sayısını 207’e çıkardık”

Erdoğan, "Büyükşehir belediye başkanlığım dönemimden beri  üniversitelere külliyeler kazandırmanın gayreti içinde oldum. Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde aynı anlayışla ülkemizdeki tüm üniversitelerimize bu desteği verdim. Ülkemizdeki üniversite sayısını 76’dan 207’e çıkartırken sadece skor amaçlı hareket etmedik. Elbette eğitim-öğretime yapılan yatırımların neticesini almak zaman ister. Şimdiden ülkemizin bu alanda kat ettiği mesafeyi görmeye başladık. Biz ülkeyi yönetenler olarak sorumluluğumuzun gereğini yerine getirdik. Şimdi sıra üniversitelerimizi yöneten rektörlerimizde, hocalarımızdadır. Türkiye’deki üniversitelerimizi dünya çapında birer yükseköğrenim kurumu haline getirmesi hocalarımızın yapacağı akademik çalışmalara, öğrencilerimizin göstereceği gayrete bağlıdır. Çeşitli kurumlar tarafından hazırlanan ilk 500, ilk 100 listelerinde ülkemizden bir elin parmağı kadar değil, göğsümü kabartacak düzeyde üniversitelerin yer almasını bekliyoruz" ifadesini kullandı. 

“Mezunu olmaktan iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi’nin de bu büyük atılımın öncüsü olacağına yürekten inanıyorum”

 

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunun için öncelikle köklü bir anlayış değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu anlayış değişikliğini sizlere bir anekdot ile anlatmak istiyorum. Merhum Süheyl Ünver, hocası Akil Muhtar Özden’e ‘Biz sizin yarınız kadar olsak yeter’ diyerek hürmetini göstermek ister. Bunun işiten hoca hiddetlenerek, ‘Sen benim yarım, senin taleben senin yarın, onun talebesi onun yarısı… Bu böyle olmaz, sen beni geçmelisin’ diye cevap verir. Üniversitelerdeki her bir hocamız kendi hocasını geçecek başarılar ortaya koyacak ki hedeflerimize ulaşabilelim. Bunun için üniversite hocalarının ufkunun genişlemesini, azimlerinin bilenmesini sağlamalıyız. Üniversitelerimizin başarısı ülkemizin en büyük gururu, övünç kaynağı olmalıdır. Cumhurbaşkanı olarak bu konuda üzerimize düşen her görevi yerine getireceğimizin bilinmesini istiyorum. Ama bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum ki asıl görev hocalarımıza düşüyor. Üniversitelerimizdeki tüm hocalarımıza inanıyorum ve güveniyorum. Mezunu olmaktan iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi’nin de bu büyük atılımın öncüsü olacağına yürekten inanıyorum.  

Dünyadaki rekabet medeniyet mücadelesinde öne geçme rekabetidir. Çünkü medeniyet, uygarlık ve şehirlilik anlamlarının yanında doğrudan gelişmişlik düzeylerine işaret eden bir kavramdır. Üzerinde yaşadığımız coğrafya kadim Yunan, Roma, İslam ve  Türk medeniyetleri ile zenginleşerek bugünlere gelmiştir. Biz kendi inancına, kültürüne uygun olması şartıyla iyi olan, estetik olan, hayırlı olan her değeri bünyesine katmaktan asla imtina etmeyen bir milletiz. Ülkemizde pek çok mütefekkir tarafından üzerinde düşünülmüş medeniyet bizim de mücadelemizin merkezinde yer alıyor. Ülkemizde yıllarca şark ve garp medeniyetleri tartışması yaşanmış ve bunların birbirlerinin karşıtı gibi gösterildiğinin şahidi oluyoruz.

Hayata tek bir medeniyet yani sadece Batı medeniyeti penceresinden bakanları için bu anlayış anlamsızdır. Ülkemizde Batı medeniyete dahil olmak için dinimizin değiştirilmesi gerektiği tartışmalarının bile yapıldığı dönemler olmuştur. Milletin inancı bazı çevreler tarafından medeniyet yolunda en büyük engel olarak görülmüştür. Halbuki bu coğrafya inancıyla ilgili hassasiyetlerine dokunulmaması şartıyla her imkânı, her değeri ve birikimi kucaklama geleneğine sahiptir.

İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntıların sebebi nasıl İslam değilse, ülkemizin geçmişte yaşadığı krizleri ülkemize ve milletimize mâl edemeyiz.  Başımıza gelenlerin nedeni son birkaç asırdır medeniyet ufkunu yitirmiş, özgüvenini kaybetmiş, Batı karşısında ezik, kendi kültürüne nobran, kendisi üretmek yerine kopyalamayı bilim diye yutturmuş zihniyetin üzerimize karabasan gibi çökmüş olmasıdır.

Başkalarına benzemeyi hayatımızın merkezine yerleştirdiğimiz gün kaybetmeye başladık. Yeniden düşünmeye, çalışmaya, üretmeye hazır olmalıyız. Üniversitelerden beklentimiz medeniyet davamızı her türlü önyargıdan arınmış olarak,  insanların tüm birikimini kullanarak güçlendirmeyi, yükseltmeleri ve yüceltmeleridir. Başka yerlerde üretilen bilgilerin ezbercisi, kopyacısı, tekrarcısı değil, bilginin menbaa haline gelen üniversitelere sahip olmanın hayali ile yaşıyoruz.

"17 yıldaki değişim görülüyor"

Türkiye son 17 yılda yaşadığı büyük dönüşümün ardından sadece bilim alanında değil her konuda çok farklı bir kulvara girmiştir. Milletimiz bu değişimi kendi hayatında da bizzat görüyor. Yabancılar da bu değişimin Türkiye’yi nereden nereye taşıdığını her fırsatta dile getiriyor. Her ne kadar içerden birileri sürekli kriz tellaklığı yapsa da hedeflerimize adım adım ilerliyoruz.

Tehdit kriterlerimiz de değişti. Geçmişte ülkemiz için çok büyük kriz, sıkıntı, sorun kaynağı olan nice mesele artık rutin gündemin parçası olmaktan öteye geçemiyor. Engellere takılıp kalmak yerine bertaraf etme anlayışı iradeyi her alana yerleştirdik.

Artık kendisine inanan, güvenen ve tuzakları bozan bir Türkiye var. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile geldiğimiz bu seviye bizden sonraki nesiller için yeni başlangıç noktası olacaktır. 

Arnavutluk’a 500 konut

Arnavutluk’a 500 konut yapabilir miyiz diye Çevre ve Şehircilik Bakanımla konuştuk. Yapalım dedik. Arnavutluk’a inşallah TOKİ olarak orada en uygun yerde ekiplerimiz çalışmalarını yapacak. Bu nedir bu? Bu medeniyetimizin bize yüklediği sorumluluktur.  Bizim bir kardeşlik hukukumuz var. Bu kış mevsiminde zorda kalanlara yardım elimizi uzatacağız.

Bu büyük değiştirememiş olsaydık ne demokrasimizi gerçekleştirebilirdik ne de ekonomik saldırılar karşısında dayanabilirdik ne de sınırlarımıza dayanan teröristlerin başını ezebilirdik. Tabii başarı çıtasını yükseltmenin aynı zamanda mücadele alanını arttırdığının da farkındayız.

"Türkiye’yi NATO’dan çıkarmak senin haddine mi?"

Hazım sorunu yaşayanların giderek arttığını görüyoruz. Bugün gazetelerde yine okudum, bunun son örneği NATO tartışmalarıdır. 3-4-5 Aralık’ta İngiltere’de NATO zirvesini yapacağız. Daha oraya gitmeden birileri bir şeyler konuşmaya başladı. Hiç risk almayan, hep kazanmaya alışmış kimi ülkeler Türkiye’nin kendi hakkını, hukukunu, sınırlarını, egemenliğini koruma çabalarına tahammül edemiyor. Hele hele bunların içinde Fransa Cumhurbaşkanı’nın son açıklamaları hastalıklı, sığ anlayışın örneklerinden biridir. NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söylüyor. Sayın Macron bak Türkiye’den sesleniyorum. Önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir. Çünkü bu ifadeler ancak senin türündeki beyin ölümü gerçekleşmiş olanlara yakışır. Sen bir defa NATO’ya karşı yerine getirmen vecibelerini yerine getirmiyorsun. Hava atmaya gelince hava atıyorsunuz. NATO’ya ödemen gereken paraları bile doğru dürüst ödemezsin. Türkiye’yi NATO’dan çıkarmak senin haddine mi? Böyle bir şeyin kararını senin verme yetkin var mı? Türkiye’nin Suriye’de herhangi bir oldu bitti yapmadığını en iyi kendisi biliyor. İşte buyur. Kimse sana bakmıyor, henüz daha acemiliğin var bunu gider. Bunu gidermeden bu işler olmayacak. Biz Suriye’den ülkemize yönelik tehditleri ve karşılığını herkes gibi Fransa Cumhurbaşkanı’na da defalarca anlattım ama anlamıyor. İnanın çok tecrübesiz. Terörle mücadele nedir bilmediği için Sarı Yelekliler her yeri işgal ve istila etti. Niye çözemiyorsun? Çözemezsin. Ülkemizin bu konudaki haklı hassasiyetini hiçe sayıp, en küçük bir ilgilerinin olmadığı halde tırnak tutturmaya çalışan Fransa’dır. Senin Suriye’de ne işin var? 911 kilometre bizim sınırımız var. Bizim Adana Mutabakatımız var. Terörle mücadele kapsamında Suriye’ye girme hakkımız var. Ne yapıyorsun sen orada? Biz aynı zamanda Koalisyon Güçleri’ndeyiz. Rejim de eni oraya davet etmiş değil. Durumdan vazife çıkarıp geldiniz. İstediğiniz kadar hoplayın, zıplayın Türkiye’nin terörle mücadelesine saygı duyacaksınız. Türkiye hem askeri hem de siyasi desteği ile bu kurumun önemli ismidir"