Gündem

"Erdoğan, Saray harcamalarını kısarak, konvoyları azaltarak emeklilikte yaşa takılanları finanse edebilir"

Esfender Korkmaz: Saraya kepçeyle var emekliye kaşıkla yok

18 Ekim 2018 13:25

Emeklilikte yaşa takılanlar tartışması Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın karşı çıkışıyla devam ediyor. Yeniçağ yazarı Esfender Korkmaz, siyasilerin değerlendirmelerine yönelik yorumunda, "Saray harcamalarını kısarak, Cumaya gidişte ve törenlerde konvoyları azaltarak, emeklilikte yaşa takılanları finanse edebilir" dedi. 

Korkmaz'ın ''Saraya kepçeyle emekliye kaşıkla yok''(18 Ekim 2018) başlıklı yazısı şöyle:

''Muhalefet partileri, CHP, MHP, HDP ve İYİ Parti, tek tek meclise ''emeklilikte yaşa takılanlar'' için kanun teklifi verdiler. Ancak Cumhurbaşkanı bu teklife şiddetle karşı çıktı. Şimdi sıra demokrasiyi test etmeye geldi. Çünkü yaşa takılanlar için Meclise teklif veren 4 partinin milletvekili sayısı 306 buna karşılık iktidar partisi AKP'nin milletvekili sayısı 296'dır. Meclis Başkanı bu yasa tekliflerini Meclis gündemine getirmeyebilir. Ancak çoğunluk isterse getirmek zorundadır. Bu nedenle siyasi partilerin ne kadar samimi oldukları, hangilerinin topu dolandıracağını göreceğiz.

Aslında yaşa takılanlarla ilgili yasa teklifleri gasp edilmiş bir hakkın teslimi içindir... Kanun teklifine göre;

''1999 yılı öncesinde ilk kez SGK kapsamında çalışmaya başlayanlar, o tarihlerde herhangi bir şekilde yaş şartıyla alakalı bir zorunlulukları bulunmadığından, 1999 yılından sonra gelen yaş şartı mecburiyetiyle ciddi mağduriyet yaşamışlardır. Bu teklifin kabulü halinde en azından bu mağduriyetin bir kısmı giderilmiş olacaktır.''

Türkiye'de sosyal güvenlik açıkları, yaşanan sorunlar adeta bir yaş grubunun sırtına yüklenmiştir. Kaldı ki yaşa takılanların haklarının iadesi bir defaya mahsus yapılmaktadır. Sosyal güvenlik yükünü abartıldığı kadar etkilemiyor.

Bizde sosyal güvenlik sorunu var... Söz gelimi emekli/çalışan oranı düşüktür. Genel olarak uygulama göstermiştir ki; ideal bir sosyal güvenlik düzeni için dört çalışanın bir emekliyi finanse etmesi gerekir. Bizde bu 2 ve bazen 2'nin altındadır.

Buna karşılık Türkiye'de emekli maaşları düşüktür. Söz gelimi en düşük emekli maaşı Almanya'da 1350 Euro, Fransa ve İspanya'da yaklaşık 1050, İtalya ve Yunanistan'da ise 900 Euro'dur. Bizde ise 240 Euro'dur. Yani sosyal güvenlik sistemi için sanıldığı kadar yük getirmeyecektir.

Dahası, yararlı tarafları da var...

Emekli olanların yerine gençler işe başlar. Genç işsizlik oranı yüzde 20 dolayındadır. Ne işte, ne eğitimde olmayanların oranı ise yüzde 28, yüzde 30'a çıkıyor. Bu anlamda OECD içinde en kötü durumda olan ülkeyiz. Gençlerde işsizlik sorununun azalması, sosyal sorunların da azalmasına imkân verecektir.

Mesele hükümetin işsizliği düşürme ve gençlere iş sağlama niyetinde ve bilincinde olmasıdır. AKP iktidarı, yaşa takılanları engellemek yerine kayıt dışı çalışanları kayıt altına alarak, sosyal güvenlikte finansman sorununu çözebilir. Çünkü her 3 çalışandan birisi kayıt dışı çalışıyor. Ayrıca bir milyon yabancı ve bir milyon Suriyeli de kayıt dışı çalışıyor. İktidar bunları engellemek yerine dolaylı olarak destekliyor. Söz gelimi geçen sene Tarım Bakanı Urfa'da Suriyeliler ucuz çalışıyor, iş verin mealinde bir söz söylemişti.

AKP, istihdam ve ücretler konusunda çalışan ve emekliden yana tavır koymuyor. Tersine 2008'de çıkarılan 5510 sayılı yasaya göre emeklilerin hak kayıpları oldu;

* Emekli aylığının hesaplanmasındaki refah payı yüzde 100'den yüzde 30'a indirildi.

* Emeklilik yaşı, kademeli olarak 65'e yükseltildi.

* Prim ödeme günü 7.000'den 7.200'e çıkarıldı.

* Emekli aylığı, SSK ve Bağ-Kur emeklileri için yüzde 65'ten yüzde 50'e düşürüldü.

* Emekli aylığının alt sınırı (Asgari emekli aylığı), uygulaması kaldırıldı.

* Sağlıkta şartlar ve kesintilere aleyhte fark geldi.

Aslında siyasi iktidar seçim popülizminden keserek, basında sık sık yer alan saray harcamalarını kısarak, Cumaya gidişte ve törenlerde konvoyları azaltarak, emeklilikte yaşa takılanları finanse edebilir.

 Eğer itibarsa, bir milletin itibarı saray lüksü ile değil, halkın çalışma imkânları ve karın tokluğu ile ölçülür.''