Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha önce faizlerin indirilmemesi konusunda sert bir dille eleştirdiği Merkez Bankası'na bir kez daha tepki göstererek, "Merkez Bankamız da hakikaten dünyada herkes inerken, bizim Merkez Bankası sağ olsun hala olduğu yerde duruyor. İnmiyor, düşürmüyor, yahu neyi bekliyorsun sen? Şimdi diyebilirler ha, Merkez Bankası bağımsızdır, ben de bağımsızım" dedi.
Gülen cemaati yayınlarını da kapsayan 14 Aralık operasyonuna da değinen Erdoğan, "Geçenlerde bir operasyon oldu, utanmadan bu operasyonu basın özgürlüğüne yapılmış bir operasyon gibi göstermeye gayret ettiler" dedi. Erdoğan, söz konusu operasyonu ağır bir dille eleştirerek basın özgürlüğüne müdahele eleştirilerinin yer aldığı bir rapor hazırlayan Avrupa Parlamentosu'na da işaret ederek "Sakın ha, uluslararası medyada çıkan olumsuz haberlere itibar etmeyin, kulak asmayın" ifadesini kullandı. Erdoğan, "Burada yürekli olun. Gelecek bizimdir. Türkiye güçlüdür, her geçen gün daha da güçlü olacak. Onlar da aynı değirmene su taşıyorlar, onların derdi başka ama bizim derdimiz daha başka" diye konuştu.
Erdoğan, 12 kişinin yaşamını yitirdiği Charlie Hebdo katliamına ilişkin olarak ise, "Kimsenin bizim dinimizi istismar etmek suretiyle yapmış olduğu terör eylemini Müslümanlara fatura etmeye hakkı yok. Bunu çok iyi bilmeleri gerek" dedi. Erdoğan, "Provokatif yayınlarıyla nam salmış bir dergiye, bu dergiyi Papa da lanetliyor. Bunun provokatif eylemlerini biliyor, Müslümanlar, Hrıstiyanlar, herkes hakkında bu tür maalesef, özgürlük denmez buna. Buna başkasının özgürlük alanına girerek terör estirmek denir" diye konuştu.
"Sınırsız özgürlük yoktur, düşünce özgürlüğünün de bir sınırı vardır, nereye kadar, benim özgürlük alanım" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oraya geldin mi duracaksın ki benden de saygı göresin. Biz nasıl ki tüm peygamberleri saygın duyuyor, aynen peygamberimize duyduğumuz saygıyı sevgiyi tüm peygamberlere gösteriyorsak, Hz İsa aleyhiselam da öyledir, Musa aleyhiselam da öyledir. Efendim onlar ateist. Olabilir, ateistse saygı duyacak. Tahrik de bir suçtur. Bunun da yasalarda yeri vardır. Suçtur."
Erdoğan, Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu Genel Başkanı Erkan Güral ve Konfederasyon üyelerini kabul etti.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Alışılmış bir cumhurbaşkanlığı görevine talip olmadığımı söylemiştim. Biz istişarenin uyumun koordineli şekilde çalışmanın önemini bilen faydasını görmüş bir geçmişe sahibiz. Ülkemizde 12 yıldır hakim olan güven ve istikrarın özellikle de bu istikrar ortamının gerisinde kalmamızın mümkün olmayacağını ifade etmiştik. Bir güven, iki istikrar demiştik. Ve bunu gerçekleştirdik. Bu iki sihirli kelime bizi buralara taşıdı. Güvenin olmadığı yerde istikrar olmaz. Eğer yatırımcı geleceğini göremiyorsa gelip o ülkede yatırım yapmaz. Bu bizim içerdeki yatırımcımız için de geçerlidir, dışardan gelecek yatırımcı için de geçerlidir. Bize gittiğimiz zaman ilk sordukları soru şu olur “seçim ne zaman” şu zaman. “Peki koalisyon mu, tek başına iktidar mı gelir”
‘9 seçimde de bunu yaşadım’
Onlar kamuoyu araştırmalarını yapıyorlar. Türkiye’de ne olur, tek başına iktidar mı gelir yoksa koalisyon mu olur onu görüyor. Ona göre Türkiye’deki yatırımı peşinen satın alıyor. Burada tek başına iktidar sinyali varsa, seçimler yapılmadan önce yatırımımı yaparım diyor. Ve 9 seçimde de bunu ben bizzat yaşadım. Gittiğim bir çok ülkede yani ABD’den Avrupa ülkelerine hepsi bu sorularla kahvaltılarda ne bileyim karşılıklı görüşmelerde bu sorularla karşı karşıya kaldık.
‘Demokrasi ve ekonomi arasında hassas bir ilişki var’
Demokrasi ve ekonomi arasında hassas bir ilişki var. Daha önce böyle bir ilişki söz konusu değildi. Birisi güçlendiğinde diğeri de güçleniyor. Yahu birisi çıksın, diğeri çıkmasın diyemezsiniz. Hamd olsun 12 yıl içerisinde biz bunu başardık. Bunun içinde her ikisi at başı, bugünlere geldik.
‘Bunlarda takiyye çok başarılıdır’
Ülkemize yönelik saldırılara baktığımızda, ekonomimizin hedef alındığını görüyoruz. İçerdeki bazı kesimlerin, kendi siyasi ekonomik çıkarları uğruna ülkemiz aleyhindeki kampanyalara destek verdiklerini üzüntüyle müşahede ediyoruz. 17-25 aralık demokrasiye ve sivil siyasete darbe girişiminden beri, paralel yapının bu konuda başı çektiğini biliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin vatandaşı olacaksın, pasaportunu taşıyacaksın, bir STK oluşturacaksın, ondan sonra da gideceksin Avrupa’da ABD’de Türkiye’nin aleyhinde kampanyalar sürdüreceksin. Bu kampanyalar tamemen yalan yanlış. Bunlarda bir de yalan meşrudur, takiyye gizlenme çok başarılıdır. Kendilerini çok iyi gizlerler saklarlar. Yeri geldiği zamanda hangi grubun kurumun içerisine gireceklerse, o kurumun değer verdiği neler varsa, bu kendilerine ters de düşse onu yaparlar. Bunların ana ilkesi şudur. Amaçları uğrunda her şey meşrudur. Her şeyi yaparlar.
‘Avukatlık o dönemde hukuk değildi’
Benim burada anlatmaktan edep edeceğim her şeyi yaparlar. 17-25 Aralık darbe girişimini sadece şahsımla, hükümetle ve partiyle ilişkili hale getirenler yanlış düşünüyorlar. Hadiseyi yanlış değerlendiriyorlar. Bu darbe teşebbüsü doğrudan demokrasiye milli iradeye, Türkiye’nin geleceğine yapılmıştır. Hedef Türkiye’nin birliğiydi, bütünlüğüydü, huzuruydu. Beni değil sizleri, sizlerin emeğini, varlığını hedef almışlardı. Her türlü tehditle haraçlar toplanabiliyordu. Maliyesinde, yargısında, emniyetinde, her türlü… Yargıya bir işiniz düşmüşse, bunların avukatlar zinciri her tür işi çevirebiliyordu. Çünkü avukatlık o dönemde hukuk değildi. Neydi? İkili ilişkilerdi. O da nereden geçiyordu? Parasal ilişkilerden geçiyordu. Bunu geçmişte başkaları yapıyordu, bu defa da ne yazık ki bu örgüt yapmaya başladı.
A'dan Z'ye yalan
Bu teşebbüs hamd olsun akamete uğradı. Verilecek mücadele diğer tüm hedeflerin önünü açacaktır. Bakınız biraz sonra değineceğim. Geçenlerde bir operasyon oldu. bu operasyonu basın özgürlüğüne yönelik yapılmış bir operasyon gibi göstermeye gayret ettiler. Halbuki tam aksi. Bunlar, tahşiye adı verilen bir kitap evine ve bu kitapevinin onların elindeki belli imkanları alacağını görerek, onlarına aleyhine yazdıkları yazılar sebebiyle, onların ihbar sebebiyle, bu insanlar 17 ay içerde yattılar. Ondan sonra da utanmadan ne diyorlar? Bunlar fikir özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne, medyaya karşı yapılmış bir operasyondur. A’dan Z’ye yalan. Bunlar bir çok yazarı çizeri hepsini onlarla örtüşmüyorsa defetmişlerdir. Onların yanından ayrılıp da daha sonra yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkan bir çok yazarı çizeri görüyorsunuz.
'Türkiye eski Türkiye değil'
Demokrasinin olmadığı yerde ne sivil toplumun ne de girişimciliğin gelişmesi mümkün değildir. Bunların mumu yatsıya kadar yanacaktır, ondan sonra sönecektir. Her zaman ifade ettiğim gibi bunların tüm yaptıkları, bir üst aklın planlamasıyla yürütülen faaliyetlerdir. Ama hesaba katmadıkları bir şey var. Türkiye eski Türkiye değil, artık yeni Türkiye var. kendi istikametini kendi çizen, kendi hedeflerini kendi belirleyen bir Türkiye var. Geçmişte bizim gündemimizi dışarda birileri belirliyordu. Aziz milletimizle birlikte, sizlerle birlikte istiklalimizi koruma konusunda kararlıyız. Eski Türkiye hayaliyle yaşayanlar boşuna bekliyorlar. Türkiye bir daha o günlere dönmeyecek inşallah. Ülkemize yönelik tertiplerin saldırıların iki konuda daha yoğunlaştığını görüyoruz. Biri ekonomi, diğeri sosyal barış.
‘Tek hanede kalmasını istemeyen birileri var’
Ekonomimizi zayıf göstermek için yürütülen gayretleri sizler gayet iyi biliyorsunuz. Gezi olayları sırasında “tüketmeyin ekonomi dursun” çağrıları yapılmıştı. 12 yıldır saldırılara manipülasyonlara maruz kaldı. O olaylar esnasında faiz 4,6’ya kadar düşmüştü. Bu olaylarla birlikte hemen faiz yükselmeye başladı ve ülkemizde tabi faizin meddahlığını yapanlar çok bunu da söyleyeyim. Hala bunun gayreti içinde olanlar maalesef var. Ben cumhurbaşkanı olarak her yerde söylüyorum. Biz devletin borçlanma faizini yüzde 63’ten aldık, tek haneye indirene kadar verdiğim kavganın şahidi olan bir çok arkadaşım var. Ama tek hanede kalmasını istemeyen birileri hala var. Bunu da bilmenizi isterim.
Faiz lobisi...
Ben şunu biliyorum, kim ne derse desin. Bir defa yüksek faiz bu ülkede yatırımın önündeki en büyük engeldir. Eğer yüksek faiz devam edecek olursa bu ülkede yatırımlar bizim istediğimiz seviyede asla yürümeyecektir. Ve bu ülke girişimci doğuramayacaktır. Bu faiz lobisi son zamanlarda reel yatırımdan çok, daha kolay para nasıl kazanılır, paradan para nasıl kazanılır… Hep buna doğru gidiliyor.
‘Yatırımcının önünü açacağına tıkıyor’
Finans sektörü bakıyorsunuz korkunç paralar kazanıyor ve kendi öz sermayesiyle de diyemiyorum biliyor musunuz… Burada da bakıyorsun vatandaşın mevduatlarıyla paradan parayı kazanıyor ve bunun vatandaşa tekrar dönüşümü noktasında da kendi hesaplarını yapıyor. En az imkanı sağlamak suretiyle burada yatırımcımızın önünü açacağı yerde önünü tıkıyor.
‘Merkez Bankası'na: Yahu neyi bekliyorsun sen?’
Bizim insanımız hakikaten çok haysiyetli. Aldığı borcu ödemekte şu anda yüzde 3 sıkıntı var. Böyle bir toplumun içerisinde finans sektörünün riski bile yok denecek noktadadır. Reel sektörde risk bundan çok daha fazladır. Bunu görüyor, dolayısıyla, yüksek faize de kimse ses çıkarmıyor. Merkez Bankamız da hakikaten dünyada herkes inerken, bizim merkez bankası sağ olsun hala olduğu yerde duruyor. İnmiyor, düşürmüyor, yahu neyi bekliyorsun sen? Buyurun petrol fiyatları 45 dolara geldi.
‘Merkez Bankası bağımsızdır diyebilirler... ben de bağımsızım’
Azerbaycan Devlet Başkanı buradaydı, biz hesapları 60 dolar üzerinden yaptık. Şimdi burada sıkıntımız var. Yatırımlar konusunda sıkınımız var diyorlar. Orada o 15 doların hesabını yapıyor. E bizim petrolle ilgili bizim bir sıkıntımız yok. Tam aksine lehimize şu anda. Bunun halkımıza dönüşünü yatırımcıya dönüşünü süratla sağlamak lazım. Ey Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun. Şimdi diyebilirler ha, Merkez Bankası bağımsızdır, ben de bağımsızım.
‘Kendileriyle konuşacağım, bu iş böyle yürümez’
Kendileriyle de konuşacağım. Bu iş böyle yürümez. Burada bir şey var. Bizim yatırıma ihtiyacımız var, istihdama, üretime ihtiyacımız var. Şimdi istihdamda bir sıkıntı görünüyor. Yani bir çok batı ülkesiyle mukayese edilmeyecek şekilde iyiyiz de, inelim yüzde 5’e kadar ya, düşelim buralara. Biz geldiğimizde hizmet sektörü felaketti. Ama şimdi yeni alanlar açıldı. Oteller bizim sadece yaz mevsiminde çalışırdı. Ama şimdi dört mevsim otellerimiz çalışır hale geldi. Bu bizim için çok önemli bir atak.
‘Turizmde yatırım yapacak yer bulmakta zorlanıyoruz’
Biz şimdi turizmde yatırım yapacak yer bulmakta zorlanıyoruz. Az önce televizyonu izliyorum odamda. Erciyes’teki oteller okullar tatile girmeden yüzde 85 doluluk var. Bu bir şeyi gösteriyor, neyi? Refah düzeyi aynı zamanda yükselmiş. Bu tür hem alanlar açılıyor. Palandöken, Erciyes’e bakıyorsunuz her tarafta. Eskiden deniz kum güneş diye bakarken, şimdi biz turizmin hepsinde varız. Buralara durup dururken gelmedik.
Bakıyorsunuz ihracatımız rekorlara doymuyor. Bir önceki yıla göre yüzde 4 artışla 158 milyar dolara ulaşarak cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine çıktı.
'Saray kısa süre sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak'
Güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Sadece Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Şu anda Saray, kısa süre sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Hemen yanımızda kongre merkezinin arka tarafında bölgede şöyle bir Cuma camii yok, orada cami inşa ediyoruz. Kongre merkezinin bana göre sağ tarafında çok amaçlı 2 bin kişinin katılacağı aynı anda yapabileceğimiz yemekli toplantıyı kast ediyorum.
Şu anda Türkiye’de bizim en büyük kütüphanemiz 2 milyon cilt kütüphaneye sahip olan bir kütüphane. Dünya çok farklı bir yerde. Orada asgari 4 milyon cilt kitap alabilecek şekilde hem dijital ortamda hemde yaprak kitapla orada bir cumhurbaşkanlığı kütüphanesi kuralım. Orada ayrı bir hedefimiz olacak, 24 saat öğrenciye halka açık bir kütüphane haline getirmek. Bunun hazırlıklarını yapıyoruz, projeler hazırlanıyor. İki yılda bunları bitireceğiz. Saray kavramından rahatsız olanlar temenni ederim ki külliyeden rahatsız olmazlar.
Böyle anlattıkları gibi falan de değil yani. Dün baktım bir tanesi ana muhalefetten diyor ki, 5-6 milyar dolara mal oldu diyor. Yahu parayı harcayan biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamlar anlamak mümkün değil. herhalde İngiltere’deki sarayın restorasyonu yapılacak, 5 milyar dolara mal olacakmış. Belki ortaya takıntı yapmış olabilir. Ama bunu bilmesi lazım. Her şeyi bunların kayıttadır. Biz burayı proje hariç 18 ayda bitirdik. Anıtkabir için hazırlıklara 1941’de başladı, yapı ancak 1953’te tamamlanabildi. Cumhurbaşkanlığı sarayı ise projeyle birlikte iki yılı bile bulmadı. Meclis ve anıtkabir projeleri inşa edildikleri dönemde ülkemizin bütçesini sarsmıştır. Oysa bugün türkiye bunun gibi onlarca yüzlerce projeyi aynı anda bitip inşa edip halkın hizmetine ulaşacak seviyededir.
‘4 milyon cilt kitap alabilecek kütüphane’
Şu anda Türkiye’de bizim en büyük kütüphanemiz 2 milyon cilt kütüphaneye sahip olan bir kütüphane. Dünya çok farklı bir yerde. Orada asgari 4 milyon cilt kitap alabilecek şekilde hem dijital ortamda hemde yaprak kitapla orada bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi kuralım. Orada ayrı bir hedefimiz olacak, 24 saat öğrenciye halka açık bir kütüphane haline getirmek. Bunun hazırlıklarını yapıyoruz, projeler hazırlanıyor. İki yılda bunları bitireceğiz. Saray kavramından rahatsız olanlar temenni ederim ki külliyeden rahatsız olmazlar.
‘Parayı harcayan biziz’
Böyle anlattıkları gibi falan de değil yani. Dün baktım bir tanesi ana muhalefetten diyor ki, 5-6 milyar dolara mal oldu diyor. Yahu parayı harcayan biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamlar anlamak mümkün değil. herhalde İngiltere’deki sarayın restorasyonu yapılacak, 5 milyar dolara mal olacakmış. Belki ortaya takıntı yapmış olabilir. Ama bunu bilmesi lazım. Her şeyi bunların kayıttadır. Biz burayı proje hariç 18 ayda bitirdik.
Anıtkabir ve Meclis projeleri bütçeyi sarsmıştı
Anıtkabir için hazırlıklara 1941’de başladı, yapı ancak 1953’te tamamlanabildi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı ise projeyle birlikte iki yılı bile bulmadı. Meclis ve Anıtkabir projeleri inşa edildikleri dönemde ülkemizin bütçesini sarsmıştır. Oysa bugün Türkiye bunun gibi onlarca, yüzlerce projeyi aynı anda bitirip, inşa edip halkın hizmetine ulaşacak seviyededir.
‘Büyük düşünmek cücelerin işi değildir’
Bütün bunların maliyeti üzerinden polemik yapanlar eğer art niyet taşımıyorlarsa Türkiye’nin ulaştığı seviyenin farkında değiller. Bizler bu arada Samsun-Sinop arasını yaptık, oranın maliyetini çok enteresan yarısının bedelinden hamd olsun burası daha az, bu. Yani Sayın Putin bir şey söyledi. Bu eser dedi büyük devlet olmanın alametidir dedi. Çok ilginç vaka budur. Şimdi Kremlin'e gittiğiniz zaman oraya gelen turistleri görürsünüz. İstanbul’da nereyi geziyorlar, Dolmabahçe, Topkapı Sarayı'nı geziyorlar. Büyük düşünmek cücelerin işi değildir. Tabi bu cücelere hakaret olmasın, onlar benim canım ciğerimdir. Bunların hepsi de iyi güzel ama yetmez. Ekonomik yıkıma uğramamızı yere kapaklanmamızı bekleyenlere bunun için uğraşanlara inat başımız dik şekilde kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.
Çözüm süreci
Türkiye’ye yönelik olumsuzluk beklentilerin yoğunlaştığı bir alanda sosyal barıştır. Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan hadiselerdir. Biz tarihi bir adım atarak çözüm süreci başlattık. Tüm saldırılara sıkıntılara rağmen, çözüm sürecinin kararlılıkla yürüdüğünü belli bir noktaya geldiğini görüyoruz. Yakın bir zamanda çok daha somut umut verici gelişmeler bekliyoruz. Sizlerden çözüm sürecine daha fazla destek olmanızı bekliyorum. Türkiye’nin bu meseleyi tamamen geride bıraktığında müthiş bir sıçrama yapacağına inanıyorum. 77 milyon aynı hedeflere aynı inançla aynı azimle yöneldiğimizde önümüzde hiçbir güç duramaz.
Burada bir gerçek var. Teşvik politikalarımız, 6’ncı 5’nci bölge. Buralarda arazi, vergi olsun, bütün alanlarda hele hele üretim stratejikse birinci bölgede dahi ciddi teşvikler var. Bu konulara girmenizde büyük fayda var. Genç girişimcilerimizin bu alanlarda adım atması hem kendileri hem kendileri açısından büyük önem arz ediyor. Tüm Batı demokrasi insan hakları ve farklılıklara saygı konusunda önemli bir imtihanın eşiğinde bulunuyor.
‘Fransa'da mizah dergisine yapılan saldırı’
Fransa’da bir mizah dergisine yapılan saldırının arkasına sığınarak, İslam'ın kendisine, sevgili peygamberimize yönlendirilen nefret dalgasını endişeyle takip ediyoruz. Bizim girişimlerimize rağmen, medeniyetler çatışması tezi ete kemiğe büründürülmeye çalışılıyor. Ben İspanya Başbakanı, şu anda değil. Zapatero ile birlikte Medeniyetler İttifakı'nın temelini attık. Şu anda 146 ülke ve kurum buranın üyesidir. Biz buraya davet ederken, medeniyetler çatışmasını körüklemek isteyenlerin öne çıktığını gördük.
‘Ben onu lanetlerim’
Tüm insanlığa halkıma sesleniyorum. Bütün bu olaylar karşısında, kalkıp da Türkiye üzerinden bazı operasyonlara girişmek hayaldir, bunu bilmenizi istiyorum. Ben gerçek tespiti yapıyorsam, bunu eleştirenler acaba Erdoğan niye yaptı diye sorması lazım. O ülkenin gücü beni ilgilendirmez. İsrail yönetimi, halkı demiyorum. Gazze’de Filistin’de 2600 insanı çoluk çocuk demeden öldürüyorsa ben onu lanetlerim.
‘Bazı ülkelerin İsrail'in avukatlığına soyunması manidar’
Ve bazı ülkelerin kalkıp da İsrail yönetiminin avukatlığına soyunması manidardır. Ben şunu söyledim. Netenyahu buraya hangi yüzle geldi dedim, iki yüzlülüktür dedim. Birkaç ay önce bombalarla orada Gazze’yi yerle bir edeceksin, 2600 insanı öldüreceksin. Peki Fransa’ya gelen bu liderler neredesiniz, niye sesiniz çıkmıyor. Aynı şekilde 350 bin insanın öldüğü Suriye’de nerede insanlık? Niye sesiniz çıkmıyor. Şu anda benim ülkemde bir milyon 700 bin sığınmacı var, hani desteğiniz? Siz bombalardan kurtardınız, topraklarınızda barındırıyorsunuz, yediriyorsunuz, giydiriyorsunuz. Yanımıza geliyorlar, çok teşekkür ederiz, hakikaten her ülkenin kaldırabileceği bir iş değildi. Yahu bırakın böyle kuru lafları, ne destek veriyorsun onu söyle. Ve bize 5 milyar doları aştı şu ana kadar yaptığımız, verdiği destek 250 milyon dolar.
‘Kendi ülkenden kaçarken pasaport kontrolünü iyi yap da kaçmasın’
Tüm Avrupa’da kalanların sayısı ne biliyor musunuz? 150 bin. Vaka ortada. Bunlar maalesef dürüst davranmıyorlar. Samimi davranmıyorlar. İşte Avrupa’nın bir çok ülkesinde teröristler şu anda oralarda kalıyor. Türkiye üzerinden gelip geçenlerden bahsediyorsun. Sen kendi ülkenden çıkarken, kendi pasaport kontrolünü iyi yap da kaçmasın. E kaçırdın, bize bildir. Aksi takdirde konuşamazsın. Herhangi bir sıkıntısı yok. Dünyanın her yerinde Müslümanlara yönelik saldırılar, işte filistin’de mısır’da myanmar’da aynı şekilde devam ediyor.
Bizim dinimiz teröre müsaade etmez, terörün yeri yok. Ve kimsenin de bizim dinimizi istismar etmek suretiyle yapmış oldukları terör eylemlerini kalkıp Müslümanlara fatura etme hakkı yok. Provokatif yayınlarıyla nam salmış bir dergiye, ki bu dergiyi papa’da lanetliyor. Bunun provokatif eylemlerini biliyor. Müslümanlar hakkında da Hristiyanlar hakkında da maalesef özgürlük denmez buna. Başkasının özgürlük alanının sınırlarının içerisine girerse orada terör estirmek denir. Düşünce özgürlüğünün de bir sınırı vardır, benim özgürlük alanıma kadar. Benim özgürlük alanıma geldiğinde orada duracaksın ki benden de saygı göresin. Biz nasıl ki tüm peygamberleri saygın görüyor, aynen peygamberimize gösterdiğimiz saygıyı sevgiyi tüm peygamberlere gösteriyorsak, onun için biz herkesten aynı şeyi bekliyoruz.
Efendim onlar ateist. Olabilir, eğer ateistste benim kutsalıma saygı duyacak. Duymuyorsa bunun toplumu tahrik anlamına gelir ki, tahrik de bir suçtur.
Ortaya konan tavır, binlerce masum çocuğun katli karşısında maalesef gösterilmedi, göstermiyorlar. Gazze’de İsrail yönetimini görmezden gelenler Fransa’daki 12 kayıp için tüm dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Bunu niye konuşmuyoruz? Ellerinde shilde oynayan çocukların kanu olanların, binlerce masumun kanı olanların, her gün devlet terörü estirenlerin terörü kınaması sadece pişkinliktir. Suriye’de yüzbinler katlediliyor. Kılları kıpırdamayanlar 12 kişinin ölümü karşısında birden vicdan ağıtları yakması bize inandırıcı gelmiyor.