Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Akıllı Şehirler Kongresi'nde konuştu. Günümüzde akıllı şehirlerin önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, "Eski Türkiye’nin alışkanlıklarıyla geleceğimizi de inşa edemeyiz, bunun için önce zihinlerimizi değiştirmeliyiz. Bazı kafalar hâlâ yirmi yıl, hatta 70 yıl öncesinde kalmış. Ön yargıları parçalamanın atomu parçalamaktan zor olduğu söylenir" dedi.
Erdoğan, "Türkiye'nin otomobili gibi iftiharla yaklaşılması gereken bir projeye bile kulp takanlar var. Marmaray Allah'tan denizin altından gidiyor, denizin üstünde çıksa ona da 'istemezük' derlerdi. Marmaray’dan 440 milyon insan geçti. Dağları delmeye devam edeceğiz çünkü biz Ferhat'ız, millet Şirin" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından başlıklar şöyle:
"Tarih boyunca Semerkant’tan Saraybosna’ya kadar kadim şehirlere mührünü vurmuş bir ecdadın torunları olarak bugün de şehircilik konusunda en önde omamız gerekiyor. Türkiye özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasındaki büyük nüfus hareketleriyle şehirlere akın eden nüfusu yönetmekte maalesef yeterince başarılı olamamıştır. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere cazibe merkezi durumundaki tüm büyükşehirlerimiz ile nüfusu hızla artan her nevi yerleşim yeri altyapıdan bina estetiğine kadar tüm unsurlarıyla sorunlu bir döneme girmiştir.
Sadece yeni gelen nüfusa sağlıklı yerleşim alanları sunamamakla kalmadık. Şehirlerimizin kadim miraslarına da sahip çıkamadık. Bu bakımdan 1994 yılı bir dönem noktasıdır. Türkiye genelinde şehircilik hamlesinin başladığı bu yıldan itibaren hem mevcut sorunlar kademe kademe çözülmeye başlanmış hem de yeni bir anlayışın temelleri atılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildiğimde aldığım şehir manzarası ile bugünkü İstanbul arasında dağlar kadar fark vardır. Dün şehir yönetimi en temel hizmetleri yerine getiremez, en asgari insani ihtiyaçları karşılayamaz durumdaydı. Bugün ise burada olduğu gibi akıllı şehirleri, sosyal belediyeciliği, kardeş belediyeciliğini konuşuyoruz. Aynı durum merkezi yönetim için de geçerli. Ülkemize son 17 yılda yaşadığı bu büyük değişim, bugün geleceğe umutla bakabilmemizi, büyük hedeflere odaklanabilmemizi sağlıyor. Rahmetli Menderes ve Özal’ın çabaları maalesef ülkemize demokraside ve ekonomide esaslı bir makas değişikliği yaptırmaya yetmemiştir.
Bu başarı hamdolsun bize nasip oldu. Türkiye, 1990’ların ortalarına kadar süren yarım asrı kaçırdı ama son çeyrek asırda kayıplarının bir bölümünü telafi etmeye başardı. Tabii her yeni dönem beraberinde yeni ihtiyaçları, talepleri, sıkıntıları da getiriyor. Dünkü meselemiz toplanmayan, patlayan çöplüklerdi, bugünkü meselemiz ise sıfır atık yönetimidir.
Dünkü meselemiz ulaşımın kendisiydi, bugünkü meselemiz ulaşım araçlarının entegrasyonudur. Dünkü meselemiz çevre kirliliği ile mücadeleydi, bugünkü meselemiz çevreyle uyumlu şehirler kurmaktır. Dünkü meselemiz altyapının yokluğuydu, bugünkü meselemiz altyapıyı en verimli şekilde işletebilecek sistemleri geliştirmektir. Dünkü meselemiz şehirlerde parkların hiç olmamasıydı, bugünkü meselemiz millet bahçelerini yaygınlaştırmaktır. Çağının ötesine geçemeyen şehirler bir süre sonra cazibelerini yitirmeye mahkûmdur.
Bir yandan kültürü, tarihi, medeniyeti koruyacak; diğer yandan yeni ihtiyaçlara uygun yatırımlara yöneleceğiz. Yaşlı, kadın, çocuk, engelli dostu olmayan, günün 24 saati sokaklarında huzurun kol gezmediği bir şehir akıllı olsa ne olur, olmasa ne olur.
Şahsiyeti olmayan, insanı öncelemeyen, dört bir yanında ilim, irfan,sanat ocakları tütmeyen bir şehrin aklı da olmaz. Kapı komşusunun halini bilmeyen, sokağından, semtinden, mahallesinden bihaber insanlarla dolu bir şehir ruhunu kaybetmiş demektir. Bunun için bizim hem akıllı hem medeniyet sembolü şehirlere ihtiyacımız vardır.
Bu ikisini birlikte başarmadan şehirlerime hakkıyla hizmet etmiş olamayız. Bugünkü toplantımız geleceği şehirleri konusunda bize yol gösterecek olması bakımından gerçekten önemlidir. Akıllı şehirler kavramı 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. En sade şekilde teknolojinin şehirlere uyarlanması olarak ifade edebileceğimiz bu yaklaşım giderek yaygınlaşmış ve benimsenmiştir. Her ne kadar benzer bilişim teknolojileri kullanılmış olsa da akıllı şehir uygulamaları her ülkenin kendi ihtiyaçlarına ve altyapısına göre değişmektedir. Türkiye olarak biz de kendi akıllı şehir stratejilerimizi geliştirmek için çalışmalara başladık. İlk olarak 2003-2023 Millî İlim ve Teknoloji Politikaları Strateji Belgesi’nde yer bulan akıllı şehir çalışmalarını bugün artık oldukça ileri bir düzeye getirdik.
Mesela 11. Kalkınma Planımızda bu konuda kapsamlı bir plana yer verildi. Aynı şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız 2020-2023 Millî ve Akıllı Şehirler Strateji ve Eylem Planı’nı hazırlayarak ilçe ve il bazlı bir planlama yapmıştır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız da akıllı şehir uygulamalarını destekleyen çalışmalar şu anda yürütüyor. Kimi belediyelerimizin şimdiden akıllı şehirlerle ilgili hem kurumsal kapasiteyi geliştirme hem de fiili uygulamalar yönünde adımlar attıklarını biliyoruz. Tüm bu hazırlıklarla Türkiye akıllı şehirler konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alıyor. Belediyelerin akıllı şehir kavramı çerçevesinde altyapı, güvenlik, enerji, bina, sağlık, eğitim-öğretim gibi alanlarda önlerinde çok geniş bir potansiyel bulunuyor. Bu alanlardaki uygulamaların ortak amacı, daha az maliyetle daha verimli ve etkili hizmet sunabilmek. Akıllı şehir hizmetleri ile insanların hayat kalitelerini ne kadar yükseltebilir ve kolaylaştırabilirsek vatandaşlarımızın bu işi sahiplenmesi de o derece yüksek tutabiliriz.
Biliyorsunuz bir adım attık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız 100 bin konut inşasına başlayacak. Müracaatlar şu an itibariyle bitmiş oluyor. Hamdolsun genel toplam 1 milyon 92 bin 741, demek ki halkımız şu anki yönetimine güveniyor. ‘Konut satışı olmuyor’ deniyordu, eğer siz güven verirseniz benim halkım gelir senden konutu alır. Bütün bu plan ve projeler bu önemsediğimiz akıllı şehir projeledirmelerini çağrıştıracak. Teknoloji yatırımları ciddi bir kaynak getiriyor. Önemli olan bu işin altına girecek finansal yükle elde edilecek neticenin doğru tespit edilebilmesidir.
Biz ülkemizi teknoloji çöplüğü olarak görmek istemiyoruz.
Eski Türkiye’nin alışkanlıklarıyla geleceğimizi de inşa edemeyiz, bunun için önce zihinlerimizi değiştirmeliyiz. Bazı kafalar hâlâ yirmi yıl hatta 70 yıl öncesinde kalmış. Ön yargıları parçalamanın atomu parçalamaktan zor olduğu söylenir.
Bazıları siyasi ve bürokratik kariyerini yapılanlara sadece direnerek geçirenler var.
Türkiye'nin otomobili gibi iftiharla yaklaşılması gereken bir projeye bile kulp takanlar var. Marmaray Allah'tan denizin altından gidiyor, denizin üstünde çıksa ona da 'istemezük' derlerdi. Marmaray’dan 440 milyon insan geçti. Dağları delmeye devam edeceğiz çünkü biz Ferhat'ız, millet Şirin.
Biz eser üretmenin gelecek nesillerin gönlünde bu şekilde ye etmenin peşindeyiz. Amacı eser ortaya koymak olan her belediye başkanının yanında olmak bizim de boynumuzun borcudur."