Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kıbrıs’ta kalıcı çözümden yana bir yaklaşım görüldüğü takdirde Türkiye'nin garantör ülke olarak oradaki sıkıntının giderilmesini sağlamaya çalışacağını" söyledi. Türkiye’nin, “Limanların ve havalimanlarının açılması ile Güney Kıbrıs'a pasaport verilmesine kadar birçok açılımı” olduğuna değinen Erdoğan, “Bu adımları da attık ama maalesef biz bunun karşılığını hiçbir yerden alamadık” dedi. Türkiye’nin AB ile geriye kabul anlaşmasını imzalamaya hazır olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, ancak bunun vize serbestisi ile eş zamanlı yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Başbakan Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetlerarası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Merkel ile gerek baş başa gerekse heyetlerarası görüşmelerin verimli geçtiğini belirten Erdoğan, Merkel'e Türkiye'yi ziyaret etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdiğini ve bu ziyareti önemsediklerini söyledi.
Konuşmasında iki ülke arasındaki gelişen ilişkilere değinen Erdoğan, “Almanya'daki Türk yatırımları da artıyor, 2002 yılından bu yana ülkemizden Almanya'ya yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında doğrudan yatırım yapıldı” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Türkiye ve Almanya ilişkilerinde insanı bağların da önemli bir yer tuttuğuna işaret ederek, ''Bu insanı bağlar ülkelerimiz arasında sağlam bir dostluk köprüsü oluşturuyor. En önemli kültür, eğitim noktasındaki adımlarımızdan bir tanesi de Türk-Alman Üniversitesi olayıdır. Bu konuyla ilgili gelişmeler süratle devam etmektedir, kısa bir zaman içerisinde de rektör ataması da yapılmak suretiyle çalışmalar devam edecektir'' dedi.
Alman bir gazetecinin ''Özellikle Kıbrıs'taki seçimlerden sonra Türkiye'nin artık Ankara Protokolü'nü imzalaması beklentisi var. Bunu yapmaya hazır mısınız?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Bu konuyla ilgili olarak net bir şeyi vurgulamam lazım, Güney Kıbrıs'ta yapılan seçim bir Kıbrıs seçimi değildir, Güney Kıbrıs seçimidir. Bunu bir defa birbirinden ayırmamız lazım'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Aynı şekilde Kuzey Kıbrıs'ta da seçimler yapılıyor zaten Sayın Şansöyle'nin bu konuyla ilgili geçmişte ilginç bir açıklaması vardı. Bu 15 Avrupa Birliği üyesi ülkeye daha sonra ilave edilen 10 ülke onun ardından iki ülke, bunların katılımı zaten çok farklı olmuştur. Şimdi ise Hristofyas artık gitti, Anastasiadis şu anda seçilmiş vaziyette. Tabii onun bu konulara yaklaşımı Kıbrıs'ta nasıl olacak onu bilemiyorum. Seçim öncesi mesajlarıyla daha sonraki mesajlar nasıl olacak bilemiyorum. Fakat orada adil, kalıcı çözümden yana bir yaklaşım görüldüğü takdirde bizler garantör ülke olarak elimizden gelen bütün desteği verir oradaki sıkıntının giderilmesini sağlamaya çalışırız. Burada tabii Yunanistan'a da düşen görev var. Yunanistan'ın da bu görevini aynı şekilde yerine getirmesi gerekir. Burada el birliği, gönül birliği içinde bu çözümü getirelim bu sıkıntıyı da aşalım diyoruz ve bu noktada Türkiye hükümetinin kararlığını bilmenizi isterim.''
Konunun farklı olduğunu ve Ankara Anlaşması ile bağlanamayacağını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
''AB süreciyle ilgili olan da ise, bizler geriye kabul anlaşmasını imzalamaya hazırız ancak bir şartımız var, 'Bunları eş zamanlı olarak yapalım' diyoruz. Eş zamanlı olarak buna hazırız ve Ankara ile ilgili olarak da geri kabulde öte Ankara Anlaşması'na yönelik, tabii bunun parlamentodan geçmesi de gerekiyor. Bunu da görmemiz, bilmemiz gerekir. Bunu daha önce de attığımız adımlarla zaten ispat ettik. Limanların açılması noktasında olsun, havalimanlarının açılması noktasında olsun, biz bazı uygulamaları da yaptık ve bu adımları atarken bizim Güney Kıbrıs'a pasaport vermeye varıncaya kadar açılımlarımız var. Bu adımları da attık ama maalesef biz bunun karşılığını hiçbir yerden alamadık.''
Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye kabulüne ilişkin Merkel'e sorulan bir soruya atıfta bulunarak, ''Yine Ankara Protokolü'ne dönüyoruz. Türkiye, AB üyesi ülkelerin hepsiyle iyi niyet çerçevesinde çok iyi anlaşmalar yapma ve ticaret hacmini geliştirmenin arzusu içindedir. Kültürel noktada bütün bu birliktelikleri geliştirmek niyetindedir. Kaldı ki zaten şu anda AB üyesi ülkelerinde 5 milyon civarında soydaşımız var. Biz zaten AB'ye fiilen girmiş durumundayız, yabancısı değiliz. İşin hukuki boyutunu da halledelim, çözelim istiyoruz. Bu iş daha verimli şekilde yürüsün'' dedi.
'Yargı yürütmenin emrinde değil, bağımsız'
Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin soru üzerine ise İmralı'dan dönen BDP heyetinin bazı açıklamalar yaptığını belirterek, ''İlgili arkadaşlarımla değerlendirmesini yapacağız. Bunu yaptıktan sonra, yol haritamızla ilgili ne yapacağımızı ne edeceğimizi de inşallah sizlerle paylaşacağız'' diye konuştu.
Alman bir gazetecinin ''Ülkenizde çok sayıda gazeteci tutuklu, avukatların da şikayetleri var. AB ile müzakere sürecinin ilerlemesi açısından bu konuda iyileştirmeler düşünüyor musunuz?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şu yanıtını verdi:'
'Türkiye'de aslında tutuklu gazetecilerin sayısı parmak sayısını geçmez. Bunların tutukluluğunun nedeni de yazıları değildir. Tutukluluklarının nedeni ya darbeye teşebbüstür veya bu tür teşebbüslerin içerisinde bulunmaktır ya kaçak silah bulundurmaktır veya terör örgütüyle iltisaklı olarak bir hareketin içerisinde olmaktır. Bunların genelinin durumu budur ve şu ana kadar yasama, yürütme yargı erklerinin bizde bağımsız olduğunu düşündüğümüzde, aynen Almanya'da nasıl yargının vereceği karara uymak, oradan çıkacak karara saygı duymak zorundaysak, Türkiye'de de yargı yürütmenin emrinde değildir, bağımsızdır ve onun vereceği karara uymak durumundayız. Ama lütfen bu gazetecilerin de çoğunun gazeteci olmadığını bilmenizi isterim.
Daha şurada kısa bir süre önce İngiltere'de 6 gazeteci tutuklandı ve 50 kadar gazeteci de İngiltere'de içeride. Bu konuları da acaba aynı şekilde soruşturuyor musunuz veyahutta onların acaba IRA ile bağlantısı var mı yok mu, onu da öğrenmenizi özellikle tavsiye ederim.''