T24 - Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila, PKK'nın şehir paılaşması olan KCK'nın nasıl bir yapıya sahip olduğunu yazdı. Bila, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın KCK için neden "paralel devlet" diye söz etmesini açıkladı.
Fikret Bila'nın Milliyet'te "Erdoğan KCK’ya niye paralel devlet diyor?" başlığıyla yayımlanan (16 Kasım 2011) yazısı şöyle:
Erdoğan KCK’ya niye paralel devlet diyor?
Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasıyla KCK tartışmaları yeniden alevlendi. Söz konusu tutuklamalar bu yazının konusu değil.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son günlerde sık sık KCK’dan “paralel devlet” diye söz ediyor ve buna izin verilmeyeceğini vurguluyor. Erdoğan, KCK’ya neden paralel devlet diyor, ona bakalım.
Konfederal devlet sistemi
Öcalan’ın kurmayı planladığı konfederal devletin anayasası olduğu anlaşılan “KCK sözleşmesi”ni okuyan herkes Başbakan Erdoğan’ın, bu örgütlenmeye neden “paralel devlet” dediğini anlar.
Anayasa niteliğindeki bu sözleşme, adına “devlet” demiyor ama kurmayı amaçladığı devletin bütün kurumlarını içeriyor. Bu bir düşünce de değil yer yer uygulamaya geçirilmiş bir proje.
Bu sözleşmeye göre KCK’nın kurucusu ve ebedi önderi Abdullah Öcalan. “Demokratik” konfederalizm diyor ama Öcalan’ı sözleşmeyle (anayasa) ebedi başkan ve konfederalizmin kurucusu ve kuramcısı olarak atıyor.
KCK sözleşmesi, parlamento işlevi görecek bir genel kurula (Kongre Gel) yer veriyor. Yürütme Konseyi adı altında da bir hükümete.
Sözleşme, konfederasyon bayrak tarifi de yapıyor.
KCK, yedi daimi komisyon öngörüyor ki, bakanlıklara tekabül ediyor: Sosyal, siyasal, ideolojik, maliye, kadın, halk savunma ve halkla ilişkiler-örgütlenme komisyonları.
“Konfederal sistem”de bütün devletlerde olduğu gibi parlamento ve hükümetin yanı sıra Yüksek Adalet Divanı, İdare Mahkemeleri ve Halk Mahkemeleri (adli mahkeme) ve savcıları şeklinde yargı erki de mevcut.
Yine her devlette olduğu gibi silahlı gücü de var. Halk Savunma Komisyonu’na bağlı Halk Savunma Güçleri.
PKK bu sistemin ideolojik gücü, Halk Savunma Güçleri de özerk örgütü olarak tarif ediliyor.
İki hukuk
KCK kendi “hukuku”yla çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukunu da “şartlı” kabul ediyor. Sözleşmeye göre Türkiye Cumhuriyeti, “konfederal hukuku” kabul ettiği ölçüde, KCK da Türkiye Cumhuriyeti hukukunu o ölçüde kabul ediyor. Türkiye kabul etmezse, KCK da Türkiye hukukunu kabul etmiyor.
Ayrıca bu sadece Türkiye için de geçerli değil. İran, Irak ve Suriye’nin ulusal hukukları için de geçerli!
“Konfederal hukuk” vatandaşlık da veriyor! “Kürdistan’da doğan” veya yurttaş olmak isteyen herkes konfederasyonun yurttaşı sayılıyor ve sözleşmedeki haklara sahip olduğu gibi yükümlülükleri de üstleniyor. Doğuştan değil de sonradan yurttaş olmak isteyenlerin başvuruları yetkili organda değerlendiriliyor, “ihanet” halinde yurttaşlıktan çıkarma kararı da veriliyor.
Öcalan hariç her şey değişiyor
Sözleşmeye göre bu kurumların hepsi seçimle değişebiliyor, ancak önderlik kurumu olarak tanımlanan Abdullah Öcalan seçimle değiştirilemiyor!
Sistem komüne dayanıyor. En küçük örgütlenme biçimi olarak her mahallede komünler, mahalle meclisleri kuruluyor ve örgütlenme yukarıya doğru piramit biçiminde devam ediyor.
Özerklik talebinin nedeni
PKK, BDP ve DTK’nın gündemde tuttuğu özerklik talebi bu yapının hayata geçirilmesi ile yakından ilgili. Bir yandan yeni anayasa çalışmaları içinde özerklik talebi ısrarla gündemde tutulurken, diğer taraftan proje bazı yönleriyle hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Güneydoğu’da belediyeler üzerindeki denetim, belediye başkanlarının sorgulanması, Hakkâri’de vatandaşların kaçırılıp dağda kurulmuş “halk mahkemeleri”nde yargılanmaları, vatandaş arasındaki ihtilafların yine bu mahkemeler eliyle sonuca bağlanması, askere alma işlemi gibi dağa adam götürülmesi, maliye adı altında zorla para toplanması gibi birçok örnek var.
Başbakan Erdoğan’ın, KCK’ya “paralel devlete izin vermeyiz” demesi bundan...