Gündem

Erdoğan'ın 'sürtük' sözü için hukukçular ne diyor, dava açılabilir mi?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba günü partisinin grup toplantısında Gezi Parkı protestolarına katılanlar için "çürük ve sürtük" ifadelerini kullandı. Çok sayıda kişi ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu. Peki hukukçular Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözleri için ne diyor? Cumhurbaşkanı söylediği sözlerden dolayı yargılanabilir mi? Burak Abatay'ın haberi.

03 Haziran 2022 18:29

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba günü partisinin grup toplantısında Gezi Parkı protestolarına katılanlar için "çürük ve sürtük" ifadelerini kullandı. Çok sayıda kişi ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türk Dil Kurumu sözlüğü "sürtük" kelimesini "Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın", "aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın" ya da "hayat kadını" ifadeleriyle tanımlıyor. Dil Derneği Sözlüğü'ne göre de bu kelime bir küfür.

Peki "sürtük" gibi ifadeler suç unsuru teşkil ediyor mu? Ya da vatandaşları için bu tip ifadeler kullanan bir cumhurbaşkanının yargılanması mümkün mü?

'Sürtük' demek suç mudur?

BBC Türkçe'ye konuşan hukukçulardan emekli ceza hakimi ve Yargıçlar Sendikası'nın eski Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Fikri Talman'a göre birine "sürtük" demek suç.

Bu konularda benzer çok fazla yargılama yaptığını söyleyen Talman, "Bu ifadenin de suç ifadesi olarak kabul edilmesi gerekiyor" diyor.

Peki bir kişiye hakaret etmekle bir topluluğa hakaret etmek arasında nasıl bir fark var? Örneğin bir gazeteciye "sürtük" demekle, "Bütün gazeteciler 'sürtüktür' demek" yargılama açısından fark yaratır mı?

Talman, bu soruya şöyle yanıt veriyor:

"Belli bir kişi kast edilmiyor, evet. Ancak kendisini mağdur hisseden veya tepki göstermeyi hak gören her kişi şikayet edebilir ve bu da yargılama konusu yapılabilir.

"Dün Cumhurbaşkanı belli bir kadını ya da kişileri kastederek söylemedi. Gezi olaylarına katılan kadınları kastetti. Kendini mağdur hisseden çok kişi vardır. Bunu görüyorum da. Haklı olarak da şikayette bulunulabilir."

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem ise muhatabın iyi belirlenmesi gerektiğini söylüyor.

Hakaret suçlarında muhatap kişi çevresinin ne kadar genişse hakaretin de o ölçüde belirsiz olacağını belirten Prof. Dr. Erdem, "Ama kitle ne kadar dar tutulursa, söylemin hakaret suçunu oluşturduğunu söyleyebiliriz," diyor ve şöyle devam ediyor:

"Ama anladığım kadarıyla Gezi Parkı eylemlerine katılan kişileri hedef alarak söylenmiş sözler. Bu sözlerle ne kadar geniş bir kitle hedef alındı, o mahkemelerin değerlendireceği bir konu."

'Cumhurbaşkanı hakkında suç duyurusunda bulunulabilir ya da tazminat davası açılabilir'

Talman'a göre söz konusu kelimenin Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen bir ifade olması da bir şeyi değiştirmiyor ve yine suç teşkil ediyor.

Talman, "söz konusu hakareti nedeniyle örneğin kadınların Cumhurbaşkanı'na tazminat davası da açabileceğini" söylüyor.

Bunun önünde yasal bir engel olmadığını vurgulayan Talman, "Ancak bu konu anayasa hukukçuları arasında da, ceza hukukçuları arasında da tartışmalıdır. Ben bir ceza hukukçusuyum ve böylesi bir davanın açılması gerektiğini savunuyorum," diyor.

Anayasa'da Cumhurbaşkanı'nın yargılanması konusunda bir suç ayrımı yapılmadığını dile getiren Talman, "Kasıtlı ya da taksirli suçlar şeklinde bir ayrım yoktur," diyor.

Talman, örneğin Cumhurbaşkanı'nın direksiyonda olduğu ve karışabileceği olası bir trafik kazası nedeniyle de yargılanabileceğini söylüyor.

Ancak Talman, Anayasa'nın bunu sıkı bir şekle bağladığını belirterek, "Bunun için epey bir prosedür gerekiyor. Bu yüzden böylesi ceza davalarının açılabileceğini sanmıyorum. Ancak isteyenlerin, özellikle kadınların, bu çirkin ifade nedeniyle başvurup şikayetçi olmaları mümkün," şeklinde konuşuyor:

"Suç duyurusunda bulunmaktansa tazminat davası açmak daha sağlıklı. İsteyen her birey tazminat davası açabilir."

Cumhurbaşkanı istediği her sözü söyleyebilir mi?

Son yıllarda Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla insanlara açılan davaları işaret eden çok sayıda kişi ve kurum Erdoğan'ın "sürtük" söylemine tepkiyle karşılık verdi ve "Erdoğan istediği her sözü söyleyebilir mi?" sorusunu sordu.

Talman, buna "Hayır" cevabını veriyor ve şöyle devam ediyor:

"Anayasa bunu düzenlemiş. Cumhurbaşkanı'nın bir suç işlemesi durumunda nelerin olabileceğini usule bağlamış. Cumhurbaşkanı'nın insanlara hakaret etmesi, ahlaken, vicdanen sağlıklı bir tutum mudur? Hayır. Üstelik bir devletin başı bu kişi. Hiç etik bir tavır değil. Gezi olaylarını eleştirir ya da kınarsınız ama Cumhurbaşkanı da olsanız kimseye hakaret etme olanağınız yoktur."

BBC
Yargıtay, "sürtük" ifadesini hakaret olarak saydığı pek çok karar verdi.

Cumhurbaşkanı bir ceza davasında nasıl yargılanabilir?

Anayasa hukukçusu Atagün Mert Kejanlıoğlu, Cumhurbaşkanı'nın yargılanmasının Anayasa'nın 105. Maddesine göre mümkün olduğunu söylüyor.

Cumhurbaşkanı'nın yargılanma sürecini anlatan Kejanlıoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin Meclis soruşturması üzerine bu yargılamayı Yüce Divan sıfatıyla yapılabildiğini belirtiyor.

Kejanlıoğlu'na göre, bunun için sürecin ilk adımında, TBMM üye tam sayısının (600) salt çoğunluğunun (301) Cumhurbaşkanı'nın bir suç işlediği iddiasıyla vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebiliyor. TBMM'nin önergeyi en geç bir ay içinde görüşmesi gerekiyor.

Sonraki adımsa meclis üye tam sayısının beşte üçünün (360) gizli oyuyla soruşturma açılıp açılmayacağına karar vermesi.

Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, soruşturmayı TBMM'de oluşturulan bir komisyon yürütüyor.

Daha sonra ise soruşturma komisyonunun raporu TBMM Genel Kurulu'nda görüşülüyor ve Meclis, üye tam sayısının üçte ikisinin (400) gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabiliyor.

Bu durumda Yüce Divan'daki yargılamanın üç ay içinde tamamlanması gerekiyor. Ancak bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilmesi mümkün. Bu süre zarfında da yargılama kesin olarak tamamlanıyor.

Kejanlıoğlu, ayrıca Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı'nın görev süresi bittikten sonra dahi görev süresi içinde işlediği suçlardan ötürü bu şekilde yargılanacağını söylüyor.

Anayasa'ya göre, Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkisinin Cumhurbaşkanı'nı göreviyle ilgili suçlardan ötürü Yüce Divan sıfatıyla yargılamak olduğunun altını çizen Kejanlıoğlu, "Burası çetrefilli ve görüş birliğinin olmadığı kısım" diyor ve bu noktada iki temel görüşün olduğunu şu sözlerle anlatıyor:

"Bir görüşe göre 105. Madde çok açık ve kapsayıcı, Anayasa Mahkemesi'ne tüm suçları kapsayan bir yetki veriyor, Cumhurbaşkanı o yüzden görev süresince işlediği tüm suçlardan görevi boyunca veya görevi bittikten sonra ancak Meclis soruşturması sonrası Anayasa Mahkemesi tarafından yargılanabilir. Her şey bu kadar basit.

"Diğer görüş ise Anayasa'nın 148. Maddesi'nin özel nitelikte bir hüküm olduğunu iddia ediyor ve 105. Maddedeki 'bir suç' ifadesinin bu hükümle yorumlanması gerektiğini söylüyor."

Cumhurbaşkanı'nın dokunulmazlığı var mı?

İkinci görüşle Cumhurbaşkanı'nın sadece göreviyle ilgili suçlardan Yüce Divan'da yargılanacağının altını çizen Kejanlıoğlu şöyle devam ediyor:

"Cumhurbaşkanı, göreviyle ilgili olmayan, kişisel suçlarından ötürü ise herhangi bir vatandaş gibi ceza mahkemelerinde Ceza Muhakamesi Kanunu uyarınca yargılanır. Bu durumda Cumhurbaşkanı'nın herhangi bir vatandaşa kıyasla sahip olduğu avantaj ise Anayasa'da açık hüküm olmamasına rağmen milletvekilleri gibi görevde olduğu süre boyunca dokunulmazlıktan yararlanması."

Ancak "dokunulmazlık" meselesinin Anayasa'daki hüküm yokluğu nedeniyle geçmişte tartışmalı bir konu olduğunu ifade eden Kejanlıoğlu, Yargıtay'ın 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kayıp Trilyon davasıyla ilgili verdiği bir karara atıf yaparak, "Bu karar sonrası Cumhurbaşkanı'nın görev süresi boyunca milletvekilleri gibi dokunulmazlıktan yararlandığını söylemek mümkün" diyor.

Prof. Dr. Erdem, Yüce Divan konumundaki Anayasa Mahkemesi'nin üyelerin çoğunun zaten Cumhurbaşkanı'nın atadığı kişiler olması, mevcut Meclis aritmetiği nedeniyle Cumhurbaşkanı'nın herhangi bir suçtan dolayı yargılanabilmesini fiilen "imkansız" buluyor:

"Yeni Anayasal sistemde Cumhurbaşkanı neredeyse sokakta birini öldürse dahi, fiilen bir cezasızlık durumu ortaya çıkıyor, yargılanması mevcut Meclis yapısı içerisinde mümkün değil."