Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski metin yazarı Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, "Son haftalarda Erdoğan’ın yüzünde farklı bir ifade var. Okunması zor bir ifade. Önceleri, 'bu ifadeyi okumakta zorlanan bir ben miyim' diyordum ama çevremde de benzer bir merak olduğunu gördüm. Bildiğimiz, tanıdığımız, aşina olduğumuz bir ifade değil bu. Şahsen bu ifadeyi, 'kadere teslimiyet' olarak okumayı yeğliyorum" değerlendirmesini yaptı.
Ünal, yazısında, "14 Mayıs seçimlerini kazanacak olmanın verdiği rahatlık mı? Hayır, bunun ötesi. Zira o kadar çok seçime girdi ki Erdoğan, seçim öncesi yüzüne yansıyan o rahatlığı, o kendinden eminliği çok iyi tanıyoruz. Bu yeni ifadede fazlası var. Çevremde kimileri bunu “umursamazlık”, “aldırmazlık” olarak tanımladılar. Öyle mi? Sanmam. Şahsen bu ifadeyi “kadere teslimiyet” olarak okumayı yeğliyorum. Erdoğan ilk gençlik yıllarından beri siyasi mücadelenin içinde. Neredeyse 50 yıl oldu. Durmadan, dinlenmeden geçen 50 yıl. Büyük kısmı gözlerimizin önündeydi. Hayatını bir mücadeleye, bir davaya adamak nedir, kendini ülkesi ve milleti için feda etmek nedir, bunu Erdoğan’da somut olarak gördük. Bir adamın, milleti, ülkesi ve ümmeti için nasıl çırpındığına hep birlikte şahit olduk" ifadesini kullandı.
Ünal, şunları kaydetti:
"100 yıllık Cumhuriyet tarihinde 2 parantez var: Merhum Menderes ve Merhum Özal’ın açılan ve kapanan parantezleri. Erdoğan’ın 2002’de açtığı parantez henüz kapanmadı. 21 yıl, Cumhuriyet tarihinin en parlak dönemi oldu. Yakın gelecekte bir benzerinin çıkması, rekorlarının kırılması mümkün görünmüyor. Erdoğan, adını çoktan tarihe yazdırdı, şimdiden bir efsaneye dönüştü. İç ve dış politikada, demokratikleşmede, terörle mücadelede, vatandaşın devlet karşısında “insan” muamelesi görmesinde, inanç özgürlüğünün elde edilmesinde ve daha nicesinde beklenenin ötesini yaptı Erdoğan. İnşa ettiği yollar, konutlar, köprüler, hastaneler, okullar, havalimanları, hızlı tren hatları ile Türkiye’nin standartlarını çok yükseğe çıkardı. Savunma sanayiinde gerçekleştirdikleri ile hayallerin ötesine geçirdi ülkeyi. Türkiye’yi, içerde ve dışarda karşı karşıya kaldığı krizlerin her birinden “diklenmeden dik durarak” çıkardı. Bir insan ömrüne sığmayacak kadar çok ve büyük işler yaptı Erdoğan.
Benim okumam o ki; son haftalarda yüzüne yansıyan o ifadeyle Erdoğan, “ben yapacağımı yaptım. Sorumluluğumu yerine getirdim. Hayatımı ülkem ve milletim için feda ettim. Eğer tekrar seçilirsem daha fazlasını da yaparım. Durmam, duraklamam, dinlenmem. Tecrübemi ve enerjimi son damlasına kadar yine ülkem ve milletim için feda ederim” diyor. Bunun rahatlığı içinde. Kadere ve milletin takdirine teslim olmanın verdiği bir rahatlık, bir eminlik, bir sükûnet hali yansıyor yüzüne.
“Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık” dedi defalarca. Bu sözünde ne kadar samimi olduğu tekrar tekrar test edildi. Ölümü öldürmüş bir mü’mini korkutamazsınız, kaygılandıramazsınız. Onun yüzünde stres, bunalım, tedirginlik göremezsiniz. “Ne yazıldıysa o” diyor Erdoğan. “Kahrın da hoş, lütfun da” rahatlığını sergiliyor. Aslında yüzündeki bu ifadeyle, bu teslimiyetle, sorumluluğu üzerinden atıyor, “ben yapacağımı yaptım” diyor ve bütün sorumluluğu millete yüklüyor. Topu penaltı noktasına koyup kenara çekiliyor; “ister gol at, istersen tribünlere fırlat” diyor."
“Ne halin varsa gör, umurumda değil” tavrı asla değil bu. Bu metanet, bu dirayet, bu teslimiyet. Bu, vazifesini hakkıyla yapmış olmanın, yetki verilirse aynen devam etmenin, verilmezse takdire boyun eğmenin verdiği rehavet.
Şu an ülkede gönlü, zihni, ruhu en rahat insan Erdoğan. Seçimin sonucu ne olursa olsun, kaybetmeyecek tek kişi Erdoğan. Bence yüzüne de bu yansıyor. Eminim ki millet de engin basiretiyle yüzündeki bu ifadeyi okuyor."