T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dünürü olan Baykar Makina Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar’a “zorunlu arabuluculuk” sisteminden gelen bir dava dosyası kapsamında “davet mektubu” gönderen arabulucu avukat Seher Okşar Kadırgan'ın başına gelmeyen kalmadı. Kadırgan hakkında Adalet Bakanlığı idari soruşturma başlatırken, savcılık ise dava açtı. Yaşadıkları üzerine yazılı bir açıklama yapan Kadırgan "Arabuluculuk gruplarında 'bu olayın siyasileştirilmeye çalışıldığı' gibi cümleler kurulması üzerine bu açıklamayı yapma gereği duydum. Bu konu aslında daha ilk günden bizzat kurumlar tarafından siyasi hale getirilmiştir. Emniyet müdürü bana hesap sorarken, Arabuluculuk Daire Başkanı bir daha karşı tarafı aramamamı isterken, Savcılık ifade için çağırırken, adalet bakanlığı hakkımda idari soruşturma açarken, ofisime ihtarnameler gelip giderken ve nihayetinde ceza davası açılırken bu konu çoktan siyasi hale getirilmiştir. Ama görüldüğü gibi asla benim elimle değil. Değerli meslektaşlarım sormak isterim, bu konu ne zaman siyasi hale getirilmiştir?" dedi.
Kadırgan'ın açıklamasının tamamı şöyle:
"Kaygım asla sadece kendimle ilgili değil"
"Arabulucusu olduğum bir dosya ile ilgili maruz kaldığım süreçlerin bazı yayın organlarında yer alması üzerine bu bilgilendirmeyi yapma gereği duydum. 2017 aralık ayından başlamak üzere bu güne kadar Arabuluculuk kurumuna olan sarsılmaz inancımla bütün zorluklarına rağmen kanun, yönetmelik ve etik kurallardan asla taviz vermeden bu mesleği icra etmeğe gayret gösteriyorum. Bu kurumun toplumsal uzlaşma kültürümüze olan katkısını öngörerek, ulaşabildiğim her mecrada arabuluculuk kurumunu tanıtmak adına tüm kolaylığını, ucuzluğunu, zaman ve enerji tasarrufunu, dostane faydasını anlatmayı kendime görev edinmiş biriyim. Özellikle de bu sebeple yaşadığım olay neticesinde büyük hayal kırıklığı, kaygı ve üzüntü yaşadım. Şuna inanınız ki kaygım asla sadece kendimle ilgili değildi. Demokrasinin ve hukuk devleti olmanın olmazsa olmazı olan kanun önünde eşitlik kavramının bu denli yara almış olması, göz bebeği kurumlarımızın sorgusuz sualsiz harekete geçirilebiliyor olması beni derin bir endişeye sevk etti."
"Baykar Makina ile şaşkınlık ve kaygı uyandıran süreçler yaşanmıştır"
"Adalet kavramı; ekmek gibi su gibi vazgeçilmezdir, azizdir. Adalet duygusu ana kucağı gibidir, sıcacık sarmalar insanı. Yokluğu ise soğuktur.
Habere konu olay 04.10.2018 tarihinde tarafıma zorunlu arabuluculuk görevi atanmasıyla başlamıştır. Başvuru formunda iki tane karşı taraf vardır. Her iki tarafada 17.10.2018 tarihinde kargo ile iadeli taahhütlü davet mektubu yolladım. Ertesi gün diğer taraf vekili beni arayarak davet mektubunu aldıklarını, kişiyi tanımadıklarını ancak elbetteki toplantıya katılacaklarını ifade etti. Oysa Baykar Makina ile maalesef şaşkınlık ve kaygı uyandıran süreçler yaşanmıştır."
"Baykar Makina'nın sahibi hakaret ve korkutma içerikli sözler sarfetti"
18.11.2018 tarihinde saat 14.43 sıralarında Baykar Makina'nın sahibi olduğunu söyleyen bir bey beni arayarak, hakaret ve korkutma içerikli sözler sarfetti. İnsanların daha arabuluculuk kurumunu iyice bilmemelerinden dolayı kişinin korkmuş olabileceğini düşünerek sakinliğimi ve nezaketimi bozmadan her zamanki sabrımla arabuluculuk davetinin ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Bunun resmi bir görev olduğunu, tarafları asla tanımadığımı, görevin bana zorunlu atandığını söylemeye çalıştım."
"Emniyet müdürlerinin görev tanımları içinde bir arabulucuyu arayarak azarlamak var mıdır"
"Daha sonra Baykar Makina adına arayan avukatlara da gerekli bilgileri verdim. Saat 18.23’de Bakırköy Emniyet Müdürü olduğunu söyleyen biri aradı ve bana "İzahat ver, nedir bu durum" dedi. Özdemir Bayraktar’ın kendisinin babası olduğunu, onu üzdüğümü, niye davet gönderdiğimi sordu. Ben şaşkınlık ve dehşet içinde emniyet müdürlerinin görev tanımları içinde bir arabulucuyu arayarak azarlamak var mıdır, bir emniyet müdürü kendini bu sürece niye dahil eder gibi sorulara cevap bulmaya çalıştım. Ertesi gün yada birkaç gün sonra yine öğlen saatlerinde sayın Başkanım Hakan Öztatar şahsımı arayarak, karşı tarafta bir hassasiyet oluştuğunu ve bir daha onları aramamamı söyleyerek konuyla ilgili bilgi istediler. Aynı günlerde ofisime Özdemir Bayraktar imzasıyla noter ihtarnamesi ulaştı. Sayın keşideci bu ihtar ile bana ‘'arabuluculuk vasıflarına uygun olmadığımı, avukatlık ve arabuluculuk sıfatlarımı kötüye kullandığımı, bu sıfatları hukuka katkı sağlamak için kullanmadığımı, kendilerine bilgi vermediğimi, zaten öteden beri FETÖ-PKK terör örgütünün hedefinde olduklarını ve Türk kanunlarının üstünlüğünü göstermek için hakkımda suç duyurusunda bulunacaklarını' ifade etmişlerdir.
Hatta devamla bu işçi adına şirketlerine yapılan taleplerin nedeninin belirtilmesini, 'bu işçi ile ve çalıştığını iddia ettiği şirketlerin dahi şirketleriyle bir ilişkisinin olmadığı bilinmesine rağmen başvurucu ve avukatı tarafından muhatap olarak biz neden seçildik?' gibi benim bilmemin mümkün olmadığı sorular yönelterek ‘avukatlık ve arabuluculuk sıfatlarının neler olması gerektiğini, avukatlık vasfına uygun davranıp davranılmadığının tespitini, arabuluculuk vasıflarının tespit edilmesi ve gereğinin yapılmasını da talep etmişlerdir."
"Hakkımda idari soruşturma açıldı"
"Bütün bunlar yetmemiş olacak ki keşideci aynı zamanda konuyla ilgili diğer haklarınıda saklı tuttuğunu bildirmişlerdir. Bu ihtarnameden sonra 05.11.2018 tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı'ndan arandım. Hakkımda suç duyurusunda bulunulduğu ve ifadeye gelmemin söylenmesi üzerine aynı tarihte savcılık ifademi verdim. Bunun arkasından da Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı'ndan hakkımda idari soruşturma açıldığına dair bir tebligat geldi. Oraya da yazılı savunmamı yaptım.
Portal üzerinden zorunlu gelen bir görevde; tercih şansımız olmadığı gibi, arabulucuların gerek başvurucuyu, gerekse tarafları tanıması söz konusu olamayacağına göre, şikayetçi tarafa herhangi bir kastımın olamayacağıda açıktır. Kanun ve yönetmeliklerin bize verdiği görev gereği iadeli taahhütlü kargoyla davet gönderilerek taraflar arasında iletişimin başlatılması ve toplantı süreci usule uygun olarak başlatılmıştır."
"Sadece görevimi yaptım ve hakaretlere uğradım, sahtekarlıkla suçlandım"
"Sadece görevimi yaptım ve bunun sonucunda hakaretlere uğradım, sahtekarlıkla suçlandım, küçük önemsiz biri gibi hissettirildim, ilgili tüm devlet mekanizması üzerime yollandı. Görevimi bütün vatandaşlara eşit şekilde uygulayamayacağım hissettirildi. Ayrıca Baykar Makina vekili, Adalet Bakanlığı'na yolladığı şikayet dilekçesinde ''arabulucu olarak görevlendirmiş olduğunuz konu edilen şahısla ilgili olarak gereğinin yapılmasını arz ederiz' şeklinde bir ifade kullanmıştır. Bu ifadeden bu görevin bana zorunlu olarak geldiğini bildikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca Baykar Makina vekili bu dilekçesinde ''...DEVLET MİLLET ORDU DÜŞMANLARI VE PKK YANDAŞLARI TARAFINDAN SALDIRIYA UGRUYORUZ'' gibi cümleler kurarak çok talihsiz bir şekilde acaba şahsımıda bu terör örgütleriyle irtibatlandırmaya mı çalışmıştır? Zorunlu arabuluculuk görevinin ordu millet düşmanlığıyla, terör örgütüyle ne ilgisi vardır? Hayatım boyunca Cumhuriyet değerlerine, bu ülkenin anayasal sistemine ve hukukun üstünlüğüne sarsılmaz bir inançla bağlı kaldım. İşte bu yüzdende en çok bu talihsiz cümlelere içerledim. Usul ve etik dışı tek bir uygulamam olmadığından söz konusu şikayetler, maruz kaldığım muamele ve sürmekte olan dava son derece haksız ve hatta insafsızcadır. Akıl ve vicdanla izah edilemeyecek haldedir."
"Olay ilk günden bizzat kurumlar tarafından siyasi hale getirilmiştir"
"Arabuluculuk gruplarında 'bu olayın siyasileştirilmeye çalışıldığı' gibi cümleler kurulması üzerine bu açıklamayı yapma gereği duydum. Bu konu aslında daha ilk günden bizzat kurumlar tarafından siyasi hale getirilmiştir. Emniyet müdürü bana hesap sorarken, arabuluculuk daire başkanı bir daha karşı tarafı aramamamı isterken, savcılık ifade için çağırırken, adalet bakanlığı hakkımda idari soruşturma açarken, ofisime ihtarnameler gelip giderken ve nihayetinde ceza davası açılırken bu konu çoktan siyasi hale getirilmiştir. Ama görüldüğü gibi asla benim elimle değil. Değerli meslektaşlarım sormak isterim, bu konu ne zaman siyasi hale getirilmiştir?
Türkiye’nin her yerinden şahsımı arayarak, mail veya mesaj ile üzüntülerini ve desteklerini ifade eden çok değerli meslektaşlarıma sonsuz minnetlerimi sunuyorum. Yalnız olmadığını bilmenin gücünü ve kıymetini tarif edemem. Adaletin tecelli edeceğine olan sonsuz inancımla, herbirinize saygılarımı arz ediyorum."