Gündem

Erdoğan'ın Diyarbakır konuşması HDP'de ve bölgede nasıl karşılık buldu?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma günü Diyarbakır'da toplu açılış töreninde konuştu. Burada, "Kürt sorunu benim de sorunumdur" ifadelerini kullandığı 2005 konuşmasını hatırlatan Erdoğan, "2005 yılında ne dediysek bugün de aynı yerdeyiz" dedi. Çözüm sürecini sonlandıranın HDP ile PKK olduğunu savundu. AKP'li Abdurrahman Kurt, bu sözlerin "PKK ile yeni bir süreç anlamına gelmediğini" söyledi.

09 Temmuz 2021 21:59

Getty Images

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma günü Diyarbakır'da önce partililerle toplantıda ardından da toplu açılış töreninde konuştu.

Açılış törenindeki konuşmasının başlangıcında "Diyarbakır annelerinin yüreklerini kimlerin yaktığını da gayet iyi biliyorsunuz. Sizler başkalarının evlatlarını dağa ölüme gönderenlerin kendi evlatlarını yurt dışında nasıl ihtimamla büyüttüklerini yaşattıklarını da gayet iyi biliyorsunuz." ifadeleriyle isim vermeden PKK ve HDP'yi suçladı.

2002'de göreve geldikten sonra olağanüstü hal uygulamasını kaldırdıklarını belirten Erdoğan, "Kürt sorunu" ifadesini kullanmadı ancak sorunun çözümü için çabaladıklarını söyledi; çözümsüzlük için HDP'yi eleştirdi.

Kürt sorununa çözüm çalışmalarını yıllardır yakından takip eden akademisyen Vahap Coşkun'a göre bu tutum, çözüm sürecine sahip çıkmak anlamına geliyor:

"2105'ten beri izlenen bir siyaset var AK Parti ve MHP ortaklığında. Demokratik çözümü askıya alan ve tamamıyla güvenlikçi bir bakışa odaklanan bir siyaset. Bu Kürtler arasında ciddi bir tepki çekiyor. Yapılan araştırmalar AKP'nin kendi Kürt seçmenleri arasında oy kaybetme oranının daha yüksek olduğunu gösteriyor.

"Çözüm süreci Kürtler için çok değerliydi. Belki son beş yıl içinde ilk defa Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecini sahiplenen bir ifade kullandı. Doğru bir ifade kullandı, bu rahatsızlığın AK Parti'nin yönetim kadroları tarafından da görüldüğünü göstermesi açısından önemli. Bu Kürt seçmene verilmiş bir mesaj. Ama çok geç ve çok az bir açıklama bence. İktidarın kullandığı dil bazen o kadar sertleşti ki, HDP karşıtlığından çıkıp bir nevi Kürt karşıtlığına döndü. Son beş yıldır izlenen siyaset, AK Parti'nin Kürt seçmeninde bir duygusal yıkıma sebebiyet verdi. Bunun bir açıklamayla giderilmesi son derece güç."

HDP Sözcüsü Günay: Çözüm sürecini bozan Erdoğan'ın kendisidir

"Şimdi geriye dönüp 20 yıllık muhasebeyi yapalım" diyerek çözüm sürecini "samimi şekilde başlattıklarını" savunan Erdoğan sürecin sona ermesinden HDP'yi sorumlu tuttu:

"Baldıran zehri de olsa, bu meydanda söyledim, içeriz dedim. Samimiyetle başlattığımız bir süreci bunlar provoke ettiler, zehirlediler, istismar ettiler ve sonunda tamamen yıktılar…Küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık bir buçuk asırdır kaşıdığı bir yarayı kapatmak için çözüm sürecini biz başlattık. Ama çözüm sürecini sonlandıran biz olamadık, çünkü çözüm sürecini bunların kötü niyeti, gizli gündemleri sonlandırdı."

AKP eski Diyarbakır milletvekili ve son kongrede Merkez Karar ve Yürütme Kurulu'na (MKYK) giren Abdurrahman Kurt, BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "İlk defa bu kadar net bir şekilde çözüm sürecinde yaptıklarının arkasında olduğunu ama bu sürece ihanet edildiğini, bu ihanetin neticesinde maalesef ölümlerin bu hale geldiğini ifade etmesi çok önemliydi. Hep süreci bozup bozulmayı AK Parti'ye yükleyelim siyaseti içinde oldular" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise bu görüşe itiraz ediyor.

BBC Türkçe'ye konuşan HDP Mardin Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ebru Günay, "Dünyanın gözü önünde Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. Kendi görevlendirdiği arkadaşları vardı. Ama sonra ben Dolmabahçe Mutabakatı'nı tanımıyorum dedi. Aslında o çözüm sürecini bozan, art niyetlice hesaplar yapan Erdoğan'ın kendisidir. Derdinin Kürt sorununu çözmek değil iktidarını devam ettirmek olduğunu kendisi söylemiş oldu." diyerek sürecin bitmesinden Erdoğan'ı sorumlu tutuyor:

Erdoğan'ın çözüm sürecinin bitişiyle ilgili Kobani olaylarını örnek vermesi için de Günay, şu yanıtı verdi:

"Barbar IŞİD'e karşı dünya Kürtlerin yanında oldu. IŞİD'den yana tavrını koyan tek lider Erdoğan, Kobani'den sonra da aylarca görüşmeler devam etti. Hâlâ da aslında bu konudaki düşmanlığı devam ediyor, partimize yönelik Kobani yargılaması bunun en somut örneklerinden biriydi."

Getty Images
HDP'li siyasetçiler Kobani davalarında yargılanıyor

Erdoğan: 2005 yılında ne dediysek bugün de aynı yerdeyiz

Erdoğan, konuşmasında "Biz Diyarbakır'da 2005 yılında size ne demişsek dün de oradaydık, bugün de aynı yerdeyiz, yarın da aynı yerde olacağız." ifadelerini de kullandı.

2005'te Başbakan olarak yaptığı Diyarbakır ziyaretinde Erdoğan ilk kez "Kürt sorunu" ifadesini kullandığı için, o dönem birçok uzman tarafından "çözüm sürecinin asıl başlangıç tarihi" olarak değerlendirilmişti.

Erdoğan, konuşmasında "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur." demişti.

Peki bugün "2005 yılında ne dediysek aynı yerdeyiz" sözleriyle Erdoğan ne demek istiyor?

AKP MKYK üyesi Kurt: PKK ile yeni bir süreç anlamına gelmez

AKP MKYK üyesi Abdurrahman Kurt, Erdoğan'ın sözlerinin "PKK'yla yeni bir çözüm süreci anlamına gelmediğini" söyledi:

"PKK'nın şu anda yapması gereken tek şey silah bırakmasıdır. Demokratikleşme süreci her alanda zaten devam edecek bir süreçtir demek istiyor Sayın Cumhurbaşkanı. Demokratik açılım süreçleri dediğimiz süreçler vardı zaten, bunun içinde PKK yoktu. Çözüm sürecinde PKK'ya bir şans verildi, silah bırakmak istediğini söyleyince onlar. Ama maalesef bunu yapmadılar. PKK artık o şansı kaybetti, barış iradesinin olmadığını ortaya koydu bu süreç. Terör örgütleriyle ilintili hiçbir yapıyla bu süreçler artık konuşulmaz."

Getty Images
Dolmabahçe Mutabakatı, 28 Şubat 2015'te açıklandı

Bu konuda HDP Sözcüsü Günay da, "Söylediği sözlerin bir karşılığı ve inandırıcılığı yok" diyor:

"Erdoğan, Kürt sorununu çözmek değil Kürtlere düşmanlık yapmak üzerinden bir yerde konumlandırıyor kendisini siyaseten. Ana diline, kültürüne her gün sistematik bir saldırının olduğu yerden duruyor. Atadığı kayyumların ilk yaptığı iş belediyelerdeki Kürtçe tabelaları indirmek oldu. Kürt sorununu düşünmezsen yoktur dediği yerde duruyor hâlâ."

Günay ise, "Çözüm sürecine sahip çıkıyorum algısı yaratarak sürece sahip çıkılmaz. Bunun gerekleri var" diyor:

"Bu iktidar her sıkıştığında, her zora girdiğinde bu çeşit manipülasyonlarla Kürtleri kandırabileceğini düşünüyor. Ama gerçek ve hakikat bu değil, bu bir sıkışmışlığın sonucu. Kürtler kendi hayatlarına somut olarak değdiği zaman bunun farkına varırlar. Esas olan bunun pratikte karşılık bulması lazım, Kürtlerin sözlere karnı tok."

HDP'li belediyelere suçlama

Erdoğan, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra tamamına yakınının görevden alınıp kayyum atandığı HDP'li ve partinin öncülü durumundaki DTP ve BDP'li belediyelerin başkanlarını da şu sözlerle eleştirdi:

"Hangi demokraside seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, teşkilat yöneticileri, örgüt militanlarına hesap verir? Devletin yatırım için gönderdiği ödenekler yollara mayın döşemek için kullanılır?

"Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yıllarca hep bunların elindeydi. Peki sonuç ne oldu? Büyükşehir belediyesini Kandil'in komiseri olan ne idüğü belirsiz birine adeta hesaba çektirdiler. Belediyelere verilen kaynakların bir avuç terör baronuna peşkeş çekildiğini gördük. Asıl bunları görevden almazsak size ihanet etmiş olurduk."

Coşkun: Hizmet siyasetinin yeterli olmadığı kendisini gösterdi

Getty Images

Erdoğan, Diyarbakır Cezaevi'nin de "Yakında boşaltılarak kültür merkezi olacağını" duyurdu. Konuşmasının geri kalanında ise Diyarbakır ve çevresinde yapılan yatırımları ve altyapı ile yol çalışmalarını anlattı.

Abdurrahman Kurt, çözüm süreci bittikten sonra HDP'lilerin tutumlarıyla ilgili Erdoğan'ı sözlerini hatırlatıyor ve "Buna rağmen Kürtüyle, Türküyle bölge halkına bakışının değişmediğini, geçmişte söylediği sözlerin arkasında durduklarını, onlara rağmen bu sürecin devam edeceğini söylemesi önemliydi" diyor.

Vahap Coşkun, çözüm sürecini bölgedeki Kürt seçmenin çok değerli bulduğunu ancak yıkıldıktan sonra aktörlerin süreci sahiplenmediğini ifade ediyor:

"Kürtlerin AK Parti'ye oy vermesini sağlayan dinamiklerin tamamında bir yıpranma söz konusu. Hizmet siyasetiyle bir şekilde ikame etmeye çalıştı ama bunun yeterli olmadığı kendisini çok açık şekilde kendisini gösterdi. Bir günlük bir konuşmayla tersine çevrilebilecek bir durum değil bu. Bu bir siyasetle olabilecek bir şey ama ortada buna dair bir siyaset yok."

Coşkun, "İki sene sonra olacak seçime şimdiden çalışmaya başlamak, bir zeminin kaybedildiğinin zımni bir kabûlü. Kürtler de çok ciddi bir oya tekabül ediyor" görüşünü dile getiriyor.